Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
PAZAR EKİ 9 CMYK 1 EKİM 2006 / SAYI 1071 9 Michael Dickinson muhalif bir sanatçı. 20 yıldır Türkiye’de yaşıyor, oyun yazıyor, resim yapıyor... Kolajlarında Thatcher’ı, Blair’i, ABD politikalarını, Ortadoğu savaşını eleştiriyor. Adının son günlerde daha çok duyulmasının sebebi ise Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı “Bush’un köpeği” olarak resmetmesi. Bu çalışması yüzünden önce gözaltına alındı, sonra da sınır dışı edildi, ama o, “Yine geleceğim” diyor. yip aldık. Artık “istemiyoruz” dememizin vakti geldi. Hatta tüm dünya 2012 olimpiyatlarında grev yapalım. Herkes için eşit bir dünya istediğimizi söyleyelim. Bize şiddet uygulayan o insanlar, daha ünlü ve güçlü... Kim onlar? Şimdi liderler, ama sonra bizim “kardeşimiz” olacaklar. Biz “para için değil insanlık için çalışırız” dediğimiz zaman... Bu bir ütopya değil mi, nasıl kurulacak paranın olmadığı bir dünya? Şimdiki dünya haksızlıklarla dolu ve zenginler için. Ancak, lidersiz bir dünyada herkes eşit olabilir. Parasız bir dünya için ne düşünüyorsunuz? Güzel, ama ütopya diyorsunuz değil mi? Birlikte, bütün insanlar, hepimiz parasız bir dünya istersek neden olmasın. Pasif bir şekilde değil, harekete geçerek... Bu röportaj okunduğunda, siz Türkiye’den ayrılmış olacaksınız... Şimdi Dublin’e gideceğim. Orada uzun zamandır görmediğim arkadaşlarım var. Birkaç gün sessizliğe ihtiyacım var, ama geri gelmek istiyorum. Bu yıl bir oyun yazdım, Nisan ayında Maya Tiyatrosu’nda oynandı. “Zengin Genç Adam”. Yönetmenliğini de yaptım. İsa’nın son günleri hakkında çok ilginç bir oyun. Tartıştıran bir oyun. Papa Türkiye’ye geldiğinde yine oynamak istiyoruz. Papa’yı da davet edeceğiz. Oyun ne anlatıyor? Dinler konusunda insanlara yeni bir bakış sunuyor. “Benim dinim daha güzel” tartışmasını eleştiriyor. Her insanın içinde Tanrı varsa ve herkese eşitse dinler ayırımı yanlış. Yalnızca kendin ve diğer insanlar için iyilik yaparsan dünya daha güzel bir yer olur. İşte bunu söylüyor. Din insanları kullanıyor ve ikiyüzlü. Kadınlar için çok daha eşitsiz ortam yaratıyor. Erdoğan istedi Dickinson gitti Hilal Köse ngiliz tiyatro ve kolaj sanatçısı, Yeditepe Üniversitesi eski öğretim üyesi, Michael Dickinson’ın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı “Bush’un köpeği” olarak tasvir etmesinin bedeli sınırdışı edilmek oldu. Türkiye’nin Ortadoğu’da tüm olan bitenlerde, kanlı pazarlıklarda o kadar masum olmadığını anlatmaya çalışan Dickinson’ın oturma izni, hiç gerekçesiz uzatılmadı. İşin ilginci, emniyetin “Yabancılar Koğuşu”nda sekiz gün idari işlem gerekçesiyle tutulan Dickinson hakkında bir soruşturma açılmadı ve yasalar önünde savunması da elinden alındı. Projeleri için geri geleceğini, kolajlarının politik dünyanın bir yansıması olduğunu söyleyen sanatçıyla Kadıköy’de Sanatçılar Sokağı’ndaki Uçarı kafede sergilenen eserlerini topladığı sırada görüştük. Dickinson’un web sitesi ise. http://yabanji.tripod.com İ Sonra Zeytinburnu’na getirildim. Burada da sekiz gün tuttular. Demir kapılı bir odada 500 erkek vardı, ikametsiz, pasaportsuz Afganistanlı, Pakistanlı ve Afrikalılar... Polislerin onlara davranışları çok kötü. Dayak sesleri duyuyordum. Bir Pakistanlı’nın burnu kanadı. Onların suçları kendileri için daha güzel bir hayat aramaları. “Welcome to turkey”, bunu duyacaklarını sanıyorlar, ama iyi ülke aramanın karşılığı dayak ve bir sürü kötü muamele oluyor. 100 Bangladeşli daha geldi ve onlar merdivenlerde sıkış tıkış oturup, orada uyukladılar. Ben de zaten koridorda tutuluyordum. Sandalyenin üzerinde... Serbest bırakılmanızda uluslararası hukuk mu etkili oldu? Konsolosluktan gelmişlerdi ziyaretime. Burada ne kadar kalacağımı bilmediğim için onlardan Shakespare’nin bütün eserlerini istemiştim. Ertesi gün yani cuma günü sürpriz bir şekilde serbest bıraktılar. Polisler bana bir de kâğıt verdiler, oturma iznimin uzatılmadığı, 30 Eylül’de Türkiye’yi terk etmem gerektiği yazılıydı. Kolaj sanatına ne zaman başladınız? Londra’da tiyatro yazarlığı ve yönetmenliği yapıyordum. Katolik olarak büyüdüm.Budizmle ilgilendim. Kalküta’da rahibe Teresa ile çalıştım. Kalküta’dan dönünce sokakta bulduğum dergileri toplayıp resimlerini keserek kolaj yapmaya başladım. Margaret Teacher’den nefret ediyordum. Bütün bu arayışlarımı kolaja yansıttım. Politik sergiler açtım. Kolaj, bir deşarj olma, paylaşım yöntemi benim için. İstanbul’a gelişiniz... İstanbul’a 1986 yılında geldim. İngilizce öğretmeni olarak çalışıyordum. 11 Eylül saldırılarının ardından ara verdiğim kolaja geri döndüm. Bush’un politikaları beni deli ediyordu, kolajla eleştirmeye başladım. Benim çok da önemim yok, yalnızca yansımalar için alet oluyorum. Bu işten para kazanmıyorum. İçimdekileri dışarı atıyorum... Gözaltına alınmanız nasıl oldu? Burada savaş karşıtı birçok etkinliğe katılmıştım, ama benim kolajım nedeniyle başkası yargılanıyordu. Tanık olarak duruşmaya gittiğimde apar topar gözaltına alındım. Hapse girmeyi beklemiyordum. Üç gün Ümraniye’de bir katil zanlısı, iki gaspçı ile birlikte kaldım. Bana centilmence davrandılar. DÜNYA DEĞİŞMELİ! Erdoğan’a söylemek istediğiniz bir şey var mı? Ben kötü bir şey yapmadım. Beni şimdi kovalıyorlar, ama geri geleceğim. Ömrümün sonuna kadar burada kalır mıyım bilmem, ama ne zaman gideceğime ben karar vermeliyim. Kendime sansür yapmıyorum. İlham geldi ve yaptım. Bush, Blair... bir sürü işgalci lider. Onları çok fazla resmettim. Resimlerim politik dünyanın bir yansıması. Erdoğan’a “Sakin ol. Bu kuralını değiştir. Sen ünlü bir politikacıysan tabi ki karikatürün yapılacak” diyorum. Türkiye’de yargılanan yazarları ve çizerleri de destekliyorum. Ben o resimde Türkiye’nin ABD ne isterse yapmasını, işgal politikalarına ortak olmasını eleştirdim. Köpek çok sadık bir hayvandır bildiğiniz gibi. Ortadoğu’da kötü şeyler oluyor ve Türkiye o kadar masum değil. İngiltere’de kimse böyle kovulmaz. Suç unsuru görülürse mahkemeye gidilir. Günümüz politikaları üzerine ne düşünüyorsunuz? Dünya değişmeli. Bunu biz yapacağız. Bu hale gelmesinde bizim de suçumuz var. Şimdiye kadar ne verdilerse tamam de SOFRA Çeşnili tuz Sofra tuzunu çeşitli otlar ve baharatlarla çeşnilendirmek birçok kültürde rastlanan bir âdet. Böylece yemeğe sadece tuz ekilmiyor, çeşit çeşit kokular, lezzetler katılmış oluyor. Farklı rayihalar taşıyan tuzlar giderek yaygınlaşıyor. Izgara et, tavuk veya balığa, kahvaltıda haşlanmış yumurtaya çeşnilendirilmiş tuz katmak çok yakışıyor. Verilen tariflerdeki ölçüleri zevkinize göre değiştirebilir, kendi özel tuzunuzu yaratabilirsiniz. Çeşnili tuz yaparken turşuluk kaya tuzları ya da deniz tuzu gibi rafine olmamış ve ince öğütülmemiş kaba tuzları tercih edin. Tuzu makinede ince çekebileceğiniz gibi havanda kabaca döverek kalın bırakabilirsiniz. BİR AVUÇ TUZ Aylin Öney Tan ürüyüş uzun ve acılı olacaktı. Dışarıdan bakan bir göz için baştan kaybedilmiş bir savaştı. Bir bez parçasına sarınmış yarı meczup bir adam bir avuç yoldaşıyla birlikte yollara dökülüyordu. Amaçları Hint Okyanusu kıyılarına ulaşıp deniz suyundan bir avuç tuz elde etmek idi. Tam 380 km. yürüyecekler, sonunda topu topu bir avuç çamurlu tuz elde edeceklerdi. Mahatma Gandi ve yandaşları İngiliz yönetimine karşı çıkmak için böyle bir yol seçmişlerdi. Bundan 76 yıl önce Ahmedabad şehrinden kıyıdaki Dandi’ye kadar uzanan yolda sonradan pasif direnişin simgesi haline gelecek 24 günlük tuz yürüyüşü böyle başladı. Bir avuç tuz belki küçüktü, ama sembolik anlamı büyüktü. Hindistan’da o dönemde tuz üretimi İngilizlerin tekelindeydi. Yoksul halkın temel ihtiyaçlarından biri olan tuzun Hintliler tarafından üretilmesi yasaktı. Gandi ülkesinin bağımsızlık yolundaki savaşı için kitlelerin kolayca anlayacağı ve benimseyeceği bir sembol seçmiş, yığınlar halinde katılabilecekleri bir direniş yöntemi uygulamıştı. Şiddet içermeyen sessiz protesto İngilizleri çileden çıkartmaya yetmişti. Umursamayanlar için yollar yürümekle aşınmazdı belki ama kitlelerin katıldığı sivil itaatsizlik dalga dalga yayıldı. Kendi tuzunu üretenler çoğaldı. Bir avuç tuzla başlayan hareket 15 yıl sonra Hindistan’ın özgürlüğünü kazanması ile sonuçlandı. Sanatkârlar birleşti İstanbul’un sahne hayatında epeyce zamandan beri büyük bir karışıklık görülüyordu. Darülbedayi’yi vücuda getiren hizmetkârlar her nedense birbirlerinden ayrılmışlar ve ciddi bir temaşa ihtiyacına alışmış olan büyük ve münevver bir kitle bu ayrılmadan dolayı İstanbul’da adeta sahne hayatının öksüzü kalmıştı. ... Son günlerde öğrendiğimize göre Darülbedayi’nin kıymetli sanatkâr müdürü Raşid Rıza Bey’le beraber birçok Darülbedayi sanatkârları Milli Sahne ile teşriki mesai etmiştir. Bu haberi büyük bir memnuniyetle kaydediyoruz. Bu suretle Milli Sahne çok esaslı bir kuvvet kazanmaktadır. Memleketin bütün sanatkârlarını böyle el ele vermiş gördüklerinden dolayı her halde bütün tiyatro meftunları (tutkunları) memnun olmuşlardır. Bu teşriki mesaide Milli Sahne’nin ismi yine aynı kalmıştır. Temsillere pek yakında başlanacaktır. Bunun için Tepebaşı ve Ferah tiyatroları mukavele ile kiralanmıştır. 22 Eylül 1926 Çarşamba Y Anadolu’da köylerde konukları tuz ve ekmekle karşılamak yaygın bir gelenektir. Nazara karşı ateşte tuz çatlatmak, kökü Hititlere kadar uzanan bir âdettir. Yeni eve tuz götürülür. Yeni doğan bebek tuzlanır. Dilekler için tuz okutulup üflenir. Yemeğe bir çimdik tuz ile başlamak ve bitirmek Müslümanlıkta sünnet kabul edilir. Bazı inançlarda oruç tuz ile açılır. Geçen yıl Gandi’nin torununun oğlu Tushar Gandi “Tuz Yürüyüşü”nün 75. yıldönümü nedeniyle uluslararası bir yürüyüş düzenledi. Bu kez insanlar özgürlük, dinler arası uyum ve barış için yürüdüler. Politikacılar ilk birkaç kilometreye sembolik olarak katıldılar, sonra lüks arabalarına binip geri döndüler. Ancak tuzun eski tadı kalmamıştı. Neredeyse bir asır sonra dünya sofrasına uyum ve barış gelmesi için bir avuç değil, çuval çuval tuz gerekiyordu. aylinoneytan@yahoo.com Otlu tuz 23 defne yaprağı, 1 tatlı kaşığı kekik, 1’er çorba kaşığı biberiye ve reyhan, 1 bardak kaba tuz Tuzu elinizle ufaladığınız otlarla birlikte dövün ya da robotta karıştırın. Baharatlı tuz 1 çorba kaşığı tane kimyon, 2 çorba kaşığı tane kişniş, 1 çorba kaşığı tane karabiber, 23 adet karanfil, 1 tatlı kaşığı toz tarçın Kimyon, kişniş, karabiber ve karanfili havanda iyice döverek ufalayın, tuz ve tarçını ekleyerek hep birlikte tekrar dövün. İnce bir tuz istiyorsanız bütün malzemeleri birlikte öğütebilirsiniz. Şehir Tiyatrosu hangi artistlerden müteşekkil olacak? Raşid Rıza Bey’in Eliza Binemeciyan’ı İstanbul’a getirterek başlı başına bir tiyatro yapmak için Darülbedayi’den ayrılması üzerine tiyatro hayatında elim bir karışıklık hissedilmişti. Fakat madam Eliza’nın gelmesi ihtimalleri azalınca yalnız kalan Raşid Rıza Bey, Şadi Bey’e iltihak etti (katıldı) ve bundan bir iki sene evvel olduğu gibi yine Milli Sahne’de çalışacağı anlaşıldı. Diğer taraftan haber aldığımıza göre Raşid Rıza ve Darülbedayi’nin diğer sanatkârları da Eliza Binemeciyan. ezcümle Vasfi Rıza, Muvahhid, Hüseyin Kemal, Mahmut beylerle, Bedia Muvahhid, Şaziye, Fahire, Necla, Cemile, Refika hanımlar da hükümet tarafından yapılacak tiyatroya seçilmişlerdir. Darülbedayi’nin dağıldığı günlerde hariçte çalışmaya mecbur olan sanatkârlardan Galip, Hazım, M. Kemal, İ.Behzad beylerle Halide Hanım da yakında teşekkül etmesi kararlaştırılan bu resmi tiyatroya iltihak etmişlerdir. Şehremaneti tarafından teşkil edilecek bu resmî tiyatro için Sanayii Nefise Encümeni reisi Namık İsmail Bey de, evvelki gün şehrimize gelmiştir. Kadrosu ve proğramı süratle hazırlanmakta olan bu yeni tiyatro, Darülbedayi'den de ayrı olacak ve pek büyük ihtimal ile Şehir Tiyatrosu namı altında ve yukarıda isimlerini yazdığımız sanatkârlardan mürekkep olacaktır. Temaşa hayatımızda yetişen Türk kadınlarının Şehir Tiyatrosu’na katılmaları üzerine Milli Sahne aktrisleri, Zabel, Mari, Anais, Lili, Aznif hanımlardan teşkil edilecektir. 27 Eylül 1926 Pazartesi Limonlu tuz 2 limonun rendesi, 1 tatlı kaşığı toz beyaz biber, 1 bardak tuz Limonların kabuğunu ince rendeleyin. Tuz ile karıştırıp bir peçeteye yayın. Limon kabukları kuruyuncaya kadar bekletin. Nemini tamamen kaybedince beyaz biber ile karıştırın. Bu tarif için ince tuz da kullanabilirsiniz. TUZ TADI Tuz insanlık için temel bir ihtiyaç. Bu nedenle birçok din ve kültürde tuza sembolik anlamlar yüklenir. Hindu inanışında bazı günlerde tuzdan uzak durularak tuzun önemi vurgulanır, bir nevi oruç tutulur. Günlerce tuzdan feragat ederek ibadet edenler olur. Tuz sadece yemeklerin tadı tuzu değildir. Aynı zamanda birçok geleneğin tadı tuzdan gelir.