08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ALİ ŞAHİN’DEN ‘BÜYÜK YOL AYRIMI’ Sosyalist sol ve Türk Devrimi ilişkisi Atatürk ve Cumhuriyet’e yönelik yanlış tutum sadece siyasal İslamcılarda yok. Sağcılarda, liberallerde, NATO milliyetçilerinde olduğu gibi solun bazı kesimlerinde de var. Peki, bir kısım soldaki bu yanlışın sebepleri neler? Ali Şahin, bu soruya yanıt arıyor. BARIŞ DOSTER T ürkiye’yi yönetenlerin Atatürk’le, Cumhuriyet’le aralarına mesafe koymalarının içeride ve dışarıda yarattığı sonuçları her gün yaşıyoruz. Daha da yaşayacağız. Atatürk ve Cumhuriyet’e yönelik bu yanlış tutum sadece siyasal İslamcılarda yok. Sağcılarda, liberallerde, NATO milliyetçilerinde olduğu gibi solun bazı kesimlerinde de var. Peki, bir kısım soldaki bu yanlışın başlangıç tarihi ne? Sebepleri neler? Ali Şahin’in Solun Büyük Yol Ayrımı adlı çalışması, bu soruya yanıt arıyor. Dr. Ali Şahin, genç bir bilim insanı. İstanbul Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü’nde çalışıyor. Doktora tezine dayanan kitabının alt başlığı “Kemalizm, Atatürk, Türk Devrimi”. Günümüzde solda geçinen ve soldan geçinen kimilerinin “Türk” ve “Türk Devrimi” demekten kaçındığını; “Tür kiye halkları”, “Türkiye Devrimi”, “Türkiye solu” demenin ilericilik; etnikçiliğin devrimcilik, mezhepçiliğin sosyalizm sanıldığını anımsarsak, kitabın alt başlığı daha da önem kazanıyor. Kitap üç bölümden oluşuyor. İlk bölümde, Osmanlı Devleti’nin son döneminde ve Türkiye’de sosyalist hareketin tarihindeki temel ögeler işleniyor. Sosyalizmin 1970’lere bıraktığı ideolojik, düşünsel miras ve Türk Devrimi ele alınıyor. İkinci bölümde, 12 Mart Muhtırası’ndan 12 Eylül Darbesi’ne sol sosyalist akımların Türk Devrimi’ni nasıl algıladıkları inceleniyor. Türkiye Komünist Partisi’nden Türkiye İşçi Partisi’ne, Türkiye Sosyalist İşçi Partisi’nden Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu’na dek onlarca parti, örgüt ve hareketin Atatürk’e, Türk Devrimi’ne, Kemalizm’e nasıl baktıkları araştırılıyor. Üçüncü bölüm ise 1971 1980 döneminde sosyalist akımların liderleriyle, öncü isimleriyle yapılan görüşmelerden, oluşu yor. Kamil Dede, Aydın Çubukçu, Gökalp Eren, Doğu Perinçek, Bozkurt Nuhoğlu, Mehmet Atay, Metin Çulhaoğlu, Rasih Nuri İleri görüşülen isimlerden bazıları. EKİM DEVRİMİ / TÜRK DEVRİMİ İLİŞKİSİ Kitabının önsözünde, eserini “sol tarih” çalışması olarak değil, sosyalist solun ana akımlarının Türk Devrimi’yle ilişkisini inceleyen bir çalışma olarak niteliyor Şahin. 12 Mart ve 12 Eylül dönemlerinde, sosyalist solun, Türk Devrimi’ne ilişkin geleneksel çizgisinin kırıldığını, geleneksel çizgiden sapmalar, kopmalar olduğunu vurguluyor. Bu bağlamda İbrahim Kaypakkaya ile ilgili bölüm, özellikle dikkat çekici. Kaypakkaya’nın Atatürk ve Kemalizm eleştirisinin temelsiz ve gerçeklerden kopuk olduğunu gösteriyor. Şahin, Türk Devrimi’nin Ekim Devrimi ile olan ilişkisinin, o günlerde ve devamın da, Türkiye’deki sosyalist hareketleri yakından etkilediğine değiniyor. Şahin’in çalışması, tarih ve siyaset bilimi açısından olduğu kadar, Kurtuluş Savaşı’nı yok sayan, Atatürk’e burun kıvıran, Cumhuriyet Devrimi’ni küçümseyen sözde solcuların, nerelere savrulduklarını, kimlerle ittifak kurduklarını, hangi siyasetçilerin peşine takıldıklarını göstermesi açısından da önemli. Çünkü Atatürk’ten uzaklaşmak, Türk Devrimi’nden kopmak, hiçbir siyasi hareketi daha devrimci, daha etkili, daha güçlü yapmıyor. Sivil toplumculuğun, Avrupa Birliği kuyrukçuluğunun, Soros destekçiliğinin, liberalizmin, neo liberalizmin, Kürtçülüğün, ABD işbirlikçiliğinin uzantısı yapıyor. Bu tipleri FETÖ’nün Abant Toplantıları’nın müdavimleri, Zaman ve Taraf gazetelerinin yazarları olarak da anımsıyoruz. Şahin’in çalışması, ülkemizde her zaman güncelliğini koruyan bir tartışmanın köklerine ışık tutması açısından önem taşıyor. n Solun Büyük Yol Ayrımı / Ali Şahin / Kaynak Yayınları / 550 s. / 2019. HAKAN GÜNGÖR’DEN ‘BIZ GÜZEL BIR AILEYIZ’ Yalan da olsa mutluyuz Yeşilçam filmleri kim bilir kaç kuşak anlamına geliyor! Siz ne dersiniz bilmem ama sanırım o filmler aile mirası. Kuşaktan kuşağa geçen; bir izi, anısı olan… AYŞEN GÜVEN [email protected] D iyelim bir ahşap sandık o miras; Hakan Güngör o tozlu sandığın kapağını hayal kırıklığına da uğrama, bir kaybı da hatırlama pahasına açıyor işte. Biz Güzel Bir Aileyiz sekiz Ertem Eğilmez filmine bakıyor. Kitabın önsözünü yazan Şenay Aydemir’in dediği gibi “başroldeki aile” üzerinden bu filmleri inceliyor. Yapım süreçlerine ilişkin minik notlar, her bir filme dair simgesel okumalar, kamera arkasında kalan magazin hikâyeleri ve usta yönetmen Ertem Eğilmez’in yolculuğu, Adile Naşit, Münir Özkul, Tarık Akan, Kemal Sunal, Ayşen Gruda, Zeki Alasya, Metin Akpınar, Şener Şen gibi oyuncular… Duymadığımız, rastlamadığımız ya da pek az bildiğimiz anılar, geçmiş zamanlar… Hakan Güngör’ün Bülent Ulus’la beraber araştırıp yazdığı ilk kitabı Parola 555K’dan sonra çıkan bu çalışma yazarın tarihin izini sürme istek ve becerisini bize bir daha gösteriyor. Ayrıntıcılığı, araştırma tutkusu ve aslında o filmlere bizden başka bir gözle bakması bu eşine az rastlanır çalışmayı masamıza bırakıyor. Peki Hakan Güngör; Sev Kardeşim, Yalancı Yârim, Oh Olsun, Mavi Boncuk, Bizim Aile, Aile Şerefi, Gülen Gözler ve Neşeli Günler’i seyrederken bizim farkına varmadığımız neleri görmüş olmalı? Tam bu noktada yazar, langırt makinası satarak köşeyi dönmeyi hayal eden Ertem Eğilmez’in parasızlıktan sinemaya girişi ve “aile” filmlerinin sattığını keşfiyle başlayan serüvenin “peki aile neydi” sorusuyla ilgileniyor. Bana kalırsa aile o zamanlar ne idiyse bugün de üç aşağı beş yukarı aynı: düzenin çekirdeği yani. Hiyerarşiyi, kolun kırılıp yenin içinde kalacağını, kadının erkeğin “güdümüne” bir şekilde muhtaç olduğunu, annenin bir rolü babanın başka bir rolü olduğunu sonuçta her ikisininde rol olduğunu, birilerinin ezip birilerinin ezileceğini ve bunların hepsinin “olağan” olduğunu önce ailede öğreniriz. Sonra çalışma hayatında patron seni sömürürken “aynı gemideyiz” der, devletler boğazından lokma geçmeyen halkına “biz bir aileyiz” diyerek o zor günleri atlatma fikrine ikna eder ve bu devran bir ayraç gelene kadar böyle gider. Çünkü biat etmek, karşısında yaşken eğildiğimiz ilk derslerdendir. Elbette mutlu çocukluklar, aşklar, paylaşmayı sevdiren kardeşlikler de vardır ama güzel aileler ve mutlu sonlar da biraz abartılıdır. Çünkü yoksulluk kapıdan girince mutlu olunmaz. Hakan Güngör bütün bu yanlarıyla irdelediği filmlere asla haksızlık etmiyor, değerinden de yemiyor. Sadece bir göz daha ekliyor bakılacak, ki kadınları Yeşilçam nasıl görmüş sorusunun cevabını verirken en kıymetli okumasını da sunuyor bize. Cinsiyetçilik ne yazık ki bu filmlerin hiç dışına çıkamadığı bir merkez. Tersinden küçük notlar olsa da sonuçta kadın “aileye” yakışır biçimde mutfakta, evde, erkeğin gölgesinde… Eşcinseller ise sadece güldürü öğesi olabiliyor bu filmlerde. Hakan Güngör bu tespitlerini dayandırdığı müthiş ayrıntılar yakalıyor her filmde. Velhasıl bu filmlerdeki fakir, hasta, acılı, kimsesiz ama “mutlu sonlar” düzenin bizim için tasarladığı illüzyonlu aynalar biraz da. Şaşırtıcı anekdotları anlatmadan kitaptan bahsetmek eksik kalır. Kitabın akışı içinde o anekdotların karşınıza parça parça çıkması tatlı bir heyecan. Ertem Eğilmez’in filmleri o gün ne kadar iyi geliyorsa bugün de o kadar iyi geliyor. Aile de o zamandan bu zamana aynı biçimde kurulup kutsanıyor. Kadınlar için yer yer değişen pratikler olsa da bu hâlâ böyle… “Aile bir güzelliği her zaman yaratmaz ama güzellikler bir aile yaratabilir. Yalnızca film icabı değil, gerçekte de…” n Biz Güzel Bir Aileyiz / Hakan Güngör / h2o Kitap / 192 s. / 2019. 6 12 Mart 2020
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle