Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Bir Aydınlanma neferi:
Adnan Binyazar!
Sözün Onuru deneme kitabını okurken “Aklı güzellikte, güzelliği akılda arayan
bir cümlesinin altını çiziyorum Adnan bir türdür deneme.”
Binyazar’ın: “İnsan kendini bilgiyle, Onun 1960’larda başlayan yazınsal
sanatla donattığı oranda insandır!” uğraşının çıkış noktasında insanın
Günümüz dünyasında olup biten her varoluşsal gerçekliği, yaratıcılığı ön
şeyin ucu biraz da insan olma halimizi plandadır. Söz’ün gücünü orada görür /
anlatır. Okurken yazarken, çalışıp anlar / anlatır.
ederken, bir dünya çabası içinde olurken Kavrayıcı bilinç, aydınlanma düşüncesi
belirleyici olana yanımızdır bu: İnsan onun bu bakışının belirleyicisi olmuştur
olmak… hep. Onun öngörüsü akılcılığındadır.
Bizi bize anlatan her hikayenin ucunda Ele aldığı bir konuyu, meseleyi, insanı
bu vardır aslında. Edebiyatın gösterip bu perspektiften görerek anlamaya,
ortaya çıkardığı da biraz bu sanki! Yani anlatmaya çalışır. O nedenle deneme
yazılan bir öykünün romanın, şiirin Binyazar için bir bakma / görme / anlama
denemenin insana dairliği, Binyazar’ın / anlatma aracıdır da.
deyimiyle: “Akıl-beğeni-söylem”le Onun anlatıcılığının aydınlanmacı
belirgince öne çıkar. Bunu yazan / kuran yanı düşünsel derinlik içerir. Kolaycı
anlatıcının yazar olma hali ise onun söylemlerden, günübirlik savlı sözlerden
görme / anlama biçimini, taşıyıcı olma uzak durur. Özgünlüğü düşüncede,
özelliğini her bir yazısında / anlatısında duyarlılıkta arar. Dilin vicdanını öne
karşımıza çıkarır. çıkararak konuşur.
Yazınsal uğraşının odağında yer alan Kitaplarına yöneldiğimizde karşımıza
denemeciliği Adnan Binyazar’ın yazı çıkan oylumda edebiyatın / düşünsel
ömrünün nişanesidir. O, bu türü şöyle dünyamızın birikimine bakışın yansılarını
tanımlar: “Deneme, ender bitkilerin en taşıyan bir birikimle karşılaşırız.
iyi yetiştiği bilgi tarlasıdır; denemeci Roman ve öyküleri, denemeleri,
de, hangi tohumun hangi tarlada boy incelemeleriyle bir edebiyat adasıdır
vereceğini en iyi bilendir. Bu uyuşumu iyi kuramadı mı, ürün Adnan Binyazar. Masalını Yitiren Dev’den Atatürk Anlatıyor’a; Dede
mevsiminde onu tarla yerine kıraç topraklar karşılar.” Korkut’tan Sözün Onuru’na kadarki bu birikim Binyazar’ın edebi
Ayrıca, bu düşüncesine şunu da ekler: yolculuğunun seyrine çıkarır bizleri.
VİCDAN, DİL, ÖYKÜ VE SHAKESPEARE! İnsan, bunları yerine getirerek o dengeyi bozulmaz kılı- ‘HER TÜRLÜ ANLATININ DA EN KISA
yor. Shakespeare’in sözünde geçen “öykü” kurgulamadır.
Sözün Onuru (Can Yayınları) deneme kitabını okurken ANLATIMIDIR ÖYKÜ!’
n
Bunu tümcenin anlam örgüsünden de çıkarabiliriz.
bir cümlesinin altını çiziyorum Adnan Binyazar’ın: “İnsan Bizi bize anlatan her hikâyenin ucunda bu vardır aslın-
n
kendini bilgiyle, sanatla donattığı oranda insandır!” Vicdan, insan yüreğinin ibresi hiç durmadan titreşen iç
da. Edebiyatın gösterip ortaya çıkardığı da biraz bu sanki!
Günümüz dünyasında olup biten her şeyin ucu biraz da duygu alanıdır. O, sözcüklerle dile getiriliyor. Yaşamak, öy-
Yani yazılan bir öykünün romanın, şiirin denemenin in-
insan olma halimizi anlatır. Okurken, yazarken, çalışıp eder- küsel devinişler bütünüdür.
sana dairliği, sizin deyişinizle “akıl-beğeni-söylem”le be-
ken, bir dünya çabası içinde olurken belirleyici olan yanı- Shakespeare’in tümcesinde, vicdan denen bu iç öykü bin-
lirgince öne çıkar.
lerce dilde aynı anlamı taşır. Vicdan, bütün dillerde evrensel
mızdır bu: İnsan olmak…
Bunu yazan / kuran anlatıcının yazar olma hali ise onun
İnsan yaratılma, bizim elimizde değil, Doğunun, Batının bir duygu oluşumudur. İnsan da onun yaratıcısıdır.
görme / anlama biçimini, taşıyıcı olma özelliğini her bir ya-
felsefecileri de bu bilinmezliği çözememiş, varsayımlar ileri Konuyu açmak amacıyla daha başta, yazınsal dünyamın
zısında / anlatısında karşımıza çıkarır.
sürmekle yetinmiştir. sınırlarını çizen gelişmeleri anlatmalıyım: Aile parçalanma-
Öyküleme, yeniden yaratma güdüsünün tezce anlatma gerek-
Bu bilinmezliğe karşın, yaşamsal deneyimlerime dayana- sından dolayı ilkokula ancak 14 yaşında başladım. 16 yaşın-
siniminden doğmuştur. Sözel olarak da yazı yoluyla da insanın
rak, insanın dünyaya yaratmak için geldiğine inanırım. Bu da da Diyarbakır-Dicle Köy Enstitüsü’ne girdim.
etkilendikleri olayları içini dökmesinin kısa yolu öyküsel an-
O yaz Diyarbakır’ın bir açık hava sinemasında “Romeo ve
inançla insanlığımızı eğitimle, bilimle, sanatla geliştirme bi-
latımıdır. Öykülerde daha çok insanı birden sarıveren olayla-
zim elimizdedir. Juliet” filmi gösterimdeydi. Film 17 gece gösterildi, filmde
rın anlatısına yer verilir. İçinde bulunduğumuz ortamdan dün-
İnsan yaşamı aldıkça veren, verdikçe alan bir denge üzeri- geçen sözlerin büyüsüne kapılmış olmalıyım ki, her akşam
yanın öte başında olagelen olaylar öykünün konusu olabilir.
ne kurulmuştur. Bu denge de ancak düşünerek, sanatsal ya- kendimi sinemada buldum.
Her türlü anlatının da en kısa anlatımıdır öykü. Herkesin bir
ratıcılıkta bulunarak buluşların yaratıcısı olarak bozulmuyor. Sonbaharda enstitüye girdiğimin ertesi günü okul kitaplı-
sorunu, derdi vardır. Biribirilerine anlatacakları en kısa yol-
Sorularınıza Sözün Onuru adlı deneme kitabımdan bir ğına gidip Romeo ve Juliet’i aramaya koyuldum. O günden
dur öykü. O nedenle yazarların çoğu kalemi öyküyle alır eline.
alıntıyla girdiniz. Onun girişinde bu dengeyi kurduğumu sonra Shakespeare’le ilgili ne bulursam okuyordum.
sanıyorum. Romeo ve Juliet’i koynuma sokmuş, yağmurdan yaştan ÖYKÜSEL ANLATIMDA AKIL-BEĞENİ-SÖYLEM!
Shakespeare, “Vicdanım binlerce dilden konuşur / Ve her koruyordum. Geceleri uyumuyor, kitapta geçen sarsıcı söz- Öyküsel anlatımda akıl-beğeni-söylem birbiriyle kaynaş-
dil bir öykü anlatır” diyor. Birbirini bütünleyen üç ana kav- leri ezberliyordum. Ezberlediklerimi arkadaşlarıma aktar- tırılıp tamamlanınca başarıya varılır. Türk yazınında yüzler-
ram var bu sözde: Vicdan, dil, öykü. maya başladım. ce öykücü vardır. Bugün de öykülerinin değer yitimine
>>
4 7 Kasım 2024