Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
15 NÎSAN 2004 / SAYI944 MEHMET ALİ ALABORA Her işi yapmam I 'Oyunculuk benim mesleğim" diyor Mehmet Ali Alabora, muhalif dmliğini dışarıda tutarak. "Gurur duyuyorum ki" diyerek ekliyor, 'Reddettiklerim bugüne kadar yaptıklarımdan fazla"... 1. sayfantn devamt Mesela hiçbir zaman, bir yerlerde ekstra yapmak gibi şeyleri kabul etmedim. Ama belli işleri yapmaktan keyif alıyorum ve dediğim gibi ticari bir ilişki kuruyorum. Kendi sanatsal üretimim içinde siyasal görüşümün nerede olduğuna gelince... Salt politik bir söylem için bir şey yapmadım. Ama bugün Müjdat Gezen Sanat Merkezi'nde yaptığım derste de, klasik müzikiçinAnadolu'nunçeşitliyerlerinde çocuklarla konuşurken yaptığımın içinde de aslında siyasi fikrim var. Savaş karşıtı çıkışınız işinizi etkiledi mi? Yok, bu yüzden bana gelen tekliflerde bir azalma olmadı. Belki bazılari tercih etmemiş olabilirler. Ama artık teklif getirirken bazı işleri yapmayacağımı bilerek ya soruyorlar ya da sormuyorlar. Bazı markalarla bir şey yapmayacağımı da biliyorlar. Hayran kitlenizde bir değişim oldu tnu? Benim hayatımdaki en giizel şeylerden biri sokakta yürürken bir teyzenin beni çevirip 'teşekkürederiz' demesiolmuştu. Tüm bu savaş karşıtı duruşumuz nedeniyle, tebrik falan değil de teşekkür etmesi. Tabii ki bir taraftan onun yeşil gözleri, onun saçlan diye hayran olan, bir taraftan 'Helal olsun bu çocuğa böyle işlerle de uğraşıyor' diyen, birtaraftan 'Bu çocukklasik müzikle de uğraşıyor' diyenler var. Çeşitli nedenlerle beni seven ya da sevmeyen insanlarvar. Dışarıdan baktığınız zaman bu çok tuhaf görünüyordur. Popüler, kendinden başka bir şeye hayran olunanadam. Ama her halukârda popülerlik işimize yarıyor. Savaş karşıtlığı konusıında konuşacağımız zaman daha kolay televizyona çıkıyoruz. Ben popülerliği bu anlamda da kullanabilirhalegeliyorum.Kaleyiiçeridenfethedebilmemiz için birazcık işimize yarıyor yani. Televizyona yapılan işler eğlenceliktir demişsiniz... Televizyon bütün yaptığımız işler içinde en yorucu olanı. Çok zaman alan, üzerinde ciddi çalışılan bir iş. Ama televizyonda işimiz insanları eğlendirmek. Televizyonun birinci amacı para kazanmak, reklamları seyrettirmektir. Her zaman da büyük sermayenin elindedir. Popüler sinema ve popüler tiyatro da para kazanmak için yapılır ama onların kuruluş amacı bu değildir. Dolayısıyla televizyonda sizin yaptığınız üretim de sanatsal, hatta bir entelektüel üretim değil. Televizyonda entelektüel bir şeye rastlasanız bile, bu sürekliliği olmayan ve televizyon dışında üretilen bir entelektüellik olur. Çünkü o mecradaki üretim ilişkisi böyle değil. Oyunculuğa başlarken babanız karşı çıkmış, siz de "artık senin zamanında değiliz" demişsiniz. Değişen ne? Kolay bir iş değil bu. Her şeyden önce bu sadece bir meslek değil, bir yaşama biçimi. Ekonomik olarak da kolay değil. Bir ekonomik ilişki için bu işegirilmez, birgarantisı yoktur. Mehmet Ali Alabora'yı önümüzdeki aylar yoğun eylemler bekliyor, çünkü o da "Bush Gelme" diyor... Fotoğraf: Uğur Demir Değişen nedir'e gelirsek... Genel olarak artık bu alanda bir anda büyük paralar kazanabilirsiniz. Ama işin öbür tarafında da daha vahşi şeyler oluyor. Konservatuvardan mezun olup ofis boyluk yapmak zorunda kalmak da var. Babamların annemlerin zamanındakioyuncuların çoğu, ödenekli bir tiyatroda sürekli bir gelirleri olan işler bulabiliyorlardı. Bizde ise çoğunluk dışarıda kalıyor. Bırakın dizilerde oynamayı, küçük tiyatrolarda bile az yövmiyeyle iş bulmaları çok zorlaşıyor. Sayının artmasından, istihdamın azalmasından, artık ödenekli tiyatroların eskisi gibi olmamasından kaynaklanan bir durum. Babanızdan çok söz ettik... Buna dayanarak biraz da ailenizi, ilişkilerinizi konuşalım. Doğumunuzda babanız oyundaymışgaliba? Evet. Aslında şöyle oluyor. 1974 yılında annemlebabamŞehırTiyatrolan'ndaoynanan Ağrı Efsanesi isimli oyunda tanışıyorlar, 197677 sezonunda annemle babam Islıkçı'da oynarken ben annemin karnındayım. Dolayısıyla doğmadan sahneye çıkmış oluyorum. 197778 sezonunda yine Şehir Tiyatrolan'nda Yolcu isimli oyun oynanırken doğmuşum. Babam, Erdal Ozyağcılar ve Savaş Dinçel oyundan çıkıp beni görmeye gelmişler. Lisede de okuldan atılmak üzereytnişsiniz, anneniz 'Dublajım var gelemem' demiş. Üzülmüş müydünüz? Yok.üzülmedim. Benanne vebabamla her zaman çok iyi arkadaştım. Hâlâ biz bir seyahate gittiğimiz zaman vanr varmaz birbirimizi aramayız ya da her gün birbirimizi aramayız, ama tabii ki birbirimiz için ölürüz. Biz hayatımızda bir denge kurduk. Ben bundan çok mutlu oldum. Aksi halin saplantılı bir durum olduğunu düşünüyorum ve zararlı bir sevgi olduğuna inanıyorum. Babaannenizin önemli bir yeri var hayatınızda... Babaannem büyüttü beni. Inanılmaz birkadındı.lstanbul'unsonkadısınınkızı Nurhayat Fatma Pınar. Selahattin Pınar'ın da kız kardeşiydi. Herkes Hayat derdi ona ve hayatla dalga geçen bir kadındı. Benim ömrümboyunca karşılaşacağım on acayip insandan biriydi Hayat. Benim arkadaşlarım, babamın arkadaşları Hayat'ı görmeye gelirlerdi. Bir de Hayat'ın kendi arkadaşları vardı. Hayat nerede dursa etrafında insan vardı. Hemen bir sahne oluşurdu. Benim hoşgörümün, insan sevgimin gelişmesinde, arkadaşlık anlamında insanları etrafımda toplamamda; eğer birazcık bunları bacerebiliyorsam, babaannemin çok büyük bir payı vardır. Annem, kardeşim Melisa'nın babası Ali Abi'yle evlendiğinde onu ilk önce babaanneme götürdü. Nasıl buldun diye sorunca, babaannem 'tlik gibi çocuk, ben olsam ben de evlenirdim' demişti. Böyle sevilen ve konuşan bir kadındı işte. Yenibirprojevarmı? Benim hayatımda şu anda kesinleşmiş bir şey yok. Hırçın Kız devam ediyor. Hababam Sınıfı'nın belki ikincisini çekeceğiz. Çok eğlendim ben orada, bir kere daha eğlenmek istiyorum. Bir de benim arr kadaşlarımın yapmak istediği filmler var. Onlarolsun istiyorum. Olmalarıiçin asistanlık bile yaparım yani.# jülşah Caradağ iibel !ekyıldız Alabora, Hababam Sınıfı'nın çekimlerinde çok eğlenmiş. UAT SAKA Lazutlar'a devam... 'uat Saka yeni albümü "LazutlarLivera"yla hikâyesine devam ediyor. Saka, Ege'nin d yakasını birleştiren çalışmada "Türkiye'nin çıkmaz sokaklarını" anlatıyor. Jihat .kkaya L ivera, Karadeniz'de bolca bulunan bir bitkidir. Özellikle ısırgan otu yanmalarında kullanılır. Acıyı en aza indirip derideki kabarmaları önler... Fuat Saka, yeni kasetinin kapağında Livera'yı böyle tanımlıyor." Her şeyin olduğu gibi müziğin de kirletildiği dünyamızda Livera'nın kulaklarımızın panzehiri olmasını umut ediyorum" diye de ekliyor. 5 'i Saka'ya ait, toplam 16 parçanın olduğu albümün adı "LazutlarLivera ". Halk Ozanı Serdari'nin " Omuzdan Kesilmiş Kolumuz" türküsünde Maria Farantouri ile düet yapıyor. Saka ile yeni albümü ve "Türkiye'nin Çıkmaz Sokakları" üzerinekonuştuk: Lazutlar Livera nasıl oluştu? Albüm, "iki yaka çalışması" adı altında başladı. Önceleri Anadolu yakasına doğru uzanan bir çahşma olarak düşünmüştüm. Livera'nın ön hazırlığı bir yıl kadar sürdü. Yunanistan'da bulunduğum zamanlarda Maria Farantouri, Yunanistan'da yayınlanmışçalışmasına üç parçamı almıştı. Atina'da geçen yıl bunları beraber seslendirdik. Bu şarkıların ikisini bu albüme aldım. Oradaki dostluklarımdan yola çıkararak, Nicos Papazoğlu'ndan ve Dionasis Savapulos'tan da birerikişer şarkı kullandık. Ama bunların sözlerini Türkçeleştirmek zorunda kaldım. Selanik'tekibirkadın arkadaşım ile "Ciğerparem" parçasını söyledik. Rodos'un yanında bulunan Dodekanisa adasından bir şarkı, bir annenin gurbetegiden oğlu için yaktığı bir ağıt. "Çakırcalı" ise benim ilk zeybek denemem. Fakat daha sonra ben bu iki yaka ilişkisinden vazgeçmeye başladım. Karadeniz'de Livera diye bir bitki vardır, ısırgan otunun hemen yanında biter. Isırgan otu yanmalarında panzehirdir. Günümüzde her şeyde olduğu gibi müzikte de bir kirlenme var. Buradan yola çıkarakkulaklara panzehir olsun diye kasetin adını Livera koyduk.. Yeni kasette farklı ses arayışlanna girdinizmi? Ege'nin karşı yakasındaki enstrümanlan, kemanı, buzukiyi Yunanistan'da kullanıldığı biçimi ile kullandık. Bunları Anadolu enstrümanları ile birleştirdik. Kavala, bağlamaya ve yine kemençeyeyerverdik. Yapılan düzenlemelerle de farklı bir ses yakaladığımıza inanıyorum. Kemençeden vazgeçmek yok değil mi? (Gülerek) Yok... Aslında geçmişteTrabzon'unmerkezinde kemençeyi dinlemek ve çalmak ayıp sayılırdı. Hatta benim ailemde bile kimse horon bilmezdi, şimdi ise Lazutlar sayesinde yediden yetmişe herkes horon oynamaya başladj. Kemençe benim yaşamıma 40 yaşımdan sonra girdi. O zamana kadar hiç yüz vermiyordum. îyi ki de girmiş çünkü kemençeyi hak ettiği yere koyduğuma inanıyorum. Yeni albümdeki iki parçayı da kemençe ileyorumladık. Yeni kasetinizde "Türkiye'nin çıkmaz sokaklarından" bahsediyorsunuz... Evet, ama dilimin dönebildiği kadar. Ben aynı isimli şarkıyla kapıları kapa tanlar ve kapıları yüzlerine kapananlan karşılaştırmaya çalıştım. Livera'ya dönelim, kir letilmiş müziğe panze hir olacağını söylüyorsunuz... Çünkü bir albümde iyi bir ses yakalamak, kaliteli müzisyenlerle çalışmak ve iyi müzik yapmak önemli. Bu müzik için "yeni" diyemem. Çünkü aslında müzikte yeni diye bir şey yok. Sonuçta 7 tane nota var. Bu çalışma benim karakterimin belli bir ya nınınyansımasıdır. Örneğin, iki ülke müziğini bir araya getirmek yeni bir şey değil benim için, çünkü ben bunları yıllardır yapıyorum. Ama bu artık moda haline getirildi. Peki neden panzehir dedik? Müzik dünyası o kadar kirlenmiş ki... Kaliteli müzik yapanlar evlerine kapanıyor. Bence bu insanlann müziğe geri dönmeleri gerekir. Bu şekilde kirlenmiş müzik dünyasına karşı bir güç oluşturalım. Ben becerebildiğim kadarıyla tek başıma bu işiyapmaya çahşıyorum.#