03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

BİLGE KARASU’DAN ‘NASIL YAZIYORSAM ÖYLEYİMDİR’ Söyleyecekleri bitmez... Nasıl Yazıyorsam Öyleyimdir, şu sınırlı yayın dünyamızda bulabileceğimiz bir mücevher, eşsiz bir armağan... FARUK DUMAN 1992 yılında, o çok konuşmayı sevmeyen Bilge Karasu, kaydedilmek üzere bir konuşmayı kabul etmiş. Mustafa Arslantunalı daha sonra bu söyleşiyi düzenlemiş. Yazmak, okumak, çevirmek, felsefeye bulaşmak, aşk, müzik… Buradan, Bilge Karasu’nun sözünden kaynaklanmış son derece değerli bir deneme metni kalmış bize. Kitabı, yazıyla uğraşan genç yaşlı herkese önermek gerekir. Yazınımızın bir kaynak kitabı, bir öğüdü olarak. Yenilik peşinde koşmuyorum, diyor Bilge Karasu. Daha doğrusu, bir yazıya başladığım zaman, bu yeni bir şey olsun diye çalışmıyorum. Zaten, yeniliğin ne olduğunu nasıl seçebiliriz? Gerçekten, Karasu’nun yeniliği, daha doğrusu o unutulmaz özgünlüğü, bunca “yabanıl” ve “şaşırtıcı, zorla yıcı” olmasına karşın, yapaylık içermemesinde değil midir? Onun öyküleri, hele alışık olmayanlarda, yalnızca Karasu’yu değil, bu tür anlatıları yeni yeni okuyanlarda şaşkınlık yaratır yaratmasına. Kişi kendini belki düşsel, tümüyle tekinsiz bir uzamda bulur. Yine de, okuduğu yazının “uydurma” olmadığının, belirgin bir gerçekliğe ve insani duyguya dayandığının hemen farkına varır. Zaten, bunu Karasu da apaçık belirtir: “Şimdi, okurlar bunu (şimdi değil ya, vaktiyle öyle olmuştur) bir bulmaca diye görmüşlerse, alışageldikleri anlatı biçimlerinin ya da anlatı yollarının dışına çıktığı içindir belki. Alışılmış bir şey, alışıldığı kalıplar içerisinde anlaşılır, kolay görünüyor. Burada öyle değil belki ama, bana alışılmış olması hiç mi düşünülemez? Benim yazıma alışılmış olması?” DENEYSELLİK İÇEREN METİNLER Bir roman ya da öykü, öncelikle, yeni bir nesnedir, bu yenilik, onun basılı görünümünde değil, soyut mimarisinde bulu nur. Bunu dil aracılığıyla yaparız. Dolayısıyla, yazarın, özellikle Bilge Karasu gibi özgün yazarların yapıtlarına “alışmak” gerekir. Bunun için de benim okura önerebileceğim en kestirme yol, onu “bir süre” önceden okuduğu her şeyi unutmaya çalışarak okumasıdır. “Bana alışılmış olması hiç mi düşünülemez,” diyor Bilge Karasu; ancak, bunun bir yakınma, okura yöneltilmiş bir sitem olduğu düşünülmesin. Karasu, öyle anlaşılıyor, okurun tek parça bir şey olmadığından emin; yapıtı tümden alımlayacak bir okur olmadığı gibi, böyle bir işi ortaya çıkarabilecek bir okur topluluğundan da söz edilemez. Bu ancak, yapıt üzerine söylenen sözlerin birleşmesinden belki, daha sonra ortaya çıkacak, böylece yazar da, eh, az çok toplum tarafından belirlenmiş olacak. Anlatıda birtakım deneylere girişmek neden Batı’nın elinde olsun yalnızca? “Türkçe daha çok deneylere girişilmesine uygun, elverişli bir anlatı dünyası,” diyor Karasu. Bundan sonra da, yabancıların her söylediğinin neden peşin peşin doğru kabul edildi ğini soruyor. Bu, daha baştan, alışkanlıklarımızı ve kusurlarımızı kabul etmeme huyumuzu da ortaya koyuyor sanki. Bilge Karasu’nun bu küçük “deneme” kitabını yayımladığı için Mustafa Arslantunalı’ya ne kadar teşekkür etsek az; bana kalırsa, her sayfası bir yazı konusu. Büyük yazarlar böyledir işte; yazıp giderler ama söyleyecekleri bitmez. n Nasıl Yazıyorsam Öyleyimdir / Bilge Karasu / Kırmızı Kedi Yayınları / 68 s.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle