Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Aylar
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
? 10 2 OCAK 2010 CUMARTESİ Izİzlenim ÜMRAN BULUT Sonsuz Şükran Köyü, kültür getirmeye değil, Anadolu’nun derin kültürüne sığınmaya çağırıyor herkesi: Anadolu’ya şükran sunmak için. Bakış açıları ise insanların “Sonsuz Şükran Köyü’ne, lümpenlik gösterisine değil, köylü gibi olmaya” gelmeleri. Anadolu’ya sonsuz şükran köyü Naile Akıncı ve resim yapmak Onlarca kitap, makale, yazı… Naile Akıncı’yı anlatan resimlerden mi bahsederler; yoksa, tuvallerine yansıyan coşkunun biçimselliğini mi çözerler? Nedir resmedilenler ve nasıl resmedilirler? Biz; çizgileri, ışığı ve renkleri izleyelim, özgün bir dille ulaşılan uyumu görelim. Kat kat çalışılan bir yağlıboya tekniğinin nasıl kişiselleştiğini ve resim yapmanın aynı zamanda da ayrıntılarda saklanan bir gizem olduğunu hissedelim. İçinden çıkılamaz gibi duran bu gizemin bir kendiliğindenlik ve içtenlik olduğunda birleşelim. Resim sanatı için insanlar, manzaralar, ölü doğalar bakıp görülecek modellerdir. Yüzyıllarca doğayı resmetme isteği, akademik resim anlayışının destekçileri için en uygun yol olarak öngörülmüştür. Bu düşüncenin değişimiyle yaşanan modern akımlarda ise doğayı kendince yorumlama girişimi, birçok ressamın davranışını en içsel olanla buluşturmuştur. Van Gogh tarlalara dalar, geceyi kovalar; Gauguın yerlilerin dünyasından bakar hayata, Matisse izleyicisini renkleriyle çoşturur. Daha niceleri vardır böyle, özgünlüğünü hep koruyan. Günümüzde ise sanatsal dışavurumu destekleyen hatta yönlendiren anlayışlarda gelenekselciliğe karşı duran ve epey kıyıcı olan bir kavramsallıktan bahsedebiliriz. Ama sözümüz Türk Resminde öz ve biçimi birbirine etkin kılanlardan yana ise, bazı önemli ressamlarda durup manzaralarda, portrelerde ya da ölüdoğalarda belirginleşen bir dil ve biçemden konuşmalıyız. Konya’nın Hüyük ilçesine bağlı Çavuş beldesinde kültür sanatla bezenmiş bir köy kuruluyor. Sanatıyla sanatçısıyla, mimari özellikleri ve yöre halkının katkılarıyla Türkiye ve dünyanın dört bir ZUHAL yanından kültür ve sanat insanlarını bir araya AYTOLUN getirmeyi hedefliyor bu köy. Adı: Sonsuz Şükran Köyü. Beyoğlu Fransız Sokağı projesini gerçekleştiren Mehmet Taşdiken’in öncülüğünde, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Konya İl Genel Meclisi’nin desteğiyle hayata geçiriliyor proje. Amaçları köye kültür getirmek değil, Anadolu’nun derin kültürüne sığınmak. “Öğretmeye değil, öğrenmeye gideceğiz” diyorlar: “İnsanlar da kendini bulmaya, yenilemeye, yeniden yaratmaya; kurtarıcı olmaya değil, kurtulmaya; almaya değil, borcunu ödemeye; sanatın müziğin, şiirin, mimarinin derin ve zengin tarihine gelecek. İnsanıyla bilgeleşmeye; toprağıyla bereketlenmeye, suyuyla billurlaşmaya, havasıyla çelikleşmeye gelecek. Üreten, yaratan bin yıllık maceranın ve binlerce yıllık uygarlıkların diyarı Anadolu’ya sonsuz şükrana gelecek.” Ayrıca Sonsuz Şükran Köyü’nde iki sanatçının üzerinde yıllarca çalıştıkları iki değerli proje de hayat imkanı bulacak. Bunlardan birincisi yönetmen Yavuz Özkan’ın “Koloni” projesi, bir diğeri ise, ressam Devrim Erbil’in “Yaz Akademisi” projesi. Mehmet Taşdiken’in öncülüğünde, Çavuş Kasabası Belediyesi’nin ve Başkan Mehmet Çiğdem’in katkılarıyla uygulanacak olan projeye Konya Selçuk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi ile Mimarlık Fakültesi, Ziraat Fakültesi ve İstanbul Mimar Sinan Üniversitesi de katılacak. Sanat köyü projesine Çekül Vakfı ve Prof. Dr. Metin Sözen’in yanısıra çok sayıda sanatçı, akademisyen, gazeteci ve yazar da destek veriyor. Her şeyiyle baştan aşağıya kurulacak olan köyde projeye göre sanat ve kültür etkinlikleri yapılacak. Bölge için rekreasyon alanları, özgün parklar, deneme bahçeleri, yerleşim için konutlar, kültür merkeziyle muhtelif sanat atölyeleri gerçekleştirilecek. Tabii tüm bunlar hem köyün, hem de yörenin tarihsel ve sosyal birikimleri dikkate alınarak oluşturulacak. Bu projeyle ulusal ve uluslararası çapta yetkin sanatçıların etkinlik, atölye ve yaşam mekanları sağlanacak. Film çekecek ve orada festivallergösteriler düzenleyecekler. Kitaplar yazılacak, araştırma yapılabilecek. Arkeologlar bölgeyle ilgili tanıtımlar, etkinlikler yapacak, arkeolojik çalışmalara katkıda bulunacak. Mimarlar, iç mimarlar kendi evlerinden başlamak üzere bölgenin gelenek ve aksesuarlarından yeni tarzlar oluşturacak. Hemen hemen sanatın her alanında hem atölye çalışmaları ve hem dışa dönük etkinlikler gerçekleştirecekler. Projeye göre atölye çalışmalarında öğrenciler de yer alacak. Ücretsiz olarak gerçekleştirilecek bu çalışmalarda Türkiye içinden olduğu kadar, Türkiye dışından da katılım olabilecek. Ayrıca civar Paylaşım ve etkileşim alanı kasabalardan yetenekli öğrenciler de burada sanat öğrenecek. Belki de kaybolup gidecek yeteneklerini geliştirerek,Türkiye çapında tanınmış sanatçılar olarak hayatlarına devam edebilecekler. Plananlanan, her dönem için değişik atölye çalışmalarında 40 kadar öğrenci olması. Onlar da Kültür mahallesinde, köy odaları tarzında oluşturulacak yerlerde yaşayacak. Köy tandırında ekmeklerini yapıp, kendilerine ayrılan bölümlerde sebzeler yetiştirebilecekler. Köy yaşamının tüm nimetlerinden yararlanmak mümkün. Tarlada kiraz toplamadan, inek koyun sağmaya köy hayatının bütün özgünlüğü yaşanabilecek. Sanatçılar ve kültür konularını meslek olarak seçmiş kişiler burada yaşayabilecek, evleri olacak. Onlar da hem mimari bakımdan, hem fonksiyonu, hem yaşayanlarının profili bakımından farklı bir yapısal özellere sahip olacak. Sadece yaz aylarının bir dinlenme mekanı değil, aynı zamanda, katılımcıların burayı kendi köyleri olarak benimseyerek, yılbaşında, bayramlarda, milli gün ve tatillerde, doğum günlerinde buluşacakları bir yer olarak tasarlanacak. Kısacası köy dokusu, mimari yapıları, gerçekleştirilen sanat etkinlikleri ile yepyeni bir yaşam alanı kurulacak. Hem bir paylaşım hem de yöre halkıyla bir etkileşim gerçekleştirebilmek için. Öfkeyi sanatlaştıran ressam Her sanat eseri açık bir yapıttır Sanat nedir? Sanatçı kimdir? Sanat bir fikirdir, bir yaklaşımdır, bir süreçtir. Göreceli bir kavramdır. Her sanat eseri açık bir yapıttır. Sanatçı zamanmekân bütünlüğü içinde yaşadığı toplumun bir değeridir. Hem toplumu besler hem de topluma değerler katar. Sanat neyi yansıtır? Sanat görünenin değil düşünülenin yansıtılmasıdır. Eserde altyapı ne kadar kuvvetli olursa biçim de kendini o kadar etkin gösterir. Doğum yeni bir başlangıçtır. İçinde bilinmezle birlikte bir huzur barındırır. Sonlu bir sürecin ilk adımıdır. Yaşam mecburiyettir. Ölüm ise kaçınılmaz sondur. Resimlerde kullandığınız renklerin bir dili var mı? Mavi, soyut düşünebilmenin, usçuluğun, kendi kendini denetleme yetisinin ifadesidir. Sarı, hayatın tezatlıklarını vurguluyor. Ben, rengi kendini anlatma diline, hareketi eyleme, biçimi de yaşama biçimine dönüştürürken, kısır bir sanat ortamının yalnız çırpınışlarını ve öfkeyi sanatlaştırmaya büyük katkı koyuyorum. Sanatçının nasıl bir dünyası vardır? Her sanatçının fizikötesi dünyası vardır. Bu dünyayı sürekli besler, geliştirir ve zaman zaman da eserleri ile görünür kılar. Eserlerinizi nasıl resmediyorsunuz? Her sanat eserinin bir düşüncel bir de teknik boyutu vardır. Düşüncel alt yapı boyutunu yani içeriği ne kadar farklı ve özel bir biçimde sunabiliyorsanız o kadar başarılı olmuşsunuz demektir. Çağdaş Türk resminin önde gelen genç kuşak isimlerinden Gülten İmamoğlu’nun eserleri ünlü heykeltıraş Rodin’in heykelleri ile birlikte Hay Hill Gallery’de sergilendi. Çağdaş Türk resminin önde gelen genç kuşak isimlerinden Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü CEMİL Resim Anabilim Dalı CİĞERİM Öğretim Üyesi Doç. Dr. Gülten İmamoğlu‘na göre sanat görünenin değil düşünülenin yansıtılmasıdır. İlk kişisel sergisini 1991 yılında açan Gülten İmamoğlu, New York, Londra, Las Vegas, Los Angales, San Francisco, Florida, Chicago, Bulgaristan ve Pakistan´da birden fazla önemli sergiler gerçekleştirdi. Sanatçı 7’si yurt dışında 18 kişisel sergi, 50’den fazla karma sergi açtı. Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği (UPSD) üyesi olan sanatçı, Los Angales ve Londra Cork Street’de önemli galeriler ile çalışmasını sürdürüyor. Yabancı ve yerli birçok önemli koleksiyonda eserleri yer alıyor. Son olarak 2009Eylül başında Londra’da uluslararası boyutta düzenlenen London International Creative Competition (LICC)’da, 95 ülke ve 5000 den fazla aday arasından “Yalnızlığa Sürgün” ile “profesyonel painting” finalisti seçilerek birincilik ödülü alan sanatçının Kasım 2009 tarihinde de hem Londra’da hem de Los Asfeles’da iki kişisel sergisi de eş zamanlı olarak açıldı. Sanatçının son dönem işleri, ünlü heykeltıraş Rodin’in heykelleri ile birlikte Hay Hill Gallery’de sergilendi. Sanatçı, Aralık ayında Türkiye’nin en önemli sanat fuarı olan Contemporary İstanbul’a da katıldı. Renkleri yaşanır ve dokunası kılan, sezgilerini rengarenk ve dinamik tablolardaki anlamlara ortak eden, renklere saldıran ve renklerle kendini savunan Doç. Dr. Gülten İmamoğlu, sorularımızı yanıtladı. Naile Akıncı örneğin, içtenlikli tavrını kararlılıkla sürdüren bir ressamımızdır. Sevilir, beğenilir. Akıncı Türk resmine yenilik katacak denli kararlı çalışmalarını halen sürdürmekte. Kompozisyon anlayışında dolu alanların yüzeyi kaplamasını, çizginin girift örgüde defalarca çizilmesini, bir kaos içindeymiş izlenimi veren görüntülerde ritmik arayışı ve dokuyu kullanıyor. Malzemeyi kendi estetik anlayışıyla belirlediği de kolayca görülüyor. Naile Akıncı için çalışma süreçleri adeta kesintisizliktir. Eyüp ve Bebek gibi İstanbul’u anlatan bölgelere yoğunlaştığı resimlerini bitirme aşamasında bir son nokta koyma eğilimine odaklanır. Odaklanır; ancak bu son nokta, aynı zamanda da sanatçının bir başka resme geçişini hazırlayan noktadır. Çalışmalar sürer, gider. Resimde ‘sonsuzluk arayıcısı’ olunabileceğini kanıtlar. Portreler, natürtmortlar gibi manzaralar da bir içgörüye dönüşen modellerden öte değildir. Yani Akıncı’nın amacı belgelemek değil, resmini geliştirmektir. Dokusuyla, çizgisiyle, rengiyle ve derinliğiyle kendini yeniden yaratmaktır. Bu varoluşu ve resimsel coşkuyu paylaşmak için 9 Ocak 2010’a kadar Evin Sanat Galerisi’ndeki sergiyi izleyebilirsiniz.. umranbulut@gmail.com www.umranbulut.net C MY B C MY B