22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

PAZAR EKİ 8 CMYK 8 NÜKHET RUACAN 26 KASIM 2006 / SAYI 1079 Caz’ın ruhu da kendisi de Kadıköy’de... Nâzım Hikmet Kültür Merkezi’nin, bu yıl ikincisini gerçekleştirdiği KadıköyCaz, diğer caz etkinlikleri ile arasına belli bir mesafe koyuyor. Gönüllülük esas, üretici emek ve paylaşım ise amaç... KadıköyCaz, önde gelen caz müzisyenlerinin konserleri ile sınırlı değil. Sanatçıların da katılacağı atölye çalışmaları, film gösterimleri, fotoğraf sergileri yanında “Caz Yazanlarla Caz” başlıklı bir de panel var programda. Rüçhan Akcan Selim organize ettiği KadıköyCaz, tam da bu noktalardan yakalıyor caz müziğini. 3 Aralık’a kadar sürecek etkinlik dizisi, cazın özündeki paylaşımcı ve özgürlükçü ruha vurgu yapıyor… NHKM gönüllülerinden Nimet Çakıcı, KadıköyCaz için, “Söylenebilecek en önemli şey, yapılan her etkinliğin, her konserin bir gösteriden çok, bir paylaşıma dönüşmesi… Burada genel olarak, yaratmaya çalıştığımız olanaklarla, sanat ve sanatçı ile toplum arasındaki yabancılaşmayı kırmak istiyoruz” diyor. Peki, KadıköyCaz’ın gönüllü katılımcısı müzisyenler ne düşünüyor bu konuda? Söz; Ayşe Tütüncü, Nükhet Ruacan ve Volkan Terzioğlu’nda… En haz verici çalışma bu... Günümüzde, imaj, içeriğin önünde artık. Kültürel çeşitlilik söylemlerinin bu derece fazla olduğu bir dönemde, tektipleşme had safhada! Herkes, her şey, birbirine benziyor. KadıköyCaz için teklif geldiğinde çok mutlu oldum. Cazın ruhuna uygun; herkesin bir yerinden tutacağı, gönüllülük esasına dayalı, kolektif bir çalışma... Dışarıda “profesyonel” çerçevede yaptığımız işler için teklif getirenlerin ilk cümlesi, “Biliyorsunuz, caz fazla talep görmeyen bir müzik türü ve bizim bütçemiz kısıtlı” oluyor. Biraz da bu nedenle, bizim için, en haz verici çalışmalar gönüllü katıldıklarımız. Nerede ne kadar sıcak bir ortam olursa, müzik de o kadar kaliteli ve güzel olur. Bazen seyirci o kadar içinde hisseder ki müziği, tepkilerini kontrol edemez. Ağlayanı, bağıranı, ayağa kalkanı olur… Zira, caz, interaktif yönü en fazla olan müzik türlerinden. Bu nedenle, seyirci ile kurulan ilişki, gerek yapılandan duyulan haz, gerekse işin kalitesi açısından çok belirleyici. AYŞE TÜTÜNCÜ Daha anlaşılır, canlı bir iletişim İstanbul’daki sanat etkinliklerinin Avrupa yakasında yapılması elzemmiş gibi, yaygın ve iyi bulmadığım bir algı var. Bu algıyı kıran organizasyonları şükranla karşılıyorum. Caz dinlemenin, hem detaylara kulak veren ve sadık bir dinleyici olmak gibi müzik içi, hem de bir şekilde “caz dinlemenin muteber olduğu”na inanmak gibi müzik dışı nedenleri var. Bu müziğin, bu topraklarla ilişkisi, ancak kurulduğu kadarıyla var olabilir. Çünkü, burada doğmadı caz. Besteleyen, çalan, yayınlayan, destekleyen ve dinleyenler olarak bizler, bu topraklarla caz arasında bir ilişki kurup bunu yaşatabilirsek, ilgiyi kurabilirsek olacak. Caz giderek daha “elit” bir ilgiliye hitap ediyor bütün dünyada, ama bu, yola çıkıp giderek yükünü alan her sanat için böyle. Çünkü, zamanla daha fazla incelik devreye giriyor. Ben, seyirciyle, sahneden giderek daha canlı ve anlaşılır bir iletişim kurmanın yollarını arayıp bulmayı tercih ediyorum... Müziğimi sahnede icra ettiğimde dolaysız olarak hep hissediyorum ki, seyirciye ulaşıyorum. Bu, hem seyirci, hem benim için yoğun bir yaşantı oluyor. Sanırım, buluşuyoruz… Bu etkinlikte de bunu yakalamak için koşullar uygun. E timoloji, siyahlara ait özlemleri ve zaman zaman başkaldırıyı da içeren bir müzik diyor caz için. Başlarda eğlence dünyası içinde işlev edinen caz, özellikle 60’lardan itibaren, yeni toplumsal hareketlere koşut olarak, başka bir dünya özleminin de taşıyıcısı olmuş bir müzik… Genelde kabul gören bir diğer sav da, cazın giderek “seçkin” diyebileceğimiz bir ilgili kesime hitap etmeye başladığı. Nâzım Hikmet Kültür Merkezi’nin (NHKM) VOLKAN TERZİOĞLU Cazın ruhuna sahip çıkıyoruz... Caz müziğinin “eğlendirici” kimliğinden soyutlanması gerektiğini düşünüyoruz. Caz, yaşamın bir parçası, özellikle acı yönleri ile... Aslen siyahların ya da Afrika kökenli Amerikalıların müziği olmasına karşın, günümüzde, cazın sahibi beyazlar. Ciddi bir paradoks var ortada. Zira, beyazlar, para kazanmanın bir aracı gözüyle bakıyorlar caza. Halbuki, özellikle 1960 sonrası, siyahların özgürlük mücadelelerinin önemli bir bileşeni, aracıydı. Fotoğraflar: Kadri Erdem 1960’larda “ateş müziği”, “yeni müzik” gibi ikame adlar koymuşlardı bu müziğe. Dikey bir ilişki yok icracı ve dinleyen arasında. Üretime dinleyiciyi de katmanın derdinde oldular “gerçek” cazcılar. Esas olan doğaçlama, paylaşım. Ezcümle, caz, paranın merkezde olduğu ilişkilere aykırı bir ruha sahip. KadıköyCaz da bu ruha sahip çıkma iddiasını taşıyor. Bu çatı altındaki hemen her etkinlikte olduğu gibi; düşündürten, üretime dönük enerji yaratan bir organizasyon olmasını amaçlıyoruz KadıköyCaz’ın. Bir başka çelişki de caz dinleyicilerinin giderek "elit" bir zümreden ibaret hale gelmeye başlaması... Bu bir ölçüde genel bir sorun, ama ne olursa olsun, caz müziği özelinde hiç kabul edilesi değil. Çünkü, caz müziği düşünsel ve katılım esaslı bir müzik. Biraz da bu nedenle, KadıköyCaz’da sadece konserler yok. Tartışma platformları, atölye çalışmaları, film gösterimleri, fotoğraf sergileri ve panel var. Yumuşak, narin ve gizemli... Zekeriya S. Şen Country müzikle yola çıktılar, bugün Amerika’nın en ünlü gruplarından biri oldular. Müzikleri yumuşak, narin, hatta ninni tadında. Lambchop 2 ve 3 Aralık’ta İstanbul’da. Bu hayranları için de bir ilk, grup için de. Gelme nedenleri ise son albümleri “Damaged”i tanıtmak… Lambchop, 13 yıl içinde alternatif bir country grubundan, günümüzün en çok övgü alan grubu haline geldi. Her albümünde kendine meydan okudu ve içsel gelişimi ile yeni formlara doğru yo aldı. Bundan dolayı grubun ürettiği her çalışma bir zincirin halkaları gibi birbirine sıkı sıkıya bağlı. Grup tek bir albümü yerine, ancak tüm albümlerinin birlikte irdelenmesi ile anlaşılabiliyor. Özellikle son albümleri organik müziksel kişiliğini ortaya çıkartan çok başarılı bir çalışma. Ancak toplam 17 sanatçının emekleri ile hayat bulan bu albüm, kolay ulaşılabilir bir çalışma değil. Aksine antika melodik temalar üzerine işlenmiş, yavaş yavaş hazmedilebilen