Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ZEHRA İPŞİROĞLU VE BERİN UYAR’DAN ‘YOLA ÇIKARKEN EVDE KALMAK: MEKTUPLAR’
Yüzeysel gelişen iletişim ve
salgına mektuplarla direnmek!
Zehra İpşiroğlu ve Berin Uyar’ın salgın döneminde başlayan; Yola Çıkarken Evde Kalmak adıyla kitaplaşan
mektuplaşmaları bir döneme ışık tutuyor. Seçkin Zengin tarafından yayına hazırlanan kitap, yazarların mektupları arasına
yapboz oyunu gibi yerleştirilmiş başka yaşam ve öykülerle buluşarak ortak bir bellek oluşturuyor.
bir arşiv. Mesaj vermiyorum mektup-
SERAP TÜKEL
larımda. Okuyan kişi benim deneyi-
mimden bir mesaj çıkarır mı, onu da
n “Posta Güvercini” adıyla başla-
bilemem.
yan mektuplaşmalarınız Yola Çıkar-
Dünyaya, olaylara eleştirel bakan
ken Evde Kalmak adıyla kitaplaştı.
ve kendine de eleştirel yaklaşabilen
Bu başlığı neden seçtiniz?
bir insanım. Galiba mektuplarda bir
ZEHRA İPŞİROĞLU: Bu başlıkla
yaşam biçimini, yaşadığım dönemi
Covid 19’un yaşamımızda yaptığı deği-
dile getirmeye çalıştım.
şikliğe gönderme yapmak istedik. Sal-
İPŞİROĞLU: Misyon mu? Hayır.
gın öncesi çok sosyaldik. Birden eve
Sadece birbirimizi dinlemek istiyor-
kapandık. Kapanma duygusunu aşmak
duk. Yaşadıklarımızı, okuduklarımı-
için mektuplaşmaya başladık. Evde ka-
zı, izlediklerimizi, anılarımızı, geçmi-
lırken yola çıkmamızı sağladı mektup-
şi, bugünü, sevincimizi, acımızı pay-
laşma, farklı zaman ve mekânlara gö-
laşmak… Ama tabii ki açık mektup
türen bir tren gibiydi.
söz konusu olunca herkesi ilgilendi-
BERİN UYAR: Zehra ile yazışırken
ren konularda odaklaştık.
hikâyesinin nerede başladığı ve nerede
n Yazışmalarınızdaki zıt iki hayali
biteceği belirsiz bir yolculuğa çıkmış-
karakter “Gipo” ve “Mukicim”in ya-
tık sanki. Kalemin seni götürdüğü ye-
şamlarınızdaki yeri nedir?
re gidiyor, evden çıkıyorsun. Covid 19 zamanında ise ger-
n Algımız değişti, emojilerle konuşur hale geldik.
İPŞİROĞLU: Gipo’yu anlatayım: Hepimizin bir
çek anlamda evde kaldık. Kafamız özgür, beden eve bağ-
Böyle bir zamanda neden mektuplaşma yolunu seçti-
Gipo’su vardır, hayallerimizi çalan, güzel şeyler yapma-
lı. Resmen evde kaldık. Durum, kitabın adına çok yakıştı.
niz?
mızı engelleyen gizli polis. Ben bu gizli polisi boyun-
n Mektuplaşma bloğunuz nasıl doğdu?
İPŞİROĞLU: Evet, iletişim çok hızlı ve yüzeysel ge-
duruğu altına girdiğimiz anda şiştikce şişen bir canava-
UYAR: Zehra’yla ortak ilgi alanlarımız vardı ama,
lişiyor. Birbirimizi dinlemeye zamanımız yok. Özçekim
ra benzetiyorum. Gipo korkulardan besleniyor. Ondan
bir araya gelemiyorduk. Böylece yazışmaya başladık.
döneminde yaşıyoruz, öylesine bir narsizm var ki, insan-
korkmazsak da küçüldükçe küçülüyor. Düş Hırsızları
Keyifli de oldu. Özellikle salgın döneminde. İnsanlar-
lar sosyal medyada kendilerini sergilemekten başka bir
romanımın baş kişisi Gipo.
la ilişki kurmadan yaşayamayan bizler, burnunu dışa-
şey düşünmüyorlar, kimsenin kimseye ayıracak zama-
Bu romanı yazdıktan sonra kendi farkındalığım da art-
rı çıkaramadan daha da yoğun yazıştık. Belli bir konu-
nı yok. Mektuplaşmamız bu gelişime bir direniş, bir kar-
tı. Her şey insanın hayal kurması ve bunu gerçekleştir-
muz yoktu. Günlük yaşam, yaptıklarımız, duygularımız,
şı koyuş belki de.
mek için Gipo engeline takılmadan yürümesine bağlı.
insanlar, sinema, kitaplar, yere düşen bir yaprağın hı-
UYAR: İletişim çağının araçlarını kullanarak yapılan
“Başkaları ne der/ Acaba bunu başarabilir miyim vb...
şırtısı, otlar, böcekler, geçmiş, gelecek, çevre sorunla-
iletişim bana yetmiyor. Kısacık tümcelerle, ünlüleri atıl-
” işte bunlar Gipo’nun lafları. Otoriter toplumlarda Gi-
rı, politika, yolculuklar, deneyimler… konularımız oldu.
mış sözcüklerle konuşmak, hızla akan yaşamda bir ha-
po baskıları, korkuları, köhneleşmiş gelenekleri, Batı’da
“Posta Güvercini” adlı bir blok oluşturduk. Mektupları- berleşme yolu tabii. Ama ben, üzerine kalpler yapışmış
ise daha çok konformizmi simgeliyor. Gipo yaşamımıza
mızı orada paylaştık. bir emoji yerine karşımdakine onu sevdiğimi yazmak,
ait olduğu için mektuplarda çok söz ediyorum ondan.
İPŞİROĞLUT Yazılarını çok sevdiğim arkadaşım duygularımı sözcüklere dökmek istiyorum. Artık insan-
UYAR: Mektuplarla oluşmadı bu karakterler, vardı
Berin’le mektuplaşma farklı bir deneyimdi. Berin’le or- lar birbirini dinlemiyor. Mektuplaşmak bu engeli aşıyor.
zaten. Onları anlattık sadece. Zehra’nın Gipo’su
tak yanımız çok, aynı kuşaktan olmamızın ötesinde ya-
n Mektuplaşarak okurlara neyi anlatmayı amaçladı- bence olumsuz bir tip. Onu engelliyor çoğu zaman.
şam sevincimizi, umudumuzu en zor anlarda bile yitir-
nız? Bir misyonunuz var mıydı? Benim “Mukicim” öyle değil. Benim içimdeki iyimser
mememiz, dünyaya gülen gözlerle bakabilmemiz bizleri UYAR: Misyon? Bilmem ki… Ben anlatıcıyım. Çok
ruh. Düştüğümde elimden tutup kaldıran, dayanma gü-
buluşturuyor. Ama geçmişimiz, yaşam deneyimlerimiz şey yaşadım, gördüm. Onları anlatmanın, paylaşma- cü veren, korktuğumda cesaretlendiren, umut aşılayan
çok farklı. Mektuplaşmamızı motive eden de bunlardı. nın bir yolu mektup; tarihe kişisel bir not, bir tür kişisel bir ruh bu. n
HÉCTOR ABAD FACIOLINCE’DEN
SIRA DIŞI BİR DİSTOPYA: ‘ANGOSTA’
éctor Abad Faciolince’nin Livera Yayınevi ta- Kaçakçılar, renkli sofralar,
rafından Banu Karakaş’ın çevirisiyle yayımla- yemek sonrası masa sohbet-
H nan romanı Angosta, sıra dışı bir distopya. leri, karanlık güçler ve bere-
Romanında genelde Latin Amerika motifleriyle, ketli topraklarla geliştirdiği
özelde ise And Dağları bölgesi ve Kolombiya’dan alıp Angosta’da, günümüz Latin
işlediği sembollerle yarattığı hayali şehir Angosta’da, Amerika edebiyatına, toplu-
zengin ile fakirin arasındaki uçurumun genişleyerek muna, siyasetine, insan iliş-
sonunda bir kentin üç ayrı sektöre bölündüğü bildik bir kilerine gelecekten bakarak
üçüncü dünya ülkesi trajedisinin belirsiz bir gelecekte- küreselleşen toplumlardan
ki durumuna tanık ediyor yazar. farklı kesimlerin açmazları-
Bohem bir yaşam süren sahaf Jacobo Lince’nin ba- nın, arzularının, öfkelerinin ve özlemlerinin bir pano-
şından geçen olayları anlatan Faciolince, aile, aşk, cin- ramasını sunuyor.
n
“Yeryüzünün bu tuhaf mekânının başkentinin adı
sellik, erotizm, siyaset, toplumsal eşitsizlik gibi konu-
Angosta’dır. Mükemmel olan iklimi dışında, Angos-
ları bir dayanışma öyküsüne dönüştürürken metni bir Angosta / Héctor Abad Faciolince / Çeviren: Banu
ta’daki her şey kötüdür. Cennet olabilecek bir yerdir
yandan da edebiyat tartışmalarıyla harmanlıyor. Karakaş / Livera Yayınevi / 408 s.
ama cehenneme dönmüştür.” Romandan...
8 22 Eylül 2022
RUVEN AFANADOR