Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
larını ama en azından artık kolonilerde olmadıklarını anla-
yer alıyor. Konuşan Kadınlar bu gerçeklere kurgusal bir yanıt.
Kitapta, saldırıların dehşetini anlamamızı sağlayan bir- tıyorlar. Hâlâ kolonilerde yaşayan kız kardeşleri, anneleri
ve diğer kadın aile üyeleri için endişelerini dile getiriyorlar.
kaç küçük ayrıntı var; örneğin küçük bir kızın zührevi en-
feksiyon için antibiyotik alması, yaşlı bir kadının kendi
‘ÇOĞU MENNONITLERİN YAZILI OLMAYAN
dişleri kırıldığı için takma diş takması gerekmesi, kadın-
lardan birinin saldırıları sonucu hamile olması, bir diğe- AŞAĞI ALMANCA DİLİNİ KONUŞUYOR!’
Ve elbette dil engeli de oluyor çünkü bu kadınların ço-
rinin intihar etmesi ve iki genç kızın bileklerinde ve ayak
bileklerinde görünür ip kesikleri olması gibi. ğu yalnızca Mennonitlerin yazılı olmayan dili olan ve be-
nim pek akıcı olmadığım Aşağı Almanca konuşuyor.
Saldırıları çok ayrıntılı bir şekilde tasvir etmeme konu-
sunda kararlıydım çünkü bu bana tecavüzlerin tekrarlan- Ama genellikle çok fazla üzüntü, pişmanlık ve öfke his-
settiklerini söyleyebilirim çünkü onlar aslında güven-
ması olur gibi geldi. Hayal gücümüz, ayrıntılı olarak açık-
lanmadan da dehşeti hissedebilmek konusunda son derece de olmak, çocuklarını korumak ve kendi hayatlarının bi-
raz olsun öznesi olabilmek için, bir bakıma, bildikleri tek
yeterli bana kalırsa.
dünyayı terk etmeye zorlanmış kadınlar. Sonra, elbette,
‘KOLONİLER GERÇEK ADALET İLE DEĞİL
“dış” dünyanın kendi sorunlarını da keşfediyorlar.
İBADET VE AFFEDİCİLİK VURGULANARAK
Tüm bu hisler gerçekten de kolonilerin dünyasına da dış
YÖNETİLİYOR!’
dünyaya da uyum sağlayamadığını hissetmekle ilgili; tüm
n Dışarıdan bakıldığında bu tür kolonilerde / kapalı
bunları ben de Montreal’e gitmek için kendi Mennonit top-
topluluklarda yaşayanlar, özellikle Batılı ve şehirli kül-
luluğumdan ayrıldığım zamanlardan şiddetle hatırlıyorum.
eğmek zorundalar. Böylece hiçbir şey değişmiyor. Bu el-
türlerde “kaçıklar” olarak görülüyor. Çoğunlukla bu
n Kitapta aslında kadınların erdem üzerine, yaşam
bette ki yabancılara ve seküler dünyaya çok tuhaf geliyor
tür topluluklarda yaşayan kadınlar da o hayatı kendileri
üzerine, inançlar, sevgi, nefret, affedicilik vs. üzerine
ama buraların gerçeği bu.
seçmiş olarak aynı kategoride değerlendiriliyor.
pek çok felsefi tartışma da okuyoruz. Güncel akademik
Aldığınız tepkilere de dayanarak, bu romanın bu gö-
felsefede diyalektiğin bu formunun ortadan kaybolmuş
‘ARTIK KAPALI KOLONİLERDE YAŞAMAYAN
rüşü değiştirdiğini söyleyebilir misiniz?
olması bizi nelerden mahrum bırakıyor sizce?
KADINLAR MUTLU VE RAHATLAR AMA…’
Evet. Gerçek şu ki bu kadınların hepsi olmasa da birço-
Ve de felsefenin diyalog formuyla yapılması size gö-
n Benzer kapalı topluluklarda yaşayan ya da hayatı-
ğu bu kapalı toplulularda tutsak. Bu koloniler erkek kilise
re felsefenin hem gündelik hem politik konularla göbek
nın bir döneminde yaşamış kadınlardan nasıl geri dö-
yetkilileri tarafından gerçek adalet değil, ibadet ve affedi-
bağını daha iyi yansıtıyor olabilir mi?
nüşler aldınız / alıyorsunuz?
cilik vurgulanarak yönetiliyor.
Evet, bence öyle. Hayatlarımız, politik meseleler veya top-
Pek çok kadınla konuştum ve aslında farklı tepkiler ve-
Kadınlar eğitimli değiller ve bu kolonilerin bulunduğu
lum hakkında düşünürken felsefenin önemini unuttuk veya
riyorlar. Hepsi artık o kapalı kolonilerde yaşamadıkları
Meksika, Bolivya ve Belize gibi ülkelerin dilini konuşa-
görmezden geliyoruz bana kalırsa. Diyaloğu sorgulama yo-
için mutlu ve rahatlar ama durum bundan daha karmaşık.
mıyorlar. Yanlarında bir erkek bulunmadığı sürece kolo- luyla daha da ileriye götüren Sokratik yöntem sanırım bu.
niden ayrılamıyorlar ve koloni dışında avukata, polise ya Bu iyi hislerin biraz acı ve buruk bir tadı var çünkü bu
Tabii ki zaman ve dikkat gerektiriyor. Dinlememiz, argü-
toplulukların onların hayata dair bildikleri her şeydi ve ge-
da herhangi bir yardıma başvuramıyorlar. Doğal olarak, manlarımızı dile getirmemiz ve şekillendirmemiz gerekiyor.
bu koşullarda erkekler cezasız kalabiliyor ve kızlar ve ka- ri dönmelerinin de hoş karşılanmayacağının farkındalar.
Bunların hepsi çok fazla zahmet demek, belki çok insan
Bu tür topluluklardan ayrılan kadınlarla çoğunlukla imza
dınlar (ayrıca bazı erkekler de) ıstırap içinde yaşıyorlar. bunu yapmaya istekli değil veya zamanları olmadığını dü-
Tabii bunların yanında bir de bu topluluklardaki kilise günlerinde tanışıyorum. Genellikle kocaları dışarıda, araba-
şünüyor. Ama diyalog formunda felsefe yapmanın eğlen-
öğretilerine göre, eğer sonsuz hayatlarını cennette geçir- larda bekliyor. Benimle alelacele ve kısık sesle konuşuyor- celi bir öğrenme yöntemi; dayanışma ve ardından gerçek
meyi umuyorlarsa, kadınlar erkekleri affetmek ve boyun lar; bana kendi deneyimlerini, nasıl hâlâ “özgür” olamadık-
bir değişim yaratmanın yolu olduğunu düşünüyorum.
n
SERGEY DOVLATOV’DAN ‘PUŞKİN TEPELERİ’
Zor yaşamlar, yaban dünya
ve edebiyatçının çilesi!
Zor yaşamlar, paradoksal seçimler, kimin haklı olduğunu asla bilemeyeceğiniz bir yaban dünya ve
edebiyatçının hiçbir zaman bitmeyen çilesi... 1976’da Sovyet Yazarlar Birliği’nden ihraç edilmiş ve Batı’ya
göç etmiş muhalif yazar Rus yazar Sergey Dovlatov, Puşkin Tepeleri adlı romanında (Çeviren: Ayşe
Hacıhasanoğlu / Jaguar Kitap) Puşkin Tepeleri Milli Parkı’nda rehberlik yaparak yaşamını sürdürmeye
çalışan, hiçbir kitabını yayımlatmayı başaramamış bir yazarın yaşam mücadelesini merkeze alıyor.
maya da uyarlandı. German Jr. tarafın- Puşkin’in sürgün yaşadığı, günümüzde tal bilgi dağarcığı da özellikle edebiyatçı-
HİKMET TEMEL AKARSU
dan senaryosu da yazılan film roman ile milli park olarak düzenlenmiş tepelerde ların ilgisini çekecek denli zengin.
htakarsu@gmail.com
büyük benzerlikler içeriyor. edebiyat meraklılarına düzenlenen turlara Puşkin Tepeleri romanını Soğuk Savaş
Filmin de romanın da dönemin Sovyet rehberlik ederek geçimini sağlamaya ça- deneyimi olmayan yeni kuşağa özellikle
ergey Dovlatov’un Puşkin Tepeleri
Rusya’sında yazarları kuyatan boğucu or- lışmaktadır. öneririm. Romanda yer alan paradoksal
(Çeviren: Ayşe Hacıhasanoğlu / Ja-
tamı başarıyla yansıttığını söyleyebiliriz. Bu arada alkol bağımlılığı artmış, ay- seçimler ise korkarım bugün pek çok in-
S guar Kitap), farklı bir yüz ile yeni-
Kuşkusuz aynı dönemde Batı dünya- rıldığı eşi ve kızının Batı’ya göçme tasa- sanın yaşamında yeniden yer almaya baş-
den başlayan Soğuk Savaş rüzgârlarını ede-
sında da son derecede manipülatif olan rıları da yaşamını dönüştürmeye başla- ladı. Örneğin 128. sayfada yer alan “Vla-
biyata taşıyan ve okuyucuların buna para-
yazınsal ortamın güllük gülistanlık oldu- mıştır. Yahudi kökenli olan Dovlatov da sovculuk” kavramı çok ilgimi çekti.
lel olarak da ilgisini çekecek bir roman.
ğu söylenemez. Sovyetler’de Yahudilere tanınan yurtdışı- Andrey Andreyeviç Vlasov, İkinci Dün-
Dovlatov, Sovyetler Birliği dönemin-
Filmde söz konusu yazarı daha çok en- na göç izninden yararlanmıştır. ya Savaşı’nda Almanlara esir düştükten
de yazılarını yayımlatamayan bir yazar.
telektüel ve sanatsal ortamlardaki çare- sonra taraf değiştirerek diğer esir Rus as-
1976’da Sovyet Yazarlar Birliği’nden ih-
sizlik ve Batı’ya özlem halinde izliyorsak SOĞUK SAVAŞ VE kerleri ve göçmenlerden oluşan bir or-
raç edilmiş bir muhalif. Batı’ya göç etmiş
da Puşkin Tepeleri romanı panoromayı ‘VLASOVCULUK’! du kurmuş ve Sovyetler’e karşı savaşmış.
ve New York’a yerleştikten sonra yapıtları
daha edebi bir yapıda yansıtıyor. Kitabı sonuna kadar anlatarak sürpri- Savaş bittikten sonra ise yakalanıp yargı-
art arda yayımlanmaya başlamış.
zi bozmayalım ama işbu dramatik kurgu- lanarak idam edilmiş.
Rusya yıllarını anlattığı on iki romanı oku-
BİR YAZARIN BUNALIMLI nun Nureyev, Barışnikov, Nobakov, Sa- Zor yaşamlar, paradoksal seçimler, ki-
yucularla buluşmuş. Sovyetler Birliği’nin
ARAYIŞ DÖNEMLERİ... harav, Soljenitsin, Pasternak gibi nam- min haklı olduğunu asla bilemeyeceği-
dağılmasından bir yıl önce 1990 yılında ise
Her ikisinde de “ben” anlatıcının öy- lı muhaliflerinkinden daha zorlu bir serü- niz bir yaban dünya ve edebiyatçının hiç-
kalp yetmezliğinden vefat etmiş.
küsünü izliyoruz. Yazar yapıtlarını ya- ven olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. bir zaman bitmeyen çilesi. Yeni soğuk sa-
Puşkin Tepeleri, Dovlatov’un en çok yımlatamadığı, beş parasız gezdiği bu- Akıcı dille kaleme alınmış, zevkle oku- vaşların ayak sesleri tüm hiddetiyle du-
bilinen romanı. Söz konusu yaşamöykü- nalımlı arayış dönemlerini yaşamakta- nan romanında, Dovlatov’un Rus edebi- yulmaya başlamışken Dovlatov’un Puşkin
sü Aleksey German Jr. tarafından sine- dır. Rus insanı için büyük değer taşıyan yat dünyasına ilişkin sergilediği anekdo- Tepeleri’ni okumak ilgi çekici olabilir.
n
10 28 Temmuz 2022