Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SEMİH GEMALMAZ’DAN “AYRIMCILIK, ŞİDDET VE SÖMÜRÜ” ‘Sistemli ve süregiden bir ayrımcılık var’ Prof. Dr. Mehmet Semih Gemalmaz’ın “Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Kadınlara, Çocuklara ve Azınlıklara Karşı Ayrımcılık, Şiddet ve Sömürü (Nedenleri, Kapsamı, Sonuçları ve Buna Karşı Direnme Stratejileri)” başlıklı inceleme kitabı, yalnız hukukçuları, ilgili sosyal bilim dallarında uğraş verenleri değil, merak eden, öğrenmek isteyen bütün okurları birebir ilgilendiriyor. Gemalmaz’la kitabını konuştuk. NURSEL DURUEL MEHMET ZAMAN SAÇLIOĞLU Ö nsözdeki açıklamanızda, bunun dört kitabı bulacak incelemenin üçüncü kitabı olduğunu belirtiyorsunuz. Osmanlı’dan günümüze kadınlarçocuklarazınlıklar bağlamında hayatın bütün alanlarına uzanan 2 bin 824 sayfalık bu kitap üzerine konuşmadan önce incelemenizin tümü hakkında bilgi verir misiniz? n İlk iki kitap konuyu Antik Yunan ve Roma’dan Ortaçağ’a ve Ortaçağ’dan yirmi birinci yüzyıla kadarki uzun iki dönemde irdeliyor. Üçüncü kitap, esas olarak Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerini ele alırken dördüncü kitap konuyu, yirminci yüzyılın ikinci yarısında kurumsallaşan İnsan Hakları Ulusalüstü Hukuku bağlamında bölgesel ve uluslararası insan hakları belgeleri ve sözleşmelerle kurulmuş organların kararları çerçevesinde inceliyor. Çalışma tamamlandığında kadınlara, çocuklara ve azınlıklara karşı ayrımcılık, şiddet ve sömürü sorunu hem tarihsel bütünlüğü, geçişkenliği, kapsamı, yaygınlığı ve nedenleri hem de sorunu aşmak için yürütülen savaşım araçları, teknikleri ve başarı düzeyi bir bütün olarak ortaya çıkacak. Ayrıca çok boyutlu bu sorunun aşılması için gerekenlere ilişkin değerlendirme ve öneriler sergilenecek. Kısacası bu çalışmayla amaçladığım hem nesnel gerçeği saptayıp göstermek hem de bazı çözüm yollarını öngörmek. Bu konuda çalışma yapacaklara kapsamlı bir kaynakça sunuluyor. Alt başlıklarda öğretideki farklı/çatışan görüşleri işledim ve kişisel değerlendirme ve görüşümü de belirttim. Dört kitaba da asıl rengini veren toplumsal cinsiyet bakış açısı. Bu karşılaştırmalı araştırma, kapsamı gereği interdisipliner ve multidisipliner nitelikte. n Yeni çıkan üçüncü kitabınızda, üç ana bölüm ve pek çok alt başlık var. Bir VEDAT ARIK kaç oturumda okunup bitirilebilecek türden bir kitap değil elbette elimizdeki; çok zengin bir başvuru kaynağı. Sistematiği okura, aradığını ya da ihtiyaç duyduğunu bulmakta büyük kolaylık sağlıyor; dili de bu zor alanı derinlemesine kavrama olanağı sunan bir açıklıkta. Çalışmanızın bu yönüyle ilgili ne söylemek istersiniz? n Üçüncü kitap “İslam”, “Osmanlı” ve “Türkiye” şeklinde üzere üç ana bölümden oluşuyor. İslam toplumları hukukuna ve pratiğine değinen ilk bölüm, Osmanlı uygulamasını anlayabilmek için gerekli ön bilgiyi sunuyor. Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerini kapsayan ikinci bölümde konu kadın, çocuk ve azınlık özneleri açısından irdelenirken üçüncü bölüm çocuk üzerinde odaklanarak yine her iki dönemi kapsıyor. Kadın, çocuk ve azınlıkları tarihsel pratiğin doğruladığı üzere ayrımcılık, şiddet ve sömürüye en fazla maruz kalan ve korunmasız kesimler olduğundan birlikte değerlendirmek gerekir. İki husus ekleyebilirim: Birincisi, “azınlık” kavramını en geniş anlamında kullandım. İkincisi, üç öznenin sadece o sıfat ve konumlarından kaynaklanan kendilerine özgü sorunları olduğunun Semih Gemalmaz kitabında; ayrımcılık, şiddet ve sömürü ekseninde genişleyen kapsamlı bir tarih okumasına girişiyor. farkındayım. Nitekim kitapta bu özgün sorunlara değindim. Örneğin, tüm çocuklar sırf çocuk olmaktan ötürü mağduriyete açıkken azınlık, sürgün, mülteci ve savaş çocukları, işçi, yoksul ve kimsesiz çocuklar bu özel konumlarının getirdiği özel mağduriyeti yaşıyor. Keza, çocuk gelinler, eğitimde cinsiyetler arasında fırsat eşitsizliği gibi hususlarda çocuklar, cinsiyetlerinden kaynaklanan sömürü ve şiddetin hedefidirler. Ancak bu durum üç özne grubun birbiriyle bağlantılı mağduriyet ortak paydasını silikleştiriyor. Üçüncü kitabın bir özelliği de Osmanlı kadınlarının bir yandan haklardan tamamen yoksun, hak arama yollarını kullanamayan, eve hapsedilmiş, bütünüyle edilgen ve etkisiz olduğuna ve her türlü haktan bütünüyle yararlanan, şiddet ve sömürüye hiç maruz kalmayan, istisnai olaylarda mahkemelerce etkili biçimde korunan, yasal şedit bedensel cezalardan bağışık tutulan, linç edilmeyen, velhasıl diğer toplumlardaki çağdaşı hemcinslerinden çok daha özgür ve müreffeh yaşayan kişiler olduğuna dair birbiriyle çelişik ve aynı derecede safsata iki uç görüşü çürütmesi. Bu çalışma ayrıca emek ve emekçi tarihi de göz önünde tutulmadan, ayrımcılık, sömürü ve şiddetin sağlıklı biçimde kavranamayacağı tezine dayanıyor. Ayrımcılık, şiddet ve sömürü birbirini tamamlayan ve kronikleştiren üç patoloji. Şiddet kavramı ise fiziksel, duygusal, cinsel, ilişkisel, ekonomik şiddet alt kategorilerini kapsar. “DİNBAZLIK ŞİDDETİ TETİKLİYOR" n Tarih boyunca insan hakları, hep er kek lehine görünüyor. Sizce eşit hakların sağlanması mümkün mü, bunu sağlama nın koşulları neler? n Tarihsel, sosyal, siyasal, hukuksal, ekonomik, kültürel vb. hangi açıdan ba karsak bakalım cinsiyetçi, erkek egemen, hiyerarşik düzen kadınlar aleyhine so nuçlar doğurdu. Zaten en geniş anlamda “kadın hareketi” mücadelesi de buradan çıktı. Toplumda yerleşik kadın ve erkek rolleri, işbölümü vb. eşitsiz güç ilişki lerinin sonucu ve bu yönüyle sınıfsal, ideolojik ve siyasal nitelikli. Hukuk bu yerleşik düzeni yasal açıdan kurumsal laştırmanın, korumanın ve tahakkümü sürdürmenin aracı. Haklarda cinsiyet bakımından eşitliğin sağlanması önemli ve örneğin siyasal haklarda eşitlik, eşit işe eşit ücret, evlenme ve boşanmada eşitlik, mülkiyet hakkı bağlamında eşitlik gibi bu söylemin hukuk ve kadın hareketi tarihinde yeri var. Haklarda eşitliğin anayasal ve yasal güvence altına alınması, ihlaller karşısında dayanılacak hukuksal zemini sağlaması bakımından önemli. Ancak hak eşitliği söyleminin ve yasa düzeyindeki bazı iyileştirmelerin albenisine kapılıp bununla yetinmek, cinsiyetler arası eşitsizliğin somut yaşam pratiği içindeki tezahürünü göz ardı et meye hizmet edebilir. Konumları eşitsiz olanları eşitlemek için mağdur kesimi (kadınları) kayıran ve koruyan özel ön lemlere gereksinim var. Buna hukukta “özel önlemler” veya “destekleyici özel önlemler veya destekleyici edim” adı ve rilir ve bazılarının yazdığı gibi bunun adı “olumlu ayrımcılık” değildir çünkü “ayı rımcılığın” olumlusu yoktur. Günümüzde gelişmiş sanayi ülkelerinde de eşit işe eşit ücret hedefi tutturulamadı; kayıt dışı istihdam tüm emekçiler için ama özel likle kadın ve çocuk işçiler bakımından sistematik sömürü aracı; göçmenmülteci kadınçocuk sömürüsü arttı; köleliğin modern formlarının ve insan ticaretinin en yüksek orandaki mağdurları kadın ve çocuklar. Siyasal temsilde de durum ay nı; parlamentolarda, hükümetlerde kadın oranları gelişmiş ülkelerde bile yüzde kırka ulaşmadı. Kamu ve özel sektörde karar verici yüksek makamlarda sınırlı sayıda kadın bulunuyor. Kısacası, hak larda eşitlik önemli olmakla birlikte, uy gulamada eylemli eşitlik sağlanmadıkça bunun sadece sanal iyileşme olduğunu ve mücadelenin değişen koşullara uygun yeni stratejileri kotararak sürdürülmesi gerektiğini görebilecek durumdayız. n Bireyde ve toplumda şiddetin ne denleri nedir? Bireysel şiddet ile toplumsal şiddet arasında ilişki >> 16 10 Mayıs 2018 KITAP