Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Gençlik edebiyatında güçlü bir soluk
umudu: Irmak Zileli ve Eşik!
Gençlik edebiyatı geçmiş yazılarımda da altını çizerek vurguladığım gibi tam anlamıyla gelişmiş bir
alan olmayı ne yazık ki gerçekleştirememiştir. Bu, alanda yayımlanmış nitelikli eser bulunmadığı,
bu yönde çaba gösterilmediği anlamına gelmiyor. Elbette hem yayıncı hem yazar çabalarını görmek
mümkün ve bu çok sevindirici; bu da sürecin daha da teşvik edilmesi ve güçlendirilmesi
gerçeğini ortaya koyuyor; ancak bunun önünde öylesine çok engeller var ki,
bu alanı güçlü hale getirene kadar çok çaba göstermek gerekiyor.
“Çocuk, yetişkinlerin dinde görürken kendine yöneldiğinde bu
nesnesi değil, hayatın ve hakları yok saymak adil midir diye sorduru-
edebiyatın öznesidir.”
yor roman, baba-kız ilişkisinde kızın babaya
N. Neydim
eleştiri hakkını kullandığında yaşadığı ger-
çeklerle.
ençlik edebiyatı araştırması yaparken ve
Romanda edilgen gibi görünen ama dış
özellikle 68 Kuşağı’nın gençlik edebiya-
dünyada adanmış bir ideolojik mücade-
G tı açısından sorgulanması sürecinde çıktı
le içinde olan annenin bu hali anlayışla kar-
karşıma Irmak Zileli, Eşik isimli romanıyla.
şılanırmış gibi görünüyor; ama anne, baba-
Roman, dönemsel bağlamda baba-kız; anne
ya karşı kızını bir başına bırakmaktan çekin-
-kız ilişkisini süreç içinde ele alıyor ve bu ilişkile-
miyor. Bu yaşananlar hem geçmişte hem de
ri öncelikle baba-kız ilişkisi ve iletişimleri bağla-
günümüzde “Ebeveyn çocuk ilişkisini biz na-
mında sorguluyordu.
sıl ele alıyoruz” sorusunu sorgulatma zorun-
Otobiyografik roman olduğu söylense de ro-
luluğu getirmiyor mu acaba?
manı kendi gerçeği içinde ele almanın eleştirel
Modern ya da feodal, kentli ya da köy-
yaklaşım özgürlüğünü daraltmayacağı düşünce-
lü, inanç ya da ideoloji düzleminde çocuk ve
kendini bulma serüveni nasıl geçer diye düşün-
siyle bu yönünü öncelemeden sorgulamayı da-
ebeveyn ilişkimiz nasıl ve kendi aralarında mut-
mek gerekir.
ha doğru buluyorum.
lak benzerlikler ve ayrışmaları nerede başlayıp
İdeolojik açıdan ters düştüğüne inandığı kızını
Romanlar anlatıcının duygusal ve düşünsel ik-
bitiyor acaba?
reddetme, onu Frankenstein olarak tanımlayıp
tidarında oluşur ve bu nedenle öncelikli yakla-
İstediğimiz çocuk figürünü tanımladığımızda
dışlama, modern figürlerle yaşamı sorgulama
şım kurmaca olduğu gerçeğini gözden uzak tut-
çizilenin hepsinin aynı olduğunu ama renklerinin
olarak düşünülebilir ama bunun töreye ters dü-
madan ele almak olmalıdır.
farklı olduğunu söyleyebilir miyiz? “Bize (baba-
şüp katledilmesine karar verilen kız çocuğa dö-
Eşik, 68 kuşağı baba, aynı düşünce ekseninde
ya) mutlak biat eden çocuk makbuldür.”
nük yaklaşımla ne farkı var ki?
yola çıkıp sonra babayla yolları ayrılan anne ve
Eşik romanı, her ne kadar otobiyografik roman
Bir babanın, annenin çocuğunu reddetme
onun kardeşi dayıdan söz ediyor. Bir de aileye
olarak öznellikler yansıtsa da dönemsel tanık-
hakkı yoktur. O sizi seçmedi ki. Karara katılması
sonradan katılan babanın ikinci eşi Zeynep var.
lıklar içermesi nedeniyle öznellikleri toplumsal
mümkün değildi…
Roman, yayımlandığı döneme değin hiç ele
bir sorunu görünür kılmakta ve bu sorunu hem
19. yüzyıla kadar Fransa’da çocuklar doğar
alınmayan bir konuyu ele alıyor. 68 Kuşağı ba-
dönemi yaşayanlar hem de o dönemi edebiyat
doğmaz süt anneye gönderilirdi. Karısını aldığı
balar; eleştirilemez, sorgulanamaz babalar.
sosyolojisi açısından inceleyecekler açısından il-
için baba, kocasını uzaklaştırdığı için anne tara-
Batı’da 68 kuşağı mutlak baba otoritesin-
ginç kılmaktadır.
fından istenmeyen çocuk bu kadere boyun eğ-
de sembolize edilen iktidara başkaldırırken
Türkiye’de (belki de dünyada) baba-kız ilişki-
mek zorundaydı.
Türkiye’de 68 Kuşağı’nın başkaldıracağı baba
si nasıl bir seyir izlemektedir diye düşündüğüm-
Ve sütü yetişmeyen süt annenin onlara yedir-
otoritesi yoktu.
de yaptığım bir araştırma çalışmasında (Babaya
diği haşlanmış kestanenin midelerinde şişmesi
Var olan otorite feodal otoriteydi, bir ötesi ka-
Mektuplar) elde ettiğim sonuçları anımsadım.
sonucu çatlayarak ölüyordu o çocuklar.
saba esnaf kültüründen gelen babaydı.
Kızlar babalarını sevmeyi ve onlar tarafından
Beş çocuğunu yetimhaneye terk eden Rous-
Bu baba türünün temsil ettiği iktidar yüz yüze
seau bunu değiştiren kişi oldu, Emil isimli eğitim bir değer olarak algılanıp sevilmeyi çok istiyorlar.
yaşanan iktidardı ve bu iktidarın düşünsel oto-
Babalarsa geleneklerin, yetiştirilme tarzları-
kitabında “çocuklarınızı sevin onlarla gurur du-
ritesi salt geleneklerdi ve ona uyduğunuz ya da
nın, ya da onları biçimlendirdiklerine inandıkları
yun” diyerek.
uyar göründüğünüz sürece özgürlüğünüze do-
inanç ve ideolojilerinin kuşatması altında kızları-
Tüm bu süreçler 2. Dünya Savaşı sonu-
kunan olmazdı.
nı sevme konusunda çekinik davranıyorlar.
cu çocukların yaşadığı korkunç katliamların
Oysa 68 Kuşağı, Türkiye tarihinde gelmiş geç-
Romanın, ideolojik olarak yanlılıktan daha çok
miş en güçlü baba otoritesini temsil ediyordu ve sonsuz sıkıntıların ardından “Çocuk Hakla-
rı Sözleşmesi”ni ortaya çıkarmış ve onun hakları buna dönük eleştiriler içerdiği düşüncesindeyim.
ve onların bu otorite ve iktidarını belirleyen
evrensel haklar olarak tanımlanmıştır. Üstelik bunu babaya dönük bir meydan oku-
şey bilgiydi.
İdeolojiler insanı değer olarak tanımlamak zo- ma olarak değerlendirebiliyorum.
Bilginin aşılamazlığı, çocuğu, babanın karşı-
Ancak tüm bunların yanında hem cins olarak
sında edilgen hale sokuyordu ve çocuk aşama- rundadır. Öncelikle de çocuğu. Bunu içselleş-
korunuyor görünse de annenin de bu süreçte
yacağı dağı tırmanmayı düşünemiyordu bile. tirmeden, insan adına karar vermek ulaşılır bir
amaç mıdır ki? taşıdığı sorumluluklara üstü örtülü de olsa de-
Oysa çocuk bu otoriteleri aşabildiği ölçüde
özgüven kazanabilirdi. Bir kuşağın ve onun ardıllarının o kuşağı sor- ğinmesi onu değerli kılıyor.
Acımasız, buyruklar içeren, beklenen idealize gulanamaz ilan etmesi ne kadar doğrudur bile- Ben, Irmak Zileli’nin gençlik edebiyatına bir ar-
figürü oluşturamayınca aşağılanan, dahası miyorum. mağan olduğunu düşünüyorum. Burada daha
reddedilen çocuğun (ergenin) yaşamın içinde
Her şeyi sorgulama ve reddetme hakkını ken- çok kalması dileğiyle... n
16 Şubat 2023 13