22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Mustafa Kemal Erdemol MUSTAFA KEMAL ERDEMOL’DAN ‘KİTAP KOKUSU’ Ömre bedel kitap kokusu Mustafa Kemal Erdemol çok küçük yaşlarda başlayan bu tutkusunu “Kitap Kokusu” isimli kitapta dillendiriyor... ELIF ŞAHIN HAMIDI elif.sahin@gmail.com K itaplar hakkında yazılmış kitaplar ufuk açıcı, yol gösterici, ilham vericidir. Alberto Manguel’in Okumanın Tarihi isimli kitabı da bunlardan biri. Erdemol, Manguel’in bu kitabından ilham alarak, iyi okur olma yolunda, okuma serüveninin başından beri biriktirdiklerini Kitap Kokusu’nda bir araya getirmiş. Dolayısıyla otobiyografik özellikler taşıyan bir kitapla hemhal olduğumuzu söylemeliyim. Erdemol, çok küçük yaşlarda eline kitaptan önce gazete almış aslında. Yani yazılı kâğıtla ilk teması, kâğıtmürekkep karışımı kokuyla ilk buluşması gazeteyle olmuş. Çünkü memur olan babası her akşam en az üç gazeteyle eve gelir, evin tek çocuğu olan Erdemol annesine gazete okurmuş. Burnuna dolan kokusu yüzünden gazeteyi elinden bırakmak istemezmiş. Ardından dergi ve kitap kokusuyla tanışmış. Erdemol, içindekilerin ne olduğu konusunda en ufak bir düşüncesi olmadan, sadece kokusu hoşuna gittiğinden kitabı, dergiyi sevmenin bir çocuk için şans olduğunu düşündüğünü belirtiyor ve şöyle diyor: “Çünkü o yaşlarda bir çocuğun dikkatini kitaptan çok daha fazla çekecek ilginç şeyler vardır. Kitap, dışarıya açık çocuk ruhunu kolay zapt edemez önceleri. Bu buluşma, kitabın içeriğindeki sürükleyicilikle birleşince çocuk kitap dünyasına kazandırılmıştır artık.” ‘PARASIZLIK YAZARIN BAŞININ BELASI’ Erdemol’un kitapla buluşması içinse kimsenin özel bir çaba harcamasına gerek kal mamış, çünkü sadece kokusunu sevip eline aldığı kitaplarla bunu kendisi gerçekleştirmiş. Hem Doğu’dan hem Batı’dan hem de Türkiye’den örnekler sunulan bu kitapta, Erdemol’un üzerinde iz bırakan kitapların yanı sıra yazarken çokça zorlanan, eleştirilmekten ödü kopan, okumaktan hiç hazzetmeyen, yazmaya küsen, kitap tutkusu yüzünden kör olan ya da doğuştan kör olup okumaktan hiç vazgeçmeyen yazarlara, bilim insanlarına, filozoflara ve bunların tuhaf ritüellerine, takıntılarına, alışkanlıklarına, çocukluk yıllarına, mutlu mutsuz evliliklerine, hatta işledikleri suçlara tanıklık ediyoruz. Öte yandan bazı kitapların doğum hikâyelerini merakla okuyor, yok olup giden kitaplar, kütüphaneler ve yazdıkları yüzünden katli vacip görülenler için derin bir üzüntü duyuyoruz. Kitapta adı geçen pek çok yazarın, bilim insanının ve filozofun ortak noktası ya da yazgısı diyebileceğim şey ise “parasızlık”. Erdemol, “Parasızlık yazarın başının belası olmuştur her zaman” diyor. Bu dertten mustarip birçok isim var: Balzac, Marx, Dostoyevski, Alexandre Dumas, Rainer Maria Rilke inanılmaz yoksulluk çekenlerden birkaçı. Erdemol’un altını çizdiği üzere yazarın kütüphanesinden başka kaybedecek başka hazinesi yok. Yazar, borçlarla boğuştuğunda öncelikle el konulan şey de kütüphanesi oluyor ne yazık ki. Yani zor zamanlarda kitap, para yerine de kullanılıyormuş bir vakitler. Bir başka deyişle kitabın para ettiği de oluyormuş. Can Yayınları’nın “Kırkmerak” dizinden çıkan Kitap Kokusu edebiyat severleri şaşırtacak daha pek çok ayrıntıyla dolu. Kütüphanenizde ona mutlaka yer açın. n Kitap Kokusu / Mustafa Kemal Erdemol / Can Yayınları / 318 s. / 2019. FLORANCE BURGAT’TAN ‘BIR YABANCIYLA YAŞAMAK’ Florance Burgat Kedilere Dair Felsefe Florance Burgat, kedisinden anektodları paylaştığı kitabında, dostluk duygusunun karşılıksız yakınlıktan kaynaklandığını belirtiyor... FARUK DUMAN B ir Yabancıyla Yaşamak, kediler hakkında yazılmış en güzel kitaplardan biri, en azından, hayvanlarla “yazan” biri olarak, benim gördüklerim içinde. Burgat kedi yaşamını aşk, dostluk, iletişim, ritüeller, acımasızlık gibi alt başlıklar altında incelemiş ya, kuşkusuz, söz konusu kediler olunca bu başlıklar çoğaltılabilir. Sözgelimi, “imgeler” konuşulabilir ama o zaman hayvan yaşamına ilişkin sonu gelmez bir ormana da girilecektir elbette. Benim hayvan dostlarım hep çocukluğumda kaldı, köpeğimiz Co, kediler, tavuklar, horozlar ve dev hindilerle birlikte yaşıyorduk. Bütün bu hayvanların en uyumluları yine kedilerle köpeklerdi; akşam hikâyeleri başladığında, dışarıda, gecenin karanlığında yanımıza sokulur, anlattığımız hikâyeleri sabırla dinlerlerdi. “Hayvanları konuşturma denemesi,” insanın hep aklından geçmiş, Burgat’ın söylediğine göre. Ama bu denemeler sonuç vermemiş elbette. Yine de, “bir konuşması eksik” deriz ya, onlarla aramızda iletişim başladı başlayacak gibidir. Burgat, kendi kedisinden anektodlar da koymuş kitabına, bunlardan biri çok ilginç: “Sadece bir kez cereyan etmiş olağanüstü bir vakada kedi Mitcho” bakın nasıl olağanüstü bir deneyim yaşatmış felsefeciye: “Birkaç gün önce seyahat çantasını çıkarmıştım ama yola çıkmamıza henüz vakit vardı. Üçüncü gün, kutuyu ısrarla inceledi, olduğu yerde kalakaldı ve bana baktı. İşte o zaman inanılmaz bir şey gerçekleşti. Doğruca gözlerimin içine bakarak, yanıltıcı bir biçimde sesini perdeleyerek bir cümlenin tonlamasına öykündü. Sanki bana şu soruyu sorduğunu duydum: ‘Bu kutu neden burada?’” Oysa, yine yazarın aktardığına göre, “Bize bakıyorlar diyebilir misiniz?” dermiş Rilke. “Bizim değersiz görüntümüzü retinalarının gerisinde bir anlığına da olsa barındırma lütfunda bulunduklarına hiç şahit olun muş mudur?” Gerçi, bu yorum ne kadar haklı bilemeyiz elbette. Hayvanların bizi görüntümüzle tanıdıklarından ben kuşku duymuyorum. Yıllar önce, İstanbul’a ilk geldiğim yıllarda, Harbiye taraflarında bir evde oturuyordum. Üst kattaki yaşlı komşumuz ölüp de evi boşaltılınca, köpeği dışarıda yapayalnız kalmıştı. Kar yağıyordu. Hayvan sokak ortasında, kar altında gözlerini pencereye dikerek günlerce ondan, yaşlı adamdan bir kıpırtı beklemişti. Tanıma, yakınlık ve dostluk duyma, “onun peşinden” gitme, bunlar elbette yalnızca görme duyusuyla ilgili değil ama, Rilke herhalde biraz da benlikten söz ediyor orada. HAYVANLARIN SESI YETER! Bir Yabancıyla Yaşamak, büyük sevgiyle ve sonsuz saygıyla yazılmış bir kitap. Burgat, dostluk duygusunun karşılıksız yakınlıktan kaynaklandığını belirtiyor. Bu anlamda dostluk, aile içindeki ilişkilere de pek benzemiyor. Neden derseniz, insan bir dostunu tüm alışkanlıklarına katlanmak zorunda değildir. En önce, bu özgürlüğü ve benliğe iliş kin seçimleri dostumuza vermeliyiz. Colette, bilindiği gibi, evliliğinden çok çekmiş. Bu yüzden de, evlilik yaşamından bıkıp usandığı için, büyük bir erkek kediyle yaşamayı tercih edeceğini söylermiş. Böylece, tam ve tartışmasız bir dostlukla ev yaşamını taçlandırmış. Gerçi, insanların ev hayvanlarının kölesi olduğunu savunanlar da var, bir biçimde, yaşamınıza dahil olduktan sonra, belki de, onun için çalışmak zorunda kalıyorsunuz. Ama, bana kalırsa, konuşmasız, sözsuz bir dostluk için bir parça kölelik iyidir. Hayvanların sesi var, insansa, dili icat etti edeli sessiz. Bu bir tür geri çekilme ve bu dünyanın krallığını asıl sahiplerine verme isteği uyandırmalı sanki. İstedikleri yere girip çıkmalı, gözlerini kısarak, sessizce düşüncelere dalmalılar, bana kalırsa. n Bir Yabancıyla Yaşamak / Florance Burgat / Sel Yayıncılık / 64 s. / 2019 8 4 Temmuz 2019
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle