Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
YARBAY MUSTAFA KAPLAN’IN DEVRİM ANILARI Kurmayından 27 Mayıs tanıklıkları Vecdi Çıracıoğlu’nun Devrim Anıları, biyografik bir izlekle başlamakla birlikte; nirengi noktası 27 Mayıs İhtilali. GAMZE AKDEMİR gamze.akdemir@cumhuriyet.com.tr Kaplan’ın anıları, öncelikle 27 Mayıs’a giden yoldaki çok önemli gelişmelere ayrıntılı yer verdiği, son derece gergin ortamın anatomisini öne çıkarıyor. Komisyon’un kurulmasının ardından patlak veren 2829 Nisan ve 5. Ayın, 5. Günü, saat 5’te Kızılay’da gerçekleştirilmesine atfen 555K olarak anılan ve şiddetle bastırılan öğrenci olaylarını çözümleyerek devam ediyor. Kitapta, MBK içinde İhtilale doğru gidilen süreçte yaşanan çelişkiler, ayrışmalar, askerler ile siyasiler arasındaki ilişki, görüşme trafiği, Komite ve Meclis’te her an değişen dengeler, dönemin iklimi, toplumdaki bölünme, hükümetin giderek daha fazla sorgulanan meşruiyeti pek çok isim ve taraflarıyla, Mustafa Kaplan’ın tanıklıkları ve anlatımları ve belgeler ışığında sunuluyor. Kaplan anılarında, 27 Mayıs’tan önceki çalışmaların, toplantıların, görüşmelerin içeriğini açımlamak adına çeşitli zamanlarda ve toplantı larda alınmış prensip kararlarının bir özetini yaparak bu kararları 20 maddede aktarıyor. İHTİLALİN İLK YANSIMALARI Mustafa Kaplan, ayrıca 23 Mayıs 1960 akşamı Tuğgeneral İrfan Baştuğ’un evinde toplanarak yaptıkları uzun görüşmeleri, bu görüşmeler sonucunda harekâtın başlama tarihini 2627 Mayıs, saat 00.04 olarak ittifakla belirlediklerini ve kararın İstanbul Komitesi’ne Albay Muzaffer Yurdakul tarafından, şifahen tebliğ edilmesi üzerine anlaşıldığını anlatıyor. Tam da bu minvalde 25 Mayıs günü yaşanan, harekâtı erteleme yönündeki bir gelişmenin yarattığı karışıklığı, gerginliği, sonrasındaki baş döndürücü hızda gerçekleşen ihtilalin ilk yansılarını da ayrıntılarıyla aktarıyor. Kaplan; tutuklamalar ve Yassıada sürecini, Geçici Anayasa ve 1 Sayılı Kanun’u, MBK Hükümetlerini, Silahlı Kuvvetler ve üniversitedeki reformları, 14’lerin ihracı ve sürgün, karşı olduğu Yassıada idamlarına ilişkin ge lişmeleri de gözlemleri ve yine ilk elden tanıklıkları eşliğinde paylaşıyor. ‘BİZ 14’LER İDAMLARA MANİ OLURDUK’ Kitabın önemli vurgularından biri de; 14’ler’in tasfiye edilmiş, yurtdışında görevlendirilmiş olsalar da Komite vasıflarının sürüyor olması. Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatih Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan’ın idamlarının oylanmasında yer alma haklarının olmasına ilişkin. “14’ler Türkiye’de olsa idamlar olmazdı” diyen Mustafa Kaplan şöyle anlatıyor o günkü konumlarını ve taleplerini: “Biz böyle bir şeye kati suretle karşıydık. İdam kararlarının tasdiki 38 kişilik MBK üyelerine aitti. İdamlar çıktı kuryeyle geldi. Türkiye’de olsak bu idamları engellerdik. Ben idamlardan 15 gün evvel de Cemal Gürsel’e idamlar konusunda imza yetkimizin halen olduğunu ve kararımızın peşinen ‘hayır’ olduğunu bildirmiştim. Türkeş de dahil birçok arkadaşımız mektup yazdı. Ben ise telgrafla bildirdim. Dinlemediler.” (...) Şahsen çok üzüldüm. Biz ceza verilecekse 34 yıl yurtdışında kalsın, gelsinler şeklinde bir ceza olsun istiyorduk. Biz 14’ler burada olsaydık bu idamlara mutlaka mani olurduk.” Devrim Anıları’nda anlatılanlar sadece yakın tarihi değil, Mustafa Kaplan’ın kitabın sonlarına doğru vurguladığı gibi; “Bugünü anlamak için de faydalı”. n Mustafa Kaplan’ın Devrim Anıları / Hazırlayan: Vecdi Çıracıoğlu / Scala Yayıncılık / 295 s. PROF. DR. AHMET MUMCU’DAN “TÜRKLER; DEVLET VE HUKUK” ‘Türkler tarihte en fazla devlet kuran kavim’ “Türkler; Devlet ve Hukuk” Türklerin ‘devlet kurma ve yaşatma’ özelliklerinin ve bundan çıkan hukuk anlayışlarının eleştirel bir tahlilini yapıyor... Ç alışmasını ilk olarak Devlet denilen varlığın tanımını yaparak ve neden, nasıl oluştuğunu anlatarak başlatıyor Mumcu: “Devlet bir ülkede yaşayan insanların hepsini içine alan bir tüzel kişidir. Bu tüzel kişi ülke insanlarının güvenliğini sağlamak için ortaya çıkmıştır. (...) Yeniçağ başlarına kadar yüzlerce yıl ülke insanlarının, yani yurttaşlarının çoğunun mensup olduğu dine uygun hareket etmesi iç güvenliğin sağlanması için yeterli görülmüştü. Devlet ilk planda bu amaç için ‘kurulmuştu’. Dış güvenlik ise gene devletin öncülüğü ve gerekirse zorlaması ile mümkündü. (...) Günümüzde modern devlet anlayışına göre in sanların canbeden güvenliği ve eşitlik sağlanamadan toplumda bir ilerleme kaydedilemez. (...) Her üç güvenliğin tam olarak sağlanabildiği devletler ancak XX. Yüzyıl ortalarından sonra belirmiştir.” İTAAT EDEN İLE İTAAT EDİLEN İLİŞKİSİ Mumcu’nun imlediği gibi, bir toplumda güvenlik isteği kollektif bir düzeye erişince ve aynı topluluk içinde bunu sağlayacağına umut bağlanan kişi veya kişilere itaat edilmesine başlanınca devlet doğmuştur. Bu noktada toplum sözleşmesi modeline uyan ama tarihsel gerçekleri de göz önünde bulunduran bir ‘itaat edenitaat edilen’ şeması çıkarıyor Mumcu. Yani devlet doğmuştur doğmasına ama artık itaat edenlerle itaat edi lenler arasındaki ilişkilerin niteliği bu devleti geliştirecek veya bir süre sonra yok olması yolunu açacaktır. “Devlet kurmak zor bir iş. Ama o devleti elde tutmak da önemli” diyerek, tarihsel gözlemlerin itaat edilenlerin zaaflarının devletleri çökerttiğini gösterdiğini vurgulayan Mumcu; Türklerin tarihte en fazla devlet kuran büyük bir kavim olduğuna dikkat çekiyor: “Türkler güneydoğusu ve doğusu dışında en büyük kıta olan Asya’nın hemen her yöresinde devletler kurmuş. Avrupa’yı da unutmayalım. Bugün üzerinde on devletin yaşadığı Balkan Yarımadası’nı yüzyıllarca elimizde tutmuşuz ama bugün Balkanlar’da bir Türk devletçiği bile yok. Afrika’nın kuzeyinde de Türkler siyasal yapılarını sürdürmüş, dört yüz yıla yakın. Bugün Doğu Trakya ve Anadolu’daki Cumhuriyetimiz ile Kafkasya’daki Azerbaycan ve Orta Asya’daki Türkmenistan, Kazakistan, Özbekistan ve Kırgızistan dışında başka Türk devleti yok. Kafkasya ve Orta Asya’daki Türk devletleri çok yeni. O büyük bölgelerdeki Türkler üç yüz yıldan fazla Çarlık ve sonra Sovyet Rusyası, Doğu Türkistan ise Çin tarafından yönetilmiş.” CUMHURİYET TÜRKİYESİ’NİN FARKI Türklerin devlet kurmayı iyi bildiklerini ama yaşatmakta pek başarılı olamadıklarını ifade ederek devam eden Ahmet Mumcu’nun bu konuda ele aldığı etkenler ise özetle şöyle: Orta Asya’nın zorlu iklim ve koşulları. Türklerin etkileşimde olduğu kültürlerle rekabet halinde olması ki Mumcu’ya göre Cumhuriyet Türkiyesi’nin en büyük başarılarından biri de bu kültür zenginliklerini birleştirmesi. Hun Devleti’nin miladın ilk yüzyılında yıkılmasından sonra Orta Asya’nın, Türk ve onlara akraba kavimlerin sürekli çatışmalarına sahne olması. n Türkler; Devlet ve Hukuk / Ahmet Mumcu / Turhan Kitabevi / 156 s. / 2019. 154 Temmuz 2019