Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ZAMAN KUŞU: “NEŞ’E ERDOK’UN YAŞAMI VE SANATI” Neş’e Erdok’un resimleri ve dönemleri KURTULUŞ ARI Oğuz Erten’in kaleme aldığı iki ciltlik “Zaman Kuşu: Neş’e Erdok’un Yaşamı ve Sanatı”nda, Erdok’un resimlerinde kompozisyona hizmet eden karakteristik öğelerin varlığı, yaşamı, sanat hayatı, teknikleri ve temalarına dair metinler yer alırken okura eskizleri ve tablolarından örnekler de sunuluyor. OĞUZ ERTEN R esim yapmaya henüz ortaokul yıllarında başlayan Neş’e Erdok, yaptığı ilk resimlerden itibaren ileride portre alanında çalışmalar üreteceğinin işaretler verir. Erdok’un hayatının resimle kesiştiği sürecin babasının Anadolu kentlerinde görevli olduğu döneme denk gelmesi, yaşadığı coğrafya ve yöre insanlarının resimlerine yansımasında etkili olmuştur. Çocukluk ve ilkgençlik döneminde Ankara, Erzincan, İstanbul ve Bonn gibi birbirinden oldukça farklı şehirler ve kültürlerle tanışan Erdok, bu süreçte daha çok aile üyelerinin portrelerini yapar ve abisinin aldığı sanatçı kitaplarında gördüğü resimlerden etkilenerek ilk çalışmalarını üretir. Sanatçı olma yolunda ilerleyen bir gencin arayışlarını yansıtan bu resimler izleyiciye âdeta sanat tarihsel bir laboratuvar, sanatçı özelinde keşfedilmeyi bekleyen büyük bir arkeolojik alan sunar. Erdok, Akademi’ye başlamadan önce ürettiği resimleri genellikle siyah defter kapları üzerine suluboyayı guaj gibi kullanarak yapar. Rengin biçime hâkim olduğu bu resimlerde, çoğunlukla hacimlendirme ön plana çıkar, çizgisellik renklerle sağlanır. Erdok’un hiçbir sanat eğitimi almadan ürettiği, akrabaları ve arkadaşlarından övgüler alan bu resimlerin ortak noktası portre Erdok, konularında izleyene büyük hikâyeler sunar. Her ne kadar resmi bir hikâye anlatma aracı olarak görmese de resim onun için insanlarla arasındaki bir iletişim yöntemidir(2). Erdok, resimleriyle tek bir kişiye bile ulaşmasının resim yapmaya devam etmesi için yeterli olduğunu söyler. Nitekim Türkiye’de 1968 ruhuyla paralel bir gelişme çizgisi gösteren figür resminin bu tarihten sonra bireyin iç dünyasına yönelmesi, Erdok’un henüz çocuk yaştan itibaren ürettiği resimlerle de uyum gösterir. odaklı olması. Bu resimlerin bir diğer dik kat çekici yanı ise sanatçının henüz küçük yaşlarda başlayan Oğuz Erten gözlem gücünü yansıtması. Erdok’un, farklı yüz tipleri, duruş ve bakış şekil lerine ilgisi erken tarihlerden itibaren resimlerine yansımıştır. Hatta bu ilgi, iç dünyasında bir oyuna dönüşecek kadar ileri düzeydedir(1). Farklı dünya lar ve farklı yaşamları inceleme arzusu Erdok’un doğuştan gelen özellikle rinden biri. Çocukken yolda gördüğü dilenciler, sakatlar, işportacılar hayata dair ilk tecrübeleri. Her karakterin ardında bir hikâye, bir edebîlik vardır. Tasvir etmek bir şey anlatmak demek tir fakat anlatımcı bir resim yapmayan “KENARDAKİ İNSAN” Erdok, Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’ne girişiyle birlikte, Sabri Berkel, Neşet Günal gibi hocalardan eğitim alması ve akademik resim tekniklerini öğrenmesi resimsel anlayışında yeni ufuklar çizse de henüz çocuk yaşta odaklandığı “kenardaki insan”dan ayrılmaz. Erdok’un Akademi’de öğrenciyken en çok ilgisini çeken ustalar Giotto, Piero Della Francesca ve Botticelli gibi erken Rönesans ressamlarıdır. Bu dönem Erdok’un resminde öne çıkan renk ise çocukluk resimlerinde de göze çarpan kahverengidir. Erdok bunu, resimlerindeki hüzünlü, bazen kasvetli, bazen ise dramatik sahneleri en iyi yakalayabildiği renk olarak görür. Natürmort, çıplak ve portre üzerine yoğunlaşan bu dönem resimlerinden bazıları geleceğin ressam Erdok’unu ele veren niteliklere sahip. Bu çalışmalar arasında, 19591963 arası ürettiği “Çoban”, 1963 tarihli “Kumkapı Balıkçısı”, 1964 tarihli “Dilenciler” isimli resimleri bir sanatçının doğumu niteliğinde. Akademi sonrasında İspanyol hükümetinden aldığı bursla bir yıllığına gittiği Madrid, Erdok’un hayatında ve resimsel bakışının derinleşmesinde önemli bir yere sahip. İspanyol ressamlardan Velázquez, Goya ve El Greco, Prado Müzesi’nde onu en çok çeken sanatçılardır. Bu sanatçıların konuyu ele alış biçimleri, kompozisyon, dramatizasyon, boya ve biçim ilişkisi Erdok’u hayli etkilemiştir. İspanya’da, ölüm kültünün öne çıkması ve toplumun ölümü derinlemesine yaşaması ile Türk toplumunun ölüme bakışında benzerlikler bulan sanatçının, bu süreçte sokakta gördüğü iç savaş sonrası sakat kalmış kişilere ve yaşlı rahibelere odaklanması onu yine “kenardaki insan”a doğru çeker. İspanya’daki bir yıllık eğitimin ar >>dından İstanbul’a dönen Erdok’u Fransa bursu için yapılan sınav 16 19 Nisan 2018 KITAP