Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
n Andrew Clements, C. Nöslinger, Ro- ği yazarın kılığına bürünmesinden, onun
üslubunu elden geldiğince korumaya
ald Dahl, J. K. Rowling… Çocuk yazını
türünde “bütün yapıtları”nı çevirmek özen göstermesinden yanayım.
Bir söyleşide, çevirmenin, mitologya-
istediğiniz yazarı da sormak isterim.
Bir yazarın tüm yapıtlarının onun üslu- daki Proteus’a, dilediği biçime bürüne-
bilen o yaşlı kâhine benzetilebileceğini
bunu kavramış tek bir çevirmenin elin-
den çıkmasını her zaman savunmuşum- söylemiştim.
Ama yazarın metnini kendi dilimizde
dur. Ama bu, yayın dünyasının koşulla-
rında pek mümkün olmuyor. oluşturabilmemiz için belirli bir özgürlük-
ten, serbestlikten de yararlanabilmeliyiz.
Roald Dahl’ın 5 kitabını Türkçeleştir-
dim. Fena sayılmaz. Ama Dahl’ın tüm Çevirmen, yazarı silip atmadan, kendi
yazarlığına soyunmadan, “sadakat” ile
yapıtlarını çevirmek isterdim.
“ihanet” arasında bir ip cambazı gibi yü-
‘DİL ÖZENSİZLİĞİ ÇOK RAHATSIZ EDİCİ’
rüyebilmeli bence.
n Çevirmen olmanın etkisiyle çevi-
ri yapıtları okurken çeviri hataları, dil ‘HİÇBİR OTOSANSÜR UYGULAMADAN
yanlışları, lezzetsiz çeviri vb. neden- YAPTIM ÇEVİRİLERİMİ’
lerle tadınızın kaçtığı oluyor mu? n 1960’ların ikinci yarısından bu
Yaramı deştiniz. Kuşkusuz, çok iyi, yana çeviri çalışmaları içindesiniz.
1980’in karanlık yıllarında çevirileri-
çok yetkin çevirmenler var. Ama son
dönemde, izleyebildiğim kadarıyla, çe- niz takma adlarla yayımlandı.
Bütün bu süreçte sizi üzen ve çok
viri yapıtların önemli bir bölümü hatalar-
dan, dil yanlışlarından geçilmiyor. Yal- mutlu olduğunuz kimi anlardan söz
etmenizi istesem.
nızca çeviriler mi, telif yapıtlar da. Bu
konuda çok yazdım, pek çok örnek de Türkiye gibi sansürler ve baskılardan
geçilmeyen ülkelerde takma ad kullanan
verdim. Burada yinelersem, bu söyleşi-
ye sığmaz. yazarlar ve çevirmenlerden de geçilmez.
Türkçe düşünüp Türkçe yazıyorsak, Bu ülkede Marksist yapıtları Türkçeye
bu dili iyi bilmemiz, dilin inceliklerinin kazandırmaya çalışan pek çok çevirmen
sırrına varmamız gerekmez mi? Hele ve yayıncı ağır bedeller ödedi.
söz konusu olan edebiyatsa. Yalnızca 1980’lerde değil, 1970’lerde
Ben, konusu ne olursa olsun, bir ro- de bazı çevirilerde takma ad kullanmak
manda, bir öyküde dil ve üslubun belir- zorunda kaldım.
leyici olduğu kanısındayım. Nadine Gordimer’ın bir sözünü hiç
Yazar, ne yazarsa yazsın, dille yazar, unutmam: “Sansür, onu yaşamış olan-
belki de bir dili yazar. Kaldı ki bir dil de lar için hiç bitmez. Düşgücüne vurulmuş
o dilde yazan, o dili iyi kullanan yazar- bir damgadır sansür, onu yaşamış ola-
larla oluşur, zenginleşir biraz da. nı sonsuza dek etkiler…” Ama baskılara
Evet, günümüzde kimi yazarlar ve çe- karşı gene o düşgücüne sığınırsın, onla-
virmenlerin dil özensizliği beni çok ra- rı düşgücünle aşarsın.
EMRAH TÜTÜNCÜ
hatsız ediyor. Kullandıkları dilin savruk- Türkiye’de Mustafa Suphi’den bu
luğu, kötülüğü yazdıklarını okunmaz kılı- yana Komünist Manifesto’nun başı-
yor, edebiyat olmaktan uzaklaştırıyor. na gelenler koskoca bir kitap olur.
Cioran, “İnsan bir ülkede yaşamaz, bir Can Yayınları’ndan çıkan Komünist
dilde yaşar. Ülkemiz, anayurdumuz dil-
Manifesto’nun önsözünde ayrıntılı bir bi-
Detaylı Bilgiler
dir, başka bir ülke yoktur” derken ne ka- çimde yazdım bunu.
dar haklıymış.
n Özellikle dinsel dogmanın ve si-
Kanımca, bu gerileme, son dönemde yasal erkin baskısı altında; özgür dü-
Türkiye’nin dilinin tutulmasının, dilinde
şünmenin, tartışmanın uzağına sav-
yaşamamasının bir sonucu! rulmuş hallerimize bakınca çeviride
Kitabı
sizi en çok zorlayan ne oldu?
YAZARI SİLİP ATMADAN…
Ya da zorlandığınız oldu mu bu yüz-
n Çeviren, Türkçe söyleyen, Türk-
den? Öyleyse bu sorunu nasıl aştınız?
çeleştiren… Sizin seçiminiz hangisi?
Mutlaka zorlanmışımdır. En çok da
Can Yücel, “Çeviri denen uğraş başka
baskının, sansürün nereden geleceği-
bir dilde yeniden yaratmak, yeniden pat-
ni bilmediğim durumlarda. İnsan evla-
latmaktır” demişti.
Araştırmacılar, öğrenciler ve genel bilgiye ilgi duyan
dı bir tuhaftır; bir bakarsın, çalıştığın ga-
Gerçi bu sözde doğruluk payı yok de-
zeteden gelmiş sansür. Çeviride ise bu
herkes için el altında bulundurulması gereken
ğil ama Türkçe ustası Can Yücel bence
konuda zorlandığımı söyleyemem. Hiç-
ayrıksı bir örnek.
bir otosansür uygulamadan yaptım çe-
önemli bir çalışma olarak öne çıkıyor.
Yıllar önce Shakespeare’den yaptığı
virilerimi.
n
Bahar Noktası çevirisini yayımlarken ki-
tabın kapağında “Türkçe söyleyen” ya 1 Bir Çevirgenin Notları, Celâl Üs-
da “Türkçeleştiren” de dememiş, “Wil- ter, deneme, Can Yayınları, 2. Basım:
liam Shakespeare-Can Yücel” demeyi Mayıs 2019, s.87
yeğlemiştim. 2 agy, s. 12
Ben, daha çok, çevirmenin çevirdi- 3 agy, s. 101
-Seçkin Yayınevlerinde-
7 Kasım 2024 19