25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

KITAP RENKLER... SESLER... HARFLER... AYTÜL AKALl ÇİĞDEM GÜNDEŞ lMAVİSEL YENER lMUSTAFA DELİOĞLU KITAP GÖLGESI bAonşnaenbırakbeanlar Ahmet Büke’nin kaleme aldığı “Gökçe’nin Yolu” adlı roman, ‘Köprü Kitaplar Koleksiyonu’nun yirmi birinci kitabı. MAVİSEL YENER maviselyener@yandex.com www.maviselyener.com A hmet Büke, Gökçe’nin Yolu’nda insandoğa ilişkisi bağlamında bir serüvenin izini sürmemizi isterken boşanmak üzere olan bir ebeveyn aracılığı ile okurunu insan ilişkilerinin kavşağına da davet ediyor. Doğa sevgisini gençlere doğrudan sunmak yerine, metnin bütünündeki iletiyi sezdirme yolunu seçiyor. Bunları yaparken dilini özgün bir nakış gibi dokuyor. Henry Miller’ın deyişiyle “sözün ötesi”ni görünür kılıyor; söylenmeyeni, söylenenle görünür kılıyor. Köprü Kitaplar Koleksiyonu editörü Semih Gümüş’ün ilk sayfadaki seslenişinde “Gökçe’nin Yolu romanı, Ahmet Büke’nin yazı dünyasının bütün özelliklerini taşıyor” değerlendirmesine yer verilmiş. Bu sözler, Büke’nin yaşantıdan, içine doğduğu kültürden doğan öğeleri dile getirme sevdasını bilenler için derin anlam ifade ediyor. Gümüş’ün bu yazısı, bizi nasıl bir hazinenin beklediğinin habercisi. Şehre bahar gelse de Gökçelerin evine bir türlü gelememiş. Çünkü o, uzun zamandır annesiyle babasının sohbetlerini duymamış, birbirine sarılışına tanık olmamış, “aile saatleri” bile unutulmuş. Evde esen soğuk rüzgârların farkında olunca Gökçe’nin keyfi kaçmış. Mahallenin en eskilerinden Sevil Teyze’si ile duygularını paylaşmakta sakınca görmemiş. Korkularını, kaygılarını ona anlatmış. Zaman ilerlemiş, yaz gelmiş fakat evdeki hava hâlâ kışmış. Gökçe, zamanını tabletinde oyun oynayarak geçirmeye başlamış.  O arada babası bahaneler bulup evden uzaklaşmış: “Gökçe, iş yeriyle ilgili sıkıntım oldu. Ee, şey… Yani biraz karmaşık bir durum işte. Anlatması zor. Belki de yeni bir iş bulmam gerekecek. O yüzden şehir dışına gidip görüşmeler yapmam gerekiyor” (s. 20). Tatil için annesinin doğduğu köyde yaşayan, aileden kalan son kişi olan Maya Hala’nın yanına gitme fikri Gökçe’ye iyi gelmiş. Aslında derdi köyü görmek ya da Maya Hala ile tanışmak değil, evden biraz olsun uzak kalmakmış. Elektriğin bulunmadığı, tek iletişim kaynağının muhtarın evindeki telefon olduğu, tablet ve cep telefonunun işe yaramadığı bu köyde yaşamak Gökçe için hiç de kolay görünmüyormuş. YOLCULUK METAFORU Gökçe’nin otobüsten Salur Köyü sapa ğında inmesi, sapakta beklediğini düşündü ğü Maya Hala’nın ortalıkta görünmemesi, ıssız dağ başında, ormanın içinde kimsenin geçmediği patikada tek başına kalışıyla başlayan yolculuk, okurun görüş alanında ilginç izler bırakıyor. Aslında bu “iz”, ilkin kitabın adında kendini gösteriyor. Yolculu ğun aslında somut değil soyut bir kavram olduğunu kurgunun ilerleyen bölümlerinde görüyoruz. Kitaptaki “yolculuk” fikri basit bir açıklama ile Gökçe’nin yaz tatilinde köye yaptığı seyahat gibi ortaya koyulabilse de kitabın adındaki “yolculuk” sözcüğü me taforik bir anlam yükleniyor. Büke, roman boyunca bu sözcüğün tüm >> 24 10 Mayıs 2018 KITAP
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle