22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

7 MART 2004 / SAYI937 Kadınlar kendi türkülerini söyleyecekler... Kadının Türküsü, bütün dünya kadınlarını kucaklayan bir proje. 25 dilde söylenecek türküler be§ kıtayı gezecek. Ilki 3 Nisan'da OberhausenArena'da sahnelenecek projenin metin yazarı Yaşar Seyman... Berat Günçıkan ir proje. Adı Kadının Türküsü. Bütün dünyanın türkülerini sınırları ortadan kaldırarak bütün dünyanın kadınlarına ulaştırmakistiyor. Projenin metinlerini Yaşar Seyman yazdı. Seyman la proje üzerine konuştuk: PAZARIN PENCERESİNDEN Sami Şekeroğlu Selçuk Erez T B Kadının Türküsü projesi nasıl oluştu? Kadının Türküsü projesinin isim babası "Bin Yılın Türküsü"nün Sanat Yönetmeni Necati Şahin. Bu, Almanya Alevi Kadınlar Birliği'nin, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle Dünya kadınlarına armağan ettikleri bir proje. Almanya Alevi Kadınlar Birliği, Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu( AABF) 1 ve Fransa, Avusturya, îsviçre, Isveç, Hollanda, Danimarka, Norveç, Belçika Alevi Federasyonları ve Almanya Alevi Gençler Birliği tarafından destekleniyor. Necati Şahin'in genel sanat yönetmenliğinde, 3 Nisan2004,Oberhausen Arena'dagerçekleştirilecek... Kadının Türküsü, Dünya Kadınlar Günü'nün festivalidir. Bu projenin atnacı nedir? Projenin amacı tarihsel süreç içinde kadının mücadelesini; destansı bir anlatımla dünya kadınına dünya kadın belgeseli sunmak. Bu anlamda Kadının Türküsü, dinlerin, dillerin, ulusların harmanlandığı bir barış şöleni olma umudunu taşıyor. Alevilikte önemli yeri olan Alevikadrnları, dünya kadınına hem ülkelerini, hem türkülerini türkü tadında bir mücadele destanı ile tanıtmak istiyorlar. En büyük amaçları kültürel etkinliklerle ülkelerinin, dünya ülkeleri ile köprüler kurmasına katkı koymak. Kadının Türküsü projesi dünyada bir ilk. Sizin bu projeye katkınız metin y azarlığı. Metni y azarken neleri dikkate aldınız ? Bilim dünyasmdaki dostlar "Bir araştırmaya sınır çizmezsen, seni yutar" dediler. Büyük çe bir araştırma, o nedenle kendimce bir sınır çizmeliydim. Kadının Türküsü'nü yazarken; olabildiğinceobjektifdavrandım.Kimi kadın batakta kaybolurken; kımi kadın ters akan nehiroldu.Herşeyekarştn, Kadının Türküsü'nü büyük bir aşkla yazdım. Türküleri dünya müziği ile buluşturacak olan bu proje tek konserle sınırlı mı kalacak ? Sanırım ikinci gösteri Türkiye'de olacak. Ülkemizdeki bölgeleri gezecek. Sonra dünyanın hangi kentinde gösterime gireceğini zaman gösterecek. Ama Türkiye'ye gelişi sonba harda olacak. Şu günlerde Avrupa'nın çeşitli kentlerinde Necati Şahin ve Şef Zafer Gündoğdueşliğindeprovalaryapılıyor. Türküleri hangi kadınlar yorumlayacak, hangi kadınlar dinleyecek? 25 dilde söylenen türküleri ülkelerin göndereceği sanatçılar ve proje sahiplerinin çağrıda bulunduğusanatçılarsöyleyecek.Enönemlisi ünlüler gölgesinde kalınmayacak. Her sanatçı bir türkü seslendirecek ve ismi anons edilmeyecek. Beş kıtayla ülkelergezilecek ve kadınlar ülkelerinin dilleriyletürküyeseskatacaklar. Tüm dünya ülkelerinin önemli kadın sesleri çağrılı. Ayrıca, Şirin Ebadi, EmineLawal, Süreyya Ayhan, Dora Bakoyannis, Isabel Allende,Joan Buez.Hannan Asra\vigibimücadelecı kadınlar festivalin onur konukları olacaklar. Türkiye'den Sertab Erener, Sezen Aksu, Selda, Sabahat Akkiraz, Zerrin Ozer, Belkıs Akkale, solo olarak ve birçok kadın sanatçı da koroda yer alacak. Danslar ise Mesııt Gülşen yönetiminde yer alacak. 500 kadın bağlama çalacak, 150 kadın semah dönecek. Kadının Türküsü Tiirkçe ve Almanca sunulacak. Birgünlük gösterim yaklaşık dört saat sürecek. OberhausenArena'da yaklaşık on iki bin insan izleyecek.. . • opkapı'daki Bitpazarı'nda bir manav çırağının, bir demet filmin üzerini kazıyıp bunlan suya attığını görür, yanına gider ve elindeki filmin, "Atatürk'ün 4. Devre Nutku"nun belgeseli olduğunu anlar. Mimar Sinan Üniversitesi SinemaTelevizyon Enstitüsü Başkanı Prof. Sami Şekeroğlu'nun perişan olmak üzereyken bulup kurtardığı ne ilk ne de son filimdir bu. Kurtarıcısı ise, yaşamı boyunca az rastlanır başarı örneklerini sergilemiş bir insandır: Istanbul Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü öğrencisiyken birkaç arkadaşıyla Akademi koridorlarından birinin baş kısmına duvar örerek oluşturdukları 2x2.5 m. boyutundaki odada "Kulüp Sinema 7 "yi kurarak Türkiye'de sinema ile ilgilenen bilimadamları ve sanatçıları bir araya getirmiş, dergiler yayınlamış, açık oturumlar düzenlemişti. Bu kulüp, 1967'de Türk Film Arşivi'ne, 1969'da tüm malvarhğını devlete devredip "Güzel Sanatlar Akademisi Film Arşivi"ne ve 1975'tede"SinemaTV Enstitüsü "ne dönüştü. Bu nasıl gerçekleşti? Şekeroğlu açıklıyor: "Çok sayıda insanı inşaat jşçiliğinden kameramanhğa, öğretmenliğe kadar her işte hammal gibi çalıştırdığımı, onlarla birlikte her zorluğu yenmek için her cephede, her olumlu çalışmaya engel olanlara karşı savaştığımı söylesem inanılır mı?" Hem de nasıl! 1962'de Sinema Kulübü'nü kurarken ona yardım etmiş olan bugün eşidir Duygu Şekeroğlu'dan ve Enstitü'nün emektarlarından Sami Hoca'nın, SinemaTV kurumunun sorunlarıyla uğraşmak için çocuklarına ayırabileceği zamandan bile kırptığını öğrendiğimden ve Cerrahpaşa'da ameliyatlan filme çekerken onun sabahın erken saatlerinden geceyarılarına dek nasıl çalıştığına şahit olduğumdan ben inanıyorum! Başka güçlükler ve engeller? Mesela Bedri Rahmi Eyüboğlu ve bazı hocalar, "Sinema baş düşmanımızdır, akademiye girmemeli!" demekteydiler. Peki bu engeli kim, nasıl aştı? 1967'den sonra harekete geçen Akademi Boykot ve Işgal Komitesi dayattı ve Senato da Devlet Film Arşivi'nin kurulmasını kabul etti. Kurum başta Kültür Bakanlığma bağlıydı: Birtakım insanlar, Bakanlığa defalarca başvurup Şekeroğlu'nun gerici olduğu yalanını ileri sürerek ya da kurumun statüsünü değiştirtmeye çalışarak kurumu ele gaçirmeye çalıştılar. Sağduyulu bakanlar ve Anayasa Mahkemesi, bu oluşsuz gelişmeleri durdurdu. Sonuçta nereye varıldı? Bugün Enstitü, dünya standartlarında teknik altyapıya sahip sinema laboratuvanna, sinema araç ve gereçlerine sahiptir: Türk Sinemasının en önemli eserlerini eksiksiz barındırmakta, zengin bir arşive sahip bulunmaktadır. Sinema sektöründe, televizyonlarda ve üniversitelerde çalışmakta olan, yurt içinde ve yurt dışında başarılar, ödüller kazanan mezunlar yetiştirmiştir. Bütün bunlan neden anlatmak gerekti? Bu ülkede bazen de çok iyi şeyler yapılabildiğini gösteren Sami Şekeroğlu'nu emeklilik yaşına geldiği için kutlamak ve ona teşekkür etmek istedik. Bu yazının sonunun da hoş bir şekilde bitmesini isterdik ama öyle olmayacak: Sami Hoca'nın emeklilik töreninde kurumun durumunun birkaç yıldır gerekli bütçe ayrılmadığından geçmişiyle bağdaşamayacak kadar kötü bir duruma geldiğini, binanın tamire muhtaç olduğunu, çatısının aktığını, arşive su dolduğunu üzülerek gördük ve öğrendik: Mimar Sinan Üniversitesi yöneticilerinin ve YÖK yetkililerinin bu güzel kuruma gereken ilgiyi daha fazla gecikmeden göstermelerinin gerektiğini vurgulamak isteriz.# VIL ÖNCE ü j JJJ JJ U iı J J r NimetCemil Hanım Cemiyeti Akvam Kongresi'nde Cemil Bey Lyon'a giderken 18 yaşında bulunan kızı Nimet Cemil Hanım'ı da beraber götürmüştür. Mümaileyha (adı geçen), Cemiyeti Akvam'ın (MilletlerCemiyeti) müzaheret (destekleme) kongresinde pederiyle birlikte hazır bulunmuştur. Nimet Cemil Hanım kuvvetli bir tahsile malik olduğu gibi güzel Ingilizce ve Fransızca konuştuğundan bütün müzakeratı takip etmiş ve 300 kişilik bir ziyafette mühim bir nutuk irad etmiştir. Nimet Cemil'Hanım nutkunda, harplerin tevlid ettiği ızdırabatı Anadolu mücadelesinde gördüğünü söylemiş ve kadınlığın hırpalanan insaniyete karşı nasıl bir merhamet duyduğunu an latmıştır. 13Temmuzl924 Nimet Cemil Hanım kongreye dair şunları söylemektedir: "Sıra bana geldiği zaman hissettiğim raşe (titreme), bana sevgili memleketim hakkında, binlerce kilometro mesafelerden gelerek bu masanınetrafındatoplananmuhtelifmemleketinsanlarının dimağlarında Türklük namına bırakacağım tesirin ne kadar büyük ve mukaddes olduğunu anlatmağa kâfi gelmişti. Senem (yaşım) pek küçük olduğu halde azmim o kadar büyümüş,okadarbüyümüştüki. Reİs'İnkarsiSina frplerek nııtlrııma fvj«1arrvı1r üzere ayağa kalktığım zaman salon müthişbir alkış tufanıyla sarsılmıştı. En son alkışlardağılırkensözebaşladım...Heyecanla söylediğim sözlerin çoğu şimdi hatırımda kalmadı. Fakat esaslanşunlardır; Evvela Fransa'ya ve Lyon şehrine teşekkür ettikten sonra Cemiyeti Akvam fikirleri hakkındaki ihtisasatımı söyledim .Ben den evvel bir Fransız kadını, Fransız kadınlarının harbi umumiden çektiklerini anlatmıştı. Ben bütün kadınlığın bu ızdırabı duyduğunu, fakat harbi umumiden sonra mütareke senelerinde asıl Türk kadınının çektiği ızdırapları, elemleri, mahrumiyetleri belki beşeriyetin duymadığını, harbi umumi başlarken daha pek küçük bir yaşta bulunduğum için senem terakki ettikçe harbin ızdıraplarını daha tahammülsüz bir surette hissettiğimi, yalnız benim değil.belkiherTürkanasının, her Türk kadınının Cemiyeti Akvam fikirlerine müzaheret edeceğine (arka çıkacağına) şeriyetin muzdarip bulunduğu felaket bakiyelerinin temiz hislerle meşbu (dolu) olarak izalesinemuvaffakiyet hasılolursa bu fikirleri fevkaladebeğendiğimi söyledim. Nutkumunhıtamında da, 'Biz bütün kadınlar Lyon şehrini, içkileri, ipek çoraplarıyla tanımıştık. Fakat ben buradan dönerkenLyon'dangötüreceğimşey, çoraplardan daha çok dayanıklı olan mukaddes Cemiyeti Akvam fikri olacaktır' dedim. Hazirunun (hazırbulunanların) medid (çok uzun süren) alkışları arasında mevkimden ayrılırken bana takdim edilen buketlerin, çiçeklerin arasında kendimi nefis bir ilkbahar bahçesinde zannetmiştim. Bilhassa Reis Jean Hens'in güzel giillerden tertip olunmuş buketi pek kıymettar idi. Bir taraftan da birçok zevat kartlarını vererek bana kendilerini tanıttınyorlar, memleketlerine avdet ettikleri zaman herhalde Türkleri yanlış tanımış olan milletdaşlarının fikirlerini tashih edeceklerini vaat ediyorlardı. Hatta ertesi gün, yüzlerce resmimi vermeğe mecbur olduğum bu nıuhtelif akvam azaları, bir akşam evvelki vaatlerini bir vazife telakki ettiklerini tekrar tekrar zikretmişlerdi." lXTemmuzl924 Yegâne kadın doktorumuzun beyanatı Geçen ay zarfında Londra'da hermilletin kadın doktorlarından mürekkep büyük bir kongre akdedilmiş vebu kongreye de, vaki olan üzerine memleketimizin ye ye Aliye Hanım iştirak etmiştir. Evvelki gün Londra'dan avdet eden Safiye Aliye Hanım'ı muayenehanesinde ziyaret ederek bu kongre hakkındaki malumat ve intibalarını öğrenmek istedik. Muharririmizi büyük bir nezaketle kabul eden Safiye Hanım bu kongre hakkında aşağıdaki izahatı vermiştir: "Bu kongreyi tıp âleminde vuku bulmuş çok istifadeli bir hadise gibi telakki edebiliriz. Temmuzun 14. günü Londra'da etibbaya mahsus büyük sarayda akdedilen bu kongre, her gün fasılasız içtimalara devam edilmek şartıyla 10 gün devam etmiştir. Kongrede 18 muhtelif memleketin beynelmilel kadın doktorları cemiyetlerinden murahhas (üye) olarak gönderilmiş 300 kadın doktor hazır bulunmakta idi. Kongreye murahhas gönderen memleketler arasında Fransa, Almanya, Rusya, Amerika, Italya, Isviçre ile beraber Hindistan, Kanada, Avustralya gibi memleketler de vardı. îlk defa olarak Türkiye namına da ben iştirak ediyordum. Bütün masrafım kongreyi tertip eden beynelmilel kadın doktorlar cemiyeti tarafından karşılanmıştır. Bu kongrenin tertibinden maksat; beynelmilel kadın doktorlar arasında muhadenet (dostluk) vücuda getirmek, beynelmilel kadınlığa ve çocukluğaaithastalıklar hakkında negibitedabir (önlemler) ittihaz edileceği hususlarını konuşmak idi. Kongrenin akdinden evvel, mevzubahs olacak meselelerin tesbiti için 25 kişilik bir murahhaslar meclisi teşkil edilmiş ve ben de bu meclise intihab edilmek (seçilmek) şerefine nail olmuştum. Kongre küşad edüince, bu meclisin tesbit ettiği esaslar dahilinde münakaşalara başlanıldı. Içtimalarda îngiliz lisanıyla konuşuluyordu. 10 gün devam eden bu kongre baştan aşağıya kadar istifadeli oldu. Murahhaslar birer birer söz alıp 'annelerde hastalık vukuunun önünü alacak tedabirler'mevzuuüzerindemütalaalarınısöylediler, fikirlerini müşahedeleriyle, tecrübeleriyle izah ettiler. Gerçi kongrede muayyen esaslar üzerinde ka lif milletlerin kadınlarında ve çocuklarında görülen hastahklarla bunlann tedavisi için tevessül edilen tedbirler hakkında çok istifadeli fikirler almıştır. Kongrenin içtimaına nihayet verilmezden evvel, gelecek senenin kongresinde iskatı cenin (çocuk düşürme) veçocukölümümevzuları hakkında müzakerat icra edilmesi müttefiken kabul edilmiştir. Kongrenin bir içtimaında benim de Türkiye'de kadın doktorluğu ve kadınlık ilmi hakkında kendilerini tenviretmemi (aydınlatmamı) istediler. Ben de tngilizce olarak izahat verdikten sonra şusözleri söyledim; 'Şimdiye kadar memleketimizde kadın doktorlarına müsaade edilmediği için kadın doktorları yetişmemiştir. Bununla beraber ben burada Türkiye'deki kadın doktorlarını değil, yakın bir atide (gelecekte) yetişecekkadın doktorlarını temsilediyorum.' Bu sözlerim umumi alkışlarla mukabele gördü. Bundan başka kongrede bu vesile ile bizim ebe mektebimizden bahsederek îngiltere ebe mektebinde 6 ay tahsil görülmesine mukabil bizim ebe mektebinde iki sene tahsil edildiğini ve bir sene tatbikat gösterildiğini ve 75 sene evvel açılmış bulunduğunu ve buradan çıkan hanımlarımızın memleketimizin her tarafındaölümlere sebebiyet vermeden vazifelerini muvaffakiyetleyaptıklarını söyledim. Buizahatımı çok beğendiler. Bundan sonra Türk kadınlığının terakkiyatından (ilerlemesinden) bahsettim... Hülasa bu seyahatimden çok şayanı memnuniyet intibalarlaayrıldım. Gelecek kongre içinde şimdiden davet edilmiş bulunuyorum." 7Ağustosl924 İlk kadın şoför Ankara Şehrimizde şoför ve makinist mektebi, 14 talebesineşehadetname vermiştir. Bunlar arasında Ulucanlar Kız Mektebi Başmuallimesi Kudret Hanım da vardır. Bu hanım memleketimizde ilk kadın şofördür.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle