Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
8 18 ARALIK 2005 / SAYI 1030 YAŞASAYDI, GÜLER MİYDİK? Ali Nesin, ne zaman kendinden kuşkuya düşse hâlâ "Babama söyleyeyim" diye geçiriyor aklından. Aziz Nesin Vakfı'nın çocukları yeni mizahçıları izleseler de akıllarında hep AZİZ NESÎN'i, onun kitaplarını saklı tutuyorlar. Şaşırdıkları, kızdıkları her olayda dostlarının kafasından "Bu tam Aziz Nesinlik" diye geçiyor. Ölümünün üzerinden on yıl geçti, eğer yaşasaydı, iki gün sonra 90. yaşını kutlayacaktı... Olmadı. Yüzü aşkın kitabı bir yana, "tek başına muhalif olabilme"siyle de yazıldı tarihe. "Türk toplumunun yüzde 6O'ı aptal" diyecek kadar cesurdu ve taş çatlasın nüfusun yüzde onu öfkelendi söylediklerine, çünkü kendilerine kendilerini anlatiyordu. Peki Aziz Nesin'den sonra politik mizahta boşluk doğdu mu, ve kim kaç kez şöyle dedi: Bu tam Aziz Nesinlik... Berat Günçıkan NURETTİN ÖZŞUCA Aziz Nesin ustanın politik mizah eksikliğini elbette hıssedıyorum, ancak daha çok eksikliğini hissettığım, aydın önderliği. Aslında bu ikı eksiklik ustanın bırbırını tamamlayan özellikleri. Çünkü Aziz Nesin polıtika üstü politik yaklaşımıyla hıçbır partının, hıçbir klığın müridi olmadan, gerekırse onlan da eleştırerek korkusuzca üretıp yazabilıyordu. Aziz Nesin'lik şeylere gelince ondan yoksun kaldığımız süreç ıçınde gerek dünya politikalarında, gerek ülke politikasında Aziz Nesin'lik olmayan şeyleri bulmak çok daha zor!... ALİ NESİN . \ Ben Aziz Nesin'in yokluğunda, daha çok kendi açımdan bir eksiklik duyuyorum. Çünkü ne zaman sıradan olmayan bir düşünce aklıma gelse, ne zaman kendimden kuşkuya düşsem hemen babamda sınardım bunu. Türkiye'de olduğum zamanlar sabahlara kadar konuşur, tartışırdık. Çok akıllı bir adamdı, ne dediğimi anlardı, benim dediğime cevap verirdi, demagoji yapmazdı, haklı çıkmak için değil, gerçeği anlamak için tartışırdı. Bunun büyük eksikliğini duyuyorum, hâlâ daha aklımdan beni heyecanlandıran bir şey geçtiğinde, şunu "babama söyleyeyim" derim, sanki yaşıyormuş gibi... Edebiyat açısından sadece Türkiye açısından değil, dünya için de büyük eksiklik... 1990"lı yılların başında Tunus, Ispanya ve Fransa'dan gençler Nesin Vakfı'na gelecek, f sonra da bir Anadolu turu yapacaklardı. Tunusluların girmesine gümrükte izin vermediler ve geri çevırdiler. Gerekçeleri Tunuslu olmalarıydı. Şıkâyetçi olmak için emniyete gittim. "Siz o Tunusluların geldiklerini gördünüz mü" diye sordular, "Yok" dedim "Görmedim". "Belki gelmemişlerdir, geldiklerini nereden biliyorsunuz" dediler bu kez. Şaşırdım, ben de "Siz hiç Tunus'a gittiniz mi" diye sordum, "hayır" dediler. "Anneniz, babanız, kardeşiniz gitti mi" diye sordum bu kez. Yine "hayır" diye yanıtladılar. "Peki, hiç Tunuslu gördünüz mü" diye sorunca da "Hayır" dediler. Ben de "Belki Tunus diye bir yer de yoktur" dedım. Buna benzer çok olay oldu. Hatta Nesin Vakfı'nı kazıklamak isteyenler çıktı. Bir bina gösteriyorlar harabe, diyorlar ki bunu ıkı yıl boyunca tepe tepe kullanın. Neyini kullanacağız, diye sorunca da yaptırın, diyorlar. Nasıl yaptıracağız sorusuna yanıtları ise "Bir bağış kampanyası açalım". SEMİH POROY Birtakım trajikomik durumlar, aptallıklar Türkiye'de pek sık yaşandığı için bir Aziz Nesin'imiz olabilmişti. Büyük ustayı yitirışimizden bu yana geçen yaklaşık on yılda tanık olduğumuz birçok şey de "Aziz Nesin'lık"; hangi birini saymalı... örneğin; altıyedı yıl kadar önce, (dinci) vakıfların yakından izlenmesi yönünde bir hükümet kararı çıkmıştı. Izlenmek ne kelime, ilk "baskın" verilen yer Çatalca'daki Nesin Vakfı oldu! Aziz Nesin sağ iken yaşansaydı bu, nasıl bir mizah başyapıtı çıkardı ortaya kim bılir? Sanırım "Politik Mizah" ve "Politıka Mizahı" ayrı şeyler. Salt politikacı karikatürü çizerek politik mizah yapılmaz. Siyasetçinin bir gün önce söylediğini sonraki gün karikatürize etmeye çalışmak çizerin nefes nefese politikacının peşinden koşması gibi bir şeydir. Politikacı yanlışlıkla bir gün bir şey demezse, çizerin ertesi güne karikatürü yok demektir. Nixon ve yönetimiyle ilgili pek çok yıpratıcı karikatür çizmiş olan ABD'li Paul Conrad (196493 yılları arasında Los Angeles Times'ın baş çizeriydi) kendisine Pulitzer ödülü verildiğini öğrendikten sonra şöyle demişti: "Nıxon ve ekibinin düşmanlığını kazanmış olmam bu ödülü kazanmamdan daha önemlidir". Günümüzün politikacısı çoğunca sıkıntılı halka değil, "seçmen"ine, partisinin içine doğru konuşuyor. Politik mizah böyle durumlarda "seçmen"le de dalgasını geçmeli. Aziz Ağabey bunu yapmıştı; çok anlaşılmadığını ayrımsadığında da anımsanacaktır, yüzde'ler vermeye başlamıştı. Hangi yönetim gelirse gelsin Aziz Nesin'in, has mizahçıların itilip kakılmaları, içerı alınmaları siyasal mizah yapmalarından. Politikanın mizahı ise bir tür vodvil olur. TARIK AKAN Uğur Abi'nin (Mumcu) dediği gibi bilmeden bilgiçlik, okumadan okumuşluk taslamak politik mizahta bir boşluğun olduğunu göstermiyor mu? Erkan Mumcu Milli Eğitim Bakanı iken, bir gazeteye, "Ben onun kafasındaki örümcekleri tahmin ediyorum" dedim, o da bana on milyar liralık dava açtı, yansını kazandı. Yargıtay'a gittim, o da "Bir insana örümcek kafalı demek, kafasındaki örümcekleri biliyorum demek, hakaret değildir, bu bir terimdir, muhafazakâr, tutucu insanlara söylenen laftır" diye dosyayı geri gönderdi ve davayı kazandım. Benim davayı kazandığım gün Mumcu, Kültür Bakanı olmuştu... Ayrıca, Aziz Abi yaşıyor olsaydı, başbakanın "Din bir çimentodur" lafına güzel bir yanıt verirdi... V ÇAYAN YILMAZ (1991'den bu yana Aziz Nesin Vakfı'nda kalıyor. Bolulu. Güzel Sanatlar'da heykel öğrenimi görüyor.) Eğer Türkiye gibi bir ülkede yaşıyorsanız politik mizah her zaman vardır, çünkü olaylardan kendinizi arındıramazsınız, ama neyi, nasıl mizah yaptığınız yakalamak istediğiniz, görmek istediğiniz şeylere bağlıdır. Bugünkü mızahçılar olup biteni, günlük yaşamın akışını verebiliyorlar mı, bu tartışılır. Tam Aziz Nesin'in mirasçısı dediğiniz biri çıkıyor, bir bakıyorsunuz, medyanın içinde eriyip gidiyor. Yılmaz Erdoğan böyle bir örnek, bence yakaladığı bir çızgı vardı, ama topluma karşı durduğu noktada eridi. Bence bu kendi yüzünden de olmadı, medyadan kaynaklandı. Bana göre politik mizah yaşıyor, görülmüyor olabilir, ama onlar söyleyeceklerini söylüyor, çiziyor... 93'teki Sıvas olaylarında Madımak Oteli'nde insanların yakılması tam bir kara mizah örneği. Bu olaylardan sonra, başına bir şey gelmesin diye devlet zorla koruma vermiş Nesın'e. Aziz Dede, vakıfta korumalık yapan iki askeri bahçede yakalayıp "Siz kimi koruyorsunuz" diye sormuş, askerler de "Bu binada kalan yaşlı bir amcayı koruyoruz" diye yanıtlamışlar. Aziz Dede de küfrü basmış. Devletin yazarına ne kadar sahip çıktığını bu örnekten de anlayabilıyoruz. Fatıh Altaylı televızyon programında, Aziz Dede'ye "Siz de ağzınıza geleni söylüyorsunuz" demişti, o da şöyle yanıtlamıştı "Hayır, ben ağzıma geleni değil, aklıma geleni söylüyorum". Aziz Nesin, Türklerin yüzde 6O'ı aptal deyınce yer yerınden oynamıştı, ama Erbakan yüzde doksan deyınce herkes gülüp geçmişti. Türkiye'de ve dünyada hâlâ bir sürü olay, "Azız"likle akıp geçiyor. Içkı yasağı ve alt kimlıkust kımlik tartışmaları buna örnek, eğer yaşasaydı Aziz Nesin bu konularda mutlaka bir şeyler söylerdı.