Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
sorunsalın etrafında kurmuştur kitabını: “Tanrı’nın olmadı- dem buz gibidir ve insanın bu dünyada ayaklarını sıcak tut- talık gerektiren bir zanaat olduğunu haykırır: “Benim gibi
ğı bir dünyada nasıl bir ahlak yaratılabilir?” ması gerekir.” 100 soytarı ha! Bay Filozof, bu o kadar kolay değil. Çok na-
BEN, erdem sahibi olmanın ahlakın temel kuralı ve en yü- Bu yüzden Rameau’nun yeğeni adeta ikiyüzlülüğün ve dir rastlanan bir türüm ben. Artık bana sahip olmadıklarına
ce mutluluk olduğunu düşünürken O, paranın gücüne dayalı yalakalığın kitabını yazmış olmakla övünür! Geçmişte yaşa- göre ne yapıyorlar şimdi? Köpekler gibi sıkılıyorlar.”
bir zevk ahlakını savunur: dığı şu olayı anlatır BEN’e:
DIDEROT: ‘İNSAN SAFLIĞININ KAYBINI
Ne pahasına olursa olsun, dünyevi zevklerin hepsini tadarak Varlıklı bir finans uzmanının evinde dalkavukluk yapa-
ÖNYARGILARININ KAYBIYLA TELAFİ EDER.’
hayattan keyif almaktan daha önemli bir görevi yoktur insanın. rak, ekmek elden su gölden rahat bir hayat sürüp giderken,
Son sözü Rameau’nun yeğeninin söylemesi ve yapıtın “Son
Bu yüzden de her şeye kadir olan parasal gücün, her türlü bir gün birdenbire kontrolsüz bir buhranına kapılarak evde-
gülen iyi güler” cümlesiyle son bulması bile filozofun O’ya
davranışı meşru kılan bir sihir olduğuna inanır: kilere bağırıp çağırması sonucunda ağırlandığı evden kovul-
fikir üstünlüğünü kabul ettiremediğinin kanıtıdır.
“Zengin bir insan, ne yaparsa yapsın onurunu kaybedemez”. muş ve hayatında sadece bir kez sağduyu sahibi olduğunu
Diyaloğun tümü Diderot’nun bu konularda ne kadar tered-
Filozof ise somut zevklerin doğal bir gereksinim olduğu- gösterdiği için her şeyini yitirmiştir.
düt içinde kaldığını açığa çıkarır:
nu kabul etse de hayatta çok daha önemli şeyler olduğuna Bir anlık da olsa yalakalık görevini unutmak zaafında bu-
O, ironi ve hiciv yeteneklerini kullanarak BEN’in fikirleri-
dikkat çeker: lunduğu için her gün ekmek ve barınak aramak zorundadır
ne maharetle karşı çıkmış, filozofu düşüncelerini adeta tekrar
“Ancak talihsiz bir insana yardım etmek, çetrefilli bir so- artık ve bunun için de pişmanlık duymakta, kendini şiddetle
gözden geçirmek zorunda bırakmıştır.
runu çözüme kavuşturmak, yararlı tavsiyelerde bulunmak, suçlamaktadır: “Ah, eğer bir daha böyle bir şey yaparsam,
Diderot’nun kitabını hayattayken yayımlamamış olması-
mesleğimin görevlerini yerine getirmek bana çok daha faz- ne olayım!” O’nun gözünde erdemli ve haysiyetli olmak ta-
nın nedenlerinden biri belki de budur. Yazarın erdemin kö-
la keyif verir”. mamen bir aptallık belirtisidir.
tülüğe üstünlüğünü tam olarak ispatlayamadığı ve çeşitli fel-
ÖZGECİ BEN, BENCİL O! O: ‘BENİM GİBİ 100 SOYTARI HA! BAY sefi konulardaki iyimserliğini netlikle ortaya koymayı başa-
BEN ne kadar özgeci ise Rameau’nun yeğeni de o ka- FİLOZOF, BU O KADAR KOLAY DEĞİL. ramadığı bir yapıttır bu.
dar bencildir ve içinde yaşadığı çevrenin yozlaşmışlığını ÇOK NADİR RASTLANAN BİR TÜRÜM BEN” Ama yine de kesin yanıtlar vermek yerine doğru sorular
somut örneklerle ortaya koyarak insanların çoğunluğunun Bunu öğrenen BEN, eğlenerek o zengin insanların “elden sormayı tercih eden bir filozof için bu gayret boşuna değil-
riyakâr olduğunu ve hiç de iyiliğe meyilli olmadığını iddia eder: kaçırdıkları bir soytarıya karşılık 100 tanesini bulacakları- dir. Ve Diderot bu çabalarını şöyle haklı çıkarır: “İnsan saf-
“Erdem hep övülür ama ondan nefret edilir ve kaçılır, er- nı” söyleyince O, yalakalığın da başlı başına yetenek ve us- lığının kaybını önyargılarının kaybıyla telafi eder.”
n
OYA AKÇİZMECİ’DEN ‘AYNI YILDIZIN ALTINDA’
Bab-ı Âli’de kadınlar...
Oya Akçizmeci, Aynı Yıldızın Altında (Alakarga Yayınları) adlı romanında, Osmanlı’nın son döneminde büyük çalkantılar
yaşanırken ortaya çıkan kadınların gücünü anlatıyor. İmparatorluk çatısı altında yaşayan ve zamanla sistemin de
değişmesiyle kadınların toplumdaki yerinin nasıl değiştiğini gösteriyor. Üç kadının bakış açısıyla imparatorluktan
Cumhuriyet’e giden yolda kadınların aile ve toplumdaki yerini sorguluyor ve dönemin zihniyetini yansıtıyor.
bozuğu menekşe iğnesi, üstten kalın atkılı to- lışmalarına başlar. Bundan sonra Arife, Nerime ve Selma
GÜZİDE HEKİMOĞLU
puklu ayakkabıları ile moda dergisinden fır- kendi güçleriyle Bab-ı Ali’de kendilerini gösterirler.
lamış gibi çok şıktı.” (s. 7) Bu dönemin en belirgin özelliklerinin biri de yanlış
emokratikleşme çabalarının
Bu aileler aynı zamanda eğitime de çok Batılılaşmadır. Avrupa’dan gelen gençlerin birçoğu ger-
başında gelen Meşrutiyet’in
önem veren ailelerdi. Kızları mutlaka bir çek anlamda Batı’yı yaşamaz. Sadece giyim, kuşam ve
D 1876’da ilanı kadın ve erkeğin
müzik aleti çalar, aynı zamanda zengin ve yaşamarzı olarak benimser.
yan yana toplumsal yaşamda rol almaya
kaliteli bir kütüphaneye sahiptir. Akçizmeci, yanlış Batılılaşma rolünü Semuh’a verir ve
başlamasına olanak tanır. Artık gazete ve
Sadullah Bey de kızlarının eğitimine önem yaşadığı hayatın kötülüklerini de onun üzerinden yansı-
dergilerde yazıları yayımlanan kadınlar
veren, en iyi şekilde yetiştiren ve yakından il- tır. Hatta daha ileri giderek Semuh ve Ruziye’nin çocuk-
Bab-ı Âli’de varlık göstermeye başlar.
gilenen bir babadır. “Halının üstüne oturup ları Emirhan da babası gibi resmedilir. Bu düşünce siste-
Oya Akçizmeci’nin Aynı Yıldızın Altın-
kızlarına ders verici masallar anlatmayı da mi natüralizmin en önemli özelliklerindendir ve izleri ro-
da (Alakarga Yayınları) adlı romanı da söz
çok severdi Sadullah Bey.” (s. 9) manda yer yer karşımıza çıkar.
konusu dönemde Emirgan’da yaşayan mut-
Romanın ana karakterlerinden Nerime, I. Meşrutiyet’in ilanıyla başladığı romanına önemli ta-
lu bir ailenin bir davet sahnesiyle başlıyor.
bir kitap kurdudur. Kardeşi Nebiye ise tam rihsel olayları arka planına alarak devam eder:
Osmanlı’nın kalburüstü çevreleri ara-
tersi, okumayı sevmez. Eğlenceli, cıvıl cı- 1908 II. Meşrutiyet, 1914 I. Dünya Savaşı, 1915 Ça-
sında gerçekleşen bu toplantılarda, aileler
vıl bir kızdır. nakkale Savaşları’nda Mustafa Kemal Atatürk, 1918
konaklarının bahçelerinde ziyafet sofrala-
Aynı Yıldızın Altında’da, aydın kesim ile eği- Mondros Ateşkes Antlaşması, 11 Ekim 1922 Mudanya
rı kurar ve misafir ağırlardı. Bu davetler-
de her türlü eğlencenin yanında siyasi ve sosyal olaylar- timsiz kesimin çatışmasını da görürüz. Reha’nın, Nerime’yle Mütarekesi, 1923 Cumhuriyetin ilanı, 1938 Atatürk’ün
evlendikten sonra kitapları alıp sobaya atması gibi... vefatı, 1939 II. Dünya Savaşı ve Erzincan depremi…
dan da söz edilir, halkın sorunlarına değinilirdi.
I. Meşrutiyet’in ilanıyla Emirgan bahçesinde Adviye Nerime’nin yaşamı, Nebiye ablasının yanında çalıştır- Aynı Yıldızın Altında, Akçizmeci’nin tüm bu tarihi bil-
Hanım misafirlerini karşılar, kadınlı erkekli toplanarak mak üzere götürdüğü terzihanede ise değişir. Nerime, Se- gileri; güçlü, ideallerini her şeyin üzerinde tutan kadın-
çocuklarıyla eğlenirler. lahattin Bey ve Siret Hanım’ın kızları Ruziye’nin dadı- larla yoğurarak akıcı dille aktardığı, kahramanlarını ve
“Adviye Hanım arkasında kadife hırkası, oyalı hotozu, sı olur. Ama Selahattin Bey’in kendine ilgisini gördükten dönemini başarılı biçimde ele aldığı yetkin bir tarihsel
salkımlı küpeleri, saten mavi elbisesinin yakasındaki gül sonra evden ayrılınca Selma ve Arife Hanım’la dergi ça- roman.
n
MICHEL HOUELLEBECQ’TEN ‘SEROTONİN’
“Kaybeden beyaz erkek: Houellebecq’in yeni romanı, Fransız Fransız Tarım Bakanlığı’nda ziraat mühendisi olan Florent-Clau-
memnuniyetsizliğini öngörüyor.” The Guardian de Labrouste, çalışma hayatından, kadınlarla ilişkilerinden ve yeni
Avrupa’dan sıkılmış 40’lı yaşlardaki müzmin bir bekârdır.
“Provokasyonlarına rağmen romantik ve hüzünlü fikirlerin romanı;
Kendisini memleketinde kaybetme arzusuyla otomobiline atlayıp
Houellebecq gezgin ozanlar gibi kayıp aşkların şarkılarını söylüyor.”
yola çıkar, kullandığı antidepresanın da etkisiyle her şeyi libidosun-
Rachel Kushner
dan azade görmeye başlarken yeni toplumun huzursuzluklarından
ve eski dostlarıyla sevgililerinin dönüşümlerinden etkilenecektir.
adece Fransız edebiyatının değil, Avrupa’nın kötü çocuğu
Protestolarıyla Fransa’yı sarsan Sarı Yelekliler hareketini öngören
Michel Houellebecq, yapıtlarında toplum yaşamının hedonist
Serotonin (Çeviren: Başak Öztürk / İthaki Yayınları), yazarının keha-
S ve ekonomik yanlarını en kötümser uçlarına götürerek ge-
net yeteneğinin rafine bir örneği, bir tür zamane Ölü Canlar’ı.
n
leceği bugüne, bugünü geleceğe taşıyan adeta karanlık bir kâhin.
Cüretkâr tahminlerinden payını almayan yok: Bilim, seks, sanat, siya-
Serotonin / Michel Houellebecq / Çeviren: Başak Öztürk / İthaki
set, din.
Yayınları / 256 s. / 2024.
6 1 Ağustos 2024