sakin, nazik, zarif ve dokunaklı bir yapıya sahip. Lambchop’un İstanbul’da vereceği bu ilk konsere gelmeden önce biraz olsun grubun müziği hakkında fikir sahibi olmanızı öneririm. Böylece konser gecesini çok daha keyifli yaşayabilirsiniz. Her iki gece ön grup olarak sahne alacak olan Hands Off Cuba adlı elektronik ikili ise dinleyenlere gerçek bir müziksel deney yaşatacak. Müziklerini evlerinin en mahrem bölgelerinde üreten ikili, ilk defa Lambchop ile birlikte kaydettikleri 2005 tarihli CoLAB adlı dört parçalık EP ile tanındı. O dönemden beri Nashville gibi country müzik ağırlıklı bir kesimden çıkan en modern müzik olarak biliniyor. Tarih belli, mekân belli, bu garip gizemli müzik serüvenini kaçırmayın! ? muzik@tikabasamuzik.com D oksanların ortasında Son Volt, Freakwater, Wilco gibi grupların dâhil olduğu bir sürü topluluk country veya countryrock müziği icra ederek alternatifrock dinleyicilerini hedef aldı. En garipleri ise 1993 yılında Nashville, Tennessee’de kurulan Lambchop’dı. Alternatifcountry grupları mümkün olduğu kadar müziğin köklerine sadık kalmak için çabalarken, Lambchop aksine kendisini belirli bir müzik anatomisine kısıtlamak istemedi. Yumuşak, narin ve hatta uykunuzu getirebilecek kadar ninni atmosferine sahip Nashville melodilerini kullandı. Her zaman “Hayattaki olağan ve ufak şeylerden büyük parçalar üretilebilir” felsefesini koruyan Lambchop, yıkıcı intihar öyküleri, mazlum kayıp ruhlar ve sıradan bir günü daha geçirmekle cebelleşen emekçiler hakkında yaptıkları ağır parçalar sayesinde kült oldu. Kendilerine yarattıkları öncü countryrock kulvarında 13 yıldan beri sağlam adımlarla ilerleyen ekip, en son albümleri “Damaged” için çıktıkları dünya turnesi kapsamında 2 Aralık saat 20.00’de ve 3 Aralık saat 21.00’de Babylon’da sahne alacak. Nashville’in en “arıza” grubu olarak tanımlanan Lambc hop’un yapısı klasik country kombo oluşumundan uzak ve daha çok kolektif caz ekibi ruhuna uygun. Country müziğinin demirbaşları akustik ve steel gitar (çelik silindir ile çalınan yatay gitar) grubun müziğinde başrolleri saksofon, düdük, klarnet, İngiliz anahtarı ile dövülen boş teneke kutuları ile paylaşıyor. Yani Lambchop, country, soul, sanatsalrock, caz temalarını içeren zor sınıflandırılabilen çağdaş bir müziğe imza atıyor. Sonra da bu sentez, grubun beyni olarak kabul edilen Kurt Wagner tarafından yazılan düşsel sözlerle bir araya geliyor. KARİZMATİK SES SENTEZİ Dönem dönem Thindersticks ile kıyaslanan ekibin temelleri 1986 yılında Kurt Wagner, gitarist Jim Watkins ve basçı Marc Trovillion tarafından atıldı. O dönem isimleri Posterchild olan ekibin hiçbir zaman çekirdek bir kadrosu olmadı ve yapısı gelen, giden sanatçılarla sürekli değişti. Bu değişiklikler sayesinde grubun kendine has karizmatik ses sentezi sınırlarını olabildiğince genişletti ve kendini ileriye taşıdı. 1994 tarihli ilk albümleri “I Hope You’re Sitting Down” ve 2006 tarihli en son albümleri “Damaged” dâhil olmak üzere bugüne kadar 10 albüm üreten ekip özellikle 2000 tarihli, “Nixon” adlı kavramsal albümü ile büyük ses getirdi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle