24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

kamilmasaraci?gmail.com 2 OCAK 2010 CUMARTESİ 3 Cumartesi Şairi EMEKÇİNİN DÜŞLERİ TotoLoto tutmuyor Piyango hiç çıkmıyor Gelirim çoğalmıyor Giderim azalmıyor Moralim düzelmiyor Çok gücüme gidiyor Gönlüm haksızı yen diyor. İYİGÜN PULAT Havaalanı, kötü bir ilişkide harikalar Alain De Botton, filozof, yazar. “Romantik Hareket”, “Öp ve Anlat”, “Seyahat Sanatı”, “Aşk Üzerine”, “Felsefenin ESRA Tesellisi”, “Statü AÇIKGÖZ Endişesi” kitaplarından sadece birkaçı. Kitapları 20 dile çevriliyor, pek çok ülkede çok satanlar arasında yer alıyor. Kimileri ona “günlük yaşamın filozofu” diyor, kimileri felsefeyi fazla basitleştirdiği, sığlaştırdığı yönünde eleştiriler yöneltiyor. Kitaplarının zaman zaman kişisel gelişim tarzındaki kitaplar arasında yer aldığı da oluyor. Alain De Botton, şimdi de son kitabı “Havaalanında Bir Hafta” ile gündemde. Türkiye’de Sel Yayıncılık’tan çıkan kitap, Londra’daki Heathrow Havaalanı’nda yaşanan koşturmaca, buluşma ve ayrılıkları anlatıyor. Biz de Alain De Botton ile kitabı hakkında konuştuk. Son kitabınız “Havaalanında Bir Hafta”, önceki kitaplarınızdan biraz daha farklı. Her şeyden önce, Heathrow Havaalanı’nı işleten BAA şirketinin size getirdiği bir teklif üzerine oluşmuş. Heathrow’dakiler bu işi yapacak birini arıyorlardı. Londra’daki yayıncılara ve yazar ajanslarına sormuşlar. Benim adımda karar kıldıktan sonra, etkileyici bir resmi mektup gönderip beni seçtiklerini bildirdiler. Bu öneriden çok etkilendim, çünkü havaalanlarına hep bayılmışımdır, ama oralar hakkında yazmak zordur. Bir dolu güvenlik önlemi ve engelleyici düzenleme var. Ama bu kitap için havaalanının her köşesine girip çıkmama, her şeyi görmeme izin verdiler, böylece hayallerim gerçek oldu. Heathrow bana kapılarını sonuna dek açtı. Ne yazmam gerektiğini söylemediler ya da yayınlanana kadar metne bakmadılar. Ne istersem yapabiliyordum, çünkü kitabın çıkış mantığı bir pazarlama broşürü ya da bir methiye olmanın tam zıddıydı. Böylece nasıl istersem öyle yazdım, merakım beni nereye götürürse o yönde… yaratabilir Yazma tutkusu yalnızlıktan gelir Felsefe eğitim aldınız. Kimilerine göre, “günlük hayatın filozofu”sunuz, kimilerine göre felsefeyi sığlaştırıyorsunuz. Sizin için felsefe ne ifade ediyor, felsefeye nasıl ve neden yöneldiniz? Ben de tipik kafası karışık ergenlerdendim; farklı açılardan düşünmeyi öğrenebilirsem sorunlarımın azalacağını hissederdim, hâlâ da bunun doğru olduğunu düşünüyorum. Böylece ağırlıklı olarak kültürle felsefe, edebiyat, tiyatro, film, müzik ilgilenmeye başladım. Bir ortak algı, paylaşım, yalnızlığa son verecek bir şey arıyordum; hayali bir arkadaş gibi. Bunların hepsini kitaplarda buldum ve böylece yazar olmaya karar verdim. Yani yazmak sizin için bir nevi terapi... Bence yazma tutkusu, yalnızlıktan ve hüznü kelimelerle onarma arzusundan geliyor. Üzüntünüzü kelimelere döktüğünüzde, bir şekilde azaldığını hissedersiniz. Espirisentır Sahibinin sesi Sanat, gözlerimizi ovuşturmamıza yarar. Bu kadar çok okumamaya, bunca zamanı nerden buluyosun? Filozof sonsuzluktan güne giderek düşünür, şair günden sonsuzluğa. Topus Santrforun hazları Kalecinin acıları.. Pet şop Misafir çizer: İsmail Bahadır Özmen Bireyleri makineleştiriyor “Bir Marslıya modern uygarlığın, iyisiyle kötüsüyle her şeyini göstermek isterseniz, onu kesinlikle bir havaalanına götürmelisiniz” demişsiniz bir yerde. Havaalanlarındaki esas mesele, oraya sadece uçağa binmeye gittiğimizden ve uçağa biniş kapısını bulmak bizi çok uğraştırdığından, çevremizdekilere pek dikkat etmememiz. Ama havaalanları daha dikkatli bakılmayı hak ediyor; oralar modern dünyanın hayali merkezleri. Medyada sadece soyut bir biçimde karşılaştığınız modernitenin bütün temalarını, orada somut olarak bulabiliyorsunuz. Küreselleşmeyi, çevresel tahribatı, tüketim çılgınlığını, aile krizlerini, modernliğin görkemini iş başında görebiliyorsunuz. Sizin havaalanında gördüğünüz, modern uygarlığın en iyi ve en kötü yönü neydi? Bence havaalanlarının en kötü yanı, bireyi makineleştiriyor olması; insan orada tüm inisiyatifini kaybediyor. Her şeyden vazgeçip bir çocuk ya da mahkum gibi, yalnızca tepeden gelen talimatları dinliyorsunuz. En iyi yanı ise, olasılık duygusu. Havaalanları bizi ölüm olasılığının en yakınına taşır daima. Bu bilinçsiz ya da yarıbilinçli farkındalık, engellerimizden kurtulup sevgimizi daha açık ifade etmemize yardımcı olur. Günlük alışkanlıklarımızdan kurtulup ölümlü olduğumuzu hissederiz, alışılmadık tesadüflere daha açık oluruz. On yıllardır sevgisiz evlilikler sürdüren çiftler, havaalanlarında birdenbire romantik sözler etmeye başlarlar. Uçağın düşmesi ihtimali, kötüye giden bir ilişkide harikalar yaratabilir. Bu süreçte, kitapta yer vermediğiniz, özel bir anınız oldu mu? Havaalanında geçirdiğiniz o haftadan size ne kaldı? Gecenin bir yarısında, inişe kapandıktan sonra piste gitmiştim. Düşmüş bir diktatörün banyosuna girmek, 40 bin kilovat elektriğin geçtiği bir kabloya dokunmak ya da uyuyan bir köpekbalığının veya timsahın ağzına elini sokmak gibiydi; o sırada güvenli durumda bulunan çok tehlikeli bir şeye temas ediyor gibi hissettim. Bir de uçak yemeklerinin hazırlanışını izlemekten çok zevk aldım; nasıl yapıldıklarını izlemek, onları yemekten kesinlikle daha eğlenceli. Yeni kitap çalışmalarınız var mı? İnançla ilgili bir kitap yazıyorum. Ben seküler biriyim, ama inancın tüm yönlerine saygım var. Seküler birinin ilhamını nereden aldığını irdelemek istiyorum – dinin tartışmalı yönlerinden haberdarız, peki onda neyin ilginç olabileceğini biliyor muyuz? Bu kitap yüzünden pek çok kişiden tepki alabilirim, ama bunun da çoğumuzun nasıl düşündüğünü göstereceğini sanıyorum. Manşetlerde radikal dinciler var ama çoğumuz, sekülerizmle anlık dini duygular arasında gidip gelme eğilimindeyiz. Son salise BUKALEMUN: Malum bu sürüngen hayvan renk değiştirmesiyle ünlüdür. Çok merak ediyorum acaba kaç renge kadar değiştirebiliyorlar? Devamı: Mizah edebiyatımızda kendine özgü bir tarz yaratan Cihan Demirci’nin son kitabı Sinirnaz’ın Sözlüğü’nde (12 yaşında oluyor kendileri) Ressamdan satılık Uygun fiyatlarla az kullanılmış renkler.. Doktorunuz diyor ki İçersen ölürsün, içmezsen, yine ölürsün; o halde içersen daha iyi edersin. Hava durumu Hava kararıyooo!... Son kararı mı? Off the record Kenya’da sıradan bi ailenin gelirinin üçte biri rüşvete gidiyor.. Açlık ve yoksulluk olarak size geri dönecektir. “Video aktivizmi”nin tarihi 60’lı yılların sonlarına kadar uzanıyor. İnternette yayın yapan Sol Video da GAMZE (www.solvideo.org) Türkiye’de video aktivizmi alanında faaliyet gösteren ERBİL bir site. Sol Video, geçtiğimiz aylarda video aktivizmini yaygınlaştırmak, yeni aktivistlerle buluşmak ve yayınlarını zenginleştirmek hedefiyle bir atölye çalışması düzenledi. Atölyenin eğitmenlerinden Mustafa Temiztaş ile video aktivizmi ve Sol Video’nun faaliyetleri üzerine sohbet ettik. Video aktivizmi nedir? Türkiye’de bu konuda bugüne dek yapılmış olan ne var? Aslında kelimeleri birleştirince anlamı çıkıyor ortaya. “Belirli bir konuda sözümüzü videoyu, onun olanaklarını ve iletişim dilini kullanarak söylemek” diyebiliriz. Bu, tabii ki bir tür değil. Bir yapmadavranma biçimi. Yani çevrenizde olanlara siyasal ve insani tepkinizi video yoluyla veriyorsanız, eyleminizi video kullanarak yapıyorsunuz demektir. Bu iki kelimenin birleşim alanında bir haber görüntüsünü yaygınlaştırmak da olabilir, polisin bir bodruma indirdiği bir göstericiyi oradan ağzı burnu kırılmış halde çıkarışını kaydetmek de, çevreye büyük zarar veren bir altın madenine karşı bir kampanya için film yapmak da... Yani işin kendisinden çok onu o şekilde yapma eylemi tanımlıyor video aktivizmi. Biz, ortaya koymaya çalıştığımız örneklerde buna bir de “kolektif üretim” başlığını eklemeye çalışıyoruz. Yani video kullanarak ifade etmek istediklerimiz için daha çok üretebilmek, daha nitelikli üretebilmek ve videolarımızı daha yaygın ve etkili kılmak için kolektif çabalara ihtiyacımız var. Eğer bu işi sadece iç sıkıntımızı dışa vurmak için yapmıyorsak ve karşımızda kocaman bütçeleri olan aygıtları olduğunu biliyorsak, TV’ler, radyolar, gazeteler, internet Çek, yayınla, sözünü söyle sitelerinden bahsediyorum, tabii ki bizim de etkili olmanın yollarını aramamız gerekli. Bu arada video aktivizmin yolunu ucuzlaşan ve küçülen kameraların, evdeki bilgisayarda kurgu yapabilme imkanının ve bunları interneti kullanarak hızla yaygınlaştırabiliyor olmanın açtığını söylemeliyiz. Biz de Sol Video olarak tüm bu olanakları etkin biçimde kullanmaya ve sözümüzü söylemeye çalışıyoruz. Kritik bir seslenme aracı Sol Video ne zamandan beri var ve nasıl çalışıyor? Sol Video, 2009 Haziran’ından bu yana yayında olan bir internet sitesi. Altı ayımızı doldurmak üzereyiz. Daha yolun başında sayılmalıyız, ama azımsanmayacak bir mesafe katettiğimizi de söyleyebiliriz. Sol Video’nun amaçları arasında ilerici insanlığın birikimini bir araya toplamak ve erişilebilir kılmak da var. Ama bizimki gibi gündemin çok hızlı değiştiği bir ülkede olan bitene dair tepkimizi çok hızlı vermemiz gerekiyor. Sol Video bu açıdan kritik bir seslenme aracı. Videoları, Sol Video ekibinden arkadaşlarımız da üretiyor ama ülkenin farklı yerlerinden çok sayıda video da gönderiliyor. Kolayca üye olup siz de video gönderebilirsiniz. Videolar yayın ilkelerine uygunsa yayınlanıyor. Milyonlarca videonun yayınlandığı sitelerden farklılaştığımız nokta; bakış açısı, siyasal perspektif ve videoların belirli bir kalitede olması için gösterdiğimiz özen. Sol Video olarak tabii ki sadece video yayınlamıyoruz. Bu konuda kendilerini geliştirmek isteyenlere, bizimle birlikte üretmek isteyenlere yönelik eğitim çalışmaları da yapıyoruz. Bunlardan ilkini geçen ay Nâzım Hikmet Kültür Merkezi’nde (NHKM) gerçekleştirdik. Dört haftalık çok hızlı bir programla yaklaşık 45 kişinin katıldığı çok keyifli bir atölye deneyimimiz oldu. Dünyadaki video aktivizmi örnekleri üzerine nasıl bir değerlendirme yaptınız, dışarıyla bağlantılarınız var mı? Tabii ki, yola çıkmadan önce erişebildiğimiz tüm örnekleri inceledik ve değerlendirdik. Bunların önemli bölümü belirli insan hakları kuruluşlarının, çevreci örgütlerin, siyasal örgütlerin sadece kendi üretimlerini ifade ediyor. Avrupa ve ABD’de olduğu gibi özellikle Latin Amerika’da bu işin 60’lı yılların sonlarında başlayan bir geleneği de var. Bazıları sadece kampanya örgütleme aracı olarak videoyu kullanıyor. Bazıları bir yayın platformuyla işlerini birleştiriyor. İsrail’de bir grup Filistinlilere silah sıkmayacaklarını ilan etmek için videoyu kullanırken, Filistin’dekiler başlarına gelenleri bu yolla aktarıyor. ABD’de siyasi mahkum Mumia AbuJamal’a özgürlük kampanyalarında, Irak savaşı karşıtı gösterilerin örgütlenmesinde ya da duyurulmasında videoya sıklıkla başvuruluyor. Bazı insan hakları kuruluşları video aktivizmiyle ilgili atölyeler düzenleyip el kitapları hazırlıyor ve üye kuruluşlarına kameralar dağıtarak bu faaliyetleri teşvik ediyor. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle