22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

PAZAR EKİ 12 CMYK 1 EKİM 2006 / SAYI 1071 Bir sergi mekânı: Masa Grafik tasarımcı ve sanatçı Vahit Tuna’nın ofisinde, beyaz, yüksek, ortası cam bir masa. Bu, herhangi bir masa değil, bir sergi mekânı. Tuna, “Masa” ile genç sanatçılara alternatif bir alan yaratmayı amaçlıyor. Bir de Masa’yı Okmeydanı SSK ya da Mecidiyeköy Vergi Dairesi gibi kurumlara taşıyarak hayatın içine Soldan sağa: Vahit Tuna, Erinç Seymen ve Sinem Kurultay... (Fotoğraf: Vedat Arık) Özlem Altunok endi halinde, herhangi bir masa değil, bu. Bir sanat mekânı olarak “Masa”, Vahit Tuna’nın ofisinin hemen girişinde yer alıyor. Grafik tasarımcı ve aynı zamanda sanatçı olan Tuna, güncel sanat ortamına ofisindeki bu alanla bir hareket katmaya çalışıyor. Böylece hem büyük kurumlara karşı genç sanatçılara alternatif bir alanı hem de sükuneti öneriyor. Masa’nın tasarımını iç mimar Sinem Kurultay ve Vahit Tuna birlikte yaptılar. Masa’yı kuransa Mardo Usta. Masa’ya yatırılan ilk çalışma Erinç Seymen’e ait. Seymen Masa’nın ilk işinde yükselen milliyetçilik üzerine kafa yormuş. Vahit Tuna ve Erinç Seymen’le Masa’yı konuştuk. K sızmayı... Masa’ya yatırılan ilk çalışma ise Erinç Seymen’in. Bir işyerinde, özel olarak tasarlanmış ve üzerinde sanat çalışmalarının sergileneceği bir masa... Bu esprili bir girişim mi, yoksa sanat ortamına ciddi bir tepki mi? Vahit Tuna: Bir isteğin ve var olan sanat ortamı üzerine düşüncelerimin hayat bulması diyebiliriz. Burası benim ofisim ve çoğu zaman kendimi burada yalnız hissediyorum. Aynı zamanda sanatla ilgilendiğim ve bu alanda projeler ürettiğim için sanatı hayatıma nasıl dahil edebilirim diye düşündüm. Çözüm olarak yurtdışında da örneklerini gördüğüm masa fikri sergileme biçimi açısından uygun geldi. Bir taraftan da özellikle genç sanatçıların katılabileceği sergilerin azalması, daha çok proje bazında sergiler üretilmesi, büyük galerilerin büyük sergilerin peşinde koşması da sanat ortamını rutinleştiren bir durum. Masa, bu anlamda hem genç sanatçıların kullanımına açık alternatif bir mekân hem de kalabalık ortamlarda kaybolan çalışmaları görünür kılan bir alan. Erinç Seymen: Bu, biraz da arkadaşınızı eve çağırıp beraber müzik dinlemeye benziyor. Ben ilk sergimde odamı modelleyerek galeriye o samimiyet halini taşımaya çalışmıştım. V. Tuna: Yani masa aracılığıyla bir tür misafirperverlik durumu da devreye girecek. Buraya gelen konuğa kapıyı açacağım, eğer burada değilsem, insanlar da sergiyi göremeyecek. KÜÇÜK MEKÂN, GÜÇLÜ İŞ... Kendi adınıza sanat ortamında bir tür kıstırılmışlık hissediyor musunuz? E. Seymen: Aslında hayır. İyi bir galeriyle çalışıyorum, büyük sergilere dahil olabiliyorum, ama bunların yanında küçük sergileri de çok önemsiyorum. Sol bir geleneğe dayanıyorum, kolektif işler yapmakla beraber gerektiğinde kendimi geri çekerek kişisel işler de üretiyorum. Genelde sesi net duyulan, sivri işler yapıyorum. Masa’daki bu çalışmamsa daha çok sükunet istiyor. Sanatçıların düşük tansiyonlu işler üretmek için de bu tür ortamlara ihtiyaç var. Bunun için de zaman zaman mekânları bölmek, küçültmek lazım. V. Tuna: Beni esas rahatsız eden, sanat ortamındaki üretim ve sergileme şekli. Büyük, kalabalık sergiler içinde kendimi kaybolmuş gibi hissediyorum. İç içe girmiş işler üzerine düşünmek, konuşmak mümkün olmuyor. Masada tek başına duran bir projeye yönelmekse hem daha dikkat çekici hem de sunumu daha direkt. E. Seymen: Güçlü, provokatif işleri küçük yerlerde göstermek hayatın içine sızmak için iyi bir yol. Bu ofise iş icabı gelecek insanların sanatsal bir çalışmayla karşılaşacak olması, yani onlara sanatı teklifsiz götürmek de ayrıca hoş. Bu, sanatın laborant ortamlarda değil, her yerde var olmasını sağlıyor, hayatla dolaşıma sokuyor. Steril mekânların işlerinizin gücünü azalttığını düşünüyor musunuz? E. Seymen: Bu, hem mekâna hem de işe bağlı. Bazı mekânların hafızasını silmek mümkün değil, ama kimi mekânlar esnek ve kirletmeye müsait. Bence bu tür mekânları yapıtın içeriğiyle kirletebilirsiniz. Gelelim Masa’daki işinize... E. Seymen: Son dönemde gitgide yükselen milliyetçiliği, değiştirdiği kabuğu, oluşan yeni sentezi tedirgin edici buluyorum. Buradan yola çıkarak yaptığım çalışmalardan birini daha önce Yunanistan’da sergilemiştim. Bu çalışma da onun devamı niteliğinde. Pantheon’la Anıtkabir’in yer değiştirdiği bu iki fotoğraf, mimari anlamda birbirine benzeşmelerinin yanı sıra, auralarıyla da eşdeğer gibiler. Biri çoktanrılı bir dinin merkezi, diğeri bir liderin mezarı. Türkiye ile Yunanistan arasında her ne kadar barış rüzgârları esiyormuş gibi görünse de, törpülenmiş bir düşmanlığın her an parlayabileceğini biliyoruz. Yükselen milliyetçilik de bunun göstergesi. Masa’ya bundan sonra hangi işler yatırılacak? V. Tuna: Masa’daki üç aylık program belli. Erinç Seymen’den sonra Borga Kantürk ve daha sonra da Aslı Çavuşoğlu’nun çalışmaları sergilenecek. Ayrıca Masa’yı başka işyerlerine de taşımayı düşünüyorum. Mesela Okmeydanı SSK ya da Mecidiyeköy Vergi Dairesi gibi, sirkülasyonun yoğun olduğu, sanatın tokat gibi etki bırakacağı, hayatın içinde yerler. (Masa’da 13 Ekim’e kadar Erinç Seymen’in çalışması var.) Tel: 0 212 292 36 70
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle