Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
+• 1 MAYIS 2005 / SAY1 997 ? 'ÇOCUK PORNOSU' VAR Ml? Türkiye'de ticari sömürüye maruz kalmış çocuklarla ilgili bir veri yok. Ancak hiç de az olmadıkları biliniyor. Son yıllarda en çok artış gösteren sömürü türü ise, pornografi. Çünkü üretilmesi, kopyalanması ve dağıtılması çok kolay. Esra Açıkgöz H arika Yücel, psikolog. Aynı zamanda Uluslararası ECPAT (Çocuk Fuhuşuna, Pornografisine ve Cinsel Amaçlı Çocuk Ticaretine Son) tarafından Türkiye'de yapılan, ticari sömürüye maruz kalan çocuklarla ilgili araştırmanın da koordinatörü. tstanbul ve Diyarbakır'da yapılan araştırma, "Çocuklara yönelik ticari sömürünün durumu nedir?", "Hangi türleri daha yaygın?", "Basının bu konudaki politikası nasıl?", "Koruyucu çahşmalar neler?" gibi sorulara yanıt arıyor. Yücel'le araştırma ve Türkiye'de çocuk pornografisi üzerine konuştuk. Önce biraz kendinizi tanıtır mısınız? 6 yıldır risk altındaki gruplarla çalışıyorum. Yeniden Sağlık ve Eğitim Derneği'nde sokakta yaşayan çocuklarla, daha çok da ticari sömürüye maruz kalan kız çocuklarıyla ilgüendim. 6 aydır da Ünıraniye'deki Toplum Merkezi'nde yoğun risk altında bu lunan ergenler ve aileleriyle çalışıyorum. Bu çocuklara ve ailelerine eğitim ve psikolojik de&tck veriyoru/. Türkiye'de çocuk pornografısinin durumu nedir? Türkiye'de çocuk pornografisi çok fazla duyulmasa da, gerek üretim gerekse izleme bakımından var olan bir sorun. Özellikle de küreselleşme ve dijital teknolojinin gelişmesi bu sorunu sınırlar ötesi bir hale soktu. Üretilmesi, kopyalanması, değiş tokuş edilmesi çok çok kolay. tnternet üzerinden, dünyanın herhangi bir yerinde yayımlanmış bir fotoğrafa ulaşabilir ya da siz herhangi bir şey üretip pazarlayabilirsiniz. Pornografi şu anda dünyada en çok artış gösteren cin sel sömürü biçimlerinden birisi. Ancak araştırılmayan bir konu. ECPAT'ın araştırmasından ne gibi sonuçlar elde ettiniz? Araştırma heniiz bitmediği için sonuçlarıyla ilgili bir şeyler söylemem doğru olmaz. Cinsel istismar gizleniyor, bunlarla ilgili veri bulmak zor. Bu dünyada da böyle. Araştırma ile Türkiye'de ticari sömürüye maruz kalan çocukların durumunun fotoğrafı çekilecek. Araştırma 12 ay içinde bitecek, ancak bu sadece bir başlangıç. Daha sonra konuyla ilgilenen pek çok uzmanın katılacağı bir ulusal danışmanlık ve eylem planı toplantısı düzenleycrek, alınması gcreken önlemleri belirleyecek, kampanya hazırlayacağız. Araştırma için pornografik ürün satanlarla görüştük. Izin alabilirsek, korunmada olan ticari istismara uğramış çocuklarla görüşeceğiz. Pornografi içeren materyalleri satanlara, "Çocuk pornosu var mı" diye sorunca, "yok" diyorlardı. Ancak "küçük pornosu" olup olmadığını sorduğumuzda bulunduğunu belirtiyorlardı. Dünyada pek çok yerde olduğu gibi Türkiye'de de, çocuk kavramının 18 yaşına kadar herkesi kapsadığı düşünülmüyor. Kişi artık bedensel bir gelişim sergilediğinde çocuk olmaktan çıktığı düşünülüyor. Bir diğer savunma da, sattıkları çocuk pornolarında genelde yabancı gençlerin oynadiğı yönündeydi. ERGENLER RİSK ALTINDA... Peki çocuk pornosu tam olarak neleri kapsıyor? Dünyada bu konuda bazı tartışmalar yaşanıyor. Genel olarak benimsenen tanı, "hangi yoldan olursa olsun, çocuğu gerçek fiille ya da benzeştirme yoluyla cinsel etkinlik içinde gösterme ya da çocuğun cinsel organlarını herhangi bir biçimde teşhir" şeklinde. Bu tanı, gerçek bir çocuğun içinde olmadığı durumları da kapsıyor. Resim, grafik gibi yollarla yapılan "sanatsal" faaliyetlerin demokratik haklar ve ifade özgürlüğü çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiği yönünde bazı tartışmalar var. Oysa tüm bunlar çocukla yetişkin arasındaki cinselliğin mümkün olacağını ifade ediyor. Bebeklikten itibaren her türlü çocuk, cinsel materyal unsuru olarak kullanılabiliyor. Ancak daha çok da, ergenler açısından risk büyük. Çünkü ergenlik, yetişkınlik olarak değerlendiriliyor. Internette liseli, okullu, bakire kızlar söylemleriyle yaym yapan pek çok site var. Internete girenlerin çoğunu ergenler oluşturuyor. Özellikle sohbet sitelerinde pek çok tuzak var, buralardaki fotoğraflar, sohbetler daha sonra farklı amaçlarla kullanılabiliyor. Çocuk pornografisini izleyenlerin bir profili var mı? Ozel bir profil yok, ama özellikle erkekler izliyorlar. Bir sosyal, kültürel düzeye sahip olmak belirleyici bir faktör dcğil. Eskiden bunları izleyenlerin cinselliği bastırılmış kişiler olduğu söylenirdi, ama araştırmalar artık böyle bir farkın kalmadığını gösteriyor. Bunun altında yatan tatmin nedir? Pek çok kişi, cinsel gelişim göstermeye başladığında, bir çocuk ya da gençle ilişkiye girmenin sorun olmayacağını düşünüyor. Bu, gençliğin çok yüceltilmesi, genç olanın arzulanır olması, gençliğe güzellik ve körpelik gibi kavramların yüklenmesiyle de alakalı. Diğer taraftan güç ve otorite ilişkisiyle de ilgisi var. Gençlerle kurulan ilişkide yetişkin kendini daha güçlü bir konumda hissediyor. Bence yüzyıllardır gençlere yönelik cinsel sömürü var, ama pornografi açısından baktığımızda niteliklerinde ciddi bir değişme oldu. Bu değişimin baş kahramanı da internet. Evet, internette çocuk pornosu içeren çok fazla site var. Bunlar, sürekli adlarını, adreslerini değiştiriyorlar. Buralardan sanal kredi kartları yaratarak, kimliğinizi belli ctmeden "alışveriş" de yapabiliyorsunuz. Hatta bazı sitelere üye olabilmek için ciddi aidatlar ödenmesi gerekiyor. Kimileri de üyelik için daha önce hiç yayımlanmamış porno fotoğraflar ya da filmler istiyor. înterpol çocuk pornografisine girenleri tespit etmeye çalışıyor. Ancak çok az kişiye ulaşıldı, filmleri ve fotoğraflan yayımlanmış olan çocukların da çok azıyla temasa geçildi. • Türkiye'de, çocuk kavramının 18 yaşına kadar herkesi kapsadığı düşünülmüyor. Bu yüzden de bedensel gelişim gösteren çocuklarla cinsel ilişkiye girmekte de bir "sakınca" görülmüyor. Down sendromlu oğlum anny Mardell, eski bir boksör. Bugün 43 yaşmda. Boksa başlamasının arkasında, çocukluğunda her dayak yiyişinde babasının onu hesap sormaya, yani yeni bir kavgaya sürüklemesi yatıyor. Çünkü babasını öfkelendiren dayak yemesi değil, kavgadan kaçınması. Boks yapıp babasıyla kozunu paylaşan Mardell, sonra iş yaşamına atılıyor, para kazanıyor, evleniyor, bir oğlu oluyor... Kendi adını taşıyan oğlunun down sendromlu olduğunu öğrenince şefkatle öfke arasında gidip geliyor, sonunda tercihini oğluyla birlikte olmaktan yana kullanıp, bir de down sendromlular için vakıf kuruyor. Vakfa para bulmak için 130 kilo olnıasına bakmadan yeniden ringlere dönüyor, bağışlarla vakfın hareket alanını genişletiyor. Aşağıdaki yazı Danny Mardell'in oğlunun down sendromu olduğunu öğrcndiğinde yaşadıklarını vc gelgitlerini anlatıyor: Dünyanın neresinde olursanız olun, eğer down sendromlu bir yakınınız varsa, bu öykü size kendinizi gösterecek... Eski boksör Danny Mardell, kendi adını taşıyan oğluna lefon edip, özür diledim ve evine dönmesi için yalvardım. Bir daha öyle aptalca şeyler yapmayacağıma söz verdim. Döndü. Ben de sözümü tuttum. Carol'u yitirmek, benim için Danny'yi yitirmekten çok daha katlanılması güç bir durumdu. Bu yüzden eve erken gelmeye, içkiden uzak durup aileme daha fazla vakit ayırmaya başladım. Küçük Danny de değişmeye başlamıştı. Bir gün aniden hareketlendi, yerinden doğrulmaya ve bir şeyler söylemeye çalıştı. Inanmayacaksmız ama ilk ağzından çıkan sözcük "baba" oldu. Iki buçuk yaşındayken yürümeye ve eşyalara tutunmaya başladı. tşte, o zaman onu sevmeye başladım. Artık onunla birlikte olmaya can atıyordum. Değişmeme neden olan Dan'in kendisiydi. Onu tanıdıkça daha çok seviyordum. Yürümeye çabalayışını anımsıyorum. Bize doğru üç dört adım atıyor, bir yandan da gülücükler saçıyordu; akıllıca bir iş yaptığının bilincindeydi. Müthiş bir andı. O gülüyor, Carol ile ben ağlıyorduk. TEŞEKKÜRLER OĞLUM! Dan buyüdükçe, ben de büyüdüm. Zamanla onunla gurur duymaya başladım. Kısa sürede korkunç bir ilerleme kaydetmişti. Onu çok seviyorum, ama olumsuz birtakım duygulara şimdi bile kapılmadan edemıyorum. Mesela, çırılçıplak soyunup koşmaya başladığında illet oluyorum. Ona giyinmesini söylediğimde yalnızca kahkahalar atıyor. Kimileri down sendromluların inatçı olduklarını söylüyorlar, ama değiller. Yalnızca rutin şeylerden hoşlanıyor ve bir şeylerin ansızın değişmesini kaldıramıyorlar. Onlarla konuşmalı ve tam olarak nelerle karşılaşacaklarını anlatmaya çalışmalısınız. Dan yeniliklere güçlükle ayak uydursa da, sonradan çok mutlu oluyor. Küçük Danny down sendromlu olduğunu yavaş yavaş kavramaya başlıyor. "Neden bende down sendromu var?" diye sorduğunda, "Bilmiyorum, ama oldu" diyorum. Kendisinin farklı olduğunu biliyor. Çevresi onu hiç umursamayan insanlarla dolu. Sanırım, birkaç yıl daha öteki çocuklarla çekişmek zorunda kalacak. Artık olgunlaştım. Sanırım Dan beni yaşamda asla yüzleşmeye ccsaret edemeyeceğim şeylerle yüzleştirdi. Çok daha hoşgörülü bir insan olmamı sağladı. Tabii ki kusursuz değilim, Carol'a sorun. Ancak eskisinden çok daha iyi bir insan olduğum kesin. Ve bunu küçük Danny'yc borçluyum. Teşekkürler Dan. Teşekkürler oğlum. Not. Danny ile Carol'un ikı çocukları daha oldu FrankıevePıa. Onlar doıvn sendromlu degıllerdı Carol ı'leyollannı ayırdılar. Danny çocuklarım düzcnlı olarak görüyor. The Observer'dan çeviren: RÎTA URGAN D duyduğu sevgi İle öfke arasında yaşadıklarını anlatıyor... Eve dönüş çok zor oldu. Kendimi gerçekten çok mutsuz hissediyordum. Gerçekler eve dönmemizle birlikte dank etmişti. Hastanede dış dünyanın etkilerinden uzaktık. tyi bir eş ve baba gibi görünmeye çalışıyordum, ama içim kan ağlıyordu. tşi bahane edip, eve gidişimi olabildiğince erteliyordum. Eve kör kütük sarhoş gidiyor, kimi zaman kapınm önünde sızıyordum. Carol ise müthişti, duruma hemen ayak uydurmuştu. Bir gün aramızda tartışırken "Bu çocuğu babası bile sevmiyorsa kim sevebilir? Sana gereksinimi var" demişti. Bunun üzerine içimden, "Cahil bir budala olabilirim, ama onu sevmek elimde değil" diye geçirdiğimi anımsıyorum. Oğlumun ölmesini istediğim zamanlar bile oldu. Ölmesinin daha iyi olacağını, biraz acı çektikten sonra her şeyin unutulacağını düşünüyordum. Şimdi aklıma getirdikçe utanıyorum, ama bir zamanlar öyle düşündüğüm de bir gerçek. Carol'u terk etmeyi de düşündüm. Olaydan onu sorumlu tutuyor, down sendromunun onun genlerinden geldiğini öne sürüp ona veryansın ediyordum. Sonradan bizim durumumuzda birçok insanla görüştüm ve benzer şeyler yaşadıklarını öğrendim. Danny yedi aylıkken, şirketin şehirdışındaki bir işine gittim. Carol'a işin uzadığını söyleyip, geceyi orada tanıştığım bir kadınla geçirdim. Tek gecelik bir kaçamaktı.Carol fişlerden ne haltlar yediğimi fark etmişti. Yatağın üzerinde tepinip, kemeriyle beni döverken, "Bu çocuk yedi aylık. Bize bunu nasıl yapabilirsin?" diye haykırıyordu. Carol bebeği de alıp erkek kardeşine gitti. Her gün te KUSURSUZ BEBEK... Oğlum doğduğunda son derece güzel ve kusursuz bir bebekti. Keyfime diyecek yoktu. Telefonların ardı arkası kesilmiyor, oda çiçekten geçilmiyordu. Derken, bir çocuk hemşiresi çıkageldi ve Dan'e bir bakış atıp "Sanırım, bebeğiniz down sendromlu" diyerek odadan çıktı. Söylediklerine bir anlam verememiştik. Kimse bir şey söylemiyor, bize yüz vermiyordu. Sonunda, "Işte durum böyle. Buna alışmak zorundasınız" dediler. Güzel bebeğimizin sevinci kursağımızda kalmıştı. Yaşamımm hep denetimim altında olduğunu düşünür, ne istediğimi ve nasıl ulaşacağımı bilirdim. Bir anda bu duygu uçup gitmişti.