23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Buna şöyle bir yanıt verilebilir: Çünkü Singer, soykırım- kede kalemiyle para kazanma mücadelesi verir. Kendi geç- ğunu göstermek için de kullanır. dan sonra bir mülteci gibi hayatını devam ettirmeye çalışır- mişiyle, özellikle Polonya’da Yahudilere uygulanan zu- Örneğin Aaron’un sevgilisi Miriam, ısrarla Aaron’dan lümlerle yüzleşir. Bir kültürü hatırlatmak işiyle meşgul bi- ken geleceğe ait hayallerini kaybetmemek, bütün folklorik çocuk sahibi olmak ister ve Aaron da ilk etapta bunu des- birikimlerini yeni kuşaklara aktarmak ve bir zaman nasıl bir rinin, o dramları unutmak isteyen başka biriyle karşılaşma- tekler. Hatta onayladığını belirten cümleler kurar. Evlen- coğrafyada yaşadıklarını göstermek ister. Birbirine geçmiş sı biçiminde de okunabilir roman. dikleri gün ise Miriam bir çocukları olursa ona koyacak- günleri, anıları, yaşlı Yahudilerin dillerindeki duaları, sürgün- Anlatılanlar bireysel anlamda Aaron’un hayatı ve aşkla- ları ismi dahi düşündüğünü Aaron ile paylaşır. Ancak Aa- rı üzerineyken geniş anlamda ise Nazi kıyımından kurtu- leri, dışlanmaları, ötekileştirmeleri unutturmamaya çalışır. ron bir çocukları olmayacağını, kendilerinin, bir neslin son lan bir halkın kendi aralarındaki ilişkileri, topluma yeniden fertleri olduğunu belirterek Miriam’ın isteğini reddeder ve YAZMAK EYLEMİ VE MEŞUGA! uyum süreçleri ve İkinci Dünya Savaşı sırasında yaşadık- onu -okuyucuları da- şaşırtır. Bu tip çelişkiler, son derece Singer romanlarında ise Holokost’tan sonra hayatta kalan ve ları acı deneyimlerdir. Kitaptaki ana ve yan karakterlerin derinlikli gözlemlerle kavranıp yansıtılır. Okurda tanıdık genellikle New York’a yerleşen Yahudilerin umutsuzluğu ve hepsi bunu yaşamaktadır. bir duygu bırakma gücü olarak özetlenebilir bu gelgitler. üzüntülerine tanık olunur. Sosyolojik kuralların tersyüz oldu- Singer, kalıplaşmış düşünce biçimlerini kırarak olaylara ğu bir dönemi, ahlak anlayışını, hayatta kalma mücadelesini, basit duygularla yaklaşmaya çalışır. Otobiyografik öğelerle PSİKOLOJİK ÇÖZÜMLEMELERLE sürgünleri, insan ilişkilerini anlamlandırmaya çalışır yazar. ve bilinç akışı tekniği ile, kimi kez geriye dönüşler ve za- MUTLAK GERÇEKLİK! İkinci Dünya Savaşı sırasında Hitler’in toplama kampla- manlar arası göndermelerle çok boyutlu bir dünya yaratır. Yine Meşuga’da birbirine karışmış ailelerin yaşamları üze- rından kurtulabilmiş bir grup Yahudinin iç içe geçmiş ya- Yazarın öykülerinde olduğu gibi Meşuga’da da gerçekle rinden geleneksel Yahudi toplum yapısı anlatılırken karak- şamlarını gözler önüne serer. düşü, geçmiş ile şimdiyi, soyut ile somutu bir arada görmek terlerin davranışları ve fiziksel özellikleri de derinlemesine En önemli romanlarından Meşuga’da (Çeviren: Aslı Bi- olanaklıdır. Romana Yidiş diline ait bir kelime olan Meşu- betimlenir. Bir anlamda bu betimlemeler ve onların duygu çen / YKY), ellili yaşlarına yaklaşmış ancak bir türlü ya- ga adı verilmesi de bir rastlantı değildir. Meşuga, Yidiş di- dünyalarındaki çatlaklarla gerçeğin görülebileceğine inanılır. zın dünyasında kalıcı yer edinememiş ve bir anlamda ya- linde “çılgın, üşütük” anlamlarına gelir. Romandaki karak- Karakterlerin psikolojik çözümlemeleriyle mutlak ger- vaş yavaş şöhretini yitirmiş bir yazarı, gömülmekte olduğu terler de bir anlamda çılgın ve üşütük ruh hallerini yaşarlar. çekliğe ulaşır Singer. Çoğunlukla kahramanların duy- edebiyat tarihiyle beraber ele alır Singer. Meşuga’da ciddi olaylar dizilişi olduğunu söylemek zor- gu dünyalarına ve izlenimlerine yaslanır. Bir anlamda tüm Meşuga aslında “yazmak eylemi” hakkında bir roman- dur. Olaylara değil, onların kişiler üzerindeki etkisine olaylar, roman kahramanlarının bakış açılarından yeni an- dır. Romanda, bir yazarın yazın kaynağını, esinini, hayat odaklanılmış, olay sayılabilecek kimi gelişmelere ise ka- lamlar yüklenerek aktarılır. ve yazın ilişkisini, gerçek ile kurmacayı, günlük yaşamın rakterlerin bilinçaltına yansıdığı ölçüde değinilmiştir. Yerinden yurdundan edilen ve yok edilmeye çalışılan bir sıradanlığı arasında sıkışan olayları, aynı zamanda öz yaşa- Hatta romanda bazı gelişmeler öylesine önemsiz, kısa ve toplumun sarsıntıları yeni bir dünyada, çılgın ilişkiler ve möyküsü biçiminde sunar. silik cümlelerle anlatılır ki romanın ana kişilerinden sayıla- çılgın insanlar kanalıyla okuyucuya ulaşır. Yaşamın alaycılığından ve rastlantılarından kaçamayan Po- bilecek Max’ın ölümü tek bir cümleyle geçiştirilir. Boşnak lider Aliya’nın, “Soykırımı unutmayın çünkü lonya asıllı Yahudi yazar Aaron Greidinger, yazarlık yapma- Çünkü Singer anlatılarında asıl mesele edilen şey, karak- unutulan soykırım tekrarlanır” sözündeki bakış, Singer’in ya çalışırken bir yandan da yaşamın zorluklarına ve tuhaflık- terlerin iç dünyalarında yaşadıkları çelişkiler bütünüdür. yazılarındaki başat duygudur. Bu nedenle Isaac Bashevis larına katlanmak zorunda kalır. Beklentilerin ve koşulların Bu durum anlatı boyunca Aaron’un manik ruh hallerinde Singer anlatıları hem bir kültür analizi hem de Yahudi hal- arasında sıkışıp kalan Aaron, çareyi türlü kaçamaklarda bulur. görülebilir. Yazar, bu manik halleri, “bir hayalin gerçek- kının geçmişten günümüze tarihini anlamanın bir çabası Soykırımdan sonra Yahudilere ev sahipliği yapan bir ül- leşmesinin aslında belki de en büyük hayal kırıklığı” oldu- olarak okunabilir. n BAŞAR BAŞARAN’DAN ‘AMSTERDAM’ Bir ‘öteki’ ile hesaplaşma anlatısı! Karlar altında bir Amsterdam... Ruhla bedenin kavgasında arada kalmış bir adam... Sanki ömür boyu sürecek bir gece geçirir; dul sihirbazla, Afgan taksiciyle, delilerle, ölülerle, müzisyenlerle, uyuşturucu satıcılarıyla konuşur... “Öteki”, “yabancı”, “başkası” kimdir? Cehennem -Sartre’ın Çıkış Yok eserinde geçen ünlü sözde ifade edildiği üzere- gerçekten de öteki midir? Bu sorular, “cehennem”i ve “öteki”ni kendimiz dışındakilere değil kendimize dair olarak aldığımızda Başar Başaran’ın ilk romanı Amsterdam’ı (Doğan Kitap) yorumlamak için bir ipucu sağlıyor. şine tanık oluyoruz. GAYBIN KAYBI! A. ONUR AKTAŞ Zihninin akışını takip ettiği- Malumun güvenli sınırları arasında durmak, meçhulün miz bu kişi hiç şüphesiz felse- bu sınırları zorlamasına engel oluşturmuyor. “Öteki” bu feye, bağlamda bir gölge gibi bizi takip eden, ayağımızı bastı- aşar Başaran’ın ilk ro- resme, müziğe, edebiyata ilgi- ğımız zeminin o kadar sağlam olmadığını hatırlatan, içi- manı Amsterdam (Do- li bir entelektüel ve dolayısıyla mizde perdelerin ötesinde duran bir tekinsiz; diğer bir B ğan Kitap), bir “öteki” dışarıdan sıradan görünebilecek deyişle günlük hayatın tekdüze akışında ile hesaplaşma anlatısı. Okura pek çok duruma ilişkin, içsel ya- sesini duymak istemediğimiz ya da unuttuğumuz fanili- bir iç sesi, içe yönelen, iç dünya- şantısı merkezinden hareketle il- ğimizin ve yaşıyor oluşumuzun hatırlatıcısı. nın derinliklerine dalan bir an- ginç tespitler sunuyor. Pratik ve ekonomik gerçekliğin çarklarının ötesini gör- latıyı sunuyor; diğer bir deyiş- Amsterdam’ın kahramanı, iç le “olay”ların kronolojik akışı- meyen hesapçı çağımızda unutkanlık -yaşadığının, ölü- dünyasında kopuk me doğru olduğunun, doğanın efendisi de- nın gözle görülür netliği ile de- olanı bütünleştirme ğil bir parçası olduğunun sesi olan içteki ğil, romanın kahramanının fark- arayışında gerçekten lı yer ve zamanlara dair “yaşan- “öteki”yi unutmak- bizleri, varlığın azame- bazen örtülü olarak, tini ve coşkusunu yitirmiş, doğayla birliğini tılarının” karanlık ve muğlaklığı bazen de açıkça filo- ile karşılaşıyoruz. kaybetmiş otomatlara döndürebilir. zoflarla edebi bir ze- Dışardan bakıldığında es - Başar Başaran’ın romanında da bu minde hesaplaşıyor. tema kendini çeşitli veçhelerde, bazen ki kız arkadaşının düğünü için Amsterdam’da olarak sunulan Tabii Amster- “trajedisizliğin trajedisi” bazen “gaybın dam’daki yaşan- kahramanın iç sesini takip ettiği- kaybı” bazen de “esrarın sesi” olarak gös- tı dünyasının sahnesine sadece filozoflar de- termektedir. mizden, onun da kendi hayatındaki travmatik yaşanmış- lıkları tekrar değerlendirmesinden, okur olarak kendimi- ğil pek çok ressam, müzisyen ve şair de da- Her şeyi rakam olarak gören insan vetli. Sanki onlar da romanın kahramanı ile zi kâh Kıbrıs’ta kâh İstanbul’da kâh Atina’da buluyoruz. bu özelliği ile her şeyi nesneleştirirken ken- birlikte “Nedir bu yaşam?” ve “Nasıl yaşan- disini de doğayı da varlığı da nesneleştir- Bu içsel yolculuğunda ise ona adeta yol gösterici bir figür olarak Siyah Kız eşlik ediyor; onu eksik olanı ta- malı?” sorularına sundukları imgelerle eşlik miştir. mamlamaya, kopuk olanı bütünleştirmeye çağırıyor. Bu ediyorlar. “[k]endin diye sürdüğün şeyin içinde Özellikle de Saygun’un, Schumann’ın, Mahler’in dünyanın ezberleri”nin (s.185) kalmış açıdan Siyah Kız’ın, beyaz bir adamın simgesel olarak ötekisi olarak da görülmesi olanaklı. eserleri olarak kitapta kendini sıkça gösteren müzik, tıp- olması, intikamını “[o]rta dalga bir Romanın kahramanının, içeriğine ilişkin bir bilgimiz kı Schopenhauer düşüncesinde olduğu gibi, aklın di- radyonun cızırtısız güveninde yurttan li olan kelimelerin ötesinde hayatı idrak edişin bir yolu olmayan yeşil bir içecek yoluyla zihninin derinliklerine beraber ve solo şarkılar eşliğinde bu dünyadan gelip inişine ve kaybettiği bütünlüğü ararken içerden sesleni- olarak karşımıza çıkıyor. geç[mek]” (s.63) olarak almaktadır. n 8 9 Haziran 2022
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle