25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

>> çağrışım alanlarından yararlanmış. Kimi zaman bu bir evlilik yolculuğu olmuş, kimi zaman kör bir insanın yaşam yolu ya da Gökçe’nin içsel yolculuğu... Sınırsız yan anlamlarıyla birlikte merkeze alınan “yolculuk”, sorulara yapılan seyahat olarak da değerlendirilebilir. Maya Hala ile beraber zaman geçiren Gökçe’nin aklını onlarca soru kurcalıyor. Maya Hala onu ormanda nasıl yalnız bırakabilmiştir? Annesi Maya Hala’nın onu karşılamayacağını bile bile neden çocuğunu bu yola gönül rahatlığı ile göndermiştir? Aniden hayatına girip çıkan hayvanların anlamı nedir? Neden leylekler hep başının üstünde dönüp durur? Ormanda karşılaştığı tuhaf kişiler kimdir? Bunlara benzer onlarca soru içinde dolanıp duruyor Gökçe. Peki ya yanıtlar nerede? Gökçe bunları Maya Hala’ya sormuyor çünkü onun vereceği yanıtı iyi biliyor: “Yüz tane cevabın olacağına bir tane sorun olsun!”(s. 107). LEYLEK DONUNA GİRMEK “O leylek, insanlarını çok sevmiş, onlardan biri olmak istemiş ama uçmaktan da vazgeçmek istemiyormuş. Öyle üzülmüş ki bu çıkmaza, Dünya sonunda izin vermiş istediği zaman insan, istediğinde leylek olmasına. Leylek ne zaman canı çekse, don değiştirip insan oluyor, ne zaman uçmayı özlese, insan donundan leylek donuna geçiyormuş (…) Buna don değiştirmek mi deniyor? Evet, şöyle düşün, bir tırtıl kozasını örer, bekler, sonunda kelebek olarak çıkar ya, tam da öyle bir şey don değiştirmek” (s. 85). Türk masallarında, efsanelerinde sıkça anlatılan “donuna girme” ve “don değiştirme” olayı Maya Hala’nın anlattığı bir masal aracılığıyla kurguda yerini buluyor. Geyik, kuş ya da herhangi bir hayvanın şekline/ donuna girmenin, Şamanizmde ve tasavvufta yaygın olduğunu da vurgulayalım. Tasavvufta, erenlerin “kuş” ve “güvercin” donuna girmesine sık rastlanıyor. Romana lezzet veren bu ve benzeri epik motiflere rastlamak genç okuru yeni okumalara gönderebilir. OTACI MAYA HALA Yaşlı bir bilge olan Maya Hala, kurgunun hassas terazisinin dengesini sağlayan önemli bir roman kişisi. Sözel metnin dışında bırakılmış olsa da Maya Hala Şamanik özellikler gösteriyor. Evren, dünya, insan, hayvan ve bitkiler âlemini bir bütün olarak düşünerek davranıyor: “Çalılar, mor başlı dikenler, bodur ağaçlar iki yanımızı sarmıştı. Maya Hala hepsine sessiz selamlar veriyor gibiydi. Mırıldanıyor, bazen yavaşlayıp eğiliyor, iki parmağıyla otlara, yapraklara dokunuyordu” (s. 56). Maya Hala, tıpkı bir şaman gibi otacıdır. Hastalıkları sağaltır, bitkisel ilaç yapımında uzmandır. Doğaya kendi “ev”i muamelesi yapar, bitkilerin dilini bilir. Maya Hala, hayvanların rehberliğine güvenir, onların dilinden anlar. Gökçe’nin yaşantısının içine böylesi “yeni” bir yaşantının girmesiyle birlikte okurlar için de yeni bir kapı açılır. Maya Hala’nın sözleri bir maymuncuk görevi yapıp var oluşsal anlamın farkındalığını sağlar. Halanın sayesinde yaşananlar Gökçe’ye “Bu hayatta ne yapıyorum?” diye sordururken aslında aynısını okur da kendine sorar. Kitabı bitirdiğimde “Elimi kalbime bastırdım. Sıcacıktı.” n Gökçe’nin Yolu / Ahmet Büke / Günışığı Kitaplığı / 2018 / 112 s. / 12+ KITAP KİTAPÇI Hazırlayanlar: AYTÜL AKAL, ÇİĞDEM GÜNDEŞ, MAVİSEL YENER Ayı Olmayan Ayı / Yazan ve Resimleyen: Frank Tashlin / Çeviren: Şiirsel Taş / Redhouse Kidz / 2017 / 64 s. / 5+ İlk kez 1946’da yayımlanan Ayı Olmayan Ayı, aynı zamanda bir animasyon ustası ve senarist Tashlin’in ilk kitabı. Ayı olan ayının kış uykusundan uyanıp nasıl Ayı Olmayan Ayı’ya dönüşür? O uyurken mağarasının tam üzerinde kocaman bir fabrika kurulmuştur. Ayı uyanıp da mağarasından çıktığında, kendini ormanda değil, bir fabrikada buluverir. “Hey sen! İşinin başına dön” diye bağırır Ustabaşı; sen ayı değilsin, tıraş olması gereken, kürk palto giymiş budala adamın tekisin” der Genel Müdür. Başkan Yardımcısı, ardından Başkan’a götürülür. “Ben burada çalışmıyorum ki. Ben bir Ayıyım” dese de hiçbiri ona inanmaz. Sonunda, ayı bile kimliğini sorgulamaya ve ayı olup olmadığından kendisi bile kuşku duymaya başlar. Ya sonra? Kökünü Arayan Sözcük / Özgür Sinan / Resimleyen: Beyza Tükel / Doğan Egmont / 2017 / 196 s. / 8+ “Bu kitap, bildiğin kitap türlerinden hiçbirine girmiyor. İçinde sözcüklerin ortaya çıkış öyküleri var ama bir öykü kitabı değil. Roman hiç değil… Mizah kitabı olduğunu da söyleyemeyiz. Anılardan ve değişik ülkelerden söz ediliyor ama biyografi, anı ya da gezi kitabı da değil!” Bilin bakalım bu nasıl bir kitap? Hem öğrencilerin hem öğretmenlerin hem de anne babaların yararlanabileceği bir kaynak. Bazı sözcüklerin nasıl ortaya çıktığı, nasıl ve neden değiştiğini öğrenmek çok okura eğlenceli. Sözcüklerin nasıl kılık değiştirdiğini merak edenler için bir başucu kitabı olabilir. Gelin, çok leziz bir meyvenin kökünü araştıralım: Şeftali. Anavatanının Çin olduğu akla gelir miydi? Şeftali sözcüğü ise Farsçadan geçmiş dilimize. Müzik sözcüğü İtalyancadan, televizyon ise Fransızcadan… Yalnızca hangi dilden geldiği değil, sözcüklerin anlamları ve hangi sözcüklerin birleşmesiyle oluştuğunun açıklamaları da var. Her sözcüğün altında bir de soru bekliyor sizi. Kitabın kaç sözcüğü didiklediğini sayarken “leblebi”ye takıldı gözümüz; meğer “leb”den gelmiyormuş… Neyse artık devamını siz okuyun… 220 sözcük sizi bekliyor. n KITAP 2510 Mayıs 2018
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle