02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

VİTRİNDEKİLER Arızanın Merkezine Seyahat / Sona Ertekin / Mundi Kitap / 373 s. “Macera her an bir adım ötemizde olsa da kaçınılmaz değildir. Ama bilinmezliğe bir kez adım attığınızda, asla geri dönmek istemezsiniz.” Gizemli bir kitabın peşindeki maceraperest bir ödül avcısını ve kırgın bir kitap dedektifini Moda’nın dar sokaklarından Kamboçya ve Bali sahillerine, yağmur ormanlarından yanardağların zirvesine sürükleyen soluk soluğa bir dünya yolculuğu… Sona Ertekin, Arızanın Merkezine Seyahat’de okura hızla akan komik, fantastik, romantik bir macera sunuyor. Minna Von Barnhelm / Gotthold Ephraim Lessing / Çeviren: Sabahattin Ali / Yapı Kredi Yayınları / 107 s. Sosyal durum, maddi zorluklar gibi engellere rağmen iradesini koruyup aşkına sahip çıkan Minna’nın yolculuğunu ve sonunda en önemli şeyin “insan olmak” olduğunu anlatan bir oyun Minna Von Barnhelm. Yedi Yıl Savaşları sırasında yaralandığı için ordudan alınan Tellheim, varlıklı sevgilisi Minna’nın hayatını mahvetmemek için ondan ayrılır. Tesadüflerin âşıkları bir araya getirdiği oyun komedi olarak okunsa da toplumsal kalıpları kırma konusunda yazıldığı dönemde cesur mesajlar vermektedir. Lessing’in 1767’de “oyun içinde oyun” tekniğinde kaleme aldığı eser, Sabahattin Ali çevirisiyle daha farklı bir hal alıyor. Yazgı ve Gazap / Lauren Groff / Çeviren: Begüm Berkman / İthaki Yayınları / 438 s. Her hikâyenin iki tarafı vardır. Her ilişkide iki ayrı bakış açısı. Belki de iyi bir evliliğin sırrı doğrular değil de yalanlardır. Şeytan tüylü çapkın Lotto ile etrafı sırlarla örülü Mathilde, gizlice evlendiklerinde sadece yirmi iki yaşında, uzun boylu, yaratıcılıkla dolu, cazibeli ve birbirlerine delicesine âşık iki gençtiler. Lauren Groff, bir evliliğin yirmi dört yıllık hikâyesini anlatırken hiçbir şeyin beklendiği gibi gerçekleşmeyeceğini ve burnumuzun ucundaki bu gerçeği anlamanın ne kadar zor olduğunu anlatıyor. Yazgı ve Gazap, aşkın, yalanların, daha önce eşi benzeri görülmemiş bir kudretin, herkesin kıskançlıkla izlediği bir Âdem ile Havva’nın tehlikeli hikâyesi. Örümcek Ağı / Joseph Roth / Çeviren: Ahmet Arpad / Everest Yayınları /140 s. Alman edebiyatının önemli yazarlarından Joseph Roth’un 1923’te yayımlanan ilk romanı Örümcek Ağı, Nazizmin yükseliş dönemine dair önemli bir tanıklığı sunuyor. O yıllarda henüz ilk işaretlerini vermiş Nasyonal Sosyalizmi hazırlayan şartların derin bir psikolojik analizini yaparken, gelecekte Almanya’yı ve dünyayı bekleyen felaketlerin bir öngörüsünü sunar. Teğmen Theodor Lohse Birinci Dünya Savaşı’ndan hayal kırıklığıyla dönmüş; cephede kahramanca şehit olmadığı için ailesi tarafından horlanan, kendisinin kişisel başarısızlıklarından ve imparatorluğun düştüğü durumdan Yahudiler ile sosyalistleri sorumlu tutan bir gençtir. Ezik, yenik ve öfkeli Lohse, geçinebilmek için zengin bir Yahudi’nin oğluna özel öğretmenlik yaparken bir tesadüf sonucu kendisine gizli örgütün yolları açılır. Artık o örgüte girmek için de, orada yükselebilmek için de her yol mubahtır. Kutu Adam / Kobo Abe / Çeviren: Devrim Çetin Güven / Sel Yayıncılık / 204. s Çağdaş Japon edebiyatının en sıradışı yazarlarından Kobo Abe, Kutu Adam’da toplumdan, insanlardan ve bakışlardan kaçan bir mutlakyabancıya, görülse de fark edilmeyen kimliksiz ve isimsiz bir antikahramanı anlatıyor. Kitap gerçeği ve düşü, hayali ve hakikati, kurguyu ve nesnelliği kendi deneyimiyle aşar; ama ne deneyimin gerçekliğinden emindir ne de kendi varlığından. Şehrin sokaklarında, köprü altlarında ve kuytularda dolaşır; sahte, topluma karışmaya gönüllü sözde Kutuadamlardan nefret eder. Görülmekle ve görülme arzusuyla tanımlanan bu dünyada, görünmez olmak isteyen kişinin kaderi varolmamak, varlığı yadsınan bir Kutu Adam olmaktır. Vadim O Kadar Yeşildi ki / Richard Llewellyn / Çeviren: Gani Yener / Yordam Edebiyat / 576 s. Richard Llewellyn’in başyapıtı Vadim O Kadar Yeşildi ki, 20. yüzyılın başlarında Galler’deki bir madenci ailesinin yaşadıklarını anlatır. İlk başta Morgan ailesinin en küçük üyesi Huw’un gözünden, madende çalışan, şarkı söyleyen, mutlu ve tok işçilerin anlatıldığı masalsı bir hikâyedir bu. Son rasında, kapitalizmin yok ettiği neşe ve ışığın, hiçleşen emeğin, katledilen doğanın ve değişen toplumsal yapının destansı romanı haline gelir. Üç Taş Bir Duvar / Eric H. Cline / Çeviren: Selahattin Karagöz / Alfa Yayıncılık / 524 s. Profesör / Charlotte Bronte / Çeviren: Çiğdem Banguoğlu Aka / Remzi Kitabevi / 303 s. Klasik İngiliz edebiyatının ünlü yazarı Charlotte Brontë (18161855) gelişmeye açık bir ailenin üçüncü çocuğu olarak dünyaya geldi. Brontë, İngiltere’de özellikle kadınların büyük baskı altında olduğu muhafazakâr Viktorya döneminde eserlerini yazdı. Bir kadın olarak kendisini ifade edebilmek için olağanüstü bir azimle mücadele etti. Profesör, Charlotte Brontë’nın yazdığı ilk eser olduğu halde, yazarın yaşamı boyunca yayınlanmadı. Ancak 1857 yılında eşinin izniyle basıldı. Kum Adam / Lars Kepler / Algan Sezgintüredi / Doğan Kitap / 469 s. Soğuk bir kış akşamında Stockholm’ün biraz dışında, Mikael KohlerFrost yalnız başına dolaşırken bulunur, çok hastadır. Hastaneye yetiştirilir. Kayıtlara göre, Mikael yedi yıl önce ölmüştür. Kız kardeşiyle beraber on üç yıl önce kaçırılmış, güvenlikli bir psikiyatri biriminde tecrit edilmiş seri katil Jurek Walter’ın kurbanı olduğu sanılmıştır. Jurek Walter’ı yakalayan dedektif Joona Linna’nın şüphesi doğrulanmıştır: Jurek Walter’ın dışarıda, Mikael ile kız kardeşinin yıllar boyu süren tutsaklıklarında Kum Adam olarak belledikleri bir suç ortağı vardır. Lars Kepler güçlü sezgileri, stratejik dehası olan, hassas, olağanüstü başkahraman Joona Linna’yı yaratıp karşısına Hannibal Lecter kadar zorlu ve hesapçı bir düşman koyuyor. Serbest Cumhuriyet Fırkası ve Muhalif Ege / Eyüp Öz / İletişim Yayınları / 294 s. Serbest Cumhuriyet Fırkası ve Muhalif Ege, SCF’nin Ege’deki faaliyetlerini ele alıyor. Erken Cumhuriyet dönemi muhalefetinin toplumsal tabanına ilişkin bilgi eksikliğini Ege Bölgesi örneğinde dolduruyor. Eyüp Öz, SCF’nin Ege’deki teşkilatlanmasını yerel kaynakları kullanarak etraflı biçimde incelerken, 1920 sonlarında Tek Parti iktidarının ülkenin en “Batılı” bölgesinde nasıl ve neden tıkandığını gösteriyor. İşsizliğin, muhacirliğin, Yunan işgalinin izlerinin ve nüfus mübadelesinin bölgede yarattığı karmaşada, dönemin İzmir’inin içinde bulunduğu sefalet, canlı bir şekilde tasvir ediliyor. Ve birçok kesimde Mehdici bir kurtuluş beklentisinin oluşmasına yol açan etmenler, etraflı biçimde inceleniyor. Öz, SCF’nin yorgun bir kenti ve bölgeyi büyük bir tutkuyla harekete geçirmesinin ve birliktelikleri mümkün olmayan kesimleri ortak bir çatı altında bir an toplayabilmesinin nedenlerini aydınlatıyor. Howard Carter 1922’de Tutankhamun’un mezarına girdiğinde tek ışık titreyen elindeki mumdan geliyordu. Küçük açıklıktan içeriye şöyle bir baktı ve ne gördüğünü sorup duranlara, meşhur “Ben harika şeyler görüyorum” yanıtını verdi. Carter’ın muhteşem keşfi, Üç Taş Bir Duvar’da anlatılan büyüleyici hikayelerden sadece biri. Otuzdan fazla kazıya katılmış olan arkeolog Cline, okuru, Pompeii’den Petra’ya, Troya’dan terrakotta savaşçılarına ve Mikene’den Megiddo ve Masada’ya götürüyor. Cline, Troya’yı kazan Schliemann ve keşifleri insanın kökenine dair anlayışımızı geliştiren Mary Leakey de dahil olmak üzere bu kazıların arkasındaki insanları tanımamızı sağlıyor. Arkeologlara en sık sorulan sorulara yanıt veriyor: Nereyi kazacağını nereden biliyorsunuz? Kazılar gerçekte nasıl yapılır? Bir şeyin kaç yaşında olduğunu nereden biliyorsunuz? Bulunan şeyler kimindir? Göbeklitepe: Saklı Mabede Yolculuk / İsmet Cerit / Destek Yayınları / 157 s. Altı insan türü arasında neslini sürdürebilmeyi sadece o başardı. Homo sapiens... Peki neydi onu doğayla anlaşmaya iten güdü? Neden bir arada yaşamayı öğrenmek zorunda kaldılar? Deneyip yanılmanın bedelini nasıl ödediler? Ne oldu da ölümü döngünün bir parçası kabul ederek üzerine anlamlar yüklediler? Medeniyetler kurmayı, sanat üretmeyi nasıl keşfettiler? Estetik anlayışa ne şekilde ulaştılar? İşte bütün bu soruların cevabı hâlâ bir mabette gizli: Göbeklitepe’de... Araştırmacı yazar İsmet Cerit’in kaleme aldığı Göbeklitepe: Saklı Mabede Yolculuk sürükleyici bir kurguyla 12 bin yıl öncesinin sırlarını çıkarıyor gün ışığına... Sadece tarihe değil, insanın kendine yolculuğuna da dönüşen bu serüven, hayatta kalma güdüsünü bir sanata dönüştürüyor adeta. Cehennemin Tarihi / Georges Minois / Çeviren: Levent Başaran / Kırmızı Kedi / 140 s. Cehennem, insanoğlunun gelmiş geçmiş en büyük kâbusu. Ölümden sonrasının bilinmezliği karşısında duyulan korku yatıyor temelinde. Ahlak bilincinin gelişmesiyle birlikte, dinin tekelinde, kötülere ayrılmış bir ceza ve işkence aygıtına dönüşüyor. Yazı öncesinden modern çağlara uzanan, Doğu’dan Batı’ya katmerlenen muhtelif temsilleriyle cehennem her uygarlığın, toplumsal sorunlarını çözmedeki açmazlarının aynası. İnsanlık kendi gizemini çözemediği sürece kafasında her daim bir cehennem tahayyül edecek. Georges Minois, Cehennemin Tarihi’nde kendi varoluşuyla yüzleşen insanoğlunun tarihini resmediyor. n 16 22 Ağustos 2019
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle