17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 SERGİ 25 NÎSAN 2004 / SAYI 944 Göstere göstere sanat 'Sivil Atak' sergisinin yaratıcısı, postacı konumundaki Handan Börüteçene. îki kent arasında mektupları taşınanlar ise savaş nesnelerinin üzerini örtecek mendilleri .'işleyen' 2 bin sivil insan. Sergi, göstere göstere yapılan savaşa sanat aracılığıyla verilen sivil bir yanıt... Özlem Altunok Boş bir masa Irak savaşı başlamadan önce yaptığım bir iş. Eski savaş tablolannı dijıtal baskıyla sentetik kumaş üzerine geçirerek ve her kıtadan savaş fotoğraflarını altın ipliklerle bağlayarak oluşturmuştum. Thomas Mann'ın romanından ve Visconti'nin filminden, yani Venedik'te Ölüm'den yola çıkarak yapmıştım. Venedik'te filmin ve romanın kahramanı olan Archenbach'ın oturduğu terasta yer aldı bu iş. Upuzun bir ziyafet masasıydı ve hiç sandalyesi yoktu masanın. O masa, barış için rezerve edilmiş bir masaydı. Şu anda kimse barış için masaya oturmak istemese de bir gün dolacak. S avaşa karşı söyleyecek sözümüz hep var. Her gün daha fazla cümleler kuruyor, daha fazla barış düşü görüyoruz. Bize bir isim verecekolursak, neden "Sivil Atak" olmasın? îşte bu ismi kullananlardan biri Handan Börüteçene. Son sergisinde2 bin kişiyle birlikte savaşa karşı, sanat aracılığıyla " sivil bir atağa" girişiyor. tstanbul ve Cholet (Fransa) kentleri arasında bir sanat köprüsü kurarak kendisi de postacı kimliğine bürünüyor. Iki aşamalı bir proje olan sergi, önce "Sivil Atak'aMektuplar"başlığıyla Maçka Sanat Galerisi'nde, daha sonra da "Sivil Atak" başlığıyla Cholet Sanat ve Tarih Müzesi'nde sergilenecek. Handan Börüteçene, Vandee (Fransız Devrimi yılları) Savaşı'nın damgasını vurduğu, günümüzde bir tekstil kenti olarak tanınan ve mendilleriyle ünlenen Cholet'den getirttiği bin mendili, Istanbul'da bin kişiye dağıtarak mendilleri yeniden yaratmalarını istedi. Cholet kenti sakinleri de Istanbul'dan gelen bin men dil üzerinde aynı çalışmayı gerçekleştirdi. Tüm mendiller 5 Haziran15 Aralık giinleri arasında Cholet'deki müzede yer alan savaş nesnelerinin üzerini örtecek. ÖzeDikle son işlerinizdebirebir savaşı konu ediniyorsunuz... Beni daha çok savaşın, sivil insanlar üzerinde yarattığı etki ilgilendiriyor. Savaş sivil halk için başlatılıyor gibi görünse de, asla gerçek nedenleri halk olmuyor. Yersizleşmeleri, yurtsuzlaşmaları, ölmeleri,öldürmeleriyleyaşlan,dinveırkları ne olursa olsun, olan sivillere oluyor. Bu da benim görsel dilimde bir değişikliğe yol açtı, eskiden daha çok sembollerle çalışırdım, şimdi göstere göstere savaş yapmalanna karşılık, göstere göstere sanat yapma isteği oluştu. Bunu düşünüp de öyle karar vermedim ama bu dil, bu fikirden ortaya çıktı. Son sergilerim üst üste savaşla ilgili olsa da, 80'lerin başından beri bu konuya dair işler üretiyorum. Savaş sanatı da eritti demiştiniz bir röportajınızda. Sanat, savaş karşısında biraz naif bir konumda mı görülüyor? Sanat alanında üretilmiş savaş karşıtı içerikli her şeye rağmen savaş hep var. Savaşa karşı üretilenler hiçbir şeye tekabül etmiyor demek ki. Guernica tablosu savaşa engel olamadı, ama sanatın kendisi oldu. Savaşın ya da onun yarattığı hüznün üstesinden ancak sanat gelebiliyor, ama savaşın varlığını yok edemiyor. Bunun için içeriği eriyor, ama sanatın kendisi hep var oluyor. Bu da ilginçbir durum. Böyle bir durumda sanat eserlerini algıladığımız bir dil var, onu duvara asarız, dokunmayın deriz. Ben tam tersinin yapılması gerektiğini düşünüyorum. Sanat eseriyle izleyen arasındaki ilişkiyi kıran işler hazırlamaya çalışıyorum. Son sergide bir cafedeki sandalyeleri sanat eserine dönüştürdüm. Üstune üstlük onların üzerinde oturdular, kahve dökülebilir, yırtılabilirdi. Bunu, seyredilen bir şey yerine, içine dahil olunabilen bir şey olmasını sağlamak, sanat adına alışılan bir dili kırmak için yaptım biraz da. Bu kadar kopukluk varken, bizi nasıl etkileyebilir ki başka türlü? Hele heHandan Börüteçene çalışmalannda interaktif bir yapı kuruyor. Fotoğraf: Vedat Arık le Türkiye'de. Sanat insanların umrunda bile değil. Hep 'rağmen' bir üretim var. Bütün bu altyapısal yokluğa 'rağmen' gümbürgümbürişüretiliyor. Içi boşaltılmış kavramları tekrar sıradanlaştırarak sunuyorsunuz bir anlamda... Tabii, aslında tersten giydiriyorum. Çünkü şaşırmak insanın düşünmesini sağlıyor. Önce sıradan bir sandalyeye oturuyor, fark ettiğinde ya bir daha oturmak istemiyor, ya oturmaya devam ediyor, kimisi ise üzerindeki savaş sahnelerini dekorasyon olarak algılıyor. Herkes hayatın gerçeğinde nasılsa öyle tepkiler gösterdi. Buönemlibirveri. Hayatı savunuyorum, onun için bu sergilerde hep müzik oluyor, onun için bu sergilerin elemanlarından biri lilliyum çiçekleri... Hayatın devamlılığını, herşeyiyle her türlü koduyla sunmak için. Hayat her türlü enerjisiyle, gücüyle yaşama aşkıyla herşeyin üstesinden gelmeye çalışıyor. Eksik olan nokta, olup biten üzerine hiç düşünmememiz. Eğlencemizle, gırgırımızla, •popüler şarkılarla hayatın üstesinden gelmenin yollarını bulalım buna itirazım yok, hem olup biteni düşünüp, hem eğlenebiliyorsak, helal olsun o zaman. Sivil Atak'a Mektuplar sergisi de bireyi öne çıkarma girişimi... Bir anlamda sivil bir örgüdenme... İki oda, bir salon: Huzur? Nerede olursak olalım, savaş bizi terorize etmek için buluyor artık, coğrafyalan bağlamıyor, bir yerde birilerinin canı yanıyorsa hepimizin yanıyor. Irak savaşı öncesinde Racastan'daydık, birbirimize sürekli CNN'i izledin mi, bombalama başladı mı sorularını soruyorduk. 'Iki Oda Bir Salon: Huzur?' adlı işim de savaşın hemen arkasından, bu yüzden doğdu. Abu dağında bile savaş sizinle beraber, evin içinde bir TV'de savaşın izlendiğini görüyorsunuz. Bomba evinin ortasına düşmese de ruhunun ortasında padıyor. Bu durum bir farkındalık oluşturuyorsa da kanıksamayı da beraberinde getiriyor. Sonra da gündelik hayatın parçası haline geliyor. Görüntü TV'de naklen akarken çoluk çocuk çorbanı içebiliyor, kahrolmayabiliyorsun. Aslında bu da hedeflenen bir şey! Bu sergi Fransa'nın Cholet şehrinde Maçka Sanat Galerisi onuruna yapılıyor. Yerleştirme yapıyorum, bellek üzerine çalışıyorum, interaktif işler üretiyorum. Bu yüzden önce kenti araştırmakla başladım işe. Bölgede yapılan Vandee Savaşı sonrasında 4 binin üstünde insan Osmanh'dan siyasi sığınma talebinde bulunmuş.Sergininyapılacağı Sanat ve Tarih Müzesi ise dünyanın birçok ülkesindeki tarih müzesi gibi, insanların ölümüne neden olmuş savaş nesnelerine bir sanat eseri muamelesi göstererek sergiliyor. Müzeyi gezerken buraya bir atak yapmak gerek, diye düşündüm. Cholet kentinin mendili çok meşhur, insan hayatında önemli bir yeri olan mendilin, aynı zamanda haberleşme aracı gibi bir anlam yüklenmesi beni yakaladı. Bin mendili Istanbul'da, bin mendili de Cholet'de insanlara dağıtarak bir tür mektup gibi kullanmaya karar verdim. însanlardan mendillerin üzerlerine sevdiklerine neşeli bir haber gönderir gibi iz bırakmalarını istedim. Bu 2 bin mendil önce Maçka'da sergilenip, Cholet'de "atak"ınıgerçekleştirecek, yani müzede savaşa dair ne kadar nesnevarsa, onların üzerini örtecek. Belki insanlar naif bulacaktır, ama savaşın üstesinden gelemese de hayatın üstesinden gelecektir. Buçokdeğerlive önemli bir nokta.• SERGİ: MEKAN TASARIMI REYHAN GÖKSEL Teknolojinin hayatımızdaki yeri T "1"*^ "\ K tarafın<^an'ner y I |V j \ / | bir kavram ve içerikle L. JLJ X. V JL işlenen Future Business Summit 27 Nisan'da Lütfü Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı'nda gerçekleşiyor. Bu yıl, teknoloji ve iş dünyasından Thomas Francese, Herbert Kircher ve Giorgio Merli'nin katılımlarıyla gerçekleşecek etkinlikte amaç, global, rekabetçi ve değişen talep ortamında firmaların verimli ve kârlı olabilmeleri için çözüm üretmek. Toplantıda, günümüz ve geleceğin teknolojisi hakkında karşılaştırmalı bilgilerin yani sıra, bilgi teknolojileri dünyası dışında bir çok sektöre yönelik teknolojik gelişme ve bilgi birikimler de aktarılacak. Etkinliğe, aynı mekânda eşlik edecek bir de sergi olacak. Sergide 3 binden fazla bilim adamı ile birlikte 6 ülkede 8 laboratuvarda araştırmalarını sürdüren IBM'in çeşitli alanlardaki katkılarını görsel bir zenginlikle sunan bir proje sunulacak. Genetikten ilaç sektörüne, uzay bilimlerinden tarıma, alışverişten sanata önemli buluşlarının günümüz teknolojisine dönüşüm öyküsünü sunan serginin tasarımcıları Ayşegül Özmen ve Kağan Atsüren. Mekâna özel olarak tasarlanan sergide, ilk kalp nakli, Yüzüklerin Efendisi'nin teknolojik altyapısı, Garry Kasprov'u yenen bilgisayar, 1969'da aya ilk insanın indirilmesi gibi IBM'in farklı alanlardaki katkılarını yansıtan 50 konu, dijital ortamda hazırlanmış farklı malzemeler, üç boyutlu objeler ve metinlerle sunulacak. Görsel çarpıcılığı, merak duygusunu ve bilgilenme arzusunu harekete geçirmeye çalışan bu özel proje, teknolojinin hayatımınızın ne kadar içinde olduğunu göstermeyi hedefliyor. • Bedenin kıvrımları evlat olmayı sürdürür. Gelgelelim, kendi deyimiyle, "içindekişeytanlara fazla direnemez "... Önceleri, çevresinin ses çıkarmayacağı uğraşlarla kabuğunu kırmaya başlar. Nakış, yemek okulu, seramik, yün örme, dekoratif mum modelleri... Gelin görün ki, bunların heyecanı daim değildir.. .Tesadüfen gittiği Çiğdem Erbil Atölyesi'nde resim dünyasıylatanışır. "Resim yapmak hiç tükenmeyen bir araştırma ve karıştırma ortamıydı. Aynı zamanda büyük bir heyecan... Yaratma heyecanı.." diyor Göksel. Resim dünyası, onu yaratıcılık büyüsüyle karşılaştırdığı gibi, dış dünyanın değerlerinden soyutlanmış dostluklar da kazandırmış. 45 yıl Çiğdem Erbil, Mahir Güven, Ali Candaş, Mehmet Güleryüz, Inci Eviner atölyelerine devam etmiş. 1991 'de Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü'ne girmiş. Yüksek lisansını Balkan Naci Islimyeli'yle tamamlamış. Göksel, bir ressam için en zengin objenin, kemikkasderisi, doğal kıpırdanmalarıyla insan bedeni olduğunu düşünüyor. ilk kişisel sergisi isimsiz.Tuvallerdeisimsiz.Beden kıvrımları, gölgeler... Bedene özgün bir bakış. 30 Nısan'a kadar Nelli Sanat Galerisi'nde görebilirsiniz.Telefon: 2301976 1 1 f R eyhan Göksel ilk kişisel sergisini Nelli Sanat Galerisi'nde açtı. Şiir yazmaya, resim yapmaya erken yaşlardabaşlanır diyebilinir, hatta " 18 yaşına kadar şair olunursa olunur, yoksa geç kalınmıştır" denir. Oysa orta yaşın üzerindeki Goksel, "gecikmişliğini" bir eksiklik olarak değil, bir "tamlık" olarak yaşıyor. Göksel, uzun zaman, tam da kendisinden beklendiği gibi, iyi ev kadını, iyi eş, iyi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle