03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

[email protected] www.sadikaslankara.com Dünyamız aşkla ve öyküyle dönüyor... Yine bir 14 Şubat eşiğindeyiz; hem sevgililer hem de öykücülerce paylaşılan bir tarih bu. Cumhuriyet Kitap’ın aşkı, öyküsü de eklendiğinde buna, farklı bir 14 Şubat’la buluşuyoruz kapsayıcılığı, kuşatıcılığıyla. 14 Şubat Sevgililer ve Dünya Öykü Günü kutlu olsun… A şka, aşkla ilgili haberlere alabildiğine duyarlıyız, teşneyiz, hevesliyiz. Aşkı yaşamaya can atıyoruz ama yaşanılan hikâyeleri paylaşmak için öykücü arıyoruz ille. Öyküler aşk kadar görünür özelliğe sahip oysa. Ne ki “yaşanan hikâye” olarak bunlar bireyde öznelleştiğinden örtük kalıyor, öz ağırlığından soyutlanarak sıradanmış havasında önemsizleştirilip açıktan görülemiyor. Aslı Perker, romancılıkta on beşinci yılına adım atarken “alternatif hayat hikâyem” diye sunduğu yeni bir kitapla okuru selamlıyor bu çerçevede. ASLI PERKER; “FLAMİNGOLAR PEMBEDİR”… Aslı’nın daha önce yayımladığı üç romanına eğilmiştim: Başkalarının Kokusu (2005), Cellat Mezarlığı (2009), Vakit Hazan (2016). Bu kez son romanı önümüzde: Flamingolar Pembedir (Everest, 2018). Aslı, bir kız çocuğuyla dayısının oluşturduğu, âdeta film şeridi hâlinde akan hikâyesiyle ilginç iki karakter çıkarıyor karşımıza. Anlatıcı kadın, altı yaşında annesiyle babasını bir kazada yitirmiş, sonrasında dayıyla yaşamaya başlamıştır. Biz onun ağzından dinleriz bütün hikâyeyi. Ancak bu, bir içsestir, bir kameragöz. Hep terk edilebilirlik tedirginliğiyle sürdürmüştür yaşamını anlatıcı. Uzun bir zaman geçtikten sonra, onca yaşanmışlığın ardından altı yaşına yeniden dönüp kusarcasına yaşadıklarını anlatır terapi grubunda, baştan sona. kurtuluş arı Okudukça doğayla bütüncül kavrayış temelinde bir felsefeleri olduğunu görürüz dayıkız ikilisinin. İç dünyalarında gezinen yalnız varlıklardır. Dayıda, hep 197080’lerde, “âdil olmayan bir savaşın yenik tarafı”nda kalmış (s. 124), ötesinde bir aşkın izlerini gösteren, anlatıcıdaysa “bakımsız bir kız çocuğu mu yoksa güzel yüzlü bir erkek çocuğu mu” (s. 83) olduğunu kendisine dert etmiş tutumlarla karşılaşırız. Hayat, izlediği bir akıştır kız için o kadar, konuşmaz da. “Dışarıda kaldığı(n)ı biliyor”dur (s. 105). Yine de bizi lirik bir hüzünle buluşturur. HALK ROMANCILIĞINDA GÜNÜMÜZ ARDILLIĞININ ÖZELLİKLERİ… Ahmet Mithat’tan Hüseyin Rahmi’ye, Reşat Nuri’ye, güçlü bir halk romancılığı damarı var edebiyatımızda. Şimdilerde bu, bir tür masalla sürüyor. Romanlarını öykülerini okuyup üzerine yazdığım azımsanmayacak sayıda İzmirli yazarın neredeyse tamamı, buram buram İzmirlilik yansıtırken halk romancılığımızın ardılı konum sergiliyor. Bu belki İzmirliliğin getirdiği ya da kazandırdığı tutum bağlamında alınabilir. Aslı Perker de bu tutumun, yaklaşımın bir ardılı. Okuyup üzerlerine yazdığım dört romanı da bu yönde yapılandırılmış anlatılar. Bu anlatılardaki temel özellikler şöyle sıralanabilir bana göre: 1. Anlatıda içe doğru döngüsel değil dışa doğru açık uçlu evrenler kurmak, 2. Gerek izlek gerek salkım hikâye konularında anlaşılırlık, 3. Duru, yalın sözdizimleriyle anlatımda açıklık, 4. Artalan sıkılığıyla yoğunluğundan kaçınmak, yapıtın ön yüzüyle anlaşılmasını sağlamak, 5. Kimileyin duyarlığa duygusallık katmakta sakınca görmemek, 6. Melodramatik yapıya sırt dönerken göz yaşartıcı olmaktan kaçınmak ama gözün nemlenmesine sırt dönmemek, bu arada olabildiğince gülümsetip yürek köpürtmek, 6. Sürükleyiciliğe dayalı bir anlatı yapılandırmak, 7. Anlatıyı, bölümden bölüme şaşırtıcı finallerle taşırken eskideki geleneksel mahalle ahlakının sevecen, güzel yüzünü öne çıkarmak, 8. Çocuk, kadın karakterleri kendi özgürlükleri içinde, bunun için kişilerini tabulardan sıyrılmış anlatı evreninde kendi istekleri yönünde ele almak… Ancak bu nitelikteki örneklerin düzeyli romanlar olduğunu fısıldamaktan geri durmayayım. Nitekim yukarıdaki özellikler, Aslı Perker anlatılarında da karşımıza çıkıyor. Bütün İzmirli yazarlar gibi apaçık bir İzmirlilik yansıttığı da görülüyor onun. Bu nedenle Aslı’nın Flamingolar Pembedir romanı, okurda sıcacık sevgiyle karşılık bulacak bir anlatı olarak önümüze geliyor. n ÖYKÜDENLİK... Fikret Ürgüp; “Çivili Sandıklar” Ö ykücülüğümüzün aykırı sesi Fikret Ürgüp (19141977), bir kez daha geliyor öykü ve şiirleriyle: Çivili Sandıklar (Everest, 2018). Sevengül SönmezHaldun Soygür ikilisince yayına hazırlanan “Bütün Eserleri”nin ilk cildi olarak. Behçet Necatigil’in hüzünle yıkanık yazısıyla giriyoruz kitaba: “Bir Doktor Öldü, Hikâyeciydi”. Yine aynı lirik hüzünle, Haldun Soygür’ün yeni basım/lar için kaleme aldığı yazılar. Her iki yazı, Fikret Ürgüp öykülerine dönük, eski dilde söyleyecek olursak, âdeta bir “mütemmim cüz” konumunda. Kısa tümceli, olay anlatıyormuş görünürken bir çabuk artalana geçiveren öykü leme getiriyor Fikret Ürgüp. Ürgüp’ün ilk kez elli yıl Perdahlanmış cilalı yüzeyde önce yayımladığı Kısa Lodos kayan sözdizimleriyle, sıç Hikâyeleri’ndeki (1968) “Ön ramalı bir anlatımla. Bunda söz” üzerinde de önemle dur şairliğinin büyük payı var mak gerekiyor. Bugün öykü elbette yazarın. Öte yandan yazmaya çabalayan ne denli sıçramalı anlatımı olsa, anlam genç varsa, Ürgüp’ün bütün çoğulluğuna yaslansa da kur öyküleri yanında “Çok Kısa duğu artalanla anlam tekliği Hikâyeler” başlığıyla kaleme yaratmayı ustalıkla başarıyor aldığı bu yazıyı da mutlaka, Fikret Ürgüp. Bu yanıyla Sait Faik’in, Fikret Ürgüp ama mutlaka okumalı. Oktay Akbal’ın, Vüs’at O. BİR UĞURLAMA, Bener’in, yazım biçemiyle koşut BİR KARŞILAMA… luklar kurulabilir arasında. Kimi Sevgili Kardeşim Turhan örtüşmeler görülse de kendi Günay’ın çağrısıyla 20 Şubat kuşağından olduğu kadar 1950 2003’te başlamıştım “Kitaplar öykücüler kuşağından da eniko Adası”na. Bununla on altın nu ayrılan, farklı somutlukta önü cı yılı doluyor Cumhuriyet müze gelen öyküler bunlar. 1990 Kitap’ta süren yazıların. Önce öykücüler kuşağı, ne ölçüde kileri de dikkate alırsak çeyrek feyiz almıştır Ürgüp’ten bilemem yüzyıla uzanan bir yazarlık ancak şunu söylemeden geçme diyeyim. Ne var ki Turhan yeyim; O, günümüz öykücüleriyle kol kola, Kardeşim, bu sayıyla birlikte Cumhuriyet en ön saflarda yürüyor, bilinsin isterim. Kitap’a veda ediyor. Yönetmenin çağrısıy la yazmaya başladığınızda, o, söz konusu yayını bırakınca siz de onunla ayrılırsınız. Doğaldır bu. Bu nedenle ben de “veda”ya soyunmuşken on gün önce telefonda, “Sen kal” dedi Turhan, yazmayı sürdür, Turgay Fişekçi geliyor. Böylece “veda”, “Uğurlama/Karşılama”ya bıraktı yerini. Turgay, Cumhuriyet Kitap’tan önce “Yazıyla Yazınca” başlığı altında sürdürdüğüm yazıların yer aldığı Adam Sanat’ta altı yıl boyunca yönetmenim oldu. Bu kez onun yayın yönetmenliğinde on yedinci yıla giriyorum Cumhuriyet Kitap’ta. Gücüm ne kadarına yeter, şimdilik kestiremesem de. Sevgili Turhan, Canım Kardeşim, yeni yayınlarda buluşmak üzere yazılarıma verdiğin emek, kattığın değer için sana bin teşekkür borçluyum, yolun açık olsun. Sevgili Turgay, Sevgili Kardeşim, yeni bir yayında seninle yine buluşmaktan sevinç duydum. Hoş geldin. n www.sadikaslankara.com, her perşembe öyküroman, tiyatro, belgesel alanlarında güncellenerek sürüyor. 16 7 Şubat 2019 KItap
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle