Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
OYA BAYDAR yazar Benim kuşağım için 1 Mayıs, mücadeleden doğan gücün, güçten doğan inancın, inançtan doğan umudun günüdür. îşçi sınıfinın birlik ve mücadelesini anımsattığı için 50 yıl boyunca yasaklanmış bir gün. Çocukluğumuzda'"Bahar Bayramı" olarak kutladığımız; ilk gençliğimizde, sözde pıknik yapmaya gittiğimız kırlarda, ormanlarda yüreğimiz çarparak alçak sesle Enternasyonal söylediğimiz; 1976'da ilk kez, caddelerden seller gibi akıp meydanları yüzbinlerle doldurduğumuz gün. 1976'da Istanbul'da kutlanan 1 Mayıs çoğumuz için ilkti. Bir ilkin bütün heyecanı, bütün görkemi; yıllar süren acılardan, mücadelelerden sonra kazanılmış bir zaterin coşkusu vardı içimizde. O gün, gerçekten de işçilerin, emekçilerin günüydü. Uli Fabrikalar fabrikalarla, tersaneler demiryollarıyla, ışçiler gençlerle, gençler yaşlılarla buluşuyor, şehrin dört bir yanından akın akın gelen insan seli birbirine karışıp Taksim Meydanı'na yürüyordu. Davullar çalınıyor, halay çekiliyor, marşlar söyleniyordu. Devrimin ve geleceğin simgesi kızıl bayraklarımız vardı. Öylesine umutlu, öylesine genç, öylesine coşkuluyduk ki, yolun kenarında durmuş, kol kol yürüyen işçileri alkışlarken ağlayan o ihtiyar adamın gözyaşlarına anlam verememiştim. Oysa, şimdi biliyorum: Kendi bayramının nihayet yasaksız, zindansız kutlanmasını ahir ömründe görebilmiş olmanın sevinç gözyaşlanydı onlar. 1976 1 Mayıs'ı bir ilkti: ilk aşk gibi, ilk kavuşma gibi, bir daha tadılamayacak bir haz. Umut ve masumiyet günlerimizin büyük şöleni. Hak ve adalet için emekle bütünleşmenin sağaltıcı coşkusu. Günbegün yitirmekte olduğumuz değerlerin, umudun hüzünlü anısı... LEVENT TUZMEN Emeğtn Partıst Genel Başkanı Ş E V V A L S A M oyuncu ARİF KESKİNER n letmea tlk katıldığım 1 Mayıs mitingi 1976'daydı. Kocamustafapaşa Halkevleri'yle birlikte yürüdüm Lise öğrencisiydim. Bana göre 1 Mayıslar öncelikli olarak bir güç gösterisi. tşçilerin, emekçilerin gündeminde o gün ne varsa, sermayenin saldınlarına karşı nasıl bir politıka geliştiriliyorsa, mitinglere de o taşınıyor. 1 Mayıs önemli bir takvim. Hayatımda hadiseli 1 Mayıs olmadı ama... Benim korkum 1 Mayıs'ların nostaljik kutlamalara donuşmesı, eskiden insanların haklarını daha ıyı savıınduğunun düşunulmesi... Çünkü bu, daha çok işsizlik, daha çok çaresizlik demek gibi geliyor bana Sanayıleşme, yeni teknolojiler insan gücüne ıhtıyacı azaltıyor. Dünyayı tehdıt eden 10 olaydan bırı de akıllı robotların dünyaya hâkim olma olasılığı Ben insan gücüyle, coşkuyla yaşansın ısterim... îlk katıldığım değil de, benim için en önemli, en ciddi 1 Mayıs, 77'nin arkasından gelen 1 Mayıs'tı. Herkesin korkuyla lstanbul'u terk ettiği o günde, orada olmalıyım demiştim kendime. Zeki Ökten'le bcraber Nişantaşı'ndan buluşma yeri Beşıktaş'a kadar yürüyerek gittik. Şehır boşalmıştı, ortada arabalar, otobusler bile yoktu. Beşıktaş'a ulaştığımızda bizim gibi düşünen bir dolu dostumuzla bulııştuk Hep beraber alana yürüdük. Bu benim en güzel 1 Mayıs'ımdı. i,v ,i S 4 EDİP AKBAYRAM muzısyen H A R U N TEKİN Mor ve Ötesı grubunutı solisti 1 Mayıs, tüm dünya emekçilerinin farklı meydanlarda, tek bir yürek halinde birleştikleri onurlu bir gün. Tüm işçi sınıfinın emperyaJizme karşı duruşu. 23 yaşından beri 1 Mayıs'lara katılıyorum. 1 Mayıs denince aklıma ilk gelenler, insanların faşizme, emperyalizme karşı duyarlı oluşları, sisteme karşı onurlu direnişleri, sorgulayışları, coşku. Bir de 1977 1 Mayıs'ı, Kanlı 1 Mayıs. O 1 Mayıs'a da katılmıştım. Korkunç bir gündü. Bir provokasyonla karşılaştık. Nereden geldiği belli olmayan kurşunlar, vurulan insanlar... Bir sürü 1 Mayıs'ı hatırlıyorum ama özellikle 96'da Kadıköy'deki 1 Mayıs aklımda kaldı. Çünkü bir anda ortalık kanşmış, olaylar çıkmış, kan dökulmuştü. Sonrasında hem çok konuşuldu, hem gergin bir ortam oldu, hem de o gerginlikten medet umanlar oldu. Tabii 1 Mayıs deyince, daha henüz benim kuşağımın hayatta olmadığı, 77 1 Mayıs'ını da unutmamak gerek. Önemli bir dönemeç olduğunu biliyorum. Böyle zamanlarda birilerinin insanların kafasında 1 Mayıs'la ilgili pozitif şeyler oluşmasın diye uğraştığını düşünüyorum. \\X O N U R A K I N şarkıcı !*># ROJİN iarkıct Çok eskiden tarihi tam olarak hatırlamıyorum, ama ben ilkokula gidiyordum... Ben de geleceğim bayrama, diye diretmiştim... Sonunda o gün geldi Adana'dan Mersin'e gittik. Kıyamet günü gibiydi, herkes elinde dev pankartlarla, caddelerdeydi. Kalabalığın sonu yoktu sanki. Ben de çok heyecanlıydım. Duvara yazı yazan tüm örgütler ve pankartları oradaydı. Göktürk Abi vardı, Yılmaz Güney'in yeğeni, biz ona Zinar derdik. Ve Necla Teyze. Öğretmendi. Beş ayhk hamileydi ama kimseyi dinlemedi, o da geldi. Herkes alanda kendi arkadaşlarını buldu ve yürüyüş başladı. Değişik sloganlar atılıyordu. Etrafımızda iki çember vardı, biri arkadaşlarımızın, biri polisin. Bir an neye uğradığımızı şaşırdık, ortalığı toz bulutu sardı. Birisi Necla Teyze'yi kucakladı ve oradan uzaklaştırdı. Taşlama ve coplama başladı. Hiç unutmuyorum, babamın askerı renkte bir parkası vardı... Birdenbire kaybolduğumu fark ettim ve ben de birilerini taşlamaya başladım. Tam büyük bir taşı hrlatmıştım ki farkına vardım, o babamdı. Hemen bana doğru koşup, beni alandan çıkardı, ara sokaklara karıştık. Onca kavgaya, karmaşaya rağmen çok paylaşım ve güven vardı o günlerde... v • * tlk katıldığım 1 Mayıs 1989'daydı. Bu 1980'den sonra kutlanan ilk 1 Mayıs'tı. 12 Eylül baskısının devam ettiği yıllardı. Ama toplunısal muhalefet de doruğa çıkmıştı, genel ruh hali isyan, başkaldınydı. Bınlerce insanla birlikte olmak, coşkuyu, dünyaya aynı bakan insanlarla birlikte olmak müthiş bir duygu. Doğru yerde olduğunuza inanıyorsunuz. () 1 Mayıs'ta Mehmet Akıf Dalcı öldüriılmüştü. O gün için şarkı da yapmışum. O günden ben de her 1 Mayıs'a kattldım, hatta bugünün kadrolu sanatçısıyım. • "•* \ .f FATMA TÜLİN ressam BERHAN ŞİMŞEK CHP mılletvekıli îlk katıldığım 1 Mayıs 1976, ondan kalanlar hayal meyal... Ama 1 Mayıs 1977... CHP Fatih Gençlik Orgütü'yle birlikte katılmıştım. Biz daha meydana çıkmadan, îstiklal Caddesi'nin sokak aralarındayken sılahlar patladı . O zamanki duygularımı şımdı hatırlıyor olsaydım, hepımiz o günün duygularını yaşıyor olsaydık, Türkiye bu halde olmazdı. Ekonomik, sosyal ve kültürel olarak başka bir Türkiye vardı, "ben" değil, "biz" diyorduk... Coşkuyla, marşlarla, şarkılarla meydandaydık. Yolların yürümekJe aşınmayacağını, umuda doğru yürüdüğümüzü düşünüyorduk. Sonra birileri hakJı çıktı ve yollar aşındı. O haklı çıkanlara da birileri yardım etti... 1 Mayıs 1977, failleri bugün de ortaya çıkarılmayan bir acı, bir dram... VEYSİ SARISÖZEN Eskı TKP'h, Susyahst Demokrasi Partısı Genel Başkan Yard. X 1 Mayıs dediğiniz anda aklıma, orada olmadığım, o sahneyi yaşamadığım halde 77'deki kanlı 1 Mayıs geliyor hemen. Gözümün önünde canlanan sahne ise müthiş bir hareket ve şiddet tablosu. O günden s>onra da herhangi bir toplurnsal şiddet olayı, gözümde hep o kurduğum tabloyu çağrıştırdı, çağrıştırıyor. Bir ressam etkilendiği kareleri ister istemez görselleştiriyor. Bende de o 1 Mayıs çok ağır bir etki bıraktı. O tabloyu gözümle yapmış, çizmiş gibiyim ve hâlâ duruyor, o kadar kesin bir görsellik kazandı. Biraz da Bosh'un o gerçeküstü, açık olarak göremeseniz de kokusunu aldığınız, şiddet içeren tablolarını haurlatıyor. Çünkü şiddetin de gerçeküstü bir anlam içerdığini düşünüyorum. i » • .; İlk 1 Mayıs kutlamasına, 1974'te Brüksel'de katıldım. Portekız Komunist Partisı'nin ük kez legale çıktığı gündü. En büyük kortej Nisan Devrimi'nı gerçekleştiren bu ınsanlarındı. Hepimız çok heyecanlandık Gıziı bir partı nasd böylesme örgütlenebilmiştı, şaşkındık. Ben ve birkaç arkadaşım Yunanlılarla birlikte yürüdük. 1 Mayıs 1977'de ise Türkiye'den Taksim'de 500600 bin kişinin olduğu haberi geldi. Bu 1 Mayıs TKP'nin de ilk kez pankart açtığı bir mitingdi ve "îsmail Bilen aramızda" sloganlan da atılmıştı Sanırım bunun da havasıyla Bilen, "Yanlış bilgi veriyorlar, orada 1 milyon kişı var, öyle bıldırin" dedi. Haber, "Bizim Radyo"da "Taksim'de 1 milyon kişi var" diye yayınlandı, sonra buna Türkiye'dekiler de inandı... ERKİN KORAY mümyen Çocukluğumda, ilkokul ve daha sonrası lise yıllarımda "Bugün 1 Mayıs" denilince, içimi güzel bir duygu kaplardı. Gözümün önüne çiçek açmış ağaçlar, ılık bir hava, sevdiğim bir luzla el ele tutuşmuş Büyükada'da yürüyormuş gibi hayallere kapılırdım. Çünkü adı "Bahar Bayramı"ydı ve hava da gerçekten bahar olurdu. Şimdi kar bile yağabilir ihtimalini gözden uzak tutmuyorum. Daha sonra adı "Işçi Bayramı" oldu. () ısim bende, belki ağaçların üzerinde öten kuşları hatırlatmadı ama, başka bir yönden sevinç vesilesi oldu. tçinde bulunduğum toplumu sevmiş ve onun için tabiri caizse hayatmı ortaya koymuş bir adam olarak bıı ülkede her zaman ezıldığmi düşündüğüm bir kitlenin yılın bir günü "bayram" yapma haklarının olduğu düşüncesi içime bir huzur hissi verdi. Ta ki, 1 Mayıs 1977'de Taksim'de 37 vatandaşımızın "kimlcr tarafından olduğu hâlâ kesinlik kazanmamış olan" öldürülüşüne kadar... O günden beri 1 Mayıs denilince tıiylerim ürperır, bu ülkede hâlâ neredeyse resmileşmış hırsızlık, adaletsizlik ve hııkuksuzluk aklıma gelir ve nefret ederim 1 Mayıs gününden. Ve ben o gün geldiği zaman, gözlerimi kapar, 70 milyon kişinin ayağa kalkıp Ankara'ya yurüyüp, "oradaki bir binayı" yerle bir edip yepyenı bir düzenin başlangıcına Türkıye'nin kapılarını açtığını hayal ederim. Hayal ederim sadece... Ummam. W .* ELİF ŞAFAK yazar 4 * ALİ ÖZGENTÜRK yönetmen TUNA KİREMİTÇİ yazar Katıldığım ilk 1 Mayıs bundan neredeyse 15 sene evvel, üniversiteye başladığım seneydi. Hızla politikleştiğim dönemim ve ODTÜ'deki ilk senem... Hem teoride hem pratikte anarkososyalizme ve anarkososyalistfeminizme hızla ve bodosloma daldığım yıl. ODTÜ'de öğrenciliğim boyunca da bu bağ ve sorgulama daha da derinleştı. 1 Mayıs'a katılmaya karar verdim; çünkü benim gözümde 1 Mayıs iktidardan ve dağılımdan hak ettiklerı payı alamayan tüm ezilenlerin bayramıdır. Sadece ışçi sınıfının değil, ezilen halkların, sansürlenen hakların, bastırılan tüm hakça ve insanca taleplerin. . 1 Mayıs'ın en temel anlamı hudut bozuculuğııydu bana göre. Ben bir Türk olarak Şili'de çekılen bir acıyı hissedebilir miyim, ulusal sınırların, sınıfsal sınırlarm ötesine geçebılir miyim? Yani 1 Mayıs'ın en temelde anlamı, hudutlara rağmen başkasının acısını derinden hissetmek. 1966'da sinemaya başladım. O yıllarda belgeseller ya da lasa metrajlı filmler çekiyordum. 1969 1 Mayıs'ında da bir kısa film çektim. "Genç Işçi" isimli bu filmde, o yıllarda Şehir Tiyatroları'nda oynayan, henüz ünlenmemiş olan Şener Şen işçi rolündeydi. Filmin konusu da şöyleydi: "Osmanlı donemınde düzenlenen ilk 1 Mayıs'a katılan, sonra da Kuvayı Milliye hareketi içinde yer alan genç işçinin babası, kendisi dokuzon yaşlarındayken kaybolur. Babasından kalan mektupları karıştırır ve bir işçi arkadaşının izini bulur. ü gun eyleme de bunun için katılmıştır, miting alanında arkadaşım bulacak, ondan babasının yaşayıp yaşamadığım, yaşıyorsa nerede olduğunu öğrenecektir". Çekimleri 16'lık bir kamerayla miting alanında yapmıştım. Fılm, yarıda kaldı. ¥ 1 Mayıs gösterilerıne ıki kez gittım. tkısinde de hava soğuk ve yağmurluydu. ilk yıl, Abidei Hürriyet'te başlayan yürüyüşe başlarına Italyan Partizanları gibi kırmızı eşarp bağlayan küçuk bir siyasetin saflannda katılmıştım (içlerinde liseden arkadaşlanm vardı). Sabah Taksim Parkı'nda buluşmuş, yağmura karışan ıhlamur kokusunu içimize çekmiştik. Doksanların başıydı; Moskova'da heykeller devriliyor, Berlin Duvarı son demini yaşıyor, babamın kitaplığındaki "Kapital" ciltleri tuhaf bir unutuluşa terk ediliyordu. Birlikte yürüdüğüm gençler kollarını kaldırıp devrime olan inançlarını haykırıyorlardı. Bense tüm iyı niyetime karşın oraya tam olarak ait olmadığımı hissetmenin üzüntüsünü yaşıyordum. Marksist değildim çünkü (bugün de değilim). Onlara göre fazla liberal, kültürel bakımdan muhafazakâr, sınıfsal bakımdan kentsoylu, gereğinden tazla romantık ve Avrupa severdim.