Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Sahneye bekleniyoruz!
Behiç Ak, sözü hiç dolaştırmadan, enfes bir gündelik hayat eleştirisi sunuyor. Başarı gibi,
başarısızlığın da oyunun aynı değerde parçaları olduğunu anımsatıyor. Verilinin sahte yaldızlarına,
teknolojinin insanı hayatın serin akışından çekip koparmalarına aldırmamaya çağırıyor. Durgun
köyde geçireceğiniz bu kısa sürede hem genel anlamda hayata hem de kendi yaşam yolculuğunuza
tutacağınız özenle dökülmüş, zarafetle sunulan aynalar armağan ediyor.
bizden. Ve diyor ki: Gözlerin ekrana ki-
Y. BEKİR YURDAKUL
litlendiği paralel bir evrense yarattığımız
ya da hapsedildiğimiz (oradan asla çık-
ğretmen Ferhunde Hanım, sigorta-
mayalım istenen), ıskaladığımızın ne bü-
cı Sadi Bey ve oğulları Haluk epeyce
yük bir dünya olduğunun farkına bile va-
Ö yorucu hale gelen İstanbul’dan, küçük
ramayabiliriz.
bir kasabaya göçmeye karar verirler. Durgun,
Ve belki de en önemlisi; sanatın olma-
kendi halinde, sessiz, sakin bir kasabadır. Öy-
dığı yerde her şeyin güdük, kısır, yarım
le ki başlarda sıkıcı bile görünür kahramanla-
kalacağı gerçeğidir. Çünkü insanın öykü-
rımıza. Ancak bir öğleüstü Haluk, kasabanın
sünü sanat çıkarır ortaya, sanat görünür
tek berberi İsmail Bey’le tanışınca her şey ya-
kılar. Ve sanat, ayırıp kayırmadan, yanlı-
vaş yavaş değişmeye başlar.
şı eksiği ortaya döker, gerçeğin altını ka-
lınca çizer.
TANIDIK OYUNCULAR
Öylece farkına varırız aslında hayatın
Yazının girişinde, olay örgüsüne ilişkin, kısa da
bir oyun sahnesi olduğunun; mekânları,
olsa bu notu okuyunca Berberdeki Papağan’da
kişileri, olaylarıyla sahici; bazen küçücük,
neler olup bittiğini açık edeceğimi düşündüy-
çoğu zaman kocaman bir oyun sahne-
seniz hemen belirtmeliyim ki kahramanlarımız
ve mekân üzerine notlarım bu kadar. si... Ve o sahnede oyuncu olmak içinse
sokağa çıkmak yeterlidir.
Ancak şunu belirtmeden geçmeyeyim:
Ustalıkla kullandığı kalemi ve fırçasıyla Be- En güzeli de tanıdık, bildik dostlarla ay-
nı sahneyi paylaşmaktır. İşte o zamandır
hiç Ak’ın sahneye çıkardığı/ oyuna çağırdığı
karakterlerin tamamı yakın-uzak tanıdıklar, ki kendimizi bir anda o hikâyelerin içinde
aramızdan dostlar. Hatta arada kendinizi de buluruz. Dahası bizim hikâyelerimizle da-
onların arasında bulmanız içten bile değil. ha da çoğalır oyunumuz.
Önce şu berber / kuaför koltuğuna yerle-
YERSİZ UĞRAŞLAR MI, BÜYÜK SAHNE Mİ?
şin bir güzel! Yakın uzak çevrede neler olup
Behiç Ak, bu yeni yapıtıyla da aslında
bitiyor, iyi gitmeyen ne var/ nerede tökezle-
sözü hiç dolaştırmadan, enfes bir gün-
yip kaldınız; kızıp öfkelendikleriniz, kırılıp dö-
delik hayat eleştirisi sunuyor. Başarı gi-
küldükleriniz birer ikişer doldursun sahneyi.
bi, başarısızlığın da -tıpkı kederle sevinç
Sonra elinde tarak makas ustaya kulak verin.
gibi- oyunun aynı değerde bir parçası ol-
Desen: BEHİÇ AK
Gelelim, yapıtın, dünyamıza açtığı pence-
duğunu anımsatıyor.
reye, bizi çağırdığı / beklediği yere... Behiç Ak için Behiç Ak’ın çocuk yazınımıza yeni armağa-
Verilinin sahte yaldızlarına, teknolojinin insanı haya-
“gülümseten öykücü” nitelemesini kolayca kullana- nı Berberdeki Papağan’ın bana ilk çağrısı “tebdi-
tın serin akışından çekip koparmalarına aldırmama-
bilirsiniz ne ki ötesini de unutmadan.
li mekânda ferahlık” oldu. Vardığınız her “yer” si-
ya hatta karşı durmaya çağırıyor. Hayatımızı çöplü-
Evet, bütün öykülerinde; alttan alta elimizden tu- ze kendi öykülerini, gizlerini, kahramanlarını sunar.
ğe, eski eşya deposuna çeviren anlamsız, yersiz uğ-
tan, bizi / okuru bir an olsun yalnız bırakmayan,
Hele yürekten isterseniz bire beş, on verir. Ve siz
raşların; bu güzelim oyuna içtenlikle katıldığımızda,
arada kahkahalar attıran ama unutmayalım ki asla
yeni bir renk, yeni bir hava katarsınız oraya. Çoğal-
ancak o zaman geride kalacağını hatırlatıyor.
bağırıp çağırmayan incelikli bir gülümseme hep var.
tırken de çoğalırsınız.
Hayatın provası, tekrarı olmayan, çoğunlukla ta-
Üstelik bunu, kimseleri incitmeden, küçük düşür-
Ayrıca hiçbir yer, hiçbir şey göründüğü gibi, gö-
sarıdan uzak bir oyun olduğu gerçeğini yine ay-
meden, büyük bir nezaketle yapıyor. Bu tutum da
ründüğü kadar değildir. Görünüş, çoğun aldatıcıdır.
nı incelikle getirip koyuyor kapımızın önüne. Üstelik
metinden kopmanıza/ ayrılmanıza fırsat vermeyen
“Her gün görüp de fark etmediklerimizin hikâyesini
oyunun nasıl seyredeceğine bizim karar verdiğimizi
etmenlerden biri olarak çıkıyor karşımıza.
dinledikten sonra” anlatılanları hayatın akışı içinde
asla unutmayalım istiyor.
de fark etmeye / görmeye başlarız.
FARK ETMEYE ÇAĞRI
Tek hükümlüsüyle hapishanesi, hayatın nabzını tutan
Gündelik hayatın içinden, rasgele seçilmiş rahatlı- HANGİ SAHNE?
berberi, okulu, çocukları, sokakları... öteki mekânları
ğıyla sahneye taşıdığı an ve mekânlarsa bizi kolay-
İnsan hikâyesiyle, anlatısıyla, oyunuyla vardır,
ve sakinleriyle Durgun köyde geçireceğiniz bu kısa
lıkla “oralı” yaparken o rasgeleliğin kalabalığından çoktur ve anlamlıdır. Gün olur oyun içinde oyun çı-
(aslında epeyce uzun) sürede hem genel anlamda ha-
bulup çıkardığı olağanüstü renklerle de hayata bak-
kar karşımıza, yeri gelir sahnede buluruz kendimizi.
yata hem de kendi yaşam yolculuğunuza tutacağınız,
tığımız pencereleri, durduğumuz yeri değiştirmeye Bazen kim oyuncu, kim seyirci; o da karışır birbiri-
özenle dökülmüş, zarafetle sunulan aynalar armağan
çağırıyor.
ne. Oysa hayat bizden büyük oyuncular olmayı de-
ediyor. Papağanlar mı? Onlar da aynanın içindeler ve
Kent, kasaba, köy... her neresi olursa olsun, mekânın ğil, oyunda olmayı ister.
onları da çok seveceksiniz.
n
taşıdığı varsıllığı, barındırdığı hikâyeleri, insan zengin- Berberdeki Papağan oyuna beklendiğimiz o sah-
liğini fark etmeye dolayısıyla mutlu olmaya; bungunlu- ne mi, “on, on beş kişiden ibaret kendi mutlu (kon- Berberdeki Papağan / Yazan ve Resimleyen:
ğa, durağanlığa, sıkıntıya teslim olmamaya çağırıyor. forlu!) dünya”mız mı sorusunun yanıtını bekliyor Behiç Ak / Günışığı Kitaplığı / 176 s. / 10+ / 2022.
19 Ocak 2023
22