Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
BEHİCE BORAN’IN HAYATI ‘O kadar öfkeliyim ki...’ “Behice Boran Kitabı”, Türkiye tarihinin bu önemli sosyalist kadın politikacısını ve bir dönemi tanımak isteyenler için temel bir eser. Arkadaşlarının ve siyasi mücadelede kimi zaman ayrı düştüğü, kimi zaman yoldaş olduğu isimlerin yazıları ise kitaba ayrı bir renk katıyor. GÜRAY ÖZ M arksizmle tanışmak gerçekten bir dönüm noktası oldu hayatımda.” 1985’te Sofya Radyosu’nda böyle anlatıyordu hayat hikâyesinin en önemli uğrağını. Marksizmle tanıştığı 1940’larda Behice Boran, Türkiye sosyalist hareketinin bu efsanevi lideri, doğal olarak 11. Tez’de anlatılan toplumu açıklayan ama asıl meselenin değiştirmek olduğunu bilmeyen filozoflar gibi yaklaşıyordu Marksizme. ABD’de Michigan Üniversitesi’nde Marx’ın eserlerini derinlemesine inceleyen Boran, o günlerin çalışkan öğrencisi, kısa bir süre sonra fikirle eylempratik arasındaki ilişkiyi öğrenecek, 1942’nin sonlarına doğru Türkiye’ye dönecek, kendisini neredeyse zorla kabul ettirdiği Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi’nde öğretim üyeliğine başlayacak, aynı yıllarda sosyalistlerin çıkardığı dergilerde sorumluluklar üstelenecek ve illegal Türkiye Komünist Partisi’ne girecektir. Uzun, çileli, mücadelenin coşkusu ve hazzı ile yoğrulmuş bir hayat hikâyesidir Boran’ınki. Gökhan Atılgan’ın Yordam Yayınları’ndan çıkan genişletilmiş doktora tezi Boran Biyografisi, TÜSTAV’ın Sosyal Tarih Yayınları arasında çıkan üç cilt Behice Boran kitabından sonra, kapsamlı bir çalışma da Dipnot Yayınları tarafından basıldı. Emir Ali Türkmen’in hazırladığı Behice Boran Kitabı, yine Türkmen’in yazdığı Boran’ın yaşamından önemli kesitler aktaran hayat hikâyesinin ardından Boran’dan yapılan seçme yazılarla sürüyor. Arkadaşlarının ve siyasi mücadelede kimi zaman ayrı düştüğü, kimi zaman yoldaş olduğu isimlerin yazıları ise Behice Boran Kitabı’na ayrı bir renk katıyor. Öyledir çünkü bu seçkiye katkıda bulunanlar gerçekten de Boran’la tanışıklığı eski, ilişkileri bir iki isim dışında git gelli olan isimlerdir ama hepsinin de ortak özelliği Boran’a duy ERDOĞAN KÖSEOĞLU Güray Öz, “TİP ile TKP arasında gerçekleşen bileşmenin, Boran’ın huzur içinde gözlerini kapattığını düşünmemize yol açabilir” diyor. Boran, 25 Şubat 1979’daki TİP kongresinde... duğu sevginin, saygının sınırsızlığıdır. KLİŞELERDEN UZAK MARKSİST Behice Boran’ın çok yönlü hayatının baskın karakteri siyasetçi kimliğidir. Türkiye sosyalist hareketinin bu mücadeleci insanının siyasi hayatının uğrak noktaları, yaşamını adadığı, Türkiye İşçi Partisi lideri olarak verdiği mücadeledeki kavgalar seçkinin siyasi yazılar bölümünde yer alıyor. Ama Behice Boran kuşkusuz bir entelektüel olarak yalnızca siyasetin kuru ikliminin insanı değildi. Onun siyasi hayatını zenginleştiren, bir entelektüel olarak birikiminin siyasetten edebiyata, edebiyattan sosyolojiye ve bir bütün hâlinde kültür dünyasına uzanan ilgi alanın genişliğidir. Bu da Halide Edip’ten Sabahattin Ali’ye uzanan, Nâzım Hikmet ve Ruhi Su değerlendirmeleriyle seçkide yerini buluyor ama Boran’ı anlatmak için bunlar da yeterli değildir. Hapisane ve mücadele arkadaşlarından Oya Baydar’ın bu seçkide altını çizdiği özellikleri, ‘Bir Kadın, Bir Anne ve Bir İnsan’ olarak Behice Boran anlatısı tabloyu tamamlı yor. Yine bir kadın yazarın, Fatmagül Berktay’ın “Biyografya” kitap dizisinin Behice Boran’ı ele alan ikinci kitabında (2002) ve bu seçkide de yer bulan makalesinde başlığa çıkardığı özelliğini aktaralım. Berktay’ın nitelemesi şöyle: ‘Karar Verme Selahiyetine Sahip Bir Kadın.’ Bu makalesinde Boran’ın iktidar olgusuna ve ilişkisine yaklaşımını irdeleyen Berktay, onun üstün niteliklerini anlatıyor. Ancak Berktay’ın Boran’ın, siyaset ve kadın konusuna yaklaşımına bakışının sorunlu olduğunu düşünüyorum. Berktay, Boran’ın kadın sorunundan, emek süreçlerinin içerdiği toplumsal cinsiyet boyutundan hiç söz etmediğini öne sürüp “herhalde geleneksel sosyalist çerçevenin ‘kadınerkek yok, insan var’ klişesini benimsemesi, en azından onu sorgulamaya gerek olmadığı düşüncesiyle ilgilidir” diyerek hem bu türden klişeleri daha başlangıçta, Marx’ta aşan sosyalist teoriye, bu konuda kafa yormuş teorisyenlere hem de ömrü boyunca politik faaliyetinde kadın sorununa ciddiyetle yaklaşmış Behice Boran’a haksızlık ediyor. Oysa Boran, hem parti faaliyetinde hem de sosyolojik makalelerinde ve araştırmalarında, kadın erkek meselesini çok yönlü değerlendirmiş ve oldukça genç bir yaşta hiç de öyle sözü edilen “klişelere” kapılmadan Marksist açıdan ele almıştır. BİRLİK SORUNUNUN PEŞİNDE Boran’ın bir başka ve önemli özelliğini de Metin Çulhaoğlu anlatıyor: “Behice Boran’ın son derece inatçı bir kişiliği olduğunu belirtmek gerekir. Ancak bu inatçılık da belirli bir entelektüel formasyonla ilişkilendirilmelidir. Böyle bir inat ancak devrimci romantizmle mümkündür. Burada devrimci romantizmi pozitif anlamda kullanıyoruz ve Behice Boran’ı devrimci romantizmin Türkiye’deki önemli taşıyıcılarından birisi olarak görüyoruz. Bu romantizm ve onun getirdiği inat olmasa 15 yıl hükümle Adapazarı Cezaevine girerken ‘o kadar öfkeliyim ki yatarım’ diyemezdi.” Derlemenin kapsamlı Boran incelemesi ve yorumu ise yakın arkadaşı ve yoldaşı Can Açıkgöz’ün ‘Behice Boran’ın Politik Yaşamı Üzerine Anımsatmalar’ başlıklı makalesinde yer alıyor. Hiç kuşku yok Boran’ın hayatı boyunca peşinden koştuğu birlik sorununun, yaşamının son günlerinde TİP ile TKP arasında gerçekleşmesi onun bir ölçüde amacına ulaşmış bir siyasetçi olarak huzur içinde gözlerini kapattığını düşünmemize yol açabilir. Bunu bilemiyoruz. Her iki partinin birleşme kararını açıkladığı Brüksel’deki basın toplantısında Boran, “TBKP’nin kurulmasıyla Türkiye’deki bütün komünistlerin birleşmesi sona ermiş olmayacaktır, Birlik konusunu iki partinin birleşmesiyle kapatmış olmuyoruz. Bu konuda yol almaya kararlıyız” diyordu. Boran, basın toplantısından iki gün sonra 10 Ekim 1987’de hayata veda etti. Ne var ki TİP ile TKP’nin birleşmesi, her iki partinin basın toplantısında açıkladığı plan çerçevesinde yürüyemedi. İki partinin genel sekreterleri TBKP’yi yasal olarak kurmak için Türkiye’ye döndü ve tutuklandı. TBKP yaşayamadı. Sonrası bir dizi çaba, parti, hareket ve değişen koşullarda birlik çabaları olarak özetlenebilir. Can Açıkgöz süreci şöyle özetliyor: “Örgütlü politik eylemi etkisizleştirecek değil, tersine geliştirecek teorikprogramatikörgütsel düzeylerde bir ‘süreklilik içinde yenilenme’ çizgisinin yerini ‘değişim ve köklü kopuş’ çizgisine bıraktığı 10 Ekim 1987’den sonraki süreç bütün sorunlarıyla birlikte, Boran’ın tarihsel kişiliği ve önderliğinden yoksun olarak yaşanacaktı.” Behice Boran Kitabı Türkiye tarihinin bu önemli sosyalist kadın politikacısını ve bir dönemi tanımak isteyenler için temel bir eser. n Behice Boran Kitabı / Kolektif / Dipnot Yayınları / 548 s. 4 24 Mayıs 2018 KITAP