Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
R PAZAR 12 7/12/06 17:36 Page 1 PAZAR EKİ 12 CMYK 12 10 ARALIK 2006 / SAYI 1081 Aşkla yapılan, aşka dair bir film... UĞUR YÜCEL Türkân Şoray sizin hayatınızın kadını mı, hayranlığınız bu kadar büyük mü? Sinemaseverler kadar hayranım. Sinema Türkân’ı sever. Kamera da. Ben de. Türkân Şoray’sız düşünebilir miydiniz bu projeyi? Sabah kalkıp akşam birilerine bir öykü anlatıyorsun. Oyuncum Türkân Şoray diyorsun. Kim ne derse desin Türkân’dan daha yakışanı olamazdı bu filme. Başka bir film olurdu bu. Ben çok mutluyum Türkân olduğu için. Bu kadar büyük bir hayranlık mümkün mü, yıllara karşı konulmaz bir aşk olabilir mi? Olur. Karısı kocasının ya da sevgilisi, yakınının acısıyla aynı günde cenazesi kalkanlar çoktur. Aşk bir yandan ağaca çiçek veren güçtür. Mezarlıklar aşk ağaçlarıyla doludur. Bu gerçek bir sevgi mi, yoksa saplantı mı? Aşk saplantıdır desek nasıl bir şey demiş oluruz bilemiyorum. Uzunca bir zaman söylendi durdu Uğur Yücel: “Türkân Şoray’a hayranım”... İlk değil, son da olmayacak büyük ihtimal, ama o tuttu, bu hayranlığı filme taşıdı, “Hayatımın Kadınısın”ı hem yönetti hem de Şoray’la karşılıklı oynadı. Sinemacı ayrıcalığı diye buna denir işte… Bu yazıda da iki oyuncu, hatta iki yönetmen, filmi ve birbirlerini anlatıyorlar… Röportajlar: Mutlu Hesapçı Filmde müzik de ön planda, Orhan Gencebay, mesela… Ona da hayran mısınız? Değilim. Hele gençliğimde bu benim inkâr müziğimdi. İçinde tevekkül olana karşıydım. Batı müziği dinliyordum. Eski ve yitirdiğim insanlar için yazdım bu filmi. Yazarken hep Orhan Gencebay ve filmde geçen müzikleri dinledim. Kendi duygularınızı özleme bıraktığınızda tangodan, fokstrottan çok “Akşam Güneşi”ni duyuyorsunuz. Üzüldüm, gözyaşı döktüm bu müziklerde. Kendi köyüne dönüp sessizce dolanmak gibi bir şey. Filmin müzikleri arasında acıların kadınları da var, Bergen, Esengül... Köye dönmek, eski aşklara da mı bir özlem? Eskiden, insanlar en azından sevgiliden cep telefonu mesajıyla ayrılmazdı. Aşk kendi derinliğini kaybediyor. Bergen, Esengül gibiler aşk kurbanı, aşk cinayetine kurban gittiler. Bizim filmdeki aşk, çok romantik ve gömülü. Aşk acı çekmek ya da kavuşamamak demek mi sizin için; çünkü kavuştuğunuz anda film bitiyor... Filmin bittiği yerde başlıyor esas aşk bence. Bir de sinemacı galiba insana ait hayatları çekerken bunun filozofisinden çok bir damar yakalıyor. Aşk romanı yazanların günlerce aşk üzerine konuşmaları zaman kaybı. Doğrusu aşk üzerine konuşmaktan sıkılıyorum. Uğur Yücel kendi dünyasında nasıl bir yere yerleştiriyor bu filmi? Ben kendimle aynada konuşmam. Uğur Yücel kim bilmiyorum çoğu zaman. Esas ve gerçek sorun kendinin kim olduğudur. Ben kendimi ve yapacaklarımı kurgulamak istemiyorum. Hele bundan sonra. Ben bir bütün ve tanımı olan biri değilim. Kendi parçalanmamı yaşıyorum. Mesela bir Uğur Yücel filmi ya da Uğur Yücel sineması derdinde de değilim. Ölüp giderken canımın çektiğini yapacağım... TÜRKÂN ŞORAY Bendeki Asuman “Hayatımın Kadınısın” sizin hayatınızla benzerlikler taşıyor mu; çünkü bu ülkede herkes size âşık ve bilmediğiniz birçok hayranınız var, belki de bilmeden kaçırdığınız çok güzel aşklar... Sinemanın güzel yanlarından biri de yarattığınız kahramanların sevilmesi, dolayısıyla seyirci ile duygusal bir bağ kurması ve sonunda bu sevginin oyuncuya yönelmesi… Çok şükür bu güzelliği yıllardır yaşayan sinema oyuncularından biriyim. Bu projede sizi çeken neydi? Senaryonun güzelliği ve Uğur Bey’le birlikte bir filmde olmak. Filmde sanki aşk hep geçmişte kalmış, eski, bugün yaşanmayan bir duygu gibi, ve sanki, büyüklüğünü yaşattığı acıdan alıyor… Sizce de öyle mi? Aşk her devirde, her zaman en güçlü duygu, yüzyıllar önce de vardı, şimdi de var, yıllar sonra da olacak. Aşk mutluluk kadar, belki de daha fazla acı veren ruh hali, hüzün veren şarkılar aşk acısı yaşayanların sığınağı. Filmi biraz tersyüz etsek, sizin hayatınızın adamı kim? Hayatımın erkeği, belki bir gün karşıma çıkar, filmdeki Tophaneli gibi sevgi ve güven veren bir erkek. Pek çok kadın karakteriniz var, Asya, Mine, Cemile, Sultan... “Hayatımın Kadınısın”da yarattığınız karakter de bu kadınların arasına katılabilecek mi? Hayatınızda bu filmi nereye yerleştirirsiniz? Filmdeki Asuman içimdeki kadınlardan biri aslında, Asuman’ın hayatını da yaşamış oldum. Sinema kariyerimde güzel filmlerimden biri olarak hatırlanacak. Uğur Yücel size hayran, sizce Uğur Yücel nasıl bir yönetmen? Derin duyarlılığı olan biri, özel biri, sinema âşığı, saatlerce günlerce sinema konuşabilir, sinemayla yaşayabilir. Yönetmen olarak oyuncuya güven veriyor ve çok güzel diyalog kuruyor. Oyuncularını rolüne çok güzel hazırlıyor. Bıkmadan usanmadan defalarca prova yapıyor ve en güzelini yakalıyor. Oyuncu olarak herkesin hayranlığını kazanmış biri, her filmde farklı karakterler yaratmak başarısının sırrı, öylesine gerçek ki oyunculuğu rol mü, gerçek mi diye düşünüyorsunuz. Siz hayatınızın filmini çekmeye başlasanız (biliyorum ki yönetmenliğini yapabileceğiniz bir filmi çok istiyorsunuz) nasıl bir film olurdu? Hayatımın filmini çekmeye başlasaydım Asuman’ların, Ceylan’ların, Mine’lerin, Hazal’ların, Asya’ların, Cemo’ların, Eylül’lerin, tüm bu kadınların yaşamlarından, duygularından esintiler olurdu. Tüm bu karakterlerin yaşadığı birçok duyguyu Türkân olarak ben de yaşadım.