Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
AZİME KORKMAZGİL’DEN ‘ÖYKÜNÜN BAŞLANGICI:
TÜRKÜLERİ YAKANLAR 1 - HASAN HÜSEYİN’İN YAŞAMÖYKÜSÜ’
‘Yazarak başkaldırıyordu!’
Şair Hasan Hüseyin (1927-1984) bu dünyadan ayrıldıktan sonra eşi Azime Korkmazgil, birlikte geçirdikleri
yirmi yılın tanıklığı ile onun yaşamına ve bıraktıklarına ışık tutmayı görevi bilerek yaşamöyküsünü kaleme aldı.
Üç cilt olarak tasarladığı öykülemenin ilk kitabı Türküleri Yakanlar 1 adıyla, Temmuz 1995’te Prospero
Yayınları’nca, Mart 2000’de de Gök Mavisi Bir Türkü adıyla Ceylan Yayınları’nca basılmıştı. Şimdi Kırmızı
Yayınları üçüncü baskıyı gün yüzüne çıkararak kitabı okurla yeniden buluşturuyor.
ta valizinde tam yirmi yıl
GÖKHAN UFUK KORKMAZGİL
beklemişti de bir kez olsun
kapağı bile açmaya vaktimiz
MEKTUPLAR, TELGRAFLAR,
olmamıştı!
TANIKLIKLAR...
Azime Korkmazgil’in Şair Hasan
‘MEKTUPLARA
Hüseyin Korkmazgil ile yürüyecekleri
DOKUNMAYIN
yirmi yıllık yolun başlangıcı olan 3 Hazi-
EFENDİLER!’
ran 1963’te başlıyor Türküleri Yakanlar
Şiir notlarında çalışırken
1. Evlendikleri 11 Haziran 1964’e ka-
ozanın “mektuplara el sür-
dar geçen bir yıllık süreçte birbirlerine
meyin efendiler” diyen de bir
her gün yazdıkları ve kavuşmaları sonra-
dizesine rastladım. Bu ben-
sı “kalın tahtadan yapılmış, içi çam sakı-
de garip bir tedirginlik ya-
zı kokulu” asker valizine numaralayarak
rattı! Öyle ya, güven duygu-
birlikte yerleştirdikleri mektuplar...
sunu adım adım yitirdiğimiz
Hasan Hüseyin’den üç yüz yetmiş
bir 12 Mart, on yıl sürmüştü.
zarf dolusu bin sekiz yüz altmış sayfa,
Yıllardır da 12 Eylül’ü sü-
Azime’den yüz seksen beş zarf içinde bin
rüklemekteydik.
üç yüz elli yedi sayfa mektup ve yüz on
O sıra, onun eski bir mi-
iki karşılıklı telgraf içeriği ile belgeli ya-
zah öyküsünün çarpıcı baş-
zışmalarla örgülenmiş bir anlatı bu.
lığı, kaygılarımın orta yerin-
Azime Korkmazgil tanıklıklarıyla da-
de daha çok dönenir oldu:
mıtılıp gelen Hasan Hüseyin’in yaşa-
“N’ooolacak Bu İşin Sonu?”
möyküsünde anıları anlatıya dönüştürür-
sayısız yazın türünün hiçbiri olmadığına
n Yaşamöyküsünü oluşturan kitapla-
Ozan gideli; gülünç olma pahasına ve
ken belgeleri, olayları, başka tanıklıkları
göre “sözel ve yazınsal alanın tüm yara-
rın genel başlığı olan “Türküleri Yakan-
hiç açmadan, uzun kısa tüm yolculukla-
da yazınsallaştırmış.
tıcılarını bugün pekâlâ aynı evrensel da-
lar” ile ne demek istediniz? Kimdir “tür-
rımda yanımda taşıdığım, içi mektup do-
Hasan Hüseyin’in şiirine özenli bir ba-
ğarcıkta buluşturabilirim” diye düşün-
küleri yakanlar”?
lu tahta valizi önüme döktüm. Benimkiler
kış açısının yanı sıra Türkiye’nin yaşadı-
müş olmalıyım...
Türküleri yakanlar, insanlık tarihi bo-
onunkiler; on ayda her gün ayrı renkte pe-
ğı ve hâlâ yaşamakta olduğu siyasal çal-
O zaman, ayrıksı ortamların gezgin
yunca kendilerine erişebilip de bağrımıza
lür kâğıtlara yazılmış üç bin sayfa mektu-
kantılar, bunların sosyal yaşamdaki kar-
destan taşıyıcılarından tut, görece çağ-
basma talihini ve sorumluluğunu taşıdığı-
bun üçte ikisi Hasan Hüseyin’indi.
şılıkları, toplumsal gerçeklikler de arka
daşımız Pir Sultan Abdal’ın, Tevfik
mız tüm yaratıcılardır!
Geçen onca zamanda ne solmuştu ne de
planı oluşturuyor.
Fikret’in veya Sofokles’in ve haydi hay-
Bir eylem olarak yapıtın yaratılma sü-
düşün ve biçem değerini yitirmişti… Son-
di Hasan Hüseyin’in, türküleri yakanlar
reci, adlı adınca “türkü yakmak”tır.
radan yaşamöyküsüne dönüşecek oylum-
HASAN HÜSEYİN ŞİİRİ!
kervanındaki varoluşlarını yadırgamak,
Yaratanı da, çok yüce bir kavram ile,
lu bir anlatının ilk kitabına böyle başlamış
Anlatı Hasan Hüseyin şiirinin olanca
usumdan bile geçmez. Ha-
“sanatçı”dır.
oldum, yolculuk gibi de sürdü.
coşkusunu, dizelere sığmaz öfkesini, acı
san Hüseyin’in yaşamının
Böyle bakınca kavramın
Kendi yazdığım mektupların, eni bo-
alaycılığını sayfalardan esen bir rüzgâr
ana çizgileri kadar ayrıntıla-
ufkunu genişletmek gereki-
yu belliydi. Onlar evime, okuluma, Uşak
gibi okuyucuya taşıyor. Rüzgârla baş-
rı da kaydedilmeye değerdi.
yor. Hangi alanda olursa ol-
çevreme ve aileme ilişkin özel ya da res-
ka gelenler de var: Emeğin en yüce de- Belli bir güzel yazın kaygısı
sun ortaya konan yapıtlar,
mi ne yaşanıyorsa hepsinin, günü gününe
ğer olduğuna ilişkin inancı, insana, kur-
taşıyarak çalıştım.
türlerine göre ayrı ayrı kü-
ve yalın bir dille öykülenmesiydi.
da kuşa, börtü böceğe olan derin sevgisi, “Türküleri Yakanlar” üst
melense de tümünün ortak
Onları, bağımsız metinler olarak de-
ülkesinin geleceğine olan umudu. Sevgi-
başlığının şemsiyesi altında,
yanı, yaratılmış olmasıdır.
ğil, gerçeği zorlanmadan anımsayabilmek
linin sıcaklığına duyduğu tutku. Deli do- ilk kitaba Öykünün Başlan-
Kavramı genişletirken beni
ereğiyle harç olarak kullandım.
lu yaşanan yaşama ilişkin her şey. Zaten gıcı dedim, ikincinin başlı-
etkileyen ve esin kaynağım;
Hasan Hüseyin de gün boyu yaşadığını
Hasan Hüseyin şiiri de bu değil midir? ğı Gök Mavisi Bir Türkü ol-
bir kalıp olarak benimsediğim
yazıyordu. Yazdığı her şey, belge değeri
Hasan Hüseyin günlerini haklıdan ya- du. Üçüncüye hiç duraksa-
ve savunduğum, zamanla öz-
taşıyor, kimi zaman günceli aktarırken hı-
na olmanın onuru ile yaşadı. Ölümünden madan, Yoldaşım Şiir deme-
lü deyişler arasına girmiş, ta-
zını alamamış ve çocukluğuna ilk gençli-
otuz yedi yıl sonra bugün Ankara Basın- yi göze alabilirsem mutlu
rihsel bir sözdür:
ğine değin gitmiş oluyordu!
olacağım.
tepe’deki evinden gelen daktilosunun se- “Türküleri yakanlar, yasa-
Mektuplar yeni gözlerle süzgecimden
sini anımsıyorum. Tıkır tıkır yazıp durur- n Yazarken nasıl bir yol izlediniz? “San-
ları yapanlardan daha güçlüdür!”
geçmeye başlayınca gördüm ki; ozan bu
dıkta birikmiş ne varsa çıkarıp ortaya koy-
ken birden celalleniyor. Bir küfür salla-
metinlerde, duygusal içerikler bir yana,
yıp tuşlara kıracak gibi basmaya başlıyor. dum” biçiminde olmadı herhalde?
THALES’TEN EYÜBOĞLU’NA,
kendi kalemiyle ve üstelik en sahici tanık
İlk iş yarım kalmış sayısız şiir notunu,
Belli, zurnanın “zırt” dediği yerde şim- ABDAL’A TÜRKÜLERİ
olarak, görece özgürlük coşkusuyla, başta
Kandan Kına Yakılmaz ve Tohumlar Tuz
di. Akşama doğru, başı karlı dağlar gibi YAKANLAR KERVANI!
Türkiye İşçi Partili aydınları ve o günün
İçinde başlıkları altında kitaplaştırıp basılı
çıkıyor odasının kapısından. Bu söz, MÖ. 6. yüzyılda Ege’de yaşa-
Ankara’sını resmediyordu…
koruma altına aldım.
Şimdi gün yüzüne çıkan bu yaşam öy- mış ve düşün dünyasına damgasını vur-
Kalan içerikle, zaman sıralaması göze-
1963 temmuzu ile 1964’ün haziranı
küsünün devamını, Fethiye’de Azime muş matematikçi ve şair Thales’indir.
terek altı yüz sayfalık bir kompozisyona
arasında gidip gelmiş üç bin sayfayı aşan
Korkmazgil bilgisayarına aktarmayı sür- Bu tümceyle karşılaştığımda, onu ya-
ulaştım. Şunu ekleyeyim: Ozan’ın mek-
bir mektup zenginliğimiz vardı.
kıştırdığım ilk kişi, bilge Sabahattin Eyü-
dürüyor. Kitabın isminden de anlaşıldığı
tuplarından alıntılarda virgülüne dahi do-
Ozan’ın öğrenim, mahpusluk ve asker-
gibi, bu daha “öykünün başlangıcı”! boğlu olmuştu.
kunmadım. Ancak kendi mektuplarımı
lik gibi nice yıllarını aşmış da gelmiş tah-
İlkçağda roman öykü deneme ve daha
süzerek yerleştirdim…
n
26 Ağustos 2021
8