Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
PAZAR EKİ 3 CMYK 1 EKİM 2006 / SAYI 1071 3 Sıradan bir Amerikalı farkında değil belki, ama dünyanın ekonomisi onun tüketim hacmine bağlı. Şimdi ekonomistler, Amerikalıların tüketimi düşünce, küresel buhran çıkmasının ihtimallerini hesaplıyor... Evet, sahip olmak insana haz veriyor, ama alternatif hedonizm de var... Örnek, eski, sıradan alışkanlıklardan biri, kalabalık yemek sofraları. Tüketim karşıtı hareketler de azalan tüketime destek veriyor, işte “Hiçbir Şey Alma Günü” ya da “Reklam Avcıları”. tüketiliyor. Bu örnekte, vücudu beslemek kadar zamanı yapılandırmak ve insanın zihinsel alışverişini sağlamak gibi kendi asli değerleri olan yemek saatinin; artık hazırlığı yapılan, paylaşılan, neşeli bir olay olarak algılanmadığını görüyoruz. Birisi çıkıp diyebilir ki ‘öte yandan artık dışarıda yemek yemek ve sevdikleriyle kaliteli zaman geçirerek sohbet etmek eskiye göre çok daha yaygınlaştı.’ Ama bu eğilim, tüketim kültürünün bahsettiğimiz faaliyeti günlük hayatın sıradan bir parçası olmaktan çıkardığını gösterir. O yüzden tüketim kültürü, eskiden sıradan olarak yapılan ve para gerektirmeyen bir faaliyeti, artık pahalı (ve bu yüzden belli bir tabakaya hitap eden) bir muadiliyle karşılamaktadır. Koşacak doğal ve güvenli bir ortamı bulamayan kentli insanın, para vererek bant üzerinde koşmasını sağlayan jimnastik salonları gibi.” dayanması için yapmamız gerekenlerin”, “araç kullanımını azaltıp kaynakların toplu taşıma araçları için kullanılmasını talep etmemizi” ya da “marka tutkusunun gereksizliğini” anlatan reklamların yayımlandığını düşünelim. Tüketici taleplerinin değişmesiyle tüm ekonominin nasıl farklı amaçlara yöneleceğini... Bu hayalle, Reklam Avcıları (Adbusters) ve Hiçbir şey Satınalma Günü (Buy Nothing Day) gibi tüketim karşıtı hareketler de kendi görselliğini yarattı. Bir tüketicinin ömrü boyunca kullandığı elektronik araçların çöplerinden oluşan çöpadam Londra’nın ünlü Thames nehrine yanaştırıldı, ünlü yönetmen Lars Von Trier film müziklerinde eleştirel olarak sürekli araba sesleri ve makine takırtılarını kullandı ve Paul Bonomini, Barbara Kruger ve Fernandez Arman gibi tasarımcı, fotoğrafçı ve ressamlar tüketim çılgınlığına eleştirel ürünler ortaya koydu. Yeni gelişen bu tüketim karşıtı estetiğin dünyanın ekonomik kabullerini yıkması için belki henüz yeterli gücü yok. Ama “No Logo” anlayışı bir gün gerçek bir “trend” olur ve az tüketerek insan mutluluğunu sağlamak temel amaç haline gelirse tüm ekonomik sistemin değişeceğine kuşku yok. O zamana kadar estetize edilmiş tüketim nesneleri masal diyarından çıkmış gibi etrafımızda dönmeye devam edecek ve dünya ev almayan Amerikalılar yüzünden nasıl bir buhrana sürükleneceğinin korkusuyla yaşamayı sürdürecek. sonu var... ??? Spekülatif olarak artan ev fiyatlarının düşüşe geçişi insanların zenginlik hislerini derinden etkiliyor ve tüketim tüm özendirmelere, dünyanın en hızlı büyüyen ekonomik sektörü olan reklamcılığın ve tüketim propagandasına ortak olan politikacıların tüm marifetlerine karşın azalıyor. İşte bu, dünyanın geçen hafta yayımlanan IMF raporunda belirtilen büyük risklerle yüzleşeceği ve tüketim artışının geçici de olsa sonuna yaklaşıldığı anlamına geliyor. Oysa, bugün dünyayı tehdit eden tehlikenin yakınlaştığını geçen yılın araştırmaları göstermişti. The Economist dünyanın birçok ülkesindeki ev fiyatlarındaki ani artışın tarihin en büyük ekonomik balonu olduğunu yazdı, Times dergisi ise gayrimenkule olan yoğun talebin statü düşkünlüğü, kıskançlık ve zengin olma furyasına dahil olma arzusu gibi duygusal nedenlerden kaynaklandığını ve bunlar dindiğinde büyük bir düşüşün tüm dünyayı beklediğini vurguladı. Bush ise mülkiyet toplumunun risklerini dillendirenleri “Bırakın da piyasalar uygun şekilde işlesin” diye yanıtladı. AÇLIĞI DOYURURKEN... Peki, artık engellenmesi mümkün olmayan bu tüketim odaklı yaşamı, şehir yerleşimini, kredi kullanımlarını tersine çevirmek, insanla barıştırmak için yapılabilecek bir şey var mı, varsa bunu kim başaracak? “Tüketici tercihlerinin dünya ekonomisinde belirleyici olduğu bu yeni yapıda, Marx’ın devrimci rolünü verdiği proletaryanın yerini, artık tüketim idealleriyle kandırıldığını anlayacak bilince ulaşmış bir grup almıştır. Hayal görmüş ayartılanlar adını verdiğim bu gruptakiler halen azınlıkta, ama gitgide sayıları artıyor ve insanlığa kaybolmuş zevklerini hatırlatacak ve yeni Kate Soper. bir düzen için mücadele Çöp Adam, Thames Nehri kıyısında duruyor... edecek olanlar bu insanlar”... Avrupa Dönüşümleri Çalışma Enstitüsü tarafından yürütülen “Alternatif Hedonizm” projesinin direktörlüğünü yapan ve geçen aylarda Crossroads 2006 konferansı için İstanbul’a gelen Profesör Kate Soper, bu sözlerin ardından, mevcut tüketim kültürünün, insanın ruhsal ve psikolojik ihtiyaçlarını karşılarken gitgide mekanik bir hal aldığını söylüyor: “Artık bedensel bir ihtiyacı örneğin açlığı doyururken bile tüketim kültürü bunun törensel kısmını yok sayıyor ya da basite indirgiyor. Ya fastfood yiyoruz ya da yemekler televizyon seyretmek gibi başka bir eylemle birlikte NO LOGO... BİR KAMPANYA DAHA... Araba yerine modern toplu ulaşımı, koşu bantları yerine güvenli parkları, site hayatı yerine güvenli sokakları talep eden yeni tüketici tipi doğunca, belki çok şey değişecek. Ama tüm bu olanaklar, bir nostalji olarak görülüyor bugün. İmajın gücünün ve mutluluk vaat eden reklamın karşısına aynı güçte bir tüketim karşıtı imaj çıkarılamıyor. Bir an için reklamlarda, “kullandığımız aracın uzun süre