Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
11 EYLÜL 2005 / SAYI 1016 BAHAR KERİMOGLU Kuralları yıkabilmek! ahar Kerimoğlu yolun başında genç bir oyuncu. "îyi bir oyuncunun ışığı olmalı" diyor. Şu günlerde televizyonda gösterilen ve izlenme oranlarında birinci sırada duran "Asla Unutma" adlı diziyi seyrettiyseniz siz de ondaki ışığı görmüş olmalısınız. Işte Bahar Kerimoğlu'nun anlattıldarı: Konservatuvarda çok başarılıytnışsınız ve bu başarı daha sonrasına da yansımış. Nasıl hatırlıyorsunuz Bilkent'te geçen öğrencilik döneminizi? Açıkcası, ortaöğretim sürcsince o kadar parlak değil, ama çok sosBahar Kerimoğlu, yal biröğrenciydim. Tiyatro, koro, müzik bütün aktivitelerde vardım. izlenme oranı en Edebiyatım kuvvetli değildi, ama yüksek dizilerden hocam beni sevdiği için iyi not verirdi. Böyle bir öğrenciydim. Sonra "Asla Unutma"nın konservatuvarda okumaya karar verdim. Konservatuvarda dersler o oyuncusu. kadar keyifliydi ki... Oyunculuğun, Konservatuvarda kendinizi bulmuşsunuz demek ki... içindeki deliyi Evet. O yüzden dersler, ders gibi ortaya çıkardığına değildi. Sabahlamak, çalışmak... Hep içimden gelip, keyifle yaptım. inanıyor... Diziden O kadar eğleniyordum ki, oyun gibıydi. para kazamyor, Peki "bu oyun" içeresinde neler hayal ederdiniz. Mesela, bir gün ama aklında bir "ytldız" olmak... tiyatro var... Aslında biraz utangaçım. Kendime ait kurallarım vardır. Düzgün ve saygılı olmaya çabşırım ama sahne üzerinde bütün kuralları yıkabiliyorsunuz ya, bu inanılmaz bir özgürlük. Dünyanın en kötü, en çirkin ya da melek kadını olabilirim. Bu inanılmaz bir haz! Ve siz bütün bunları yaparken, insanların sizi izlemesi kadar güzel bir şey olamaz. Ama aklıma bir şey geliyor; Ben Ankara'da büyüdüm. Ankara Sanat Tiyatrosu biz büyürken çok önemliydi. Çok küçük bir mekândır, nefes alsanız duyulur. Esra Başıbüyük B Sahne de seyircilere doğru girdindir. En önde oturduğumuzu ve oyuncularla iç içe, nefeslerini ala ala onları seyrettiğimi hatırlıyorum. tşte benim en büyük hayalim; Ben orada, sahnede olayım, onlar benim nefesimi alıp, hayranlıkla beni seyretsinler... Yani sahne üzerinde olma hayali! Sonra Kültiir Bakanlığı'nın bursunu kazanıp New York'a "Actors Studio Drama" okuluna gitmişsiniz. Evet, dört sene orada kaldım. Zor ama çok keyifliydi. 99'da okulu bölüm birincisi olarak bitirdim. Gittiğim zaman 22 yaşındayım, Ingilizcem var, ama akıcı değil! lki hafta içinde okul başladı ve kendimi drama okulu, New York, ve 5. caddeki trafiğin içinde buldum. Şimdi olsa yapabilir miyim, bilmiyorum. Cahil cesareti ile kendimi içine attım. Sonra da her şey sıfırdan başladı. ^™*İp^Mf SAHNE ÜZERİNDE UÇAR GİBİ... Sonra niye döndünüz? Temelli dönmedim aslında. Buraya gelmeden önce "Off off Brodway"de bir grııbumuz vardı, tiyatroda yaptım. Her şey çok güzeldi... Türkiye' de tiyatro yapmadınız heniiz değil mi? Hayır, o yüzden de tiyatroyu çok özledim. Maddi taraf önem kazandı ve televizyon dizisiyapmaya kararverdik. Şimdi "Asla Unutma" adlı dizi filmde oynuyorum. tyi oyunculuğu neye göre değerlendirirsiniz? Sahne için konuşayım. I lani bir ışık vardır; On kişiyi sahneye koyarsınız ama bir tanesi farklı bir ışık verir. Artık yetenek midir, gerçekten kendi ışığı mıdır bilmiyorum! Ama o insan sahneye yakışır ya da tam tersi olur, küçülür, eli ayağı gözünüze batar. Örneğin, Genco Erkal'ın sahne üstünde yürüyüşüne hayranım. Bir insan bu kadar mı güzel taşır bedenini. Sahne üzerinde uçar gibi... Bahar Kerimoğlu, "Salınedc her şeyi yapiibilirim1' diyor, "Dünyanın en kötü, en çirkin ya da melek kadını olabilirim". Biriktirir misiniz? Oyunculukta böyle farkında olmadan bir iç hazırlık var mıdır? Insanları çok gözlemliyorum. Bilinçli olarak değil, ama insan çok güzel bir yaratık ve beni çok cezbediyor. Ben sürekli fotoğraf kitabı alarım. Portreleri incelemeye bayılınm. Kendi gibi konuşan, kendi gibi olan insanlara h.tyanımdır.Ve o zaman ister istemez, malzeme topluyorumdur. Ama bir role hazırlanıyorsan orada tarklı bir disiplinle o karakterin üzerinde çalışıyorum. Kendiniz için ne dersiiniz? Çok zor insanın kendini anlatması. MORA BOYALI SAÇLAR... Deli bir tarafınız var mıdır? Içimde bir deli var. Ama güzel kamufle etmesini bilirim. Çünkü anne baba psikiyatrist, abla psikolog olan bir ailede büyüdüm. Düzgün bir ailede, düzgün yetiştirilip, düzgün çocuklar olduk. Gelin görün ki içimde neler var. Oyunculuğu da bu yüzden seçtiğimi düşünüyorum. Normal hayatta düzgün Bahar kimliğimi yürütebiliyorum ama zaman zaman çok büyük tepkiler vermek, saçımı mora boyatmak ya da kazıtmak geliyor. O yüzden dışarıdan daha sakin, daha ılımlı, cici gelirim, ama içimde farklı şeylerde vardır. Ama bu asla rol yapmak değil, o da benim. O dengeyi kurarım. • esrabasibuyuk@hotmail.com Türk sineması mı? Yok öyle bir şey! Aykut Küçükkaya em Başeskioğlu, yönetmen. llk filmi "Sen Ne Dilersen" önümüzdeki günlerde Altın Portakal Film Festivali'nde jürinin ve izleyicinin karşısma çıkacak. Film; kasım ayında da vizyonda... Başeskioğlu filminde Işık Yenersu, Yıldız Kenter, Zeynep Eronat, Işın Karaca, Fikret Kuşkan gibi isimleri buluşturuyor. Sırada "Kusursuz Ölüm" var, sonrasında ise "Damızlık" çekilecek. Başeskioğlu'yla Türk sineması üzerine konuştuk. En son söyleneceklafı hemen baştan söyledi. "Türk sineması" diye lafa başlayacak oldum, lafı ağzıma tıkadı, "Sence bir Türk sineması var mı"?"lyi ya da kötü bir sinema var diye" yanıt verecek oldum, o sözlerini sürdürdü: "Bir Japon, bir Hong Kong, bir Iran, bir Fransız, bir Ispanyol sineması var, ama Türk sineması yok. Bence Türk sineması henüz kişisel üretimler yapıyor. Yani bir Zeki Demirkubuz, Nuri Bilge Ceylan, Derviş Zaim sinemasından bahsedebiliriz. Ama genel bir Türk sinemasından bahsedemeyiz. Bence yok böyle bir şey!" Başeskioğlu, genç bir sinema yönetmeni olarak düşüncelerini doğru ya da yanlış korkmadan söyledi. Ortaya aşağıdaki söyleşi çıktı: Çok klasik bir soruyla başlayacağım. "Türk sineması yeniden canlanıyor" deniyor... Evet... Filmler iyi iş yapıyor diyorlar değil mi. Yaa... 6O'lı yıllarda Türk filmlerinin yaptığı seyirci sayılarını bu filmlerinin yanına koy. Bu filmler tırnaklar onları! 6O'lı yıllarda Türk filmleri çok çok daha büyük ışler yaptı. Ama çöktü... Ve dilerim Türk sineması bir kez daha çöker ve bu son çöküş olur. Bütün dünya sinema sektörüne başka sektörlerden para çekerken, yatırımcılar bulurkcn, neden Türk sinemacılar sinemadan kazandıkları parayı diğer sektörlerc yatırıyor. Bir sürü Türk yönetmenin ve Türk yapımcının kazandıkları paralarla bir tek stüdyo yapmak yerine Beyoğlu'nda hanlara hamamlara para yatırdıklarını konuşalım... C Şimdi "Türk sineması niye kurtulamıyor" diyoruz... Bu yüzden mi kurtulamıyor? Evet... Hayatında sinema filmine para yatırmamış bir insanın Kültür Bakanlığı Sinemaya Destek Kurulu'nda ne işi var? Bunu konuşalım... Bir televizyon dizisi yapımcısının sinema jürisinde ne işi var? Bunu da konuşahm... Sektörde dert çok gibi... Evet dert çok!.. Ama başka şeylerden konuşuluyor. Işte Türk filmleri iş yapmıyor. Bunlar hikâye!.. Bunlar en kolay çözülecek işler. Türkiye'de sinemayı, sinemacılar değerlendirmiyor. Türk sinemasının hâlâ doğru düzgün stüdyosu yok. Antalya'ya stüdyo filan kurmanın bir anlamı yok. Ekipler burada... Anadolu'ya gidecek ekibi kurmakta bile zorluk çekiliyor. Bunlar gerçekler. Hollyvvood'u getirecekler. Al Kemerburgaz'da dev dekor şu an çürüyor. Gılgamış diye bir film çekeceklerdL.Ne oldu, yalan oldu!.. Nasıl aşdacak bu sorunlar? Şimdi ben sana söyleyeyim. Gücü olan yönetmenler var mı? Var... Türkiye'ye 5 milyon dolarlık filmler lazım değil. 5 milyon dolara bir tane film yapacağına 500 bin dolarkk 10 tane film yap. Şimdi Türkiye'de 100 bin dolara çekilen bir filmi 1 milyon 100 bin seyirci izledi. Gora'ya 5 milyon dolar harcandı deniyor. Seyirci ise 4 milyon... Matematiksel olarak hangi filmin daha çok kâr ettiğini görürsünüz zaten. Demek ki az bütçeyle de seyirciyi kendine çekebilen filmler yapılabiliyor. Böyle gerçekler var. Mesela Sinan Çetin'in hâlâ gösterime sokmadığı bir sürü filmi var. Nerede onlar? Filmleri çekip de dolapta küflendireceğine o parayı birkaç genç yönetmene verseydi onlar film çekseydi. En azından onlar filmlerini sunma cesaretini gösterirlerdi. AYIN KARANLIK YÜZÜ Gişe endişesi mi hâkim acaba? Veya ünlü yönetmenler riske girmek istemiyor mu? Ne demek riske giremiyor. 150 kopya çıkmasın o zaman. Dünyanın her yerinde böyledir... Sanat filmi denenfilm220 kopya çıkmaz. 5 kopya çıkar, belli 5 sinemada oynar. Şimdi böyle bir yanlış var. Son örnek mesela " Ayın Karanlık Yüzü". 60 kopya çıktı, 20 bin seyirci. 220 kopya çıkıp 200 bin seyirci yapan da var. Bak bu rakamları oturup konuşalım. Seyirci sayısı kopya sayısından daha az. Yani sinema başına 1000 kişi seyretmiş. Gösterimde kaldığı haftalar boyunca bu kadar kişi izlemiş. Onu da siz hesap edin. îşte burada bir planlama hatası doğuyor. Aaa... Türk filmleri iyi iş yapıyor, bastırın kopyaları. Ama böyle bir gerçeklik yok. Siz öyle diyorsunuz ama öbür yandan ünlü isimler benim filmimi şu kadar insan izledi, ben seni geçtim diye birbirleriyle yarışıyor... Eğer sinemanın kurtuluşunu bir "sidik yarışı"na dönüştürdülerse ben bu "sidik yarışı"nın içinde olmam. Bence bunu aynen böyle yazmalısın... Peki bu yarışın dışında olanlar az mı yoksa çok mu? Bence daha çoklar. Ama imkânları yeterli değil. Çok yetenekli insanlar olduğuna inanıyorum. • Cem Başeskioğlu'nun ilk filmi "Sen Ne Dilersen" Antalya Film Festivali'ne katılacak, önümüzdeki ay da gösterime girecek. Genç yönetmen dilini sakınmıyor, sektöre ateş püskürüyor...