Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
MİNE SÖĞÜT’TEN ‘BAŞKALARININ TANRISI’
Bize rağmen var olan bir insanlığın tarifi!
Bilinmeze doğru sürüklenen hayatlarıyla en sert gerçeklere işaret eden uçurumların kıyısında dolanan dört insan... Karanlık geçmişi
tuhaf olaylarla dolu, bacakları dizlerinden kesik yaşlı Efsun Abla... Kim olduğunu hatırlamayan, hafızasını yitirmiş Adnan Abi...
Sokaklarda bedenini satarak para kazanan Hülya... Bir sabah ailesini, işini terk ederek sokaklardaki tekinsiz hayata karışan
şair Musa... Ve çöpte bulunmuş, her daim gülümseyen bir bebek, Matruşka... Mine Söğüt, yeni romanı Başkalarının
Tanrısı’yla (Can Yayınları) biri bebek beş sokak insanının yarı hayal yarı gerçek hikâyesiyle, yanından geçip gittiğimiz
insanların tanrısına ve medeniyetin (!) temellerine dair derin bir sorgulamaya girişiyor.
Bu insanlar Tanrı’nın hiç
GAMZE AKDEMİR
ama hiç umursamadığı in-
gamze.akdemir@cumhuriyet.com.tr sanlar. Her gün onların yan-
larından kayıtsızca geçip gi-
BİR VAROLUŞ HALİ
diyoruz. Bizim yüzümüzden
n Her şeyin gözden çıkarıldığı bir
ve bize rağmen var olan bir
kuytuda, “üşümekle ısınmak, donmakla
insanlığın tarifi bu kahraman-
çözülmek, var olmakla yok olmak ara-
lar. Yılgınlıkları bizim yüzü-
sında” kendilerine bir yer / yurt / koza
müzden, dirençleri bize rağ-
bulan insancıklar... Haklı dramlarına
men. Biz dediğim, binlerce
kapılmadan deli dobra eyvallahsız yola
yıldır özenle şekillendirdi-
devam ediyorlar...
ğimiz zehirli ve dolayısıyla
Başkalarının Tanrısı’nda kahraman-
tehlikeli kolektif bilincimiz.
ları kurgularken neden böylesi bir yapı-
n Ailesini, işini, kurulu
yı tercih ettiğinizi sormak romanın ana
kutsal düzenini terk etmiş
duygusunu açımlamanızı rica etmek de
şair Musa nasıl bir şiir ya-
olacaktır...
zıyor romanın kurgusunda?
Sanırım çağımızın temel meselesinin yı-
Şiir insana soyutlama ye-
kılmakla ayakta durmak arasında veri-
teneğini en bağımsız, en
len bir varoluş çabası olması yüzünden bu
koşulsuz, en samimi şekil-
kahramanlara yöneldi zihnim.
de kullanabileceği bir dün-
Yıkılmak ya da dirilmek dışında bir ara
ya vaat eder. Musa şiirin
formül olmadığını hissettiğimiz bir sıkı-
peşine düşerek aslında çe-
şıklığın içinde sorguladığımız bir varoluş
kirdeğindeki kadim gü-
halinin yükü en yaşlı insandan en genç in-
ğerlerin, hayatı ve kendimizi anlamlan- sokakta yaşayan farklı nedenlerle de olsa
cün anlamını kovalayan bir
sana kadar herkesin sırtına aynı acımasız-
dırma uğraşımızda çok kıymetli olduğu- ortak ve yeni bir mülkiyet ve mahremiyet
kahraman. Yapmak istediklerimiz, yapa-
lıkla binmiş durumda.
nu düşünüyorum. arayışına girmeye çalışan kahramanların
madıklarımız ve yapmadıklarımız... Bu
Tüm canlılar gibi, en ağır koşullarda bi-
sorgulamaları üzerinden ilerliyor.
sadece şair Musa’nın değil hepimizin şi-
le hayatta kalmayı görev edinen insanın
‘MÜLKİYET VE MAHREMİYET, O yüzden yıkılan bir mahallede başlı-
irsel trajedisidir.
bununla başa çıkmaya çalışırken cebelleş-
İNSANLIĞIN BAŞININ BELADA yor, yıkılan bir sistemin içinden geçiyor
n Devran... Romanın en karanlık göl-
tiği sorgulamaları en yoğun yaşadığı çağ-
OLDUĞU İKİ KAVRAM’ ve yıkılan hayallere, bizim son yıllarda
gesi demek yanlış olmaz sanırım..
lardan birindeyiz. Bu, tüm dünyada aynı.
Evet, Devran tuhaf bir aşk hikâyesinin n Metnin şehrin yıkıntılarının pek çok vardığımız aynı yere ulaşıyor.
Her zamankinden belki daha fazla soru-
alanda sarsılan ülkemizin ve yeniden sa- n Son olarak Köpek Ahmet ve Ölü
kahramanı. Sorunlu ve soyut aşk kavramı-
muz var ve hâlâ bir yanıtımız yok. Başka-
nın neredeyse somut hali. Sevginin gad- vaşa boğulan dünyanın yıkıntılarına işa- Komiser karakterleriyle de bütünlenen
larının Tanrısı işte bu meselenin romanı.
ret ettiği anlarına ilişkin neler söylersiniz? romanınızın fantastik yönüne ilişkin ne-
darlıkla kurduğu derin ilişkiyi bünyesin-
Bu, bir direnç romanı. Ama kahramanları-
de çoğaltan ve beden üzerindeki mülkiyet Bitmek bilmez bir yıkım ve inşa sar- ler söylemek istersiniz?
nın ayakta kalmak kadar sürünmek için de
malı içinde kendini geliştirmeye çalışan Soyutlamanın sınırlarını genişlettiği-
hakkını sorgulatan karanlık bir gölge.
gösterdiği bir direnç söz konusu.
ve sorularının yanıtlarını bu kaotik dön- nizde fantastiğin içinde daha uzun ve ge-
‘MATRUŞKA KİLİT KAHRAMAN’ güde arayan insanlığın başının belada niş bir yol alabiliyorsunuz. Soyutlama-
‘BİZE RAĞMEN VAR OLAN
n Çöpte bulunan ve her daim gülümse- olduğu iki temel kavram var. Mülkiyet ları da gerçeklikten yola çıkarak yaptığı-
BİR İNSANLIĞIN TARİFİ
yen Matruşka bebek... Romanın tazelen- ve mahremiyet. nız için aslında fantastik öğeler bir takım
BU KAHRAMANLAR!’ diği, aydınlandığı, umutlandığı her anda Ahlaktan, hukuka, inançtan geleneklere gerçeklerin aynası oluyor.
n Yıkıldı yıkılacak bir binanın altın-
bu bahtsız bebek var. Neler vaat ediyor temel değerleri bu kavramlardan yola çı- Her ne kadar dili ve kurgusu
da, yıkıldı yıkılacak dünyalarıyla kim bu onun varlığı? karak belirlediğimiz zaman, denediğimiz daha önceki romanlardan biraz farklı
kimsesizler ve nasıl da vazgeçmiyorlar?
Matruşka bu romandaki kilit kahraman tüm yollar aynı çıkmazda tıkanıyor. olsa da masalsı öğeler açısından diğerle-
Vazgeçmiyorlar çünkü hayatta kalma- bence. Ve okurun bana hakkında sorma- Dünyanın savaşlarla, açlıkla, adaletsiz- riyle paralellik gösteren bu romanda
ya programlılar ama kalmak istedikleri sını istemediğim, aksine benim okura likle, eşitsizlikle verdiği savaşta bin yıllar- da Ölü Komiser’in, Köpek Ahmet’in ve
hayatın anlamını kavrayamıyorlar. Onla- hakkında sormak için can attığım en özel
dır tökezlemesinin temelinde bu kavram- Kırların Hatçe’nin dünyasından geçen
rı ve hatta bizleri inatçı kılan da sanırım karakter. Bir bebeğin masumiyetinde ve ları sorgulamaya yanaşmaması var. yan hikâyeler ana hikâyeyi besleyen ay-
edilgenliğinde sorgulayabileceğimiz de-
anlam arayışı. Başkalarının Tanrısı da evini terk edip nalamalar.
n
MARGUERITE YOURCENAR’DAN ‘PİRANESİ’NİN KARANLIK ZİHNİ’
oma Manzaraları, Antik Roma Eserleri ve Düş- tikçağ eserlerini kendisinden sonrakilerin imgele-
Rsel Hapishaneler, Venedikli mimar ve gravür mine yerleştirmiş kişidir.
sanatçısı Giovanni Battista Piranesi’nin (1720-1778) Roma’nın antik harabeleri arasında, saplantılı bir de-
sanat tarihine damgasını vuran üç ayrı gravür dizisi- hanın görsel ve metafizik dünyasının izinde, Margu-
dir. Kırmızı Kedi Yayınevi tarafından Elif Gökteke’nin erite Yourcenar’ın rehberliğindeki bu yolculuk Enis
çevirisiyle yayımlanan Piranesi’nin Karanlık Zihni, Batur’un “Carceri, Piranesi’nin Kurmaca Hapisanele-
Marguerite Yourcenar’ın bu “barok deha”nın eser- ri” yazısıyla birlikte sunuluyor. n
lerine ve zihin dünyasına ilişkin derinlikli analizi.
Victor Hugo’dan Coleridge’e, kendisinden sonra- Piranesi’nin Karanlık Zihni / Marguerite
ki edebiyat ve sanat dünyasını derinden etkileyen Yourcenar / Çeviren: Elif Gökteke / Kırmızı Kedi
Piranesi, Yourcenar’a göre, özellikle Roma’nın an- Yayınevi / 96 s.
12 28 Nisan 2022