Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
PAZAR EKİ 1 CMYK YIL 20 SAYI 1073 / 15 EKİM 2006 Bu rakamlar Türkiye’nin onlarca yıldır düşünce ve ifade özgürlüğü ile barışamadığını gösteriyor. Bugün de gazeteciler, yazarlar tutuklanıyor. Peki dünyada basın özgürlüğünün sınırları ne? Anna Politkovskaya neden öldürüldü? Alper Turgut / Volkan Aran Sayfa 23 MÜŞFİK KENTER Hâlâ ‘Bir Garip Orhan Veli’... Müşfik Kenter için oyunculuk hayat demek. Hem de kelimenin tam anlamıyla... Ömrünün üçte ikisini bu işe vermiş. “Bir yaştan sonra belki de oynamamak daha rahat” dese de, “gösterinin devam etmesi” gerektiğine inanıyor. O, hâlâ “Bir Garip Orhan Veli”... Bir yıldır ondan başka oyun da oynamıyor... Hayattan öğrendiği ise basit, ama uygulaması bir o kadar zor: “Bir şey olmuyorsa olmuyordur.” Röportaj: Esra Açıkgöz Fotoğraf: Vedat Arık Sayfa 7 İnanmıyorsam oynamam... Vildan Atasever’in yıldızı tek filmle parladı... Geçen yıl Altın Portakal’ı aldığında ortalık karışmıştı. Bu yıl o değil, ama oynadığı, Zeki Demirkubuz’un “Kader”i ödüllendirildi. Atasever oyunculuğa ilişkin sırları keşfediyor, topu yönetmene atsa da işin kendinde bittiğini biliyor. “İnanmadığım filmde oynamam” diyor ya da “Çok filmde değil, iyi filmlerde oynamak istiyorum”... Röportaj: Esra Başıbüyük ntalya Film Festivali’nde en iyi film ödülünü alan Zeki Demirkubuz’un “Kader” filminde Uğur karakterini canlandırdı Vildan Atasever. Hatırlarsanız geçen sene en iyi kadın ödülü ona verilmiş, bu, bir sürü polemiğe yol açmıştı. En çok tartışılanı da ödülün sinema geçmişi olmayan birine verilip verilmeyeceğiydi. Atasever bu soruyu, “Herkes ilk filminde ödül alabilir” diye yanıtlamıştı. Sinema Atasever için kelimenin tam anlamıyla bir tutku, oyunculuğu vahşi akan bir şelaleyi andırıyor. “Kader”de bunu bir kez daha ispatlıyor. Şimdilerde Tomris Giritlioğlu’nun yazdığı “Affedilmeyen” adlı bir televizyon dizisine hazırlanan Atasever’e filmi ve oyunculuğu sorduk... Geçen yıl en iyi kadın oyuncu ödülü sizindi, bu yıl da oynadığınız film, en iyi film ödülünü aldı. Neler hissediyorsunuz? Gurur duyuyorum, çünkü bu filmlerin bir parçasıyım. Bu yüzden seçimlerimle ve başarımızla övünüyorum... Kutluğ Ataman ve Zeki Demirkubuz gibi iki farklı yönetmenle çalıştınız. Farklar ve benzerlikler nelerdi? Her iki yönetmen de çok başarılı ve onlarla çalıştığım için çok mutluyum. Kutluğ Ataman’la Avrupa sinemasını ve sinemayı, Zeki Demirkubuz’la ise sinema edebiyatını ve insan psikolojisini tanıdım. Onlar bana farklı ve gerçek dünyaları gösterdiler. Bunun yanında çalışma metotları çok farklı iki yönetmen olduklarını söyleyebilirim. Kutlu pro A va yapmayı tercih etmişti, Zeki ile hiç prova yapmadık. Her şey sette yaşandı. Zeki Demirkubuz’dan teklif nasıl geldi, onunla çalışmaktan en büyük kazancınız ne oldu? Telefonla aradı, buluştuk, tanıştık ve çalışmaya karar verdik. Demirkubuz duyguları hiçbir zaman bölmüyor, duygular akıp gidiyor. Karakteriniz anlamlı ve gerçek oluyor. Çünkü etrafınızdaki her şey gerçek. Gerçek ışık, gerçek mekân, gerçek insanlar ve gerçek duygular... Oynarken kurduğunuz cümleler çok anlamlı ve kıymetli. Sadece hissetmeniz ve yaşamanız gerekir, o zaman o duyguları alır ve verirsiniz. Zeki Demirkubuz da filmdeki her kareyi hissederek ve hissettirerek çekiyor. “Kader”i neye göre seçtiniz? İnanmadığım bir filmde oynayamam. Onu kalbimde hissetmem gerekiyor. Bunun için de hikâye çok önemli. İnandırıcı olması gerekiyor. İçime dönüp senaryoyu okuduğum zaman hikâye beni bir yerlere, yaşadığım ya da çevremde olan biten bir şeylere ya da televizyonda izlediğimiz, gazetede okuduğumuz üçüncü sayfa haberlerine götürmeli. İnanmalıyım ki izleyen insanları da inandırabilelim. Tabii ki bu noktada yönetmen çok önemli. Doğru duyguları senden çıkartabilen, hata yaptığında, “doğrusu budur” diyen, duyguları perdeye yansıtan yönetmendir. Biz oyuncular, eğer yönetmen iyi olursa ve bizden istediğini çıkartabiliyorsa, o zaman iyi olabiliriz. Devamı 6. sayfada Beyoğlu’nda gece yolculuğu / Sayfa 8 141, 312, 301