23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

DELACROIX’DAN YENİ İZLENİMCİLİĞE Biçimin pürüzsüzlüğü Paul Signac, Eugène Delacroix’dan Yeni İzlenimciliğe ’de Delacroix’nın teorik bütünlüğüne ve modern resmi etkileyen yorumuna odaklanıyor. FARUK DUMAN Y eniizlenimciliğin ustalarından Paul Signac’ın enfes kitabı Eugène Delacroix’dan Yeniİzlenimciliğe, Yapı Kredi Yayınları tarafından yayımlandı. Bu kitabın özelliği, sanatçıların çoğunun gönül indirmeyeceği bir işe, büyük bir sanatçının girişmiş olması. Paul Signac, Seurat ile tanıştıktan sonra izlenimciliğe yönelmiş, sonra da, bir bakıma bu işin kuramcılığını üstlenmiş. Delacroix üzerine çalışması da yalnızca büyük ustaya hayranlıktan değil elbette, kendi sanatının, daha doğrusu temsil ettiği akımın ilk izlerini onda görmüş olmasından. Kuşkusuz ilk bakışta Delacroix’nın resimleriyle izlenimciler arasında bir benzerlik kurulamayabilir. Signac onun renk araştırmalarını incelemiş, sonra da özellikle Sakız Adası Katliamı resminin serüvenine değinmiş. Bu resim, bir karma sergide yer alacakmış ilkin. Delacroix, resmi sergiye yetiştirmiş ama sonra salonu görmeye gittiği zaman, o zamanlar pek üstüne düşmediği Constable’ın bir resmini görmüş. Ressamın tekniğinden öyle etkilenmiş ki, bana müthiş bir fikir verdi, demiş sonradan. Constable’ın Delacroix’ya verdiği fikir, hem renk çeşitliliği ama hem de bu renklerin uygulanış biçimi. Delacroix, fırça dokunuşlarının aynı zamanda bir renk araştırması olduğunu keşfediyor ve sergideki resmini alıp atölyesine götürüyor. Böylece aynı tuvali yeniden, yeni keşfine uygun olarak boyuyor. RENK KURAMI ÜZERİNE TARTIŞMA Renk araştırması, sonsuz olanaklara açıldığı için, bir bakıma felsefi ya da matematiksel bir çaba gerektiriyor. Delacroix’nın peşine düştüğü konu yalnızca izlenimcileri değil, bütün modern resmi etkileyecektir sonunda. Ressamın, bu konunun farkında olması gerekir; ciltler tutan günlüklerini boşu na renk kuramlarıyla doldurmamıştır (günlüklerin de Türkçede bir gün yayımlanması gerektiğini söylemiş olayım). Aynı şekilde, Delacroix üzerine çok yazılmıştır. E. Chesneau, büyük ressamın üzerinde çok durduğu renk içerikleriyle ilgili şöyle söylemiş örneğin: “Doğada, tekdüze gibi görünen bir renk, yalnızca görmeyi bilen bir gözün algılayabileceği, yığınla çeşitli rengin birleşmesinden oluşmuştur. Bu ders Delacroix’ya asla unutulmayacak kadar iyi göründü; emin olun, Delacroix o taramalarla modle etme yöntemini bu dersten çıkarmıştır.” Doğal olarak, rengin tek biçimli ve tek adlı olamayacağını, ışıkla birlikte görünümün değişmesi gibi, renklerin de birbirini tekrar etme konusunda isteksiz olduklarını çıkarabiliriz. İzlenimciler de böylece resmi bir renk araştırması olarak görmüşlerdir. Dört Köşeli Kambur deyimiyle “uzlaşma dışı” olduğu için, bunun “resmin katledilmesi” olduğunu söyleyenler çıkmış. Neyse, hayatta böyle şeyler olur. Delacroix, dediğim gibi, müthiş bir günlü ğü var, burada düşüncelerini ve elbette yaşamında olup bitenleri yazmış. Signac, bu müthiş küçük kitapta o günlükten de pek çok alıntı yapmış. Böylece Delacroix’nın klasik sanata neler kattığını aşama aşama anlatmış. Ben ressamları şairlere ve yazarlara benzetirim, dermiş büyük usta. Neden? Aslına bakarsanız bugün artık bunda şaşılacak bir şey yok, anlıyoruz: Renk araştırmalarıyla imgeler birbirine benzer. Hatta, malzeme farklılığı dışında (sözcükler ve boyalar) aralarında pek bir fark da yoktur. Ressam fırçayı eline alır ve çayırdaki çimen yapraklarından birinin biraz daha fazla parlayarak bize bir şeyler anlatmasını ister. Bu, imgedir. Bugün öyküde de kimi sahnelerin biraz daha parlamasını istemiyor muyuz? Özellikle şiire başlayan arkadaşlar mutlaka okusun bu kitabı. n Eugène Delacroix’dan Yeniİzlenimciliğe / Paul Signac / Çeviren: Mehmet Rifat, Sema Rifat / YKY / 96 s. / 2019 İPEK TEKİL’DEN ‘BENİM SEVGİLİ ÜNLÜLERİM’ Sanatçıların bilinmeyen dünyası İpek Tekil, Benim Sevgili Ünlülerim’de dostu olan sanatçıların bilinmeyen yönlerini, zengin dünyalarını okurlarıyla buluşturuyor. HASAN AKARSU İ pek Tekil, Benim Sevgili Ünlülerim adlı yapıtının “Sunuş” yazısında kitabıyla ilgili bilgi verir. 13 yaşından bu yana tuttuğu günlüklerden yararlanıp bu kitabını oluşturduğunu belirtir. Cemal Süreya, Cihat Burak, Zeki Müren, Kerim Sadi, Aziz Nesin, Ruhi Su, Vedat Günyol, Arif Damar, Türkan Saylan, Burhan Uygur tanıttığı ünlülerden kimileridir. İpek Tekil Bursa doğumlu olup babası Kâzım Tuzcuoğlu Kurtuluş Savaşı’nda İzmir’e ilk giren süvari alayının komutanıdır. Onun anısına, Bursa Kent Müzesi’nde bir sergi açılmasını da sağlar kızı İpek. Yazar, ressam İpek Tekil, İzmir’de komşuları olan Zeki Müren’le yakınlıklarını anlatır. Kerim Sadi’yle kitapçı dükkânında tanışmasını ve onun önerdiği kitapları okuyup dünyasının nasıl değiştiğini belirtir. Bursa’dan İstanbul’a taşındıktan sonra Kadıköy çevresinde tanıdığı sanatçıları söyleşiler yaparak tanıtır. Devlet Tiyatrosu sanatçısı Yıldırım Önal’la tanışıklığı ve evlilikten dönen ilişkileri ilgi çekicidir. 1960’lı yıllarda TİP’e üye olup Kadıköy ilçe örgütünde çalışır, Ruhi Su ve çevresindeki dostlarıyla iyi ilişkiler kurar. Bir süre sonra “6. Filo Defol” diye yürüyen gençlerin içinde bulur kendisini. Atatürk Kültür Merkezi’nin yakılmasına tanık olur. SANATÇILARLA SÖYLEŞİLER İpek Tekil, ressamlarla iyi ilişkiler kurup açtığı galerilerde sanatçıları bir araya getirir. Nevhiz Tanyeli, Tekin Artemel, Cihat Burak, Ramiz Aydın, Galatasaray Lisesi mezunu ressamlar vb. ünlü ozanlarla da söyleşiler yapar ve ses getirir. Sözgelimi Cemal Süreya ile iyi arkadaş olur. Onunla yaptığı söyleşide Cemal Süreya’nın verdiği yanıtlar bugün de anılır. Cemal Süreya’nın önemli birkaç sözü şöyle: “… Hayatımı belirleyen bir olay da 1948’de Bilecik Ortaokulu kitaplığında Dostoyevski’yi keşfetmem oldu. O gün bugün huzurum yoktur… Kendi şiirimi şöyle tanımlayabilirim. Güneşten yırtılmış caz. Kavaldan akan gökyüzü… Aşk insanın başkasında kendisini sevmesidir…” (s.7071). Cihat Burak ise “Ben kaçak ressamım” der söyleşide… Evet efendim. Evlendim. Üç buçuk ay evli kaldım, on yıl boşanamadım. Kadınların gayesi evlenmek, erkekle rinse boşanmaktır…” (s.75). Ressam Mehmet Pesen, resimlerini köy yaşamından seçmesini Bedri Rahmi etkisine bağlar. Vedat Günyol, hiç değişmeyen, zarif, güleryüzlü, esprili olarak izler bırakır söyleşide. Kadıköy’de ve sonradan Bostancı’daki Hatay Restoran’daki ozanların, sanatçıların buluşmaları da ses getirir yazınımıza. Asım Bezirci, Cemal Süreya, Sabahattin Kudret Aksal, Arif Damar, Tülay Ferah… Katılımcılardan kimileridir. Nahit Hanım’ın Orhan Veli ve Arif Damar’la olan ilişkilerine, Cemal Süreya’nın ölmeden önceki birkaç gününe de açıklık getirir İpek Tekil. “Cemal Süreya ile Son Vapur Yolculuğu”nu anlatırken Ülkü Tamer’in kendisi için yazdığı şiiri ezbere okuduğunu söyler: “…Cemal: Atlas Okyanusu’nda Fırat’ın salı / Zap suyunda Alp çiçeği…” (s.120). Yazar, ressam İpek Tekil, sanatçılarla yaptığı söyleşilerle yazınımızı zenginleştirir. Kimi bilinmeyenlere açıklık getirmeye çalışır. Sanatçıların zengin dünyasını okurlarına açarak önemli bir görevi yerine getirir. Onun “sevgili ünlülerini” ayrıntılarıyla tanımak isteyenler için Benim Sevgili Ünlülerim’in önemli bir yapıt olduğunu söylemeliyiz. n Benim Sevgili Ünlülerim / İpek Tekil / Berfin Yayınları / 168 s. / Şubat 2019, 14 22 Ağustos 2019
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle