Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Aylar
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 2 OCAK 2010 CUMARTESİ Çiçek’te Atilla ve Moustaki ile birlikte Seodras Anastiyazis Komşu’da eski dostlarla sohbet GÜLŞAH DURAK Hava daha yeni kararmış. Yağmurlu bir akşam. Bir kahvede köyün yaşlıları oturmuş, bir yandan tespih çekerken, diğer yandan eski günlerden söz ediyor. Kimi çay, kimi de kahve içiyor. Kahvenin duvarlarında eski fotoğraflar, kemençeler asılı. Köylülerden biri kemençeyi eline alıyor ve yüzlerce yıllık türkülerden birini seslendiriyor. Herkesi bir hüzün kaplıyor... Çok eski günlere dönüyorlar, hiç yaşamadıkları, sadece babalarından, dedelerinden duydukları yaylaların kokusunu içlerine çekiyorlar. Aralarından sadece biri, daha buruk, gözleri daha yaşlı. 98 yaşındaki Mihalis Efthimiadis... Burası Trabzon’un ya da Karadeniz’in herhangi bir köyündeki kahve değil... Yunanistan’ın Kavala ilçesinin Hortokopi köyü... Aynı Maçka’daki Hortokop köyü gibi... Maçka’daki Rumların bir bölümü 1. Dünya Savaşı sonrasında, geri kalanlar da mübadele sırasında Yunanistan’a göç etmek zorunda kalmışlar. Maçka’dan göç eden bin kişi de aynı köye yerleşmiş. Bugün Hortokopi’de yaşayanların sayısı 400. Bu göçü yaşayan tek kişi Mihalis Efthimiadis. 6 yaşındayken köydeki bütün Rumları bir yerde toplayarak gemiye bindirdiklerini hatırlıyor. Gemiyle İstanbul’a gittiklerini, Perşembe Pazarı’nda bakırcılık yapan babasının yanında 6 ay yaşadıklarını anlatıyor. Sonrasında da hep beraber Hortokopi’ye yerleştiklerini söyleyen Efthimiadis, bir daha memleketim dediği Trabzon’u görmüyor. “İstanbul’a veya Trabzon’a niye bir daha gitmedin” diye sorduğumuzda ise gözleri dolarak “Korkuyorum” diyor. “İstanbul’a veya Trabzon’a gidersem hüzünlenirim, yüreğim dayanmaz da ölürüm diye korkuyorum...” Efthimiadis, 1981 yılında İstanbul’da evlenen yeğeninin düğününe bile gitmediğini ekliyor. Ha Türk ha Rum Trabzon’a dair anılarını sorduğumuzda uzun süre yanıt vermiyor. Sonra anlatmaya başlıyor yavaş yavaş. Trabzon’da Türklerle Rumlar arasında hiç sorun olmadığını söylerken, “Ha Türk ha Rum... Aramızda fark yoktu” diyor. Arada duruyor, “Benim vatanımdı orası. Halen de orayı vatanım olarak görüyorum, özlüyorum” diye iç çekiyor. “Anlatmaya başladıkça anılar birbiri ardına geliyor. Burası Karadeniz’in yerini tutmuyor” diyerek özlemini bir kez daha dile getiriyor. “Oradaki koyunların bile kuyrukları kalındı. Çok ot vardı orda, burdakilerin kuyrukları incecik. Hiç oradakilere benzemiyor” diye kıyaslamaya da gidiyor. Sonrasında çocukluk anılarını anlatmaya başlıyor: “Ben çok hareketli bir çocuktum. Çok canlıydım. Koşup oynardık. Hep düşerdim. Bir kadın vardı. Kırık çıkıkçı. Hep ona giderdik. Babamın Salih Dayı bir arkadaşı vardı. Sonra o da buraya geldi. Burda buluştuk. Hamsiyi çok severdim. Halen daha burdaki balıkçılar hamsi buldular mı bana haber verirler. Mutlaka alırım. Eski günlerdeki tadı yok artık...” Mihalis Efthimiadis İstanbul’un bugünkü halini görenler, çok değil 25 yıl önce bu kentte bar sayısının iki elin parmakları ile sınırlı olduğunu tahayyül bile edemezler. İstanbul’un barları ve gece yaşantısını merak edenler, Vefa Zat‘ın “İstanbul Barları” ile öz yaşamsal eseri olan Barmen’i okumalıdırlar. Bu sonuncusunun yazılması için kendisini çok teşvik ettiğimi, aziz dostum büyük bir vefakarlık örneği vererek kitabında da belirtmiş. Tabii Vefa Zat’tan söz açılmışken, bu çekirdekten yetişme barmen, ama aynı zamanda o derece usta üslup sahibi yazarın İstanbul’un meyhanelerini anlatan kitaplarını da kaçırmamalısınız derim. Yine dönelim barlarımıza, üniversite yıllarımda iki barı bilirdim, bunlardan biri Vefa Zat’ın çocuk yaşta barmen girdiği Hilton Roof’taki ünlü bar. Oraya da ilk 1963 de Ayşe Ata Sakmar‘ın düğün töreni sırasında gitmiştim. Bir de, Atatürk’ün de zamanında gittiği, o yüzden de, ulusal yas günü 10 Kasımlarda bile, hem barda hem de yemekte içki servis edilen Park Otel’in barı vardı. Gazeteciliğimin ilk yıllarında, Beyoğlu’nda Atlas sinemasının girişinin solunda Küçük Sahne’nin alt katındaki Kulis’i keşfettim, arkasından da karşısında Fransız Tiyatrosu’nun bulunduğu pasajdaki Papirüs’ü... Bunlara bir de, Divan’ın barını eklediniz mi, bar adresleri tamam olurdu. 12 Eylül’de bir süre İstanbul yaşamından mecburi uzaklaşmanın ardından, tekrar döndüğümde ise, daha sonra bar furyasını başlatacak olan iki yeni mekan katılmıştı kente: Etiler’deki Ece Bar ile, Taksim Sıraselvilerin girişindeki Çiçek Bar. Son derecede hareketli barı, geceleri kimi zaman klasik müziğin de yapıldığı caz meraklılarının programları kaçırmadıkları Ece Bar aynı zamanda Ece’nin enfes mutfağı ile müthiş bir restorandı. Belki de, ileride birisi teker teker önde gelen müdavimleriyle de konuşarak Ece Bar’ın İstanbul’un gece hayatındaki çok uzun olmayan, ama asla unutulamayacak macerasını yazabilir. sevdiğim ve takdir ettiğim bir sanatçı kardeşim. Son zamanlarda Çiçek Bar geceleri müzik ile renklendirmeye başladı, değişik gecelerde değişik sanatçılar müzik yapıyorlar. Çarşamba geceleri de Atilla Demircioğlu’nun müzik yaptığını duyunca fırsatı kaçırmadım. İyi de etmişim. Dostlarla hınca hınç dolu Çiçek Bar’da enfes bir gece geçirdik. Atilla iki saati aşkın programıyla salonu mest etti. Moustaki’den, benim gençlik dönemimin öbür ünlülerinin parçalarına kadar çok geniş bir repertuarla nefesimizi kesti. Georges Moustaki‘yi 1960 lı yıllarda Paris’teki öğrenciliğim sırasında tanıdım. Ama yüzyüze tanışmamız 25 yıl sonra İstanbul’a bir konser için gelişinde oldu. Dostça iki unutulmaz gün geçirdik. Onu daha çocukluğunda tanımış, sonra parçalarından çok güzel bir plak yapmış olan Galatasaray Liseli Atilla Demircioğlu‘nu ise bir gece İzmir’de Uğur Mumcu ile birlikte tanımıştım. O sırada orada çalıyordu ve programından sonra bize, bir gece Ege Ordu Komutanı‘nın önünde “Asker kaçağı”nı nasıl çalıp söylediğini hoşgörüyle karşılandığını anlatmıştı. Şimdi Galatasaray Üniversitesi’nde yardımcı doçent olarak görev yapan Atilla benim çok Moustaki’yi de alıp Arif’e gelen Atilla Demircioğlu Çiçek Arif Bar, hem de restoran Çiçek Arif’i bu kadar seçkin yapan özelliklerinden biri de personelinin servisteki özeni ve her müşterisiyle yakından ilgilenmesidir. Arif aynı zamanda, akşam yemeğe de kalabileceğiniz, mönüsü sınırlı olmakla birlikte, ızgaraları, domatesli pilavı, pazı sarması, kuru fasulyesi ve turşusuyla gayet iyi bir restoran, müzik eşliğinde yemek yiyerek iyi bir gece geçirebilirsiniz. Ayrıca bana sorarsanız, İstanbul’un en güzel Şnitzel’i Çiçek Bar’da yenilebilir. Bütün bu özelliklerden sonra ne bekliyorsunuz? Haydi hep birlikte bir Çarşamba gecesi, Çiçek Bar’ın güzel atmosferinde, şnitzelli bir yemekte, Atilla Demircioğlu’nu dinlemek üzere Çiçek Bar’a... Çiçek Bar Restaurant: Billurcu sok. No .25 Sıraselviler – Taksim Tel: 0 212 244 26 19 Coşkun Aral’ın bilinmeyen hüneri ve yeni eseri Bu arada gurme dostlarıma, hemen hepimizin tanıdığı, eşsiz gazeteci, yorulmak bilmez gezgin, belgeselci, savaş muhabiri, velhasıl on parmağında on marifet Coşkun Aral’ın bilinmeyen bir hünerinin, aşçılığının ürünü olan bir eserinden “Annemin Yemekleri” kitabından söz etmek isterim. Aynı zamanda lezzet hocası olan Coşkun Aral’ın bize belli başlı tatlarını, zarif eşiyle birlikte kendi pişirerek sunduğu kitabı edinmek isteyenlerin www.hotpointariston.com.tr’den veya www.haberci.com’dan edinebileceklerini bildirmek isterim. Bugün için seçtiklerim bu kadar kalın sağlıcakla.... Konyalım yürü... Mihalis Efthimiadis’le konuşurken yanı başında oturan, 84 yaşındaki Seodras Anastiyazis de mavi gözlerini üzerimizden ayırmıyor. Tek tük bildiği Türkçe kelimelerle anlaşmaya çalışıyoruz. Bir yandan tespihini elinden düşürmezken, 1926 yılında Maçka’dan göç ettiklerini, babasının ustabaşı olduğunu anlatıyor. Kasketini takıp giderken, gülerek “Anastiyazis yani Anastasoğlu” diyor. Bütün bu konuşmalar sırasında ilk kez gittiğimiz bir köy kahvesinde çok bildik anıları dinlerken gözlerimiz yaşarıyor. Üstelik Ioannis Halkidis kemençesiyle bildik ezgiler çalıyor, Isaak Tilikidis de bildik türküler söylüyor. Halkidis, ayrılırken artık neşemizi yerine getirmek için “Konyalım yürü” türküsünü söylüyor gülerek... Kavala’da sadece Hortokopi de değil, herhangi bir sokakta yürürken birileri size Türkçe sesleniyor. Bir kafede otururken yanınıza yaklaşan biri “İstanbul?” diye sorabiliyor. İstanbul’dan geldiğimizi söylediğimizde de mutlaka buralara dair anılar anlatıyor. Filipi antik kentinde dolaşırken tercümanımız Evi’ye Türkçe’yi nerden öğrendiğini sorduğumuzda da “Annanemden öğrendim. Kendisi Niğdeli” diyor. Kaldığımız otelin barında çalışan genç kız ise soyadının “Demircioğlu” olduğunu söylüyor. Nerelisin dediğimiz ise “Kapadokyalım” diye karşılık veriyor. Komşu ülkede her köşe başında eski dostlarla karşılaşmak insanı mutlu ediyor. Arif ile Azmi‘nin Taksim’de açtıkları Çiçek Bar bugün artık 24. üncü yaşını tamamlıyor. Hem yazar, hem sinemacı olan Arif’in sinemacı arkadaşlarından, yazar çizer takımına kadar çok kişinin uzun yıllar müdavimi oldukları Çiçek Bar’ın her gittiğimde gözlerimin aradığı içimi burkan bir çok müdavimi vardı ki artık aramızda değiller. Hangi birini saysam ki? Seksen küsur yaşına kadar hep delikanlı olarak yaşamış, Türk sinemasının devlerinden zarif Atıf Yılmaz‘ı mı? Birkaç kez masalarına oturduğumda, suskunluğuna ve dirhemle konuşmasına şaşıp kaldığım Kemal Sunal‘ı mı? Yapay değil, yüzde yüz içten alçak gönüllülükleriyle birbirleriyle yarışan Ömer Kavur ile Zeki Ökten‘i mi? Bardaki yerinden, etrafa neşe ve yaşama sevinci katan sahnelerimizin unutulmazı İsmet Ay‘ı mı? Oyuncu, şair yazar, karikatürist dostum eşsiz Savaş Dinçel‘i mi? Çok şükür ki, yeri doldurulmaz bunca kayba karşın, Çiçek Bar tükenmez bir hazinedir. İstanbul’a yeni laz hikayelerinin giriş gümrükçüsü olan, kendini de mizahının okları dışında tutmayan hoşsohbetin alası espri küpü, Hüseyin Baş son zamanlarda eskisi kadar olmasa da, yine haftada bir gün Çiçek’e uğrar ve yolluk içkisini hiç unutmaz. Nihayet bizzat Arif’in kendisi, her ne kadar köken olarak Adanalı olsa da, eşsiz bir İstanbul yazarı olarak oradadır ve Arif’e gittiğinizde İstanbul’un telefon rehberi kadar zengin anı kitaplarını mutlaka alıp, kendisine imzalatmanızı salık veririm. Arif ile Azmi’nin Çiçek Barı İyi yemek, özel bir mekân Beyoğlu… İstanbul’daki eğlencenin merkezi… Binlerce mekanın bir arada farklı tarzları yansıttığı, bir arada yaşadığı ve rekabet ettiği bir semt… Beyoğlu’na iyi yemek, iyi eğlence ve sıcak bir ortam için gelen konukları çekebilmek, müdavim haline getirebilmek için farklılık yaratmanın mecburiyet olduğu bir bölge… Peramey’in iddiası bu farklılığı yaratacağı yolunda… Bu iddianın temeli de işletmecisinin geçmişinde gizli… 25 yıllık bir tecrübe ve biriktirilen ilişkiler “iddia”nın gerçeğe dönüşmesindeki temel unsur… Peramey, “müşteri”nin “arkadaş”a dönüştürüldüğü bir mekan. Sadece iyi yemek ve eğlence değil, konukların kendilerini özel hissettikleri bir işletme! Mekanın işletmecisi Aşkın Bey mutfağın da doğrudan sorumlusu. Her meze, her bir yiyecek doğrudan kendi elinden ya da yetiştirdiği aşçıların elinden çıkıyor. Sıradan olmama iddiasındaki mekanda her meyhanede bulunan mezelerin dışında, hiçbir yerde olmayan farklı mezeler ve ara sıcaklar da sunuluyor. Kırgız Mantı, Dağ Kekiği Salatası gibi özel yemeklerin kendi müşterileri dahi oluşmuş… Son derece lezzetli yiyeceklerin dışında eğlence de ihmal edilmiyor. İşletme Pazar günleri kapalı. Pazar hariç her gece canlı fasıl dinleyebiliyorsunuz. Fasıl grubunun mola anlarında ve program sonunda da müzik bitmiyor. Dj eşliğinde müzik ve eğlenme imkanı işletmenin açık olduğu her dakika sürüyor. www.peramey.com (Tel: 0212 – 252 38 57) hafta?cumhuriyet.com.tr C MY B C MY B İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk, Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Ayşe Yıldırım, Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Miyase İlknur Görsel Yönetmen: Elif Tokbay Yayınlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ Yönetim Yeri: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No.2 Şişliİstanbul Tel: 0 212 343 72 74 Fax: 0 212 343 72 64, Reklam: Cumhuriyet Reklam, Genel Müdür: Özlem Ayden, Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal, Reklam Koordinatörleri: Hakan Çankaya, Neşe Yazıcı Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı, Tel: 0 212 251 98 7475, 0 212 343 72 74 Cumhuriyet gazetesinin ekidir. Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri