22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

PAZAR EKİ 12 CMYK 12 15 EKİM 2006 / SAYI 1073 Bırakın bedeniniz konuşsun! Ali Deniz Uslu iccon Doğan “mizah ile beden dili iletişimi” eğitiminin yaratıcısı. Geliştirdiği tekniği aralarında dünya devlerinin de bulunduğu 1000’i aşkın firmaya eğitim olarak sunan Riccon, “Seeling Stars Hollywood Universal Studios”taki oyunculara da beden dili dersleri veriyor. Riccon Doğan’a göre beden dili yalan söylemiyor ama kesin doğruları da yok, yalnızca güçlü ipuçları veriyor. Beden dilini bilip kontrol edebilmek ise bedeni ehlileştirmek değil, var olan iletişim sorunlarını çözüp doğru ve hızlı iletişimi sağlamak. Beden dilini çok iyi kullanan birinin açık vermesi zor, karşı tarafa üstünlük sağlaması ise kuvvetle muhtemel. Beden dilinde mizah ise Riccon Doğan’ın dünyaya öğrettiği bir kavram. Ona göre erkeklerin mizah algısında erotizm, kadınlarınkinde ise romantizm öne çıkıyor. Riccon ayrıca Afrika ülkelerinde AIDS’ten korunmanın öğretilmesine yönelik yaptığı çalışmalarıyla Lüksemburg, İsviçre ve Güney Amerika’da “Yılın Adamı”, Afrika’da kaldığı yedi ay boyunca yaptığı iletişim eğitimlerindeki başarısında dolayı da Dünya Barışına KatkıNobel Ödülü’ne aday adayı. İşte Riccon Doğan’ın anlattıkları... Riccon Doğan kimdir, bize biraz kendinizden bahseder misiniz? Ankara’da doğdum. Babam devlet memuru olduğu için çok şehir dolaştık. Üniversiteyi Ankara’da, Dil Tarih Coğrafya Fakültesi’nde Eski Çağ Dilleri bölümünde okurken dil eğitimi için yurtdışına gittim. Roma’da Comedia Dell’Arte’de eğitim görürken pandomim ve beden dili iletişimi üzerine kafa yordum. Tiyatro, pandomim, komedi ve beden dili derken İsviçre’ye gittim ve Zürih Akademisi’nde Ruh Bilimleri Geliştirme Psikolojisi eğitimi aldım. Sonra da eğitim anlayışımı geliştirmek için çalıştım. Ruh bilimleri, pandomim ve tiyatroya yakın olmanız beden dilin çalışmalarınızı kolaylaştırmış olmalı. Peki, nedir bu beden dili? Beden dili; mimikler, bakışlar, el hareketleri, duruş, jestler ve bedenin duruşundan ibaret, bir de bunların yorumlanış şekillerinden. Herkesin bildiği kalıplaşmış bir beden dili var, beden dili bizim aynamız, ama bunu iletişimde kullandığımızda “beden dili yalan söylemez” diyebilirim. R Yani “beden asla yalan söylemiyor”, ama kesin doğrular da vermiyor. Yalnızca güçlü ipuçları sunuyor... Ülkenin kültürel iklimi, ortamdaki sosyal durum, o anki gözlemleriniz çok önemli. İnsanlar özellikle yabancı ortamlarda otokontrol kullanırlar. Winston Churchill bir elinin parmaklarını içeri doğru tutar ve kapatır, içinden geçenlere rağmen kendini bu şekilde sınırlardı. Bu kontrolü bıraktığında tam anlamıyla serbest iletişime geçerdi. Otokontrol her insan için farklı bir beden ifadesiyle kendini gösterir. Bu bana biraz da duyguları ehlileştirmek yani doğallıktan uzaklaşmak gibi geliyor... Bir ağacı alıp masa ve sandalye yapabilirsiniz. Bir ağaç alıp yontarsınız, bu sefer karşınıza George Bush çıkar. Onu defalarca kez tekrar yontarsınız yine elinizde Bush kalır. Değişim içerden olmadıkça medenileştik ve modernleştik anlamına gelmez. Beden dilini Fotoğraflar: Uğur Demir Siz ne kadar gizlemek isteseniz de bedeniniz duygularınızı bir ayna gibi yansıtıyor. Elbette ki bu yansıma karşınızdakinin algısıyla sınırlı, ama bu aynaya bakmayı bilenler de var. İşte Ricco Doğan onlardan biri ve dünyaya mizah ile beden dili iletişimini öğretiyor. Doğru iletişim için bir de önerisi var: “Kalpten gülün yeter.” kontrol edebilmek, rahat ve doğru iletişim kurmak adına yapılıyor. Benim derdim ise, derdimizi rahatça anlatabilmemizi sağlamak. Tabii bedenin anlatmaması gereken duyguların önünü kesmemiz de mümkün. Beden dilini çok iyi bilip açıklar kamufle edilebilir. Ayrıca bu işi bilinçli yapan biri de sizin hareketlerinizi sınırlayıp size üstünlük sağlayabilir. Siz beden dilini etkili iletişimde kullanırken işin içine mizahı katıyorsunuz... Mizah herkesin doğasında var, önemli olan onu ortaya çıkarmak. Mizah güler yüz demektir, kalpten bir gülüşünüz varsa o da yeter. Ben mizahı tüketimde değil de üretimde kullanıyorum. Mesela Beyaz ve Okan Bayülgen kullandıkları mizahla çok başarılı eğitimciler olabilirlerdi, ama onlar bunu tüketimde kullandı. Bizler hep eğlence ve deşarj olmak için mizahı kullandık. Peki nasıl eğitim aldık? Genelde çatık kaşlı, yüzü asık öğretmenlerden. Mizahı işin içine kattığınızda veri akışı çok daha kolaydır. Zaten biz neyin iyi, neyin doğru olduğunu okullardan değil okumalarımızla, tecrübelerimizle öğrendik. Sanırım mizah eğitimle ilişkilendirildiğinde disiplinsizlik gibi algılanıyor... Asıl sorun da bu. Mizahın yalnızca mizah olmadığının farkında olmak gerekli. Mizah çok daha ciddi bir iş, yorgunluğunuzu alır, rahatlatır, uyutmaz, ayık tutar! Yerel ve küresel mizah nasıl bir değişim gösteriyor? Mizah her yerde aynı, ama küçük nüanslar var. Kültürlere göre sesinizin tonunu, vurgunuzu ayarlamak zorundasınız ve tolerans göstermeyi bilmelisiniz. Mesela Japon’un sevdiğini Çinli sevmez. Alman’ın anladığına Fransız, Fransız kalır. İsviçrelileri güldürmek nerede ise imkânsızdır, çünkü otomatik yaşarlar, sevişmeyi bile planlarlar. Biz de uluslararası kurslarımıza ve seminerlerimize girmeden önce o ülkenin kültürel iklimini, mizansen yapısını anlamak için çalışmalar yapıyoruz. “Mizah ve Beden Dili İletişimi” eğitimini Avrupa’da çeşitli televizyon kanallarında ve Hoollywood’da Universal Stüdyolarında verdiniz. Bu başarıları elde ederken “Siz kimsiniz? Derdiniz nedir?” demediler mi? Aynen öyle dediler. Kimdir bu adam? Türkiye’den geliyor. Ne yapar? Böyle pek çok soru ve ardından önyargı geldi, ama onlarla çalışmaya başladıktan sonra en ufak bir eleştiri almadım. Kadın ve erkeğin mizahı algılayışları nasıl? Erkeğin algısında erotizm daha güçlü, kadında ise romantizm. Afrika’da yaptığınız eğitimler Dünya Barışına KatkıNobel Ödülü aday adaylığı getirdi. Bu nasıl bir duygu? Öncelikle tam adaylık için 2007’yi beklememiz gerekiyor, ama bu bile bana inanılmaz heyecan ve gurur veriyor. Afrika’da yaptığınız çalışmalardan bahseder misiniz? Bütün Afrika’yı gezdim, Güney Afrika’da ise yedi ay kaldım. Bölgede aile içi şiddet ve tecavüz zirvedeydi. Nerede ise hepsi silah veya kesici aletler taşıyorlardı. Mizah ve iletişim tekniğini 900 kişilik bir okulda kullandım. Sunumumdan sonra oradaki gençler, silahlarını kesici aletlerini bırakıp gittiler. Dertlerini anlatmaya çalıştılar. Bunun benim için anlamını size anlatamam. Türkiye’de de bir iletişimsizlik söz konusu. Bunu nasıl çözebiliriz? Eğitimde bir reform gerekiyor. Şu an yaşanan politik gerginlikler de iletişim bozukluğundan kaynaklanıyor. Artık bakmak yetmiyor, görmemiz gerekli. İletişimde “DKD” yani “düşün, konuş, dinle” tekniğini içselleştirip hayata bakışımızı farklılaştırmalıyız.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle