Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
20 MART 2005 / SAYI 991 15 Beni Kalbimden Vuranlar Var ya Reşat Çalışlar'ın ilk romanı "Beni Kalbimden Vuranlar Var ya"nın alt başlığı "Bir abazanlık ve popüler kültür romanı". Romanın karakterleri belirli prototipler, gazete patronları, entelektüel züppe gençler... Nilüfer Zengin eni Kalbimden Vuranlar Var ya, Reşat Çalışlar'ın ilk romanı. Çalışlar'la bu ilgi çekici roman üzerine konuşmak için evinde buluştuk. Powertürk'te Hande Yener klibini ilgiylc izledikten sonra söyleşiye yoğunlaştı, biz sorduk o söyledi. Bir parça sizi tanıyalım... 1978 lstanbul düğumluyum. Alman Lisesi'nde, daha sonra da birkaç yıl Almanya'da okudum. Madrid Üniversitesi Fransız Filolojisi bölümünii kazandım. 6 ay okudum orada. Fakat hem tspanyolca felseie metinlerini Ispanyolca yorumlamak zor geldi, hem de îspanya'da yaşamaya alışamadım. Oradaki hayat karışık geldi Türkiye'ye döndüm, Yapı Kredi Yayınlan'nda çalıştım, edebiyat dergilerinde, üküz dergisinde yazılar yazdım. Bilgi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü'ne girdim. Murat Belge, Jale Parla gibi önemli isimlerin öğrencisi oldum. Gazete Habertürk'te köşe yazarhğı yaptım, Radikal 2 ve Milliyet Popüler Kültür'de yazdım. • Bu roman ne zamandır aklınızdaydı? Fikir olarak ortaya çikışı 7 yıl önce. 34 yıl önce şu anki haline yakın bir proje haline geldi. Yazmam da 3 yıl sürdii. B BAŞKAHRAMAN EMRE... Romanda geçen medya patronlarını, entelektüelleri bir yerlerden tanıyor gibiyiz... Öyle mi? Belirli bir kişiyi alıp, onun portresini çizmedim. Belirli prototipleri ortaya koyarak, onların hicvini yapmak istedim. Şu anda Türkiye'de yaygın olan gazete patronu, entelektüel züppe genç tipinin prototipleri gibi... Sistemi eleştirmeyen bir sistem eleştirisi söz konusu kitapta... Sistemi yaratıcılıktan yoksun bir şekilde eleştirenlere eleştiri var. Sonuçta bu kitap bir bakıma bir sistem eleştirisi içeriyor. Başkahraman Emre Sağlav, hayata alışılmadık açılardan bakan bir tip. Ama bir yandan da varolan sistemden büyülenen bir kişilik yapısına sahip. Sistemin parçası olmak istiyor, sistemde yükselmek istiyor. Ama sistemin kötü olduğunun da farkında. Bir büyü dinamosunun çevresinde dönüyor olaylar. Bu büyü flkri nereden çıktı? İlk kullandığım büyü eziklik büyüsü. Bu da, haksızlığa uğramışlık kavramıyla ortaya çıktı. Türkiye'de şiddetli bir biçimde var olan eziklik duygusunu fantastik bir roman kurgusunun ıçeriği olarak kullanmak, gündelik yaşamın bütün kuruluğunun içinde varolan o fantastik renkliliği ortaya koymak, gündelik yaşamın sıradanlığının dibine inildiğinde açılan o fantastik dünyayı ortaya koymak istedim. Fantastik öğe olarak da biiyüyü kullandım. Bu açıdan bakıldığında, belirli bir tezi olan bir roman. Türkiye'yle ilgili gözlemler temelindc yapılan analizler var, bunlar bir yanıyla analiz olarak ortaya koyuluyor, bir yanıyla da büyü tekniğine dönüştürülüyor. Genç insanların aşk ilişkileri, cinsel meseleleri de masaya yatmlmış, abazanlık analizi örneğin... Kitabın alt başlığı bir abazanlık ve popüler kültür romanı. Ama yine de ben bu kitapta kadınerkek ilişkisi temasının diğer temalardan çok da önde olduğunu anmıyorum. Türk gençliğinde abazanlık yükselikşte ve popülaritesi olan bir kavram ve kadınerkek konusunda dönen tartışmayı simgeliyor. Abazanlık kavramıyla anlatmak istediğim sadece sevgili bulamayan bir erkeğin evde oturup mastürbasyon yapması değil. Kendıne uygun kişiyi bulamamak, kendine uygun kişiyi bulduğunu düşündüğünde açılmaya cesaret edememek. • Entrikası, kurgusu çok sağlam bir kitap. Bir yandan fantastik öğeler, bir yandan da ciddiyetsiz bir dil, internet Türkçesi... Bütün bunları aynı anda barındırması açısından romanın bir "ilk" olduğunu söyleyebilir miyiz? Türk edebiyatında tabii... Yarı entelektüel, modern, teknolojiden beslenen Türk gençlerinin dilini, düşünce tarzını ortaya koymaya çalıştım. Bu dilin oluşmasının kökenindeki kültür, anlık yaşayan, ayrıntılarla yaşayan bir kültür. Bu kültür, diyelim, bir konuyu anlatırken dili belirli bir şekilde kullanıyor ama ayrınttları alıp büyük bir kurgu üretmiyor. Bunu bir olumsuzluk olarak söylemiyorum. Ben de ayrıntılardan gelen birikimi büyük çaplı ve bütünlüklü bir kurgu içine yerleştirdim. Ekşisözlük tarzı bir şeyle, daha Orhan Pamukvari bir kurgu yaratıcılığının kombinasyonu denilebilir. Yayımlatmak zor oldu mu? Aslında olmadı. Kitabı Cem Mum cu'ya verdim ve çok ilgilendi. Onun da kafasında Türkiye'deki yeni dalgayı yakalayan bir genç romancıyı bünyesine almak gibi bir fikir vardı herhalde. Daha klasik, büyük yayınevlerine gitsem nasıl bir süreç olurdu bilmiyorum. Ne okuyorsunuz? Son dönemde en çok zevk aldığım şey Ekşisözlük okumak. Tabii edebiyat kategorisine girip girmediği tartışmalı. Leman dergisinde Ahmet Yılmaz'ın karikatür balonlarını seviyorum ve kısmen edebi bir şey olarak görüyorum. Can Kozanoğlu'nu çok seviyorum. Gerçi o da kurgusal anlamda romancı, edebiyatçı değil. Yine de yaşamla ilgili gözlemlerini, sosyolojik yorumlarını seviyorum. Doğrudan edebiyat olarak Orhan Pamuk'u, roman kurgusu ve Türkiye'ye karşı bakışı açısından çok önemsiyorum. Daha eskilerden Ahmet Hamdi Tanpınar var. Türk edebiyatında onun gözlemlerinden çok yararlandım. Bu romanı yazarken de onun şöyle yapılmasın dediği şeylere çok dikkat ettim. Genç bir yazarın romanını incelemiş 1940 yıllarında. Onu eleştiren bir metin yazmış. Bu genç, Anadolu'ya gitmiş, insanların yaşamlarını dinlemiş, fotoğraflar çekmiş, bu yolla da Anadolu'nun gerçeğini, Türk ruhunu romana aktarabileceğini düşünmüş. Tanpınar da ona, "Orayı burayı dolaşmak yerine, en yakınındakileri, anneni, babanı yazsaydın, Türkiye gerçeğini daha iyi ortaya koymuş olurdun" demiş. Bu fikirden çok etkilenmiştim. Kendi içimizde Türkiye gerçeğini görmeye çalışmak gerektiğini düşünüyorum. Ahmet Hamdi Tanpınar'ın şöyle bir lafı da var: "Bizim romanımızşarkılarımızdır". Ekşisözlük'ün, Türkiye'de normalde bir romanın yerine getirdiği işlevleri yerine getirdiğine inanmamın en önemli nedeni de bu laftır. Türkiye'de, romanın üstleneceği işlev, başka kültürel ürünler tarafın• dan üstlenildi. Buna popüler kültür de dahil. Türk romanı kötüdür diye düşündüğüm için söylemiyorum bunu, ama Reşat Çalışlar "Popüler kültürde beni kişisel olarak en çok cezbeden alan büyük kentlerdeki insanların duyarlılığını yansıtıyor olması" diyor... Fotoğraf: ^ğur Demır gerçekliği görme konusunda bir başarısızhğı olduğunu düşünüyorum. Ahmet Hamdi Tanpınar 60 yıl önce bizim romanımız şarkılarımız dediği zaman kimse ona yüklenmemiş. Ama ben çıkıp bizim romanımız Ekşisözlük'tür dediğim zaman çok tepki çekebilirim. YILDIZ TİLBENALAN Gerçi kitap yeterli miktarda anlatıyor ama, popüler kültüre bakışınızı özetler misiniz? Popüler kültür bazı içscl yolculuklara çıkmamı sağlıyor. Mesela bir magazin programında verilen haber ve arka plandakı şarkı arasındaki bağlantı bendc yoğun duygular, düşünceler, imajlar uyandırabiliyor. Yoksa popüler kültür üzerinden Türkiye'yi daha iyi anlanıak benim için öncelikli değil. Daha heyecan verici olan, söz ettiğim içsel yolculuklar. Türk popüler kültürünün çok özel bir enerjisi var. Eğer Türkiye'nin dinamizmi bir romana yansmlacaksa, popüler kültür üzerinden yansıtılmalı. Ama popüler kültürü eleştirenlere düşmanım diyc bir şey yok. İyi ve kötü yanlarıyla çok iyi bir esin kaynağı bence. Kitapta, daha Anadolu ve türkü kokan popüler kültürün temsilcisi Yıldız Tilbe, daha şehirli temsilcisi de Nalan olarak düşünülmüş. Nedir aradaki fark? Popüler kültürde beni kişisel olarak en çok cezbeden alan, Türkiye'de büyük kentlerindeki insanların duyarlılığını yansıtıyor olması. Yıldız Tilbe'de bu yok çünkü daha taşralı bir yanı var, rock da tam olarak yansıtmıyor çünkü o da Türk olmayan bir şey. Dediğim gibi benim tav rım öznel bir tavır, objektif anlamda popüler kültürü iyi bir şey olarak savunup, tarattarı olabilir miyim bilmiyorum. Roman edebi bir hedefe işaret ediyor. Ama edebiyatın sınırlarını aşmayı arzu eden bir tavrınız da var... Bir yazar mı yoksa başka bir anlamda bir söz söyleyen mi olmak istiyorsunuz? Aslında o da var. Belirli bir düşünce tarzını ortaya koyan kişi olmak gibi bir düşüncem var. Bazı yazarlar dili çok güzel kullanmak, kusursuz bir kurgu yaratmak isterler. Benim derdim bununla sınırlı değil, hatta önceliği de yok. Otobiyografik yanı var mı romanın? Romanın otobiyografik kısmı büyücüliik. Bir dönem gerçekten biiyüler yaptım, Anadolu Yakası'nın haritasını değiştirdim, uçakların birtakım yerlere çarpmasını sağladım filan! Bunun dışında her şey hayal ürünü... • SELİM İLERİ Yazar En büyük hatanız nedir? Zaman zaman öfkemi yenememek. Bir insanın başına gelebilecek en kötü şey sizce nedir? Iftiraya uğramak. Hayattaki en büyük keyfiniz nedir? Yazı yazmak. En sevdiğiniz yazar kinı? '••> Virgina Woolf, Abdulhak Şinasi Hisar. En sevdiğiniz fılm/yönetmen? Amarcord/Fellini. En büyük aşk hikâyesi kimlerinki? Adnan Mendcres/Ayhan Aydan Sizi en çok güldiiren şey nedir? Pck gülen bir insan değilimdır. En büyük mutsuzluk? Ayrılıklar. En son ne zaman dibe vurdunuz? Üç dört yıl önce. Bir hayvan olsaydınız, ne olurdunuz? Bütün hayvanlardan, severim. En çok yaşamak istediğiniz şehir? îstanbul. Yangında kurtaracağınız ilk üç şey nedir? Kıtaplarım, yazılarım ve bazı anı fotoğrafları. Bir hayali kahraman olsaydınız kim olurdunuz? Niye? Budala'nın kahramanı Prens Mişkin. Kendime yakın hissettiğimden. Sizi en çok tedirgin eden ve en beğendiğiniz özelliğiniz? Tedirgin eden özelliğim, zaman zaman kibirli davranışlardan kurtulamamak. Beğendiğim ise, iyi kalplilik. Sizin için affedilemeyecek hata nedir? Kötü kalplilik. Sahip olduğunuz en değerli şey? Yazı yazma yeteneğim. Hangi sıklıkta yalan söylersiniz ve hangi durumlarda? Durumu kurtarmak için çok sık yalan söylerim. Ayrıca olayları güldürücü halc getirilebiknek için de yalanlar söylerim. Güncel olaylar içinde yakın zamanda sizi en çok üzen olay nedir? Uzakdoğudaki deprem. Dünya gündemindeki ya da hayatınızdaki bir olayı değiştirme şansınız olsaydı, neyi değiştirmek isterdiniz? Savaşları ve açlığı yok etmek. Hayata gelirken seçme şansınız olsaydı, ne olmak isterdiniz? Leylek. Hem uzun mesafeli uçma şansına sahip, hem sürekli göç edip değişik yerlerde yaşama. Ayrıca ortaklaşa yaşamayı ustaca bildiklerinden.