22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

VİTRİNDEKİLER Candide ya da İyimserlik / Voltaire / Çev. Server Tanilli / Çizen: Turhan Selçuk / Cumhuriyet Kitapları / 203 s. “Olabilir dünyaların en iyisi”nde yaşadığımıza inanan saf bir gençtir Candide; iyimserlikle doludur. Bir talihsizlik, sevgilisinden ayırır onu ve yollara düşürür. Voltaire, hemen hemen bütün dünyada dolaştırır kahramanını. Gittiği her yerde de gördüğü savaştır onun, acıdır, gözyaşıdır... Kötümserleşir. Son olarak İstanbul’a düşer yolu. Bir Türk köylüsünden, çalışmanın, emeğin erdemlerini öğrenir. “Çalışmak, bizden üç büyük kusuru, can sıkıntısını, kötü alışkanlıkları ve yoksulluğu uzaklaştırır” der köylü. Yapıt, Voltaire’in kaleminden 18. yüzyılın bir eleştirisiydi. Kuşkusuz, kötümserdir Voltaire ama cesaretini yitirmemiş bir kötümser; öyle olduğu için de eleştirirken daha iyi bir dünyayı da sezdirir. Varlık’tan Garip’e Türk Rönesansı’nın Şiiri (19331941) / Sibel Yılmaz / Çolpan Yay. / 292 s. Kitap, modern Türk şiirinin en hareketli dönemlerinden biri olan 1930’lu yıllarda belirmiş şiir anlayışlarıyla süreli yayınlardaki şiir verimini dönemin koşulları içinde değerlendiren bir çalışma. Cumhuriyet rejiminin kültür ve sanat politikalarına ağırlık verdiği 1930’lu yıllarda, Varlık, Servetifünun, Yücel, Kültür Haftası, Ağaç, Ses, Yeni Edebiyat gazetesi, İnsan, Kopuz, Orhun, Oluş, Gündüz, Çığır, Marmara, Yedigün ve Aramak gibi birçok süreli yayın varlığını sürdürür. Edebiyatımızdaki bu birikimi ortaya koymayı amaçlayan çalışmada dönemin poetik çerçevesi belirleniyor. Sibel Yılmaz, Türk şiirinin gelişimini tematik yaklaşımlar, şairler ve Garip Şiiri etrafında inceliyor. Bilinen şairler ve şiirlerin yanı sıra unutulmuş popüler şairleri ve dönemin şiir ortamını geniş açıdan ele alıyor. Senin Meliha / Hasan Öztoprak / Remzi Kitabevi / 200 s. 1943 yılının haziranında Adapazarı büyük bir depremle yıkıldı. İkinci Dünya Savaşı’nın ülkede yol açtığı sıkıntıların üzerine gelen deprem, halkın dertlerini artırmakla kalmadı, ruhsal dengesini de altüst etti. Böyle bir atmosfer içinde geçen roman, şehrin ileri gelenlerinden Akyüz ailesinin kızı Meliha’nın akrabası Ahmet’e olan tutkuya dönüşmüş aşkıyla gelişiyor. Meliha’nın İstanbul’da yaşayan sevgilisine olan aşkını ona yazdığı mektuplar aracılığıyla sunarken günlük yaşamın gelgitlerine de tanık ediyor. Öztoprak bu romanında aşk, mutluluk, tutku, bağlılık, kıskançlık ve aile bağları gibi kavramları dönemin duyarlılığıyla yansıtıyor. Montrö Boğazlar Konferansı: Tutanaklar Belgeler / Seha L. Meray, Osman Olcay / Türkiye İş Bankası Kültür Yay. / 840 s. Montrö’de toplanan konferansta Türkiye, kararlı tutumu sayesinde istediğini alarak boğazlarda egemenliğini kurdu. Aradan geçen on yıllar içinde esasta bir değişikliğe uğramadan devam eden Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nden aldığı yetkilerle donanmış olan Türkiye, İkinci Dünya Savaşı ve Soğuk Savaş gibi dünyanın geçirdiği en zorlu dönemlerde, hem boğazlardaki egemenliğini tartışmasız biçimde sürdürmeyi hem de bu kadar stratejik bir suyolunun hasım devletler arasında çatışmalara yol açmamasını sağlamayı başardı. Seha L. Meray ve Büyükelçi Osman Olcay, Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni ve bu sözleşmeyi ortaya çıkaran Montrö Boğazlar Konferansı’nı arı bir Türkçeye çevirerek kırkıncı yılında kitaplaştırmıştılar. Bu kitap, o çeviri. Yetkin uluslararası hukuk uzmanlarından Rıza Türmen’in, Montrö Sözleşmesi’nin önemini, bu yeni baskı için kaleme aldığı önsöz’yle sunuluyor. Beyaz Zambaklar Ülkesinde / Grigory Petrov / Can Yay. / 140 s. Petrov’un çeşitli aralıklarla çıktığı Finlandiya seyahatlerindeki notlardan oluşan kitabı, 1800’lerin sonlarında Finlandiya halkının içinde bulunduğu durumu, cehaletten kurtulmak için başta Johan Vilhelm Snellman olmak üzere ülkedeki bir avuç Fin aydınının verdiği olağanüstü mücadeleyi anlatır. Petrov’un 1923’te kaleme aldığı yapıt, Finlandiya’ya adanmış olmakla beraber, gelişmekte olan ülkelere rehber olacak nitelikte bir uygarlık mücadelesinin öyküsü de. Mustafa Kemal Atatürk’ün askeri okullarda okutulmasını istediği Beyaz Zambaklar Ülkesinde, ilk günkü güncelliğini koruyor. İki Kadın İki Aşk / Suat Derviş / İthaki Yay. / 216 s. Berlin Konservatuvarı’nın piyano bölümünü bitiren Macide, Türkiye’ye döndükten sonra ailesinin de uygun gördüğü Rauf’la evlenip kızı Perihan’ı dünyaya getirir. Artık hem git gide ünlenen bir piyanist hem eş hem de bir annedir. Eşinin okul arkadaşı Cemil’e saplantıya varan bir aşkla tutulur. Bu uğurda eşini ve kızını geride bırakmayı göze alacak, ancak Cemil’le ilişkisi de fırtınalı olacak, genç kadını uçurumun eşiğine getirecektir. Suat Derviş, ustalık dönemi yapıtlarından İki Kadın İki Aşk’ta, aşkı tüm altüst ediciliğiyle ve incelikle anlatıyor. Yapıt, Osman Balcıgil’in, Suat Derviş’in yaşamını konu edinen romanı İpek Sabahlık’ı yazış sürecini anlattığı İpek Sabahlık’ı Neden Yazdım? başlıklı yazısıyla sunuluyor. Kafkasya: Zafer, İhanet ve Hüzün (1918 – 1919) / Atilla Güler / Galeati Yay. / 304 s. Kitabında Kafkasya bölgesinin tarihi ve stratejik önemine dikkat çeken Atilla Güler, Kafkasya’da yaşanan gelişmeleri Berlin Konferansı ile birlikte ele almaya başlayarak Kafkas İslam Kolordusu’nun Kafkasya harekatını krokiler, belgeler ve resimlerle sunuyor. Kafkasya bölgesinin tarihi ve stratejik önemi ile yaşanan gelişmeleri, Berlin Konferansı ve Kafkasya’da yaşanan gelişmeler, Birinci Dünya Savaşı ve sonrasında Kafkasya, Bolşevik İhtilali ve sonrasında Kafkasya, Kafkas İslam Kolordusu’nun kuruluşu ve nedeni, Kafkas İslam Kolordusu’nun muharebeleri, Kuzey Kafkas Cumhuriyeti’nin İlan edilmesi başlıklarında inceliyor. Ağır İşçiler / Orhan Duru / Yapı Kredi Yay. / 120 s. Orhan Duru’nun üçüncü öykü kitabı Ağır İşçiler (1974) yeni bir editörlükle Yapı Kredi Yayınları’nda. Ağır İşçiler, klasik öykünün kalıplarını bozarak başka bir anlatı dili geliştiren 1950 Kuşağı’nın ele avuca sığmaz yazarı Orhan Duru’nun ayrıksı kitaplarından biri. Yazar, 1960’lardan itibaren gelişen toplumsal bilinci, siyasal ve tarihsel gelişmeleri kendine özgü yaklaşımlarla öyküleştiriyor. Orhan Duru sözü kırk parçaya bölerek düşün gerçeğini, saçmanın anlamını, umutsuzluğun neşesini yaratıyor. “Bu sırada çok önemli bir olay ortaya çıktı sol kolum üzerinde. Saatli olan sol kolum belki de saatlerce kalmıştı aynı biçimde yastığımın üzerinde ve başımın altında, bu yüzden uyuşmuştu ve kendinde değildi ve daha bilinçlenmemiş ve sınıf bilincine ulaşmamıştı.” Mektup Aşkları Modern Türk Edebiyatı Klasikleri / Leylâ Erbil / Türkiye İş Bankası Kültür Yay. / 224 s. Edebiyat ya da roman doğruyu söyler mi, söyleyebilir mi, özellikle bu roman Mektup Aşkları ise? Erbil’in çeşitli kişilerin birbirlerine yazdıkları özel yaşam itiraflarıyla dolu mektuplardan oluşan bu romanı (yazarın başka birçok romanında olduğu gibi) estetik ya da erotizm ile etiğin çatışmasına bir aralıktan baktırırken aynı zamanda bu çatışmanın kaynağını sorunsallaştırıyor. Çatışma, kuşkusuz romandaki olayın kurgusuna ait olsa da kurguyu da aşarak bu romanın doğrulukla ilişkisi üzerinde düşünmeye çağırıyor. Burası Orası Değil Hayalet Oğuz Kitabı / Kaya Tanış / Kırmızı Kedi Yay. / 568 s. Kimdir Oğuz Alplâçin? Tezer Özlü’nün öyküsünde karşımıza çıkan bir kahraman mı, 50 Kuşağı’nın en “bohem” üyesi mi? Büyük bir nihilist mi, Selahattin Hilav’ın taktığı isimle “entelektüel solucan” mı? Diyarbakırlı zengin bir ailenin ferdi mi? Dönemin yazarlarının anılarında yer alan siyah beyaz bir figür mü? Arkasında tek tük metinler bırakmış bir hevesli mi, yoksa çok çalışkan usta bir çevirmen veya göz ardı edilmiş bir şair/yazar mı? Kaya Tanış, Türk kültür ve edebiyat sahnesinin en ünlü bohemini tüm yönleriyle inceliyor. Önce Oğuz Haluk Alplâçin’in yaşamında eksik bilinenleri belgeleriyle ortaya koyuyor, sonra da şiirlerinden öykülerine, yazılarından çevirilerine imza attığı işleri bir araya getiriyor. Yaralı Erkeklikler 12 Mart Romanlarında Yalnızlık Yabancılaşma ve Öfke / Çimen Günay Erkol / İletişim Yay. / 328 s. 12 Mart askeri darbesini konu edinen romanlar yakın tarihimizin karanlık bir dönemine tanıklık eder. 1970’li yıllarda yazılan bu romanlarda ilk göze çarpan katman, devrimci muhalefet ve karşı karşıya geldiği milliyetçi muhafazakâr tepki olsa da aslında Soğuk Savaş ikliminde farklılaşan fikir ve eylemler aracılığıyla bütün bir Türk toplumu, iktidar meselesine ilişkin bir sorgulama için sahneye çıkarılır. Erkol, güce tapılan bir atmosferde, istikrarlı bir erkeklik arayan ama bunun ne demek olduğunu göremeyen erkeklerle dolu 12 Mart romanlarını erkek kimliklerine getirilen yeni ve güçlü bir eleştiriyle ele alıyor. 18 22 Nisan 2021 KITAP
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle