02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

21KASIM2004/SAYI974 YAGMURDURUL TAYLAN Yönetmen Oliver Stone'un yönettiği "Büyük İskenderAlexander" 26 Kasım'da gösterime giriyor. Filmde İskender'i Colin Farrell canlandırıyor. Bu büyük bütçeli film, acaba kralın hangi yüzünü anlatıyor? Acımasızlığını mı, adaletini mi, cesaretini mi, sınır tanımayan |ıayallerini mi, k,eşfetme tutkusunu mu lederini mi? İzleyecek ve göreceğiz... Genç seyirci 'Okul'u sevdi Türkiye'deki korku filmi izleyicisi profıli nedir? Turkiye'de sinemanın alt türlerine ait seyirci profillerinin özelliklerini henüz çok iyi bilmiyoruz. Sadece Turkiye'de sinema izleyicisinin genç olduğunu söyleyebiliriz. Korku sineması ise genç izleyicinin meraklı olduğu bir tur. Sinemaya "Okul" ile başladınız ve gişe hasılatı yüksek bir film oldu... "Okul" umulandan çok izlenen bir film oldu, ancak bunun nedenini korku sineması açısından yanıtlamaya çalışmak çok doğru değil, çünkü "Okul" saf bir korku filmi değıl. Nasıl tepkiler aldınız? Türkiyeli sinemaseverler zaten yıllardır Türk korku filmlerıni bekliyorlar. "Okul" genç seyircinin bağrına bastığı bir film oldu. Hatta medyada köşe yazarlığı da yapan bir üniversite öğretim üyesi filmin bu özelliğini yerden yere vurdu. "Ancak 1314 yaşındakiler zevk alabilirler bu filmden" dıye yazdı. Hollyu'ood egemenliğindeki dünya korku sineması hakkında neler düşünüyorsunuz? 70'li yılların sonunda, henuz birer çocukken tıklım tıklım dolu bir yazlık sinemada çığlıklar içinde "Halloween "i seyrettikten sonra film yönetmeni olmaya karar verdik. Dolayısıyla Hollywood egemenliğindeki korku sineması hakkrndaki tüm sorular bizim için "ontolojik" sorular. En sevdiğimiz ve en nefret ettiğimiz filmler bu sinemadan. Bu sinema bize hem "Carrie" gibi başyapıtları hem de "Alien vs. Predator" türünden ticari saçmalıkları verdi. Ancak son dönemde büyük bir tıkanma yaşandığı kesin. Günümüzün hemen hemen tum horror kahramanları Amerikan sineması dışından: Hideo Nakata, Alejandro Amenabar, Miike Takeshi, Pang Biraderler, Brian DePalma, John Carpenter, Tobe I îooper, George Romero, Wes Craven... 70'li ve 80'li yılların devrimci korku sinemasını yaratan bu ustalardansa ses seda çıkmıyor. Zaten onlar da başlarını Doğu'ya çevirmişler ve "öte tarafta" yapılan filmleri takip ediyorlar. Sizce korku fılmlerine duyulan ilginin nedeni ne? Sinemada film izlemeyi uyuma ritüeline benzetenler çok olmuştur. Uyumak da film izlemek gibi, ilk bakışta çok pasif görünse de aslında aktif bir süreçtir. Rüyalarımızda (eğer onlara kulak vermeyi başanrsak sezebileceğimiz) en derin sorunlarımıza yanıtlar gizlidir. îşte bu anolojide korku sineması kâbuslara denk düşer. Bir rüya görmuşsek artık o rüya görülmüştür, önemli olan neden o rüyayı gördüğümüzdür. Bugün korku sinemasına burun kıvıranlar ve bu türü insan imajinasyonunun çöpluğu olarak görenler olsa da sabaha karşı bizi nefes nefese uyandıran o berbat ve enfes kâbuslar son ana kadar yakamızı bırakmayacaktır. Güneşin çocuğu Iskender Nermin Bayçın I Yönetmen Oliver Stone... ndus'un ötesinde, o güne dek hiçbir Batılı egemenin hayal bile edemeyeceğı uzak bir yerde, genç bir kral askerlerine şöyle seslenir: "Tanrı'nın bu dünya için çizmiş olduğu sınırlar, Makedonya devletinin sınırları olmalıdır". Yıl, M.Ö. 326. Tarihin en cüretkâr karakterlerinden Alexander, diğer adıyla Iskender, eğer Hindistan'ın devasa, vahşi bitki ordusu tara&ndan durdurulmasaydı, büyük olasılıkla dünya haritasını, en azından Asya'nın doğu ucuna dek, doğruya yakın çizmiş olacaktı. Ve dünyanın diğer ucundakiler de, dokunduğu tüm topraklardan ardına katıp getirdiği Yunanlı, Persli (Iran), Baktrialı (Afganistan), Iskitli (Hazar) ya da Hintliden oluşma bu garip kalabaJığa, kıyafetleri birbirine karışmış orduya büyük bir şaşkınhk ve dehşetle bakakalacaktı. Yüzyıllar boyunca, siyaset ve savaş tarihinden edebiyat ve sanata, tükenmez bir konu olan îskender, şimdi beyazperdede. îki gün önce gösterime giren" Büyük Iskender" adlı filmin yönetmeni ise, Amerikalı Oliver Stone. Hollyvvood'un dev projelerinden biri olan filmle, Iskender'in tüm dünyaca yeniden keşfedileceği kesın. Ama hangi yüzüyle? Çünku o, hem nefret edilen, hem de ölesiye tapınılan bir portre olarak çıkıyor tarih sayfalarından. Hiçbir komutan kralın göze alamayacağı şekilde, askerlerinin önünde ateşe atılıyor. Bu yüzden daha yaşarken efsanevi kahramanlar, Herakles ve Aşil ile bütünleştiriliyor. Oyle resmediliyor. Hâkimiyetini kabul etmeyenlere acımasızca davranıyor. Öfkesinde hiçbir engel tanımıyor. Inanılmaz derecede hızlı düşünüp, hareket eden bir delikan gibi akıp gidiyor. Keskin zekâsı ve diliyle insanlan hem korkutuyor, hem de kendine hayran bırakıyor. Öte yandan, ordusunun muhalefetine rağmen, fethettiği ülkelerin kaynaklarını ve hazinelerini o toprakların halkı için kullanıyor. Topluluklan siyasal ve dinsel geleneklerinde özgür bırakıyor. Kişisel hazinesini de umarsızca dağıtıyor. Aristoteles'ten eğitim aldığından, bazen bir filozof gibi düşünüyor. Ama daha çok, tanrdann evreni ve yeryüzü gerçekliği arasında gidip gelen uyumsuz bir profil sergiliyor. Yaptığı kıyımların ardından acı duyuyor. Ve hiçbir zaman savunma yapmıyor. Çadınnda günlerce kendini dışanya kapatıp, melankoli krizleri yaşıyor. Ve onu her seferinde ayağa kaldıran §ey, farklı kültürleri ve bilinmez diyarları keşfetme tutkusu oluyor. Ve bu tutkuyla sonunda "Doğu'nun bilgeliğinde" kendini içselleştiriyor. Mısır'da rahiplerce tann Amon'un, yani güneşin çocuğu, kutsal firavunu ilan ediliyor. îran'da, Zerdüştilerin ulkesinde, bir Persli gibi giyinmeye başlıyor. "İyi yürekli", "erdemli" efsanevi kral Keyhusrev'in (Kuros) halefi olarak karşılanıyor. Doğu ve Batı'nın harinanlandığı bir dünya devleti yeni düşlerine vsrleşiyor. Barış içinde... Öyle ki, kendisinin de başını çektiği bir düğün töreniyle binlerce Persli ve Yunan ya da Makedon'u bir günde evlendiriyor. SENİN BEDEÜNl ÖDEDİM ANNE! Ne var ki, yürüdükçe Iskender'in yalnızhğı çoğalıyor. Zaten çocukluğundan beri tuhaf ve içine kapanık. Evlenmeden önce Diyonisos rahibesi olan annesi Olimpias'ın bıktırıcı gözetiminde kalıyor uzun süre. Babası, "tilki" ya da "topal teke" olarak anılan Makedon kralı Philip'e de hiç benzemiyor. Içkici, küfürbaz, kadınlara düşkün aynı zamanda savaşkan babasınm aksine, kızlarla hiç ilgilenmiyor, ozan Homeros'un ve coğrafyacı Herodotos'un kitaplarında hülyalara dalmayı yeğliyor daha çok. Ama başa geçince iktidarın siyasetini çok çabuk kavrıyor. Bir farkla ki o tutkularmı da yaşama geçiriyor. Bir daha hiç dönmeyeceği Makedonya'dan 22 yaşında (M.Ö.334) ayrıürken, karşısın da durmaksızın sızlayan annesine "Senin rahminde kaldığım süre için gereklı olan bedeli odedim" diyerek, yanında bilim adamlarının da olduğu bir orduyla kendini "özgurluğe" bırakıyor. O artık Iskender. Pers'in "Şehinşahbüyük kral" I Darius'un teklifi karşısında, deneyimli emektar komutan Parmenion'un "Ben Iskender olsaydım bu koşullarda barışı kabul ederdim" önerisine, "Ben de öyle yapardım, eğer Parmenion olsaydun" diyerek bunu kanıtlıyor. Ve Anadolu'dan Mısır'a, Yakındoğu'dan Indus'a kadar bir dunya imparatorluğu kurmuş Perslilerden egemenliği devralıyor. "Büyük" unvanıylabirlikte... DOĞU'YA HÜZÜNLÜ VEDA... Ancak, kral için "tanrıların çizdiği sınırlar" henüz tamamlanmıyor. Ona göre, güneşin doğduğu yere, "tanrıların ölümsüz bahçesine" ulaşana kadar, fethedilecek daha çok coğrafya ve alt edilecek kavimler var... Ve günun birinde dünya tumüyle onlara boyun eğdikten sonra, o Makedonyalıları sınırsız ganimet ve şohretle vatana geri götürecek. Ne var ki, askerler için yeryüzu giderek büyürken, yabanıl topraklarda meçhule doğru gitmekten beziyorlar. Doğu'nun o zamana dek bildikleri son noktası "Tann'nın Kapısı" Babil'i aşarak geldiler buraya kadar. Hayatlannda hiç görmediklerı kadar büyük nehirleri, yüksek karh dağları, balta girmemiş ormanlan, çölleri, "geçilmez geçitleri"aştılar. Kimi kez açlıktan, kimi kez de salgın hastalıklardan kınlarak, bir yandan da kendilerine direnen halklara ölüm dağıtarak... Artık, bu büyülü ve zorlu toprakların derinlikleri onlan daha fazla yutmadan, ana yurtlarında, büyük kahramanlıklarla dolu hayatlarını anarak geçirmek istiyorlar geri kalan ömürlerini. Kral, askerlerin isteğini kabul etmek zorunda kalıyor. Oysa "tanrdann kadim tahtlarına" varmaya ne kadar da az kaldı. O büyük kütlenin, Himalayalar'ın ardında, güneşin üzerinde doğduğu "Okyanusya"nın onları beklediğinden emin. Indus Nehri'nden dönüşe geçtiklerinde, askerler sevinç gözyaşlanyla yüzlerini Batı'ya çevirirken o, Doğu'ya hüzünle bakıyor. Babil'de 32 yaşında, ateşler içinde kıvrandığı yatağında, devam etmek için yanıp tutuştuğu "buyük dağların" ötesini, Hazar'ın kuzeyindeki stepleri, Nil'in kaynağını, Afrika'yı, tüm bu karaları çeviren büyük "Okyanusya"yı keşfetme planları yaparak inatla ölüme direniyor. Ama ilk kez yenilgiye uğruyor. Stone'un filmi iştebu Iskender'den, acaba hangi yüzleri, hangi coşku ya da zaferi anlatıyor? • İskender'i daha yaktndan tammak tsteyenlere şu kıtaplarönerılebılır. Droysen, 'Büyük Iskender'', SosyalYayınlar Harold Lamb, 'Büyük îskender', Yurt Yaytnları
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle