Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
‘Geceyi kimse planlayamaz’ “Cinayet Mevsimi”, “Müruruzaman Cinayetleri” ve “Dünyanın Leşleri” kitaplarıyla bir polisiye yazarı olarak tanıdığımız; sürekli arayan, bulduğuyla yetinmeyen Suat Duman, şimdi de bir suç romanı olan “Rakun” ile okur karşısında. Duman, romanında polisiyeden biraz uzaklaşırken hemen her türlü suçun işlendiği, dedektif bir yana polisin bile ortada görünmediği bir dünyayı anlatıyor. P olisiyelerde dedektiflik yapacak bir kahraman olması ve onun maceralarının hemen her yeni kitapta okunması temel prensiptir. Okur tanıyıp sevdiği kahramanlarla yeni maceralara atılmayı sever ve bu konuda tutucudur. Suat Duman’ın ilk iki romanının kahramanı hukuk fakültesi öğrencisi Mehmet Cemil’di. Mehmet Cemil’in “alışılagelmiş güçlü dedektif profilinden uzak ve gönülsüzlük vasfıyla öne çıktığı” vurgulanmıştı eleştirilerde. Ama Duman üçüncü romanı Dünyanın Leşleri’nde Mehmet Cemil’i terk edip isimsiz bir kahramanın gözüyle anlattı olayları. Amacının polisiyeden dedektifle birlikte cinayeti, katili de çıkartmak olduğunu düşündürdü. Rakun’da (Nisan 2018, Alakarga Yay.) polisiyeden biraz uzaklaşırken hemen her türlü suçun işlendiği, dedektif bir yana polisin bile ortada görünmediği bir dünyayı anlatıyor. SÜRPRİZLİ BİR YAZAR Rakun, bir suç romanı ama bir suç romanının gerektirdiği ana bir kahraman odağında giriş, gelişme, sonuçtan oluşan bir yapılanmadan kaçınmaya çalışarak kurmuş romanını Suat Duman. Günümüz entelektüel eleştirmenlerinin sevdiği gibi romanlarında “yapıbozumu” ya da “yapısökümü” yapıyor Duman. Polisiye türünün tüm temel yapısını oluşturan ögeleri tek tek koparıp çıkarıyor. Yapıyı bozup kendince tekrar kuruyor ve doğal olarak alışıldık polisiye yapısına ters düşüyor. Yeni romanlarında sürpriz yapıp tekrar onları yerine yerleştirdiğine de şahit olabiliriz. Sürprizli bir yazar ve sanırım, onu bu özelliğiyle benimseyip seveceğiz. Her yeni kitabını merak ediyorum. Rakun’da olayların başlangıç noktası, kibar bir hırsızın kaçarken taksi şoförü Can’ın eline bir Picasso tablosunu Suat Duman, yeni romanı “Rakun”da kahramanlarına karşı hiç insaflı değil. Hepsini mahvediyor ve ölümün kıyısına getirip ölmekten beter ediyor. Romanın hemen tüm kahramanları suça bulaşıyor. rulo olarak tutuşturması olsa da umduğum gibi entelektüel bir havası yok romanın, sanat ortamlarına da adımını atmıyor. Onun yolu Tarlabaşı’ndan Dolapdere’nin tekinsiz sokaklarına doğru yöneliyor. Zaten ilk bölümde de dükkânının karşısında sürekli müzik yaparak rahatsız ettiklerinden şikâyetçi olan şarküteriyi ağır abilerle basan müzik grubunun yaşadıklarını anlatarak başlıyor. Taksi şoförü Can ikinci bölümde daha sakin bir havada girecektir romana, tabii ki bu sakinliğin bozulması için başına dünya güzeli bir fahişe adayının düşmesi yeter. Zaten Picasso rulosundan dolayı başı derttedir, bu güzel fahişeye yardım etmek isterken iyice belaya batar. Romana çeşitli vesilelerle dâhil olan hırsız, mafya, fahişe, pezevenkler ve onlarla çeşitli vesilelerle bağları olan müzik grubu, taksi şoförü, şarküteri sahibi gibi kahramanlarla İstanbul’un gündüzü ile gecesi arasındaki bağların nasıl kurulduğuna şahit oluruz. Karanlığı besleyip semirten daima aydınlıktır, gündüzdür. Böylece roman beklendiği gibi yönünü İstanbul’un karanlık tarafında neler yaşandığına doğru çevirir. AVANTÜR HAVA Bir zamanların avantür filmlerinin masalsılığında bir roman Rakun. Sevdiğimiz resimli romanları da anımsatıyor. Ama fantastik diyemeyiz. Avantür filmlerdeki kadar fantastik en fazla. Kahramanları dokuz canlı; kolay kolay ölmüyor ve hemen her badireyi atlatıyor. Tabii roman yazarının izin verdiği ölçülerde. Kahramanlar diyorum çünkü taksi şoförü Can arka kapaktaki vurgulamayla romanın kahramanı gibi algılansa da sürekli kahramanlar değiştiği gibi kahramanlıkları da bâki değil. Olaylar umulduğu gibi gelişmiyor. Kahramanları ile birlikte okuru da ters köşeye yatırıyor. Duman, kahramanlarına karşı hiç insaflı değil hepsini mahvediyor ve ölümün kıyısına getirip ölmekten beter ediyor. Romanın hemen tüm kahramanları bir şekilde suça bulaşıyor. Başları derde giriyor ve ölümlerden ölüm beğeniyorlar. Hiçbirine iltimas geçmemiş, acımamış, şefkat göstermemiş. BIÇKIN BİR DİL Dinamik bir anlatımı var Duman’ın. Argoyu, küfrü ihmal etmeyen bıçkın bir dile sahip ama edebî de. Cümle kullanımına özen gösterdiğini, şiirselliğe varan anlatım arayışları olduğunu düşünüyorum. Yeterince anlatıyor, lafı uzatmıyor ki bu benim için çok olumlu bir tavır. Zira günümüz polisiye yazarları, hele çoksatar yazarlarsa lafı uzatmayı seviyor. Okurlarını tamamen cahil, ilkokul seviyesinde kabul ederek hemen her her şeyi açıklayıp, gereksiz bilgi yığarak kitaplarını kalınlaştırmayı tercih ediyorlar. Sanırım okur da bu ansiklopedist tavırdan memnun ki kitaplar çok satıyor. Benim beklentim bu nedenle demode sayılabilir ve çok satmak isteyen yazarları yanlış yönlendirebilir ama özellikle polisiyelerin yeterince uzunlukta olmasını arzu ediyorum. Bu uzunluk da 200250 sayfa civarında. Rakun 156 sayfa. Biraz kısa bulabiliriz bu ölçülere göre. Bir açıdan bakarsak Duman, anlatı o kadarını gerektirdiği için lafı gereksiz uzatmamış da diyebiliriz. Ama diğer açıdan biraz daha anlatıp kahramanları arasındaki ilişkileri derinleştirseymiş diye de düşünebiliriz. Böylelikle anlatımın doğrusal, kronolojik olmayan yapısında ve avantür havasının getirdiği hız ve üst üste yığılan aksiyonlarda gözden kaçan önemli konular daha rahat kavranabilirmiş gibi geldi bana. Çünkü romanın avantürünün arka planında verilmek istenen mesaj ya da gösterilmek istenen gerçekler gözden kaçabilir. Okur, konunun sürükleyiciliği ve yapının karmaşıklığı nedeniyle neyin neyle, nasıl bağlandığını kavramakta zorlanabilir ki Duman’ın var olan bu kara düzene radikal eleştirileri olduğunu da satır aralarında görüyoruz. Tabii ki bunların keskin bir şekilde vurgulanması romanın yapısını da romanlığını da olumsuz anlamda etkileyebilirdi. Bundan uzak durmayı başarmış. n 10 24 Mayıs 2018 KITAP