Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
3 TEMMUZ 2005 / SAYI 1006 ŞEHRÜ EVLAD'ÜZZİYAN 7 Temmuz'da Harbiye Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda Kayıp çocuklar şehri aklaşık iki yıldır Ankara ve Istanbul'da çalışmalarını sürdüren [laboratuar], performans sanatları araştırmaları yapan, görsel sanatlar ve sahne sanatları odaklı, çokkapsamlı ve işbirliğine dayalı bir proje topluluğu. [laboratuar] 'ın yeni projesi "Şehrü Evlad'üzZiyan: Kayıp Çocuklar Şehri"nin dünya prömiyeri UIA 2005 îstanbul 22. Dünya Mimarlık Kongresi kapsamında 7 Temmuz'da Harbiye Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda gerçekleşecek. "Şehrü Evlad'üzZiyan", Türkiye Cumhuriyeti'nin modernleşme projesini, özellikle bu projenin günümüz ,,,Ankarası'nın şehir dokusu ve mimari . yapısında somutlaşması üzerinden ve 80'lerin politik olaylarının sonıasın.da yetişen bir kuşağın perspektifinden ele alıyor. Çıkış noktası olarak JeanPierre Jeunet ve Marc Caro'nun aynı adlı filmini (The City of Lost ChildrenKayıp Çocuklar Şehri) temel alan proje, ağırlıklı olarak Ankara'nın çeşitli kesimlerinde yaşayan ya da yaşamış olan geniş bir kesimle yapüan sözlü görüşmeleri kapsıyor. [laboratuar] 'dan Melike Sümertaş'la projeyi konuştuk. Proje için Ankara'yı seçme nedeniniz neydi? Ankara bizim okumak için geldiğimiz ama ayrılmadığımız kent oldu. Hiç birimiz aslen Ankaralı değiliz. Ama burada yaşıyoruz. Ürettiğimiz şey haliyle bizim "şimdi" ve "burada"lığımız. Başka bir gözlük aramadık, başka bir kimliğe bürünmedik. Neyiz, kimiz, ne biliyoruz, » Y Yarım asırlık bir hikâye tstanbul Hilton, Türkiye'nin ilk 5 yıldızlı oteli. Dönemin sosyal yaşamının ve eğlence hayatının ilkleri hep bu otelde yaşandı. Balolar, yemekler, kokteyler... Türkiye'nin yarım asrına tanıklık eden Hilton, şimdi özelleştirme kapsamında, satışta... Esra Açıkgöz T nereden besleniyoruz ona baktık. 80'ler bizim için ne ifade ediyor, bize ne yaşatıyor, onu aradık. "Olmayan ülkenin" hafızasını yitirmiş bir kuşağından söz ediyorsunuz anladtğım kadarıyla. Siz bu projeyi hazırlarken, hafızalarınızla yüzleştiğinizde neler buldunuz? Bizi ve biz doğmadan öncesini öğrenmeye çalıştık. Aslında ne kadar yakın bir geçmişten ne kadar uzak tutulduğumuzu, bunu yaratan etkenlerin en başında en yakınlarımızın, ailemizin geldiğini fark ettik. Pek çok nedenle sıkıntılar yaşamış bir kuşağın "saksıda büyütülen" çocuklanydık. îçine doğduğumuz, birlikte geliştiğimiz dönem de bu tutumu destekledi. Öte yandan, Ankara'da da kurulmayan bir kent belleği meselesi var. Kendisini sahiplenmeye, aidiyet kurmaya çok izin vermeyen bir yapısı var Ankara'nın. Tutunamadığınız, iz bırakamadığınız bir hali var. Kentin bazı kısımları o kadar belirgin olarak tanımlı ki, hiçbir yerinden tutup dönüştürme şansınız olmuyor. Bunun tam karşısında kentin hiçbir şekilde tanım getiremediğiniz kısımları yer alıyor. O derece tanımsız, belirsiz, kimliksiz, aidiyetsiz ki siz kendi eklemlenme noktanızı belirleyemiyorsunuz. Temas edemediğiniz bir kentte ise kendinize ait bir beklenti, bir geçmiş kuramıyorsunuz. Bir gün öncesi yaşanmamışçasına yeni güne başlıyorsunuz. Sürekli bir yeniden "inşa" durumu çıkıyor ortaya. # www.laboratuar.org a»ih, 10 Haziran 1955. Türkiye'nin ilk 5 yıldızh oteli açılıyor. Adı, Îstanbul Hilton. Yaptıran, oteller zincirinin sahibi Conrad N. Hilton. Harbiye Açık Hava Tiyatrosu ile TRT arasındaki yolda uzanan otel, Türkiye'nin ilk balolarına, filmlere, sosyete partilerine ev sahipliği yaptı, dönemin sosyal yaşamına birçok ilki kattı. Conrad Hilton'un altın anahtarla açtığı otelin kuruluş hikâyesi 15 Aralık 1950'de başladı. Nasıl mı? O yıllarda Türkiye'ye gelen işadamlarının en büyük sorunu konaklamadır. Bu, dönemin gazetelerinde Istanbul'un ihtiyaçlarmın başında belirtilir. Tam bu sırada Türk delegasyonu, Conrad N. Hilton ile New York WaldorfAstoria Oteli'nde "tesadüfen" bir araya gelir ve artık Türkiye, Hilton oteller zincirinin bir halkasıdır... "Demir Perde"den 30 mil uzaktaki otelin kuruluşuna, Marshall Yardım Programı da destek verir. Geriye sadece bir mal sahibi bulmak kalınca, akla dönemin Futbol Federasyonu Başkanı ve Emekli Sandığı Genel Müdürü Ulvi Yenal gelir. Yenal, tsveç Milli Futbol Takımı'nı ağırlayacak iyi bir otel bulamamış, takım ülkesine döndüğünde, Isveç'teki tüm gazeteler Istanbul'un otellerinin kötülüğünü yazmıştır. Bu deneyimden etkilenen Yenal, Türk ve Amerikalılardan oluşan heyetin teklifini hemen kabul eder ve 9 Ağustos 1951'de Emekli Sandığı ve Hilton arasında 29 sayfalık bir anlaşma imzalanır. Otelin mimari tasarımı Amerikalı Skidmore, Owings and Merrill firması ve Prof. Dr. Sedat Hakkı Eldem tarafından yapılır. 21 ay gibi kısa bir sürede tamamlanan otel, kibrit kutusu şeklinde tasarlanırken yüzme havuzunun şekli için Conrad N. Hilton'un ayak izinden esinlenilir; Amerikan sermayesi Istanbul'a ayak basmıştır. Bu durum otelin 26 yıllık çalışanı Vefa Zat'ın Bilge Karınca Yayınları'ndan çıkan "Eski Îstanbul Otelleri" kitabında Conrad Hilton'un şu sözleriyle anlatılır: "Her birimiz çağlar ötesinden gelen bu şehrin tarihi ve doğal güzelliklerine, romantizm ve esrarına kendimizi kaptırmıştık. Bu nedenle, açılış seremonileri için toplanan konukların önünde düşünüp dururken, bir anda bu şehrin, Amerika'nın bir parçasına katılması için son derece uygun ve muazzam bir yer olduğunu hissettim. Söylemeye çahştığım şey bilindiği gibi otellerimizin her biri, birer küçük Amerika'dır. Onlar sadece tüyler ürperten bir gücün sembolleri değil, birçok ulustan iyi niyetli pek çok insanın barış dilini dostça konuştukları birer dostluk merkezi gibidirler." Otelin deneme açılışı 20 Mayıs 1955'te yapdır. İlk müşteri Şikagolu Thomas Marbry adında bir işadamıdır. 609 numaralı odaya yerleştirilir. Ertesi günün gazetelerinde "İlk yaptığı balkondan manzarayı izlemek, ilk isteği ise orta şekerli Türk kahvesi" diye yazıhr. Daha ilk günden, hizmete açılan 100 odasından 25 'i dolar. Otelin önü Îstanbul plakalı arabaların yanı sıra Silifke, Ödemiş, Izmir, Adana, Beyşehir ve Kadtnhan'dan gelen arabalarla doludur. Daha sonraları gazetelerin manşetlerine yemekten zehirlenenler ve Amerikalı bir binbaşının asansörde çalışan kadınlardan birine yaptığı tacize varan evlenme teklifiyle taşınır. Ve otelin asıl açılış günü: 10 Haziran 1955... Bu açılışla îstanbul o güne dek görmediği pek çok ünlüyü ağırlar, Olivia de Havilland, Mona Freeman, Terry Moore, Irene Dunne, Sonja Henie, Diana Lynn, Merle Oberon, Ann Miller, Lon Mc Callister, Leo Carillo... Şenlikler, onlar havaalanında karşılanırken başlar. Masalları andıran açılış töreniyle, 5 gün 5 gece balolar, kokteyller düzenlenir. Gazeteleri, Hilton'un açılışı kadar ilgilendiren diğer bir haber de, bir gazetecinin Terry Moore'u iç çamaşırsız yakaladığı pozdur. Bu sırada otelin dışında da ABD sermayesine karşı protestolar yapdır. Tam da Rusya ile ABD arasındaki soğuk savaşın kızıştığı ydlarda Hilton Oteller zincirinin halkası olmak, "Küçük Amerika" tepkilerini beraberinde getirir. Bir protesto da, açılışa çağrılmayan şehir meclisi üyelerinin ertesi gün davet edildikleri kokteyle katılmamalarıdır. Bugün Hilton 50. yılını kuduyor. Artık Istanbul'un onlarca beş yıldızlı otelinden sadece biri. Üstelik kapısını şimdi de özelleştirme idaresi çalıyor. Çünkü Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, "Devlet otel işletmez"diyor, niyeti bütün otelleri elden çıkarmak. Türkiye'nin yarım asrına tanıklık eden Hilton'a birkaç şirket talip, ancak henüz kimin alacağı belli değil. HALİT KIVANÇ Hilton'un açıldığı yıllarda, Milliyet'te muhabirdim. Genel yayın yönetmeni Abdi lpekçi, otelin açılış davetiyesinı bana vermişti. O za manlar, Beyoğlu'ndaki otellere gelen yabancı larla konuşan, elçiliklerle temasa geçen Beyoğlumuhabirleri vardı. Hilton açılınca, onlar Hilton muhabiri oldu. Ben de pek çok önemli anımı Hilton'da yaşadım. Îstanbul moda haftaları, devlet başkanlarının katıldığı toplantılar, büyük balolar orada yapılırdı. Sosyete için de önemli bir mekândı. Kravatsız, takım elbisesiz gidilmezdi Bunlar otel yönetiminin değil, gıdenlerin kendilerine koydukları kurallardı. Hilton'a gitmiş olmak, Paris'e gitmek gibi büyük bir övünçtü. Kuruluşu, yoğun tartışmalara da neden olmuştu. "Bizi sömürge olarak görüyorlar" diye protestolar yapıldı. Hilton bu tartışmaların ötesinde, bir milat oldu, Türk turizmcilerine yol açtı, bizi kamçıladı. Türk insanını ezmedi, ezemedi, bir müddet sonra bizim oldu. Hilton büyük bir tutkuydu, ancak ne zaman ki büyük oteLler yapıldı o zaman o da sade vatandaş konumuna geldi. Otelin 50. yıl kutlamalarında sunuculuk yapmış olmamın ayrı bir önemi var, çünkü bu yıl benim de meslekte 50. yılım. VEFAZAT Hilton'da matbaa kalfası aradıklarını duyunca başvurdum, ancak 14 yaşında olduğumdan yılbaşında gelmemi söylediler. Ikinci gelişimde, müdür beni Hilton'un giriş kapısında sigara dağıtmakla görevlendırdi ve 16 Ocak 1956'da iş başı yaptım. Bir süre sonra da bara geçtim. Otelin yönetiminde daha ziyade Isviçreliler vardı, Fransız, Ingiliz, Alman çalışanlar da bulunuyordu. Nadir Nadi, Yüksel Titanoğlu, Ferruh Kunter, Sadi Pekerol, Alev Korur, Cahit Irgat, Ümit Yaşar Oğuzcan, Orhan Boran otelin ünlü müdavimlerindendi. Orada unutulmayacak pek çok şey yaşadım. Bunlardan biri de Kraliçe Elizabeth'e yaptığım servisti. Hilton, Istanbul'a 5 yıldızlı bir sosyal yaşam, eğlence hayatı getirdi. Önceleri Hilton'un şaşası insanları biraz tedirgin etti, içine girmekten çekındiler, ancak girdikten sonra çıkmak istemcdiler. Bu dönemde sadece yüksek sosyete değil, orta sınıfda gelebiliyordu, çünkü fiyatları uygundu. Kimileri otelde kalmasa da bir görevliyle oteli gezerdi, odaları bile görmek isterler, merak ederlerdi. Hatta îstanbul dışından bilegelenlerolurdu. tstanbul'da 1972'yekadar başka 5 yıldızlı otel olmadı. Otel bazı protestolara da sahne oldu. Mesela, 1 Mayıs 1960'ta NATO delegeleri için davet yapılırken, dışarıda yüzlerce insan sloganlar atıyordu. Bunlar Hilton'a yönelik değildi, daha ziyade orada yapılan toplantılara yönelikti. Hilton'a karşı büyük bir protesto yapılmamasının en büyük nedeni bence girişteki "Emekli Sandığına aittir" yazısıydı. Yalnız otelin girişindeki Türk bayrağının yanında sallanan Amerikan bayrağına tepkiler çok yoğun oldu. Zaten bir süre sonra da Amerikan bayrağı kaldırıldı. Hilton'un özelleştirilmesine sıcak bakmıyorum. Hilton'u alacak olanlar, onun Türkiye'ye kattığı ilklerin bilincinde olmalı. 1955'ten beri Hilton tstanbul'da kalan kişi sayısı, 12.000.000 Oda sayısı 498. Çalışan kişi sayısı 415. Otelin üzerine konumlandırıldığı alanın ölçüsü 62.33 hektar.