Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Nikos Kazancakis:
Girit’e sevdalı bakış!
Kazancakis’in anlatısında her daim bir Girit bakışı vardır.
İkilemlerini yapıtlarına yansıtmış, sonsuzluk düşüncesinin simgesi
olan “Girit Hayali”ni leitmotiv olarak sürekli olarak işlemiştir. Bu,
onun yazı coğrafyasının özüdür adeta.
1885’te Girit Adası’nın Heraklion kentinde doğan, çocukluğu
Osmanlı yönetimindeki bu adada geçen Kazancakis, hayatla ölüm
arasında geçen çocukluğunun yurduna sıkı sıkıya bağlıdır.
Bunu anılarında şöyle dile getirir:
“Zamanla büyüyüp aklım geliştikçe mücadele de genişliyor, Girit
ve Yunanistan’dan taşıyor, bütün zaman ve mekâna yayılıyor,
insanlık tarihine ulaşıyordu; artık mücadele eden Girit’le Türkiye
değil, İyi’yle Kötü, Işıkla Karanlık, Tanrı’yla Şeytan’dı. Hep aynı,
ebedi mücadele. Böylece de, bir rastlantı sonucu olarak Girit’in
mücadele ettiği kritik bir devirde Giritli olarak doğmakla, daha
çocukluğumda, dünyada hayattan daha değerli, mutluluktan daha
tatlı bir şeyin, özgürlüğün var olduğunu hissediyordum.”* (s. 97)
ikos Kazancakis’i okurumuz, daha çok Aleksi Zor- ğün var olduğunu hissediyordum.”* (s. 97) lak ve üstünkörülükten ibaret koyu bir sis önümü kapıyor ve
ba romanıyla tanır. Türkçeye, yazılışından 17 yıl dünyayı görmeme imkân vermiyordu.” (s. 142)
NAKSOS ADASI DÜNYASINI DEĞİŞTİRDİ
N sonra, 1963’te Ahmet Angın tarafından kazandırı- Burada geçen dört yıl sonunda hukuk fakültesini bitirdi.
Kanlı ayaklanmaların olduğu adadan bir süre için ayrı-
lan bu yapıt bir bakıma, Kazancakis’in dünya edebiyatında 1906’da hukuk doktoru oldu. Atina’dan ayrılışında ise onu
lan ailesiyle Naksos Adası’na gider. Burada Frenk papazları
tanınmasını da sağlamıştır. farklı kılan anılarla doludur:
okulunda öğrenimine başlar. Naksos, dünyasını değiştirecek
Kazancakis, 1885’te Girit Adası’nın Heraklion kentinde “Atina’dan ayrılırken, ardımda iki tane taç bırakıyor-
yer olur. Okumaya ve Fransızca öğrenmeye başlar. Bir yan-
doğdu. Çocukluğu Osmanlı yönetimindeki bu adada geçti. dum: Birini eskrimden almıştım; ağır, beyazlı mavili kurde-
dan da Girit sevgisi, Giritlilik düşüncesi onu sarmalar. Ge-
Anılarında, kökenlerini şöyle tanımlar: lelerle sarılmıştı; söylendiğine göre, Delfes vadisinden kesi-
len özgürlük dalgası ise duygulandırmıştır Kazancakis’i:
“Kendi içime doğru eğiliyor ve ürperiyorum; atalarım, baba lip getirilmişti; bunun bir yalan olduğunu biliyordum...
“Bunca yıl sonra, Yunan Prensi Yeoryios’un Girit top-
kökeninden denizde kanlı korsan, karada savaşçı, Tanrı’dan ve Herkes de biliyordu ama bu yalan, defne yapraklarına
rağına ayak basışının özgürlük anlamına geldiğini düşün-
insandan korkusuz; anam soyundan, bütün gün güvenle top- parlaklık vermekteydi. Diğerini bir piyes yarışması sonucu
düğüm zaman, hâlâ gözlerim dolar ve yaşarır. İnsanın mü-
rağa eğilmiş, tohum eken, güvenle yağmurları ve güneşi bek- aldım; neden bilmiyorum, günün birinde sırf karasevda ve
cadelesi ne öldürülmez bir sırmış meğer! Şu ince, güven-
leyen, ekin biçen ve akşam üzeri evlerinin eşiğinde kollarını tutkuyla dolu bir piyes yazmıştım.
siz ve çatlak yer kabuğu nedir de üzerinde, kan ve çamu-
kavuşturup Tanrı’ya ümit bağlayan esmer, basit köylülerdi.”* ‘Sabah Oluyor’ diye de bir isim takmıştım... Aklımca dün-
ra bulanmış parazitler, yani insanlar sürünüp giderler... Ve
Hayatla ölüm arasında geçen çocukluğunun yurduna sı- yaya, daha büyük bir ahlakla daha büyük bir özgürlük ge-
onun, sonu gelmez yokuşu öncü olarak çıktığını, kah kaput
kı sıkıya bağlıdır o. Bunu, gene anılarında şöyle dile getirir: tirmekteydim... Yeni bir ışık...” (s. 150)
ve bayrak direği, kah efzon eteği ve uzun karabina, kah da
“Zamanla büyüyüp aklım geliştikçe mücadele de genişli-
Girit şalvarıyla, Yunanlının yol açtığını görmek bana heye-
GİRİT’E DÖNÜŞ VE YAZMA ÇABASI
yor, Girit ve Yunanistan’dan taşıyor, bütün zaman ve mekâna
can veriyor!” (s. 110)
Girit’e döner. Yazma çabasında yoğunlaşır. “Yazıyor ve
yayılıyor, insanlık tarihine ulaşıyordu; artık mücadele eden
beğeniyordum, Tanrı’ydım, istediğimi yapıyordum; gerçe-
ATİNA GÜNLERİ VE TUTKULU BİR PİYES
Girit’le Türkiye değil, İyi’yle Kötü, Işıkla Karanlık, Tanrı’yla
ğin niteliğini değiştiriyor, onu istediğim ve olması gerekti-
Liseyi Kastro’da tamamladı. Yükseköğrenimi için
Şeytan’dı. Hep aynı, ebedi mücadele. Böylece de, bir rastlantı
ği gibi yaratıyor, gerçeklerle yalanları birbirinden ayrılmaz
Atina’ya giden Kazancakis, o günlerini şöyle yansıtır anıla-
sonucu olarak Girit’in mücadele ettiği kritik bir devirde Gi-
biçimde birleştiriyordum. Artık yalan ve gerçek yoktu, hepsi
rında: “Atina’da öğrenci olarak yaşadığım yılları hatırlıyo-
ritli olarak doğmakla, daha çocukluğumda, dünyada hayat-
yumuşak bir hamurdu ve ben , keyfimin emrettiği gibi
>>
rum da yüreğim sızlıyor; bakıyor, görmüyordum; hayal, ah-
tan daha değerli, mutluluktan daha tatlı bir şeyin, özgürlü-
10 19 Ocak 2023