Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
KItap l bebek l ÇOCUK cumhuriyetkitapcocuk@gmail.com l GENÇ BURCU YILMAZ l HAFİZE ÇINAR GÜNER l Sİmlâ SUNAY TAŞ KÂĞIT MAKAS Dedeler ve torunları Hayvan sevgisi, çevre bilinci, akran zorbalığı gibi sıklıkla işlenen konulara yer veren kitaplar dışında yaşamın içinden başka konulara odaklanan kitaplar da raflarda yerini alıyor. HAFİZE ÇINAR GÜNER Alzheimer’ın eşiğindeki dede ile torununun sevgi dolu ilişkisini ele alan iki farklı eser sayfamıza konu oluyor DEDEM BİR JAPON BALIĞI Hayat biraz daha yavaş, biraz daha kontrolsüz, bol hayalli ve bol oyunlu olabilir mi? Hiç mi olamaz? O halde hayat 10 yıl 8 ay 15 gün 7 saat 4 dakikalık bir çocuk olan, kitabın kahramanı Mete için oldukça zor. Mete bir oğul, bir torun, bir öğrenci ve bir çocuk olarak kendisinden beklenenlerden öylesine usanmıştır ki kimi zaman kedisi Dion’un yerinde olmayı ister. Ona en zor gelen sorumlulukların başında ise hafta sonlarını yani onun deyimiyle tembellik zamanlarını dedesiyle geçirmek gelir. Metelerle aynı şehirde ama ayrı bir evde tek başına yaşayan dedesi, çoğu zaman Mete’yi ilk kez görmüş gibi davranır. Her seferinde dedesine kendini hatırlatmak zorunda kalan Mete için bu durum oldukça can sıkıcıdır. Sayfa 12’de, “İtiraf etmem gerekirse dedemden biraz korkuyorum.” diyerek duygusunu ortaya koyan Mete’ye anne ve babası dedesinin hasta olduğu söylemiştir. “Hasta” sözcüğünün tam olarak ne ifade ettiğini anlamlandıramayan Mete, dedesinin unutkanlıklarından ve tuhaflıklarından rahatsızdır. Ancak nasıl olduysa bir hafta sonu dedesinin evinde yaşananlar Mete’nin dedesine karşı tutumunu tamamen değiştirir. Dedesinin kendisine verdiği bere ile kalbinin buzları eriyen Mete, ertesi gün de dedesini ziyaret etmeyi, hatta dedesini alıp lunaparka gitmeyi önerir. Mete’deki bu ani değişimle birlikte kafamızda bazı sorular belirir. Mete ile dedesi yeni mi tanışmıştır? Yeni tanışmamışlarsa Mete ile dedesi daha önce neden bir bağ kuramamıştır? Öykünün başındaki bu hızlı geçiş kurguyu zora soksa da eğlenceli ve akıcı dil okumaya devam etmeyi sağlıyor. Ancak bu kez de ailesinin Mete’ye dedesinin hastalığıyla ilgili olarak neden daha önce onun yaşına uygun bir açıklama yapmadığı merak konusu oluyor. Çocuktur anlamaz di ye yapılan bir geçiştirmenin sonrasında kısa bir açıklamayla izah edilen Alzheimer’ın ne olduğunu öğrenme sorumluluğu Mete’ye yükleniyor. Mete de bu konuda ciddi bir araştırmaya girişiyor. Okudukları ve öğrendikleri onu bir hayli etkiliyor. Sayfa 37’de, “Düşünsenize Einstein ya da dedem kendini unutsa bile onları kim unutabilir? Dedem beni tamamen unutmadan önce onunla yaşayacağım daha çok şey var!” diyerek dedesinin bakımında sorumluluk almak istiyor. Öykünün başında kendi sorumlulukları için her dakika sızlanan Mete’nin bu talebi annesi ve babası için oldukça şaşırtıcı oluyor. Mete de bunun, yani değiştiğinin ve büyüdüğünün farkında. Hazırladığı sihirli kavanozla dedesinin hayatını kolaylaştıracak ve onun unutmasını yavaşlatacak. Kavanozunun içine yazıp koyduğu notları dedesinin evinde doğru yerlere asıyor. Örneğin “kahvaltı” notunu buzdolabının üstüne, “Mete” notunu kendi fotoğrafının üstüne koyuyor. Kendisinin deyişiyle tüm sözcükler kavanozundan çıkıp evin içinde oradan oraya uçuşuyor. Mete, hazırladığı sözlüğü de okula gitmeden önce dedesinin eline tutuşturuyor. Mete’nin sevgisi ve tüm bu çabası dedesini çok duygulandırıyor ve daha da çok çaba harcıyor. Torunun, Süper Kahramanın El Kitabı A’dan Z’ye Sözcükler kitabı günlük yaşamını kolaylaştırıyor. Aslında bu kitap sadece dedenin değil Mete’nin de işine yarıyor. Çünkü okulda başına dert olan proje ödevi için dedesinin hastalığını ele alarak yaptığı araştırmaları aktarıp dedesi için yaptığı bu sözlüğü sınıfa sunuyor. Ve tabii sunumunun sonunda öğretmeninden kocaman bir aferini kapıyor. Kitabın sonunda bulunan bu çözümün akla gelen ilk yol olduğunu ifade etmekle birlikte bu öykünün, yazarların ilk kitabı olduğunu da söylemek gerekiyor. Dilin kıvraklığı ve anlatımın samimiliği sanki öykü tek bir kalemden çıkmışçasına okuru kavrıyor. Bolca güncel ifadenin kullanıldığı öykü akıcı ve böylelikle keyifli bir okuma söz konusu oluyor. Öyküye eşlik eden özgün ve renkli resimler ise özenli bir tasarımla okura sunuluyor. GECEM GÜNDÜZÜM OLSA İlk baskısını 2015 yılında Almanya’da yapan Gecem Gündüzüm Olsa sadece bir dedeyle torunun hikâyesini anlatmıyor felsefi alt iletileriyle yaşama dair pek çok gizi kucağımıza bırakıyor. Anlatımın içtenliği ve dilin zenginliğiyle bir dedeyle torunun bağının temelleri ve torunun gerçekleştirdiği eylemin gerekçesi güçlü bir kurguyla okura sunuyor. Dokuz yaşındaki Max, bir süredir huzurevinde olan büyükbabasını çok özler. Zamanla bu hasret küçük çocuğun içinde öylesine büyür ki Max’ın her yanını tam anlamıyla kaplar. Max, hiçbir kalpte bunca hasrete yetecek kadar yer olmayacağını hissettiği bir sabah ise harekete geçer; sırt çantasını hazırlayıp huzurevine doğru yola çıkar. Huzurevine vardığında herkes bunun olağan bir ziyaret olduğunu düşünür ama Max’ın planı büyükbabasını huzurevinden kaçırmaktır. Orayı çok iyi bildiği için de bu planını kolayca uygulamaya koyar. Ancak huzurevi sakinlerinden Matmazel Meyer de kaçış planına dahil olur. Üçü birlikte kırlara doğru yola çıkar. Çiçek Vadisi’ne… Hafızası günden güne zayıflayan büyükbaba için çok özel bir yerdir burası. Max, büyükbabasını buraya getirir çünkü günün birinde büyükbabasının birlikte yaşadık ları güzel şeyleri hatırlayamayıp onu ne çok sevdiğini unutmasından korkar ve bu korkusunu da paylaşır büyükbabasıyla. Büyükbabasıyla vadide yaşadıkları o kısacık zamanda büyükbabasının verdiği bilgece sorular (yanıtlar) sonucu hem okur hem de Max, sevgi nin görmek, dokunmak, hatırlamaktan çok öte bir şey olduğunu duyumsar. Sevginin gücü öyküde sadece şiirsel dille değil görsel olarak da oldukça sade ama bir o kadar güçlü aktarılıyor. Resimlerde kullanılan sımsıcak renkler, devingen kompozisyonlar ve karakterlerdeki duygu ifadeleri öyküyü daha da ileri taşıyor. “Unutmak” ya da “Unutmamak” kavramları üzerinde düşündüren bu öykü, iyi bir eserin “çocuklar ya da yetişkinler için” olarak ayrılmayacağını bize bir kez daha hatırlatıyor. n Dedem Bir Japon Balığı / Işıl Şahin, İnci Özdemir /Resimleyen: Pelin Turgut / Çınar Yayınları / 2019 / 84 sayfa / 9+ yaş Gecem Gündüzüm Olsa / Andreas Steinhöfel / Resimleyen: Nele Palmtag / Çeviren: Olcay Mağden Ünal / Tudem Yayınları / 2019 / 72 sayfa / 9+ yaş 14 5 Aralık 2019