02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

8 21 AĞUSTOS 2005 / SAYI 1013 Deniz Durukan Bu şarkılarda gözyaşına yer yok Utangaç zamanların şarkılarında, aşk bol bol ağlar, 1. Sayfamn devamı •î kadınlar içindi. Kadın J S dönmeyecek erkeği beklerdi. En fazlası, "Kalbinin işine son verirdi". Bugünise hayatı topyekun isteyen, ama çabuk sıkılan kadınları anlatıyor şarkılar. Göndermeler cinsellik yüklü, küfür ve argo ise cabası. Hem kadın şarkıcılar, hem de dinleyenleri için romantizm eski bir masal artık. eksenli yıllann ikinci yarısından itibaren, yani darbeden sonraki süreçte, kentleşme çabalan, kapitalizmin iyice kök salması, tüketim toplumuna doğru hızla yol alınması ve ekonomik nedenler... Birçok kadının evden dışarı çıkmastna, yaşam içerisinde daha aktif yer almasına neden oldu. 2000'li yıllara geldiğimizde ise özgür kadın, kentli kadın prototipleri, reklam yüdızı "Özgür Kız" Nil Karaibrahimgil'in şarkısındaki gibi "Çocuk da yaparım kariyer de" nidalarıyla şarkı söylemeye başladılar. Bu şarkılar, 1415 yaşlarındaki yeni jenerasyon kızların marşı niteliğindeydi. Varoşlara ya da varoşlara yakın yaşayan kesime bakıldığında karşımıza çıkan kabuğu kırma, yani sınıf atlama özlemi baskın çıkıyor. Magazin programlarında sunulan yaşama biçimine yaratılan özlem, dinlenen şarkıcı ve şarkıcılara da yansıyor. Hedefi bu kitle olanlar da, şarkılarında kulakta çabuk yer edinen, ama çabuk da unutulan sözlere yöneliyor. Bu sözler, cinsellik yüklü göndermelerle kentlerin çeperlerinden içeriye akıyor. Seks, yine bu kadınların ağzında, tabu olmaktan çıkıp, yaşanabilme ihtimaline kavuşuyor. Ayşe Hatun Önal "Çeksene Elinı" şarkısında pervasızlığını uzun tutuyor: Sarılmandan belli kıncan tnı belimi/ Çok canım acıdı çeksene elini... Ayça Tekindor'un bir sakız reklamından üreyen "Buraları yıkılıyor, benden yıkılıyor, her gün peşime bıyıklı talulıyor. Ben seni seçtim, tahminin doğru, yasla başını hadi degajeme doğru"su, Demet Akalın'ın "Unuttum boyunu posunu/ Unuttum huyunu, suyunu/ Bu aşkın sonunu/ Dönersen yalanla, dolanla/ Utanma, sıkılma, bu eski huyundu"su kadınların seçen, gören, itiraz eden kadınların yeni şarkıları oluverdi. Elbette bunlar hızla tükenen şarkılardı, hızla tükenen ilişkiler gibi. Petek Dinçöz ve Tuğba Ekinci'yi de unutmama lı. tkisi de dinleyiciyi, çabuk yaşanan, kısa ömürlü aşklara çekiyor. Ekinci "Daha yeni, yepyeni yüklettim, kalbime aşkı merkezden, birini buldum tam benlik... Bitmez sandım, ne zaman bitti anlamadım, 300500 kontör bitti, yeni bir sevgili bulmalıyım, kontörleri doldurmalıyım" diyor bir şarkısında. "O Şimdi Asker"de ise askerdeki sevgilisine rüyada görünerek onu cinsel doyuma ulaştırma isteğini ifade ediyor. Görüntüsüyle de seyircide toptan boşaltma arzusu uyandırıyor; böylece kadının asli görevini de hatırlatıyor! AR DAMARI ÇATLAMADAN... Varoşlarla kentin en azından birkaç kuşaktır sahipleri arasında bağ kurarken, isteyen, arzulayan olduğu kadar, acıyı kadının tekelinde tutan şarkıcılar da var. İsteyen, arzulayan kadınlara örnek 2000'lerde yıldızı iyice parlayan Hande Yener. llk çıktığı günden bu yana değişim gösteren, bir anlamda sınıf atlayan bir şarkıcı. "Kırmızı sana çok yakışıyor" şarkısında terk eden hem de neşesini koruyan sözlerini, son albümüne "aşka zaman gerek", "aşk kadın ruhundan anlamıyor" diyerek biraz kederli bir havaya taşısa da kliplerinde hâlâ başına buy ruk bir kadın havası sergiliyor. Klibinde, arkasında bir ordu erkeği dekor olarak kullanma yoluna gidiyor. Yıldız Tilbe ise, arabeskvari söylemiyle ezilmiş bir kesimi şarkılarıyla içine çekerken samimiyeti ve pervasızlığıyla kentin içlerine, hatta üst gelir grubu ve entelektüellerin de kulaklarına sızıyor. Oysa Sezen Aksu yıllar önce, ta 1996 yılında, yatağını da, gönlünü de sevdiğine açarken " Yeter ki onursuz olmasın aşk" diyordu. Henüz o zamanlar ar damarımız tam olarak çatlamamış ya da Sezen Aksu, Umay Umay gibi isimlerbizi kurtaran, yaralarımıza parmak basan şarkılarla bir nebze olsun nefes almamızı sağlamıştı. " Ağzı Bozuk A§k Mektubu" adlı albümünde U may, aşkı, hayatı ve kendini tanımlarken "kendimi yakarak, sarı ve sıcak, kendimi yalayarak, tükürerek, durup kusarak öğrendim" diyecekti. Aşk zalimdi! Hayat da zalimdi ve Umay Umay önündeki tuzakları görüp, ne kendini, ne de dinleyicisini kandıracaktı. O, hem yaşamda, hem de şarkılarında dürüst ve ayrıksı bir kadındı. Elbette her kesime göre çeşidi şarkılar, şarkıcılar var. Ne demiş Emily Dickinson; "Ruh Seçer Kendi Topluluğunu". Ruh da, birey de seçiyor topluluğunu. Kendilerini bu müzik anlayışlarının dışında hisseden kadınlar rock ve türevlerini dinliyor. Artık rock müzik de, popüler müzik listelerinin başında. Yeni nesil, geçici rock severler tercihlerini popüler olmuş rock müzisyenlerinden yana kullanıyor. Örneğin, rock müziğin son yıllarda öne çıkan sesi Şebnem Ferah, Amerikan kültürüne yakın, daha modern, doğuştan kentli olan, ekonomik olarak orta ve üst düzeyde geliri olan, yabancı dil bilen, sevgilisiyle tatüe, konserlere rahatça gidebilen kızların müzisyeni. Şarkılarında, çoğunlukla kadının birey olabilme çabasına değinen Ferah, "o küçük kaygan delik"in önemini ya da önemsizliğini de kimi zaman örtük, kimi zaman da aleni, şarkılarına yansıtabiliyor. Ancak, buraya değil, başka bir dünyaya aitmiş gibi görünen şarkıları, Tori Amos'vari tavrıyla içe dönük, kendine kapaklanmış bir kadın izlenimi veriyor. Nazan Öncel ise sokakların asi kızı; pervasız, lafını sakınmayan, kimi zaman kaba, erkeksi bir söylemle "Sokarım politikana" diyebilen öfkeli bir kadın. Erkeğin peşinden yas tutmayan, ucuz şaraplar içen, hiç çocuk olmayan, erken yaşta büyümek zorunda kalan bir portre. Şarkılarında lafı hiç dolandırmayan, naz niyaz yapmayan Öncel, yatılacaksa yatalım, sevişilecekse sevişelim dobralığını koyuyor ortaya. Gerektiğinde "Hüp diye içine çek beni" diyerek sözü de, tabuyu da kıran, ama aşkına sonuna kadar sarılan, sahip çıkan biri. Nazan Öncel, erkeklerin dünyasında, yîne erkeklerin silahıyla, söylemiyle "karşı tavır" oluşturan cesur bir söz yazan, iyi bir yorumcu. Bu tavır kimi zaman itici gelse de, o hep bir yabanarısı gibi aramızda dolaşan, aslında çok korktuğu için cesur olmak zorunda kalan, şarkı sözlerinde estetiği bilerek, isteyerek törpüleyen bir kadın. Ne gariptir ki, daha çok otuz yaş üzeri erkekler tarafından dinleniyor. ONU ALMA, BENİ AL! Ancak büyük kideleri etkilemiş, kitleselleşmiş, boyu küçük, kendi büyük dev bir kadın var karşımızda. Her şarkısı bir manifesto niteliğinde olan Sezen Aksu, iyi bir yorumcu olmasının yani sıra, sadece söz yazan değil, iyi bir şair olarak da kabul edilebilir. Kimi zaman erkeklerle dalga geçerken kimi zaman da peşlerine takılıp "seni yerler, ham yapar bu zilliler" diyerek laf atıyor. "Onu alma, bana ne, beni al" diyerek kendi hemcinslerinın arasındaki rekabete de değiniyor şarkılarında, ama ne aşkları ayağa düşürüyor, ne de kendi yaşadıklarını. Hatta erkekleri baştan çıkarıcı sözlerinde bile yoğun bir ironınin yanında estetik kaygıdan vazgeçilmemiş sözlere imza atıyor. Aslına bakarsanız, yazdıklarıyla ki mi zaman eleştıri alsa da, toplum olarak o kırılmanın ve değişimin şarkılara nasıl yansıdığını görmemiz açısından ayrıca incelenmesi gerekiyor Sezen Aksu şarkılarının. Gülben Ergen'den Candan Erçetin'e, Göksel'den Sertab Erener'e, Işın Karaca'ya kadar onlarca kadın şarkıcı var. Her biri kendi sesiyle, yorumuyla katılıyor hayata. Ancak bu artışm aldatıcı olmaması için, nicelikteki artışın, niteliğe de yansıması gerekiyor. Tıpkı Pamela'nın "Çok Güçlü Olmak Lazım" adlı şarkısında söylediği gibi: "Evet demeye alışmış kadınlar, çok güçlü, çok dikkatli olmak lazım, çok sevmek ama çok gerçekçi olmak lazım!" • [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle