Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
de “1950 Kuşağı”nı anlamak / tanımak için iyi bir “Biliyorum, dilinden yazdığın toplumda bir ışık, hiç lara taşıyan bir dilin anlatıcı oldu hep. Gören, hisse-
değilse seni de aydınlatan bir ışığın yanmasını bekli-
başlangıç kitabı olarak bizi karşılamıştı. Mektupla- den, gidip yeniden yeniden dil-içinden hayata bakan
yorsun. Ve bu ışığın yanmaması yeni bir kırıklığı yara-
rın getirdiği tanıklığın zenginliğini iki yazarın hayata/ bir anlatıcı oldu.
tıyor. Yurttaşlıktan atılan sürgündeki Demir Özlü’nün
yazıya bakışlarını yansıtması açısından değerli bulu- Zaman zaman da anlatılarına sinen “buruk ama
gördüğü ilgiyi Demir Özlü’nün kitapları görmüyor.
yorum. derin bir sevgi olan nostalji” duygusuyla karşıladı bi-
Toplumun, okur / yazar kesiminin, senden, durumun
Demir Özlü’nün 24 Kasım 1988’de Ferit Edgü’ye zi Demir Özlü. Oradaki dil bilinci, dil duygusu, bir ye-
dolayısıyla beklediği yazdıkların değil yazmadıkların.
yazdığı mektubuna yansıyan şu düşünceleri sanırım ri yaşamak / anlatmak tutkusu onun edebi mirasının
Ve hiçbir zaman yazmayacakların.” ( 1 Haziran 1988)
o tanıklığın önemli bir kanıtıdır: “Sen iyi bir yazarsın rengi soluğuydu…
Ferit. Eline aldığın her kurgu özgürleşiyor, çok ayrı, İzmir buluşmamız son bir veda gibiydi. İstanbul’a
DİL BİLİNCİ, DİL DUYGUSU, BİR YERİ
sana has bir hava alıyor. O metinlerin birçok iyi yan- birlikte gidelim dediğimde; içinin artık o kenti kaldıra-
YAŞAMAK / ANLATMAK TUTKUSU
larını görüyorum. Ama sanıyorum ki, ileride, başka madığını söylemişti. Oysa ne çok bağlıydı İstanbul’a,
EDEBİ MİRASININ RENGİ SOLUĞUYDU!
nitelikler de kazanacaklar…” kentin ruhunu anlatan metinlerini hatırladıkça Demir
Oysa o, o günden sonra da durmadı yazdı, anlat-
Edgü’nün yazdığına yansıyan şu tümceler ise De- Özlü’nün tek veda edemeyeceği kentin İstanbul ol-
tı insanın yeryüzü serüvenini kendi serüvenine kata-
mir Özlü’yü anlamamıza iyice kapı aralar niteliktedir: rak bir dünya kurdu. Kendini zaman içinde zaman- duğunu düşünüyordunuz ister istemez…
n
Gündelik yaşamın devingen yazarı:
( )
22 Kasım 1869-19 Şubat 1951
André Gide
André Gide’nin 1887’de yazmaya başladığı ve bazen uzun kesintilere karşın ölümüne dek yazmaya
devam ettiği Günlük’ü (Çeviren: Orçun Türkay / Yapı Kredi Yayınları), güncel ahlaka, cinselliğin
tabularına, her çeşit önyargılara, basmakalıp fikirlere, ideolojilere, dine her açıdan mesafe koyan,
hem ciddi hem komik öğeler barındıran özgün bir metin, niteliği açısından da devasa bir edebiyat
anıtıdır. Ayrıca kimi eleştirmenlere göre yazarın gerçek başyapıtı olarak kabul edilebilir.
ni geliştirmesini, insanlık yolunda daha emin adımlar
FERDA FİDAN
atmasına da yardımcı olabilir. Bu sürekli çabanın ama-
cı manevi açıdan hep kendini bir adım olsun ileri gö-
ÇİZGİSİZ GÜN OLMAZ!
türmek, günden güne dönüşüm geçirip daha iyi bir in-
Her şeyden önce günlüğün
san olmaktır: “Mümkün olduğunca çok insanlık üstlen-
amacı nedir? André Gide’nin de bu soruyu kendi ken-
mek: Doğru formül budur.”
dine sorduğunu ve değişik zamanlarda değişik yanıtlar
Sonuçta Günlük geçmişe değil, geleceğe odaklı bir
vererek anlam arayışında olduğu bellidir: Temel amaç,
yapıttır. Eskileri anıp nostaljiye dalmak, geriye dönme
Büyük Plinius’un “nulla dies sine linea” (çizgisiz gün
arzusuyla vakit yitirmek gereksiz ve zararlıdır: “Sonra-
olmaz) formülüne uyarak yazma eylemini güncel bir eg-
dan yakınmanın, hatta pişmanlık duymanın bir anlamı
zersiz haline getirmektir.
yoktur; bir şey olmuyorsa, olması imkânsız demektir.”
Yazacak önemli bir şeyinin olmaması önemsiz, bel-
ki de daha ilginçtir Gide için. Her yazarın kabusu olan
OTO TELKİN DENEMELERİ
beyaz sayfanın korkusunu yenmenin çaresini bulmuş
Yapıtta sık rastlanan bu tür notlar yazarın kendine
gibidir. Ne olursa olsun yazmak, en anlamsız görünen
uygulamaya çalıştığı oto telkin denemeleridir. Kağı-
olayların bile çetelesini tutmak. Öyle ki Günlük (Çevi-
da yansıttığı formülleri her zaman uygulamaya geçi-
ren: Orçun Türkay / Yapı Kredi Yayınları), hiçbir şey remediğinin farkındadır. Daha sonra düştüğü bir notta
yazamamanın dahi yazma eylemine dönüşmesini sağ-
“geçmişi yeniden yaşamak” istediğini ve bunun açma
lar: “Zaman akıyor. Puslu gökyüzü şimdiden kış toplu- bir duygu olduğunu anlar.
yor. Köpeğim ayaklarımın dibinde uyuyor. Endişeyle, Günlük’ün işlevi yıllar içinde evrim geçirir. Gençlik
her şeyin söylenebileceği ama herhangi bir şey dışında döneminde yazılanlarla yaşamın sonunda tutulan not-
hiçbir şey yazmayacağım boş kâğıdın önündeyim.” lar kesinlikle aynı olayların, ya da düşüncelerin doğur-
duğu fikirlerden oluşmaz ama psikolojik açıdan kayda
İMDADA YETİŞEN YAZINSAL TÜR!
değer bir araştırmanın sonuçları gibi algılanabilir:
Günlük yaşamın sıkıntılı evrelerinde insanın imdadı-
“En ilginç günlük, özellikle fikirlerin ya da duyuların
na yetişen yazınsal bir tür, adeta bir ilaçtır gözünde:
uyanışını, ergenlik dönemini, ya da ölmek üzere olan in-
“İnsan kendini geliştirmek için günlük yazar. Yaz- cekten medet umanların ise ne büyük bir yanılgı içinde
sanın hissettiklerini kayıt altına alan günlüktür.”
dıklarında kendini olduğu gibi, bazen de dönüşmek is- olduklarını sıkça yineler: “Hayatın dörtte üçü mutlu-
Çalışma günlüğü ve yazınsal eleştiri gibi işlevleri
tediği gibi görür. Ve söyle düşünür: Ben böyleydim, luğa hazırlanmakla geçer, ama bu nedenle son çeyre-
de yerine getiren bu sayfalar, her şeyden önce Gide’in
artık böyle olmak istemiyorum. Günlük olumsuz dü- ğin mutluluğun tadını çıkarmakla geçtiğini sanmama-
kendine dönme ve kendini çözümleme gereksinimi-
şüncelerin daha çabuk geçmesini sağlar, kuşkulu dü- lıyız (...) Gerçek mutluluğun hazırlığa ihtiyacı olmadı-
ni karşılar. Kendini daha iyi anlamaya, en azından ba-
şünceleri irdeler, iyi olanları güçlendirir.” ğını anlamak büyük bir bilgelik olacaktır.”
zı yazınsal ya da psikolojik sorunlarla neden başa çıka-
Bu durum hem bir kazanç hem de bir sakınca oluştu- Ne yazık ki bu gerçek bilgeliğe herkes kolayca ula-
madığını anlamaya çalışır.
rur. Zira notlardan ortaya çıkacak tinsel portrenin gerçe- şamaz ve insan tam tersine kendi mutsuzluğunu yarat-
GIDE VE MUTLULUK!
ğe ne derece uygun olacağını yazarın kendisi de sorgular: mak konusunda çok mahirdir. Bu ulaşılması olanak-
Gide’in en çok kafa yorduğu temalardan biri de mut-
“Eğer yayımlanırsa, günlüğüm korkarım ki hakkım- lı ama epey zor olan duygunun gerçekleşmesindeki en
luluk temasıdır. Bu konuda fikri çok nettir: İnsanoğ-
da oldukça yanlış bir fikir verecektir. Onu dengeli, büyük engellerden biri de riyakârlıkla suçladığı kö-
lu dünyaya mutsuz olmak için gelmemiştir. Olumsuz
sağlıklı, mutlu olduğum uzun dönemlerde degil, buna- tümser insanlardır. Zira başkalarının beynine akıttıkla-
gözükse bile her olayın insanın lehine olan bir yanı da
lım dönemlerinde beni toparlamasına gereksinim duy- rı zehri kendilerinden uzak tutarken, yaşamın zevkle-
vardır ve bunu fark ettiğimiz sürece mutlu olma şansı-
duğum günlerde yazdım.” rinden istifade etmekte sakınca görmezler: “Kötümser
mız artacaktır: “Hiçbir şeyin bana zarar vermesini ka-
Başka bir sayfada ölümünden sonra Günlük’ünün insanları kişisel düşmanlarım olarak görmeliyim.”
bul edemem: Tam tersine her şeyin bana yarar sağla-
nasıl yorumlanacağını düşünmeden edemez: “Manevi
MUTLULUĞUNUN SIRRI: ÇABALAMA
masını istiyorum. Amacım her şeyi kazanca çevirmek.”
yaşamımın izini sürmek kolay olmayacak.”
Mutlu olmak ulaşılması olanaksız bir ideal değildir EYLEMİNDEN ZEVK ALMAK!
GÜNLÜK TUTMANIN AMACI Gide için çalışmaktan daha önemli hiçbir kavram ol-
ve insanın kendine karşı uygulamakla yükümlü olduğu
Her zaman her yere yanında taşıdığı not defterlerine bir zorunluluk olarak kabul edilmelidir. madığını ve yaşamın değerini arttıran kuralların başın-
başka işlevler de yükler. Günlük tutmak insanın kendi- Gide mutluluğu bugün elinde olanda aramayıp, gele- da disiplinli bir yaşam tarzının ön planda
>>
10 16 Şubat 2023