Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Goethe’nin mektupları...
Goethe’nin, kurguyla hayalle gerçeği birbirinin içinde geliştirerek yazdığı Faust’u okuyan sınırlıdır. Filmi
de izleyiciye ağır gelmiştir. Sevgi toplumuyuz biz; yayımlandığı dönemde Alman gençleri arasında canlarına
kıyacak denli etki yaratan Genç Werther’in Acıları ise bizde sıradan sayılmıştır.
Goethe üniversitelerin Alman dili ve edebiyatı bölümlerinde, doğabilimciliği, düşünsel şiirleri, oyunları,
mektuplarıyla derslerin temel konusu olmuştur. Ülkesinde öylesine ünlüdür ki Goethe, ondan söz
edildiğinde başka bir yazarın adı anılmaz.
dönüştürme erdemine yaşamı boyun-
TOGAR’IN ÇEVİRİSİ
Goethe’nin Mektupları’ndan yaptığı ca kaç sanatçı ermiştir?
seçmeleri çeviren Melahat Togar
“Yaşamım boyunca, her zaman
(Düşün Yay., 1983), kitabının önsözün-
başkalarına karşı da kendime karşı da
de, Goethe’nin kaleminden çıkan
dürüst davrandım, dünyanın tükenme-
14 bini bulan mektupların dünya yazı-
yen didişmesi içinde hep ‘en yükse-
nında rekor sayıldığını, geride kalanla-
ği’ aradım; siz de yakınlarınız da benim
ra bıraktığı paha biçilmez değerde
gibi yaptınız. Gelin, günümüz batana
bir miras, o dönemi yazanlar açısın-
dek böyle kalalım. Yarın güneş başka-
dan geniş bir araştırma kaynağı
ları için doğacak, başkaları gün ışığına
olduğunu ileri sürüyor.
çıkacaklar... Bizler ise daha aydın bir
Togar, Goethe’nin, mektuplarında,
ışıkta parıldayacağız.”
kişilik yapısına bağlı “olduğu gibi
Goethe bu yargılara 83 yaşında,
görünme” ilkesini yansıttığını, yazınsal
Shakespeare’in deyimiyle, “ömrünün
bir dil kullanmaktan kaçındığını, “güzel
güze erişip sararmış yapraklara”
mektup yazma” gibi bir özentiye
döndüğünün bilincine erdiği olgunluk
kapılmadığını vurgulamak gereği
yıllarında varıyor...
duyuyor. Daha on altı yaşındayken
kardeşi Cornelia’ya, “Mektubu karşın-
dakiyle konuşuyormuş gibi yaz, o VAROLUŞ - YOK OLUŞ
zaman mektubun güzel olur” dediğini
Goethe, “Yazgının hiçbir vuruşa
de ekliyor açıklamalarına.
benzemeyen acımasız vuruşu ile yıkıl-
Goethe, bu bağlamda doğal yete-
dığı” 1828 Ekim günü yani ölümünden
neklerini geliştirmeye çalışan, en iyi nu İstanbul’da dolaştırsa, o arada
yaranma izlenimi yaratıyor:
dört yıl önce, Berlin’deki dostu Moritz
olana ulaşmayı amaç edinen, uzun “Şimdi iyice anladım ki varlığımın ya- Cemal Süreya’nın “San” şiirinin ilk
von Brühl’e gönderdiği mektubunda
yaşamında kendini şiirin, her tür yazın-
rısı sensin ve sen kalacaksın. Ben, tek dörtlüğündeki şu dizeleri okusaydı
da şunları yazar:
sal yapıtın yanı sıra, sanata, doğaya,
başıma, bir bütün, başına buyruk bir sevinçten göklere tırmanırcasına ken-
“Yaşlıların, vakti gelince öldüğü-
bilime, görevlerine, özellikle kadınlara
varlık değilim artık. Zayıf yanlarımı sen dinden geçip yazdığı sevda şiirlerini
ne razı oluyoruz. Zira yılların akışı için-
adayan, ortaya her alanda iyi işler
güçlendirmişsin, tez yara alan yönleri- kendini adadığına göndermez miydi?
de bu, alışageldiğimiz, doğal bulduğu-
koyan bir yazar olarak tanıtılıyor.
min sen koruyucusu olmuşsun, eksik- “Kırmızı bir kuştur soluğum/ Kumral
muz bir zorunluk oluyor. Bunun için de
liklerimi sen tamamlıyorsun...” göklerinde saçlarının/ Seni kucağıma
uzun yıllar yaşadıktan sonra atalarının
MEKTUPLARIN İÇERİĞİ
Bizde bir kadına bu tür özgünlüğünü alıyorum/ Tarifsiz uzuyor bacakların”.
yanına göç eden büyüklerin gidişini,
Goethe, yaşam terazisinin bir kefe-
yitiren kalıp sözlerle ilanı aşk etmeye Ya da Cahit Külebi’nin “Boynun
düğün günü gelinin yanında damadın
sinde varoluşu anlamlı kılan atılımları-
kalkan, sanırım yalnız kapıdan gelincik çiçeğinde çizgi kadar narin”
yer alması gibi normal karşılıyoruz.”
nı, öbür kefesinde de varlıkları ortadan
değil bacadan da kovulur! dizesini duyup deli olmaz mıydı?
Bu satırları okuyunca masalların
kaldıracak yok oluş gerçeğini tartar
Yanıltmış olmayayım, Goethe’nin,
yaşamı dört sözcükle özetleyen giriş
gibidir. Bu eytişimsel düşünceler
AŞK-ŞİİR kendini “kadına adayış”ının palavra
oylumunda, kendini gerçeğin özünü
tümcesi geldi aklıma: “Bir varmış,
Bu alıntıları okuyunca Bayan von olduğunu vurgulamak amacıyla sırala-
bulmaya, doğayı kavramaya, sanata,
bir yokmuş...”
Stein’ın, Goethe’den birden kopuşu- dım bu örnekleri...
bilime adaması doğaldır.
Varoluşla yok oluş arasındaki doğal-
nun özüne varma kuşkusu girdi içime.
Mektuplarının çoğunu bağlantı
lığı böylesine yoğun anlatan hangi
Bir yandan da Goethe’nin, neden Fars YAZGININ ŞAİRİ
kurduğu kadınlara yazmıştır. Ama
dilde böyle bir söylem vardır?..
edebiyatının etkisinde kalarak Oysa gerçeği dile getirme söz konu-
kendini onlara adadığı kuşkuludur.
Dede Korkut öykülerinin sonunda,
Divan adlı bir kitap yazışının temel su olduğunda düşünürler bile eline su
Örneğin taparcasına sevdiğini yazdı-
yaşamla ölüm arasındaki doğallık da
nedenini kavrar gibi oldum. dökemez Goethe’nin!
ğı Bayan von Stein’a yönelik şu sözleri
şöyle dile getiriliyor: “Gelimli gidimli
Örneğin kitabını yazarken Fuzuli’nin Örneğin bir mektupta Bayan von
adanma sayılıyorsa o kadın acınacak
dünya/ Son ucu ölümlü dünya...”
“Aşk derdiyle hoşem el çek ilacımdan Stein’a şunları da yazabiliyor:
durumdadır:
Her şair, kuşlar gibi, kendi yuvasının
tabip/ Kılma derman ki helakim derd-i “Sosyete yükseldikçe davranışlar da
“Sanki gözlerimde, kulaklarımda
mimarıdır. Goethe’den başlayıp
dermanındadır” ya da “Beni candan büsbütün bayağılaşıyor. Hiçbir maska-
senin yerleştirdiğin küçük periler var,
masalları, öyküleri anınca “Ölüm asu-
usandırdı cefadan yâr usanmaz mı/ ralık, bir eşeklik düşünülemez ki
gördüğüm, işittiğim her şeyden, sana
de bahar ülkesidir bir rinde” diyen
Felekler yandı ahımdan muradım şem’i bu büyüklerin, dalkavukların araların-
beslediğim hayranlığın payına ayırmam
Yahya Kemal Beyatlı unutulur mu?
yanmaz mı?” dizeleriyle karşılaşan daki küçüklerin içyüzü kadar insanı
gerektiğini bana fısıldıyorlar...”
Goethe de yok oluşu, dünya işleri-
aşk delisi olup dağlara düşmez mi? iğrendirsin...”
Goethe’nin Bayan von Stein’a duy-
Bir de şu satırlara bakalım, insa- ni pek önemsemeyen rind ruhlu kişiler
duğu büyük sevgiye içtenlik örneği Rastlantı bu ya, Goethe ölümünden
189 yıl sonra, bir kaçamak yapıp ruhu- nın özünde saklı şu duyguları söyleme gibi algılıyor...
şu satırlar da bende adanma değil,
n
26 Ağustos 2021
14