Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
PAZAR EKİ 12 CMYK 12 22 EKİM 2006 / SAYI 1074 Biraz aristokrat, biraz işçi Aslı Selçuk ngiliz tiyatro ve sinemasının önde gelen oyuncularından Helen Mirren, soylu bir Rus babayla İngiliz bir annenin kızları olarak Chiswick’te 1945’te doğdu. Taksi şoförü, sürücü öğretmeni, serbest müzisyen, Londra Filarmoni’de kemancı olan babasının sık sık iş değiştirmesinden etkilenerek altı yaşında oyuncu olmayı kafasına koydu. Sahneye ilk kez, 13 yaşında, okul yapımı Fırtına’da Caliban rolünde çıktı. Ünlü Old Vic Tiyatrosu’nda Antonius ve Kleopatra’da Kleopatra’yı canlandırdığında 18 yaşındaydı. Öğretmenliği seçmesini isteyen anne ve babasını mutlu etmek için Konuşma ve Drama Koleji’ne gitse de oyunculuk derslerini hiç aksatmadı. 1967’de Shakespeare Kraliyet Topluluğu’na girip birçok tarihi kişiliğe büründü. İ Times onu Shakespeare Kraliyet Topluluğu’nun seksi kraliçesi olarak tanımladı. 60’ların sonunda sinemaya geçen oyuncu cinsellik simgesi sayılabilecek rollerde göründü peş peşe: Vahşi Mesih (1972), Caligula (1980), Excalibur (1981), Cal (1984), Aşçı Hırsız Karısı ve Âşığı (1989). Mirren seksenlerde Hollywood yapımlarındaydı. 2010’da (1984) Rus astronottu, Beyaz Geceler’de (1985) Rusya’dan kaçan baletin sevgilisi rolündeydi. Filmin yönetmeni 1997’de evleneceği Taylor Hackford “Helen yıldız olduğu halde disiplinli bir oyuncudur” diyordu, “Herkesten çok çalışır, hiç yakınmaz, bu da bir yönetmen için bulunmaz bir armağandır”. The Mosquito Coast (1986), Pascali’s Island (1988), Kral George’un Deliliği (1994), Some Mother’s Son (1996), Öğretmen (1999), Gosford Park (2001), Takvim Kızları (2003), The Clearing (2004) gibi yapımlarda rol alan Mirren, Tony, Bafta, Emmy, Altın Küre, Cannes, Venedik’te oyuncu ödülleri aldı. sorumluluktu, kraliçeyi inceledim, ama bunun da ötesine geçmem gerektiğini biliyordum, düş gücümü işte o noktada devreye soktum. Kitaplar okudum, onun gibi konuşmaya, davranmaya, onu taklit etmeye başladım. Onu parlak biçimde yinelemek gerçekliğe izinsiz giriş demekti, bu yüzden bazen gerçeğin bir adım gerisinde durmayı yeğledim. Kendimi bir portre ressamı olarak düşünüp sordum, “İyi bir portreci ne yapar?” Portreci, karaktere kendi algılama becerisini katarak onu yeniden kendi kişiliğinde, psikolojisinde üretirdi, ben de öyle yaptım. Korkutucu bir roldü, çünkü İngiltere’de herkesin bilinçli ya da bilinçsiz 2. Elizabeth’le özel bir ilişkisi var. Beynimde rolle ilgili bir yer bulmalıydım.” 2. Elizabeth rolünün zorluğuyla ilgili Hackford’ın yorumu şuydu: “Riskli bir roldü. Helen İngilizlerin bayıldığı bir yorum sundu”. Bu, Mirren’e Venedik’te kadın oyuncu ödülünü getirdi, TV filmindeki 1. Elizabeth’le de Emmy kazandı. Kendinden de oyunculuğundan da emin Helen Mirren. 43. Antalya Altın Portakal’da aldığı onur ödülünün yeri belli, Venedik’le Emmy’nin arası... İyi olmasını derin tiyatro tutkusuna bağlıyor. Ne olursa olsun her şeyin aynı kalacağına inansa da sınıf farklılığına karşı. Ailesinin aristokrat kanadına da. O sadece rollerinde bir soylu oluyor... Helen Mirren, onur ödülünü almak için 43. Antalya Festivali’ndeydi. Elbette ki ilk sorum, Dünya tiyatrosu ve sinemasına kendisiyle birlikte Judi Dench, Vanessa Redgrave, Peter O’Toole, Alan Bates gibi seçkin oyuncuları kazandıran İngiliz oyunculuk ekolünün sırrı oldu. Mirren “İyi olmamızın nedeni derin bir tiyatro tutkusunu paylaşıyor olmamız. Judi de, Vanessa da benim gibi sahneden asla vazgeçmediler” diye yanıtladı. “İkiüç yılda bir mutlaka tiyatro yaparım. Britanya kültüründeki köklü tiyatro geleneğinin oyunculuğumuza etkisi büyük. Böyle ayrımsanan bir oyunculuk geleneği gerçekten var”. 70’lerin ortasında Anton Çehov’un Martı’sında unutulmaz bir Nina yorumu sunan Mirren, geleneksel tiyatronun dışındaki tiyatroyu tanımak isteyince Peter Brook’un topluluğuyla dünya turnesine çıktı (1972). The 2. Elizabeth. Takvim Kızları. Rolü çok beğenilse de en azından bazı İngilizleri kızdırıp kızdırmadığını da sordum Mirren’e. “İngiltere’de kraliçe, kraliyet ailesiyle ilgili istediğinizi söyleyebilirsiniz” diye yanıt verdi. “Bizde son derece acımasız bir politik taşlama geleneği vardır”. Peki, bugünkü İngiliz politikasıyla ilgili düşünceleri ne sanatçının? Taşlama geleneğine uymadı, ama lafını da esirgemedi: “Ben politik biri değilimdir, hiçbir partiyi tutmam. Alaycılığımdan ötürü politik olamam. Ne kadar değişirse değişsin yine her şey aynı kalıra inanıyorum. İngiltere’ye bakın, tutucu Yeni İşçiler baştalar, her şey eskisi gibi, bir değişim yok. Batı politikasında aşırı sağ, aşırı sol, merkeziyetçiler gibi küresel bir değişim oldu. İngiltere, Fransa, İtalya’da merkeziyetçilik yeniden yükseldi. İnsanlar özellikle gençler artık uçlarda olmayı seviyor. Dünyada ve sinemada da aşırılık modası esiyor.” Sinemanın yanı sıra sahne ve televizyonu da ihmal etmedi. Soyunmaktan çekinmeyen sanatçı Takvim Kızları’nda 58 yaşının güzelliğini sergiledi. Bugüne dek çok sayıda tarihi kadın karakteri oynayan Mirren’ı en çok yakın aralıklarla yorumladığı birinci ve ikinci Elizabeth rolleri zorladı. Bu konudaki sorumu şöyle yanıtladı: “Ben aristokrat ve işçi sınıfının bir karışımıyım. Kraliyet geleneğiyle büyümeme karşın kraliyet ailesine ne karşı ne de onlardan yanayım diyebilirim. Britanya’daki sınıf sistemine karşıyım, onlar da bu sistemin en tepesindeler. 2. Elizabeth rolünü ancak senaryonun dengeli ve duyarlı olduğunu gördükten sonra kabul ettim. Yorkshirelı bir çiftçinin karısı da olsa aynı şeyi duyumsardım, çünkü her zaman yaşayan birini oynamak çok zordur, rol tümüyle yoğunlaşmanızı gerektirir. 1. Elizabeth daha kolaydı, onun neye benzediğini, nasıl konuştuğunu bilmiyorduk. 2. Elizabeth’se büyük bir Kanadalı İndie grubu Metric ilk kez İstanbul’da... Deniz Yavaşoğulları eçen yaz, www.radarlive.com adresine üye olan yedi bin kişi, dinamo fm tarafından 8 Temmuz’da düzenlenen Radar Live Festivali’nde Dreadzone, Crazy P, The Paddingtons, Hayko Cepkin, The Youngsters, Homegrown Soundsystem feat Fuat, Cervus, Da Frogg ve Anima gibi yerli yabancı birçok önemli ismi herhangi bir ücret ödemeden izleme fırsatını yakalamıştı. “Radar” ismi kendini ilk kez bu festivalde duyurdu ve bir çok gencin kalbinde taht kurdu. Radar etkinlikleri şimdi İndigo’da gerçekleşecek olan “Metric” konseri ile devam ediyor. Vokal ve klavyede Emily Haines, gitarda James Shaw, basta Josh Winstead ve davulda Joules ScottKey’den oluşan Metric, son zamanların en iyi çıkış yapan gruplarından. İndie (tronik) tarzına bir örnek olabilecek bu Kanadalı grup, kısa geçmişine rağmen büyük bir dinleyici kitlesine sahip. 2003 yılında çıkardıkları ilk albümleri “Old World Underground, Where Are You Now?” ile 200 bin satış rakamına ulaşan Metric, efsanevi grup G The Rolling Stones’a Kuzey turnelerinde ön grup oldu. Aynı dönemde albümlerinde yer alan “Combat Baby” adlı single gördüğü büyük ilgi üzerine ünlü cip markası Hummer tarafından reklam filminde kullanılmak istendi, fakat grup kendilerine teklif edilen büyük paraya rağmen bu teklifi geri çevirdi. Şarkı sözlerinin yanı sıra tavrını, sahip olduğu sosyal bilinci her fırsatta vurgulayan grup, yoluna 2005 yılında piyasaya sürdükleri “Live It Out” albümüyle devam etti. Bir önceki albüme göre daha sert bir sounda sahip olan “Live It Out”, Metric’i Amerika ve Kanada’dan sonra Avrupa’da da tahta oturttu. Geçen Ağustos ayında İngiltere’de birçok festivalde ve değişik mekânlarda konser veren grup İngiliz basını tarafından çok büyük övgüler aldı. Türkiye’de ilk kez konser verecek olan Metric, 26 Ekim’de Radar etkinlikleri kapsamında İndigo’da sahne alacak. Geceye, konserin öncesi ve sonrasında Dinamo 103.8 ve Dream Tv’deki “Punkart” programlarıyla tanınan Hakan Tamar, “indietronic” Dj setiyle eşlik edecek. 21:00’de başlayacak konserin bilet fiyatı 30 YTL. Biletlere biletixten ulaşabilirsiniz